Çocukların Verdiği Zararlar ve Tazminat
Çocukların çoğu zaman yangına, trafik kazasına, bir şeyin kırılmasına yol açtığını görmekteyiz. Ancak çocukların yol açtığı zararlar bazen o kadar büyük maddi külfete yol açar ki, çocuktur deyip geçmek mümkün olmaz. Bu gibi durumlarda, çocuğun eylemlerinden çocuğu ailesi de müteselsil olarak sorumlu olacaktır. Çocuk babasını arabasını kaçırıp, başka bir arabaya vurmuşsa, zarar gören ilgili zararını çocuğa ve ailesine karşı açacağı bir dava ile talep edebilir. Trafik kazalarında her ne kadar sigorta şirketi de sorumlu olsa, bazen teminat limitleri yetmemekte, bazen sigorta poliçesi manevi tazminatı kapsamamaktadır.
Teknik bir ayrım olarak ev başkanının sorumluluğu ile haksız fiil sorumluluğunun farklı davalar olduğuna dikkat çekmek isteriz. Çocuğun verdiği zararlarda açılan davalar Türk Medeni Kanunu 369 maddesince açılmakta olup medeni kanun hükümleri gereği Aile Mahkemesi tarafından inceleme yapılacaktır. Kanun maddesi şu şekildedir;
II. Sorumluluk Madde 369- Ev başkanı, ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumludur.
Ev başkanı, ev halkından akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunanların kendilerini ya da başkalarını tehlikeye veya zarara düşürmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.
Zorunluluk hâlinde gerekli önlemlerin alınmasını yetkili makamdan ister.
TMK 369 maddesine göre açılacak davalarda, aile mahkemesi görevli olup, ev başkanına kurtuluş kanıtı getirme şansı tanınmıştır. Ev başkanı, mücbir sebep olduğunu, zarar görenin ağır kusuru ve üçüncü kişinin kusuru olduğunu gösterir bir delil sunarsa, yani zarara sebep olanın çocuk değil başka bir kişinin müdahalesi olduğu ya da zarar gören kişinin kendi ihmal ve dikkatsizliğinden zararın kaynaklandığını ispatlayabilirse, sorumluluktan kurtulabilecektir.
Hukuk Genel Kurulunun 2008/4-153 Esas,2008/139 Karar sayılı kararında;”…Ev başkanı, ev halkından akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunanların kendilerini ya da başkalarını tehlikeye veya zarara düşürmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. Buna göre ev başkanı ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumludur.
Kanaatimizce, ev başkanının sorumluluktan kurtulması çocuğun sebep olduğu haksız fiilden ve zarardan sorumlu olmayacağına anlamına gelmemektedir. Ev başkanının sorumluluğu, asıl sorumluluğa eklenen müşterek müteselsil bir sorumluluk türü olduğundan, çocuğun sorumluluğu devam etmelidir. Tazminat ilamı icraya konulduğundan çocuk sigortalı bir işe girdiğinde maaş haczi olarak veya miras kaldığında miras üzerine konulacak hacizle alacağın tahsili mümkün olacaktır.
Haksız Fiil Sorumluluğu Nedir ? Haksız fiil sorumluluğunun ev başkanı sorumluluğundan farkı nedir ?
Haksız fiil sorumluluğu Borçlar Kanunu 49.maddede yer alan genel sorumluluk türüdür.
Kanun maddesi şu şekildedir;
A. Sorumluluk
I. Genel olarak MADDE 49- Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Haksız fiil kapsamına her tür eylem genel olarak girecektir. Bir kişinin arabayla bir eşyaya çarpması, canlıya çarpması, kasıtlı olarak çarpması, darp etmesi, darp olmaksızın küfür etmesi dahil olmak üzere eylemlerin tamamı haksız fiil çatısı altında toplanacaktır. Ancak kanun bize, çocukların işlediği haksız fiillerde ek sorumlular bulma ve onlara karşı dava açma imkanı tanımış olduğundan, menfaatimize olan bu kanunu kullanmak isteriz.
Genel kural olarak, haksız fiil sonucu bir zarar oluşmuşsa bu zararın tazmin edilmesi gerekir. Zararın faturalandırılabilir maddi bir zarar olmasının yanında kişilik haklarının zedelenmesi de bir zarardır. Bir kişinin darp edilmesi vücut bütünlüğü ihlali iken ona küfür edilmesi kişilik haklarına yapılmış bir saldırıdır.
Bir çocuğun, bıçakla başka bir şahsı yaraladığı olay esas alırsak, elimizde iki tür dava seçeneği olacaktır. Asliye hukuk mahkemesinde Borçlar Kanunu genel hükümler kapsamında zarar veren çocuğa karşı doğrudan tazminat davası açılabilir. Ancak çocuk, kendisini mahkemede temsil yeteneğine sahip olmadığından, anne ve babası davaya velayeten eklenmelidir. Çocuğa sahip çıkmayarak zarar vermesine neden olan anne ve babaya karşı dava açılmak isteniyor ise bu kez Medeni Kanunu 369 maddesinde sayılan ev başkanının kusursuz sorumluluğuna gidilmeli, haksız fiili yapan çocuk davaya davalı olarak eklenmelidir. Çocuğun yanında anne ve babası da davaya davalı olarak eklenmeli, davanın dayanak maddesi olarak ise TMK 369 maddesi özellikle belirtilmelidir. Aksi halde, mahkeme açılan davanın genel hükümlerce haksız fiil kapsamında mı açıldığını yoksa TMK 369 kapsamında mı açıldığını takdir ederken tereddüde düşerek görevsizlik kararı verebilir.
YARGITAY 4. Hukuk Dairesi Esas No: 2021/1033 Karar No: 2021/4849 Karar Tarihi: 16.09.2021
‘ÖZET: Mahkemece, bozma ilamına uyularak taraf teşkili sağlanmış ve yapılan yargılama sonucunda, davanın yasal dayanağının, ev başkanının sorumluluğunun düzenlendiği Türk Medeni Kanununun 369. maddesi olduğu, 4787 sayılı Aile Mahkemesinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un 4. maddesinde; Türk Medeni Kanunu’nun ikinci kitabından doğan dava ve işlerin aile mahkemesinde çözümleneceği düzenlemesi uyarınca mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş; Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalılar vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına karar verilmiştir.’
ÇOCUK REŞİT OLMUŞSA DAVA KİME KARŞI AÇILIR ? REŞİT OLAN İLE OLMAYANA BERABER DAVA AÇILMASI İHTİMALİNDE GÖREVLİ MAHKEME NERESİDİR ?
Yargıtay kararlarında işaret edildiği üzere, dava tarihinde çocuk ergin ise Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açılmalıdır. Davalılardan bazıları ergin bazıları çocuk ise yine davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmasına işaret edilmiştir.
YARGITAY 20. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/12094 Karar No: 2015/10971 Karar Tarihi: 11.11.2015
ÖZET: Dava yasal erginlik yaşına ulaşmamış küçüğün haksız eylemi nedeniyle TMK’nın 369. maddesi uyarınca ev başkanının da sorumluluğuna dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, bu davalara bakmakla aile mahkemesi görevli ise de, dava suç ve dava tarihi itibariyle ergin olan davalı M.. M.. ve Ö.. K..a karşı açılan dava ile birlikte açıldığından uyuşmazlığın, asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. (4721 S. K. m. 369)
3. Hukuk Dairesi 2015/19721 E. , 2017/5175 K.
Haksız eylemi gerçekleştiren kişinin yargılama sırasında reşit olması aile başkanının sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.
Dava, TMK’nın 369. maddesinde düzenlenen ev başkanının sorumluluğu hükümlerine göre açılmıştır. Tazminata neden olayın vuku bulduğu tarihte küçük olan çocuğun dava açıldıktan sonra veya dava tarihinden önceki bir tarihte yasal rüşt yaşını tamamlamış olması aile başkanının sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Aile başkanının sorumluluğu olay tarihinde ortaya çıkmış olup dava bu tarihteki olgulara göre değerlendirilmelidir.
ANNE VE BABA BİRLİKTE EV BAŞKANI OLARAK SORUMLU MUDUR ?
Ev başkanı olarak çocuğun orman yakmasında, patlamaya zarar ve ziyana ya da benzeri bir haksız fiile yol açmasından anne mi, baba mı yoksa her ikisinin de mi sorumu olacağı tartışmalı bir konudur. Yargıtay aşağıda sunulan 24.01.2019 tarihli bir kararında Y.K.Dergisi, C:VII- Sayı 3., syf 293.Yargıtay 4.HD. 11.11.1980 gün, 1980/10022 E.- 12779 K.sayılı Karara atıf yaparak, aynı evde iki ev başkanı olmayacağı görüşündedir.
Emsal kararlara, boşanma durumunda velayetin kimde olduğunu, çocuk üzerinde hakimiyet sağlayan tarafın tespitinin sağlanması gerektiği belirtilmiştir. Çocuk üzerinde hakimiyeti olmayan kişi ev başkanı sayılmayacağından açılan dava pasif husumet yokluğundan reddedilmiştir.
‘Dosyanın incelenmesinde;davalılardan …’in anne ve babası olan diğer davalılar … ve …’ın … 1.Aile Mahkemesi’nin 2007/606 Esas 2007/868 Karar sayılı ilamı ile boşandıkları,müşterek çocuk …’in velayetinin boşanma neticesinde davalılardan …’ye verildiği,ancak davalı …’nin 18.02.2011 tarihinde açtığı velayetin değiştirilmesine ilişkin davada … 3.Aile Mahkemesi’nin 25.08.2011 tarih ve 2011/171 Esas 2011/819 Karar sayılı ilamı ile müşterek çocuk …’in velayetinin davalı …’a verildiği ve söz konusu kararın 04.11.2011 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Yine dosya kapsamında yer alan … Valiliği …Yıl … Müdürlüğü’nün 26.12.2013 tarihli yazısı incelendiğinde de,davalı …’in evine gitmek istemediği için geçici olarak 30.11.2011 tarihinde polis tarafından kuruluşlarına getirildiği ve 02.12.2011 tarihinde saat 18.30’da kuruluşu izinsiz olarak terk ettiği,çocuğa ilişkin kayıplık müracaatının emniyet müdürlüğüne yapıldığı,çocuğun bulunarak tekrar polis tarafından getirildiği 06.12.2011 tarihi saat 22.35’e kadar kuruluşlarında olmadığı,bu tarih ve saat aralığında kayıp olarak arandığının bildirildiği görülmektedir.
Mahkemece her ne kadar davaya konu binadaki yangın tarihi olan 04.12.2011 tarihinde çocuğun bakım ve gözetiminin davalı baba tarafından sağlandığı ve suç tarihinden sonra 22.12.2011 tarihinde çocuk hakkında bakım tedbiri uygulanmasına karar verildiği, suç tarihi itibariyle çocuğun bakım ve gözetiminden davalı baba …’ın sorumlu olduğu gerekçe gösterilerek bu davalı yönünden davanın kabulüne karar verilmiş ise de,yukarıda ifade edilen yasa hükümleri ve açıklamalar dikkate alındığında, davalı …’in suç tarihi olan 04.12.2011 tarihi öncesinde 30.11.2011 tarihinde evine gitmek istememesi nedeniyle … Valiliği 80.Yıl … Müdürlüğü’ne getirildiği ve burayı da 02.12.2011 tarihinde saat 18.30’da izinsiz terk ettiği nazara alındığında suç tarihi itibariyle davalı … ile babası olan diğer davalı … arasındaki bağımlılık ilişkisinin kesildiği ve bu şekli ile davalı …’ın ev başkanı sorumluluğu durumunun sona erdiğinin kabulü gerekmektedir.’ 3. Hukuk Dairesi 2016/19836 E. , 2016/13529 K.
EMSAL KARARLAR
T.C. YARGITAY 20. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/5021 Karar No: 2016/6725 Karar Tarihi: 09.06.2016 TAZMİNAT DAVASI – DAVANIN HAKSIZ FİİLDEN KAYNAKLANDIĞI – UYUŞMAZLIĞIN AİLE HUKUKUNDAN KAYNAKLANAN DAVA VE İŞLERDEN OLMADIĞI ANLAŞILDIĞI – UYUŞMAZLIĞIN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNDE GÖRÜLMESİ GEREKTİĞİ – YARGI YERİNİN BELİRLENDİĞİ ÖZET: Davacılar, haksız eylemi gerçekleştiren davalı küçük aleyhine, cismani zarar nedeniyle uğradıkları maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle dava açmışlardır. Haksız fiili gerçekleştiren davalı …’ın dava tarihinde reşit olmaması nedeniyle velayeti altında bulunduğu anne-babasının velayeten davaya dahil edilmiş oldukları, davacılarının aile başkanının kusursuz sorumluluğuna ilişkin, mahkemeye sundukları dava ve ıslah dilekçelerinde ayrıca bir taleplerinin olmadığı anlaşıldığından, davanın haksız fiilden kaynaklandığı ve Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair 4787 sayılı Kanunun 4/1. maddesinde yer alan aile hukukundan kaynaklanan dava ve işlerden olmadığı anlaşıldığından, uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. (4721 S. K. m. 369) (4787 S. K. m. 4) Dava ve Karar: Taraflar arasındaki davada İnegöl 3. Asliye Hukuk ve İnegöl Aile Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: Dava, haksız fiilden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. İnegöl 3. Asliye Hukuk Mahkemesince, Türk Medenî Kanununun 369. maddesi uyarınca ev başkanının sorumluluğuna ilişkin davaların aile mahkemesinde görülmesi gerektiğini bildirerek, görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur. İnegöl Aile Mahkemesi ise haksız eylem sonrası yapılan tedavi masrafları ile olay nedeniyle yaşanan manevi çöküntünün karşılığı olarak istenilen maddi ve manevi tazminatın aile mahkemesinin görevine girmediğini belirtilerek, görevsizlik kararı vermiştir. 4787 sayılı Aile Mahkemesinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanununun 4/1. maddesi gereğince, 4721 sayılı Medenî Kanununun İkinci Kitabından doğan dava ve işlere aile mahkemesinde bakılması gerekir. Davacılar, haksız eylemi gerçekleştiren davalı küçük aleyhine, cismani zarar nedeniyle uğradıkları maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle dava açmışlardır. Haksız fiili gerçekleştiren davalı …’ın dava tarihinde reşit olmaması nedeniyle velayeti altında bulunduğu anne-babasının velayeten davaya dahil edilmiş oldukları, davacılarının aile başkanının kusursuz sorumluluğuna ilişkin, mahkemeye sundukları dava ve ıslah dilekçelerinde ayrıca bir taleplerinin olmadığı anlaşıldığından, davanın haksız fiilden kaynaklandığı ve Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair 4787 sayılı Kanunun 4/1. maddesinde yer alan aile hukukundan kaynaklanan dava ve işlerden olmadığı anlaşıldığından, uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMKnın 21 ve 22. maddeleri gereğince İnegöl 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 09.06.2016 gününde Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 1 /2 oybirliği ile karar verildi. (¤¤
17. Hukuk Dairesi 2018/4320 E. , 2020/37 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki, ölümlü ve aralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm, asıl ve birleşen davanın davacıları vekili, davalı … vekili ve davalı …,… Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Asıl davada, davacılar vekili; davalıların işleteni, sürücüsü, trafik ve ihtiyari mali sorumluluk sigortacısı olduğu aracın, davacıların bulunduğu at arabasına çarpmasıyla ölümlü ve yaralanmalı kaza meydana geldiğini, kazada davacı … ve …’nin kızı, diğer davacıların kardeşi olan …’nin öldüğünü ve davacı …’nin felç kaldığını, diğer
davacıların da ağır biçimde yaralandığını, tüm davacıların ölenin desteğinden yoksun kaldığını ve diğer yakınlarının yaralanmaları nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradıklarını, davacı yana ait atın öldüğünü ve at arabasının kullanılamaz hale geldiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 17.600,00 TL. maddi ve 210.000,00 TL. manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiş; 18.11.2013 tarihli ıslah dilekçesiyle, toplam maddi tazminat taleplerini 128.608,54 TL’ye yükseltmiştir.
Birleşen davada, davacılar vekili; asıl davaya konu edilen ölüm ve maluliyet ile yaralanmalar nedeniyle davacı kardeşlerin de maddi- manevi zarara uğradığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 6.250,00 TL. maddi ve 115.000,00 TL. manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalılar vekilleri, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; asıl davanın kısmen kabulü ile …,…’in ölümü nedeniyle davacı baba … için 22.045,83 TL. maddi tazminat, kızının ölümü nedeniyle 320,00 TL. bakıcı gideri, 800,00 TL. paramedikal gider, 3.500,00 TL. at ve at arabası zarar bedelinin kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar …, … Gıda Paz. Ltd. Şti. ve … sigorta A.Ş’den müteselsilen tahsiline, ihtiyari mali mesuliyet sigortacısı …,… sigorta A.Ş. aleyhine açılan davanın reddine; davacı … için kızı … ‘nin ölümü nedeniyle 2.500,00 TL, kızı …’nin yaralanması nedeniyle 1.500,00 TL. manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte sigorta şirketleri dışındaki davalılardan müteselsilen tahsiline; davacının diğer maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddine; …’in ölümü nedeniyle davacı anne … için 20.186,90 TL. maddi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar …,… Gıda Paz. Ltd. Şti. ve … sigorta A.Ş’den müteselsilen tahsiline, ihtiyari mali mesuliyet sigortacısı …,… Sigorta A.Ş. aleyhine açılan davanın reddine; davacı … için kızı … ‘nin ölümü nedeniyle 2.500,00 TL, kızı … nin yaralanması nedeniyle 1.500,00 TL. manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte sigorta şirketleri dışındaki davalılardan müteselsilen tahsiline; davacının diğer maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddine; davacı …’in maddi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 45.281,92 TL. maddi tazminat ve
1.920,00 TL. bakıcı giderinin kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar …, … Gıda Paz. Ltd. Şti. ve … sigorta A.Ş’den müteselsilen tahsiline (davalı …Ş’nin poliçe teminat limiti olan 57.500,00 TL. ile sınırlı sorumlu tutulmasına); …,… Sigorta A.Ş’den Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası teminat limiti kapsamı dışında kalan 281,92 TL’nin kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline; davacı … için 4.000,00 TL. ve kardeşinin ölümü nedeniyle 1.000,00 TL. manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte sigorta şirketleri dışındaki davalılardan müteselsilen tahsiline; davacının diğer maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddine; davacı …’ın maddi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 66,38 TL. bakıcı giderinin kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar …, … Gıda Paz. Ltd. Şti. ve … Sigorta A.Ş’den müteselsilen tahsiline; …,… Sigorta A.Ş. aleyhine açılan davanın reddine; davacı için 125.00 TL. ve kardeşinin ölümü nedeniyle 250,00 TL, kardeşi …’nin maluliyeti nedeniyle 187,50 TL. manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte sigorta şirketleri dışındaki davalılardan müteselsilen tahsiline; davacının diğer maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddine; davacı …’in maddi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 424,80 TL. bakıcı giderinin kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar …, … Gıda Paz. Ltd. Şti. ve … Sigorta A.Ş’den müteselsilen tahsiline; …,… Sigorta A.Ş. aleyhine açılan davanın reddine; davacı için 600,00 TL. ve kardeşinin ölümü nedeniyle 1.000,00 TL, kardeşi …’nin maluliyeti nedeniyle 750,00 TL. manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte sigorta şirketleri dışındaki davalılardan müteselsilen tahsiline; davacının diğer maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddine; davacı …’ın maddi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 2.161,80 TL. bakıcı giderinin kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar …, … Gıda Paz. Ltd. Şti. ve … Sigorta A.Ş’den müteselsilen tahsiline; …,… Sigorta A.Ş. aleyhine açılan davanın reddine; davacı için 750,00 TL. ve kardeşinin ölümü nedeniyle 1.000,00 TL, kardeşi …’nin maluliyeti nedeniyle 750,00 TL. manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte sigorta şirketleri dışındaki davalılardan müteselsilen tahsiline; davacının diğer maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddine; birleşen davada davacıların kardeşlerinin ölümü nedeniyle, herbir davacı için 1.000,00 TL. ve kardeşleri … ‘nin maluliyeti nedeniyle herbir davacı için 750,00 TL. manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte sigorta şirketleri dışındaki davalılardan müteselsilen tahsiline; davacıların diğer maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmiş; hüküm, asıl ve birleşen davanın davacıları vekili, davalı … vekili ve davalı …,… Sigorta A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davalı … vekilinin, davacılar …,…,… dışındaki davacılar lehine hükmedilen manevi tazminatlara ilişkin temyiz talebi yönünden; 6100 sayılı HMK’nun geçici 3. maddesi delaletiyle mülga 1086 sayılı HUMK’nun 427. maddesinde öngörülen temyiz kesinlik sınırı 01.01.2014 tarihinden itibaren 1.890,00 TL’ye çıkarılmıştır.
İhtiyari dava arkadaşı olan davacılar …,…,… dışındaki davacılar lehine hükmedilen manevi tazminatlara ilişkin karar, anılan tarihten sonra verildiğinden kesin niteliktedir. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece karar verilebileceği gibi 1.6.1990 gün 3/4 sayılı YİBK uyarınca Yargıtay’ca da karar verilebileceğinden, davalı … vekilinin, temyiz isteminin bu yönlerden reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; dava dışı SGK Başkanlığı’nın sorumluluğunda olan ve kurumca ödenip davalı trafik sigortacısına rücu edilen bedelle ilgili davanın reddine karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği de dikkate alındığında, SGK’nun sorumluluğundaki tedavi gideri bedellerinin, hesaplanan tazminattan düşülmeyişinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; yolcu taşımaya elverişli olmayan at arabasında yolculuk yaparken zarar oluştuğu için, bu durumun müterafik kusur olarak kabul edilip tazminatlardan indirim yapılmasında bir isabetsizlik görülmemesine; davalı ihtiyari mali sorumluluk sigortacısına müteselsil tahsil talebiyle husumet yöneltildiği ve bu davalı için dava reddedildiği için red vekalet ücretine karar verilmesinin yerinde olmasına göre; asıl ve birleşen davanın davacıları vekili, davalı … vekili ve davalı …,…Sigorta A.Ş. vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
3-Asıl dava, trafik kazası sonucu oluşan ölüm ve cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davaya konu kazada, davalı tarafa ait araç sürücüsünün % 25 oranında ve kazaya karışan at arabasını idare eden davacı …’ın % 75 oranında kusurlu olduğu kabul edilmiş; davacı … için belirlenen tazminatlardan % 75 kusur oranında
indirim yapılmış; ancak, adı geçen davacı dışındaki diğer davacılara karşı müteselsil sorumluluğun geçerli olduğu gerekçesiyle, kusur indirimsiz biçimde belirlenen tazminatlar hüküm altına alınmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 88/1. maddesi ile, zarar verenlerin birden fazla olması halinde, bunların zarar gören 3.kişilere karşı müteselsilen sorumlu oldukları kabul edilmiş olmakla birlikte; müteselsil sorumlu olduğu kabul edilenlerin, tehlike sorumluluğu ilkesi dahilinde sorumlulukları doğacak olan motorlu araç işletenleri olduğu açıktır. Tehlike sorumluluğu kapsamında zarardan sorumlu olmayanların (somut olayda at arabasını idare eden kişi), bu madde gereği müteselsil sorumlu kabul edilmesi mümkün olmayıp, ancak haksız fiil hükümlerine göre sorumlu olduğunun kabulü gerekir.
4721 sayılı Medeni Kanun’un 369. maddesinde, ev başkanının sorumluluğu düzenlenmiş olup, ev başkanının ev halkından olan küçüğün verdiği zarardan sorumlu olduğu kabul edilmiştir. Ev başkanı, kanunda ifade edilen kurtuluş kanıtını getirebildiği takdirde bu sorumluluktan kurtulabilecektir. Aynı Kanun’un 335 vd. maddelerinde “velayet” konusu düzenlenmiş; ana babanın velayet kapsamındaki hak ve ödevleri belirlenmiştir. Bu kapsamda, ana babanın en temel ödevinin, velayeti altındaki çocuğun bedensel ve ruhsal açıdan korunması olduğu ilkesel olarak kabul edilmiştir.
Somut olayda; davacılar …,… ‘nin velayeti altında bulunan çocuklardan …,…,…, davacı babaya ait olan at arabası ile karayoluna çıkmış ve davaya konu kazaya karışarak zarara uğramıştır. Kazada ölen …’nin 17 yaşında, malul kalan …’nin 2 yaşında ve at arabasını idare eden …’ın 14 yaşında olduğu; karayolunun diğer tarafında kalan çeşmeden su getirmelerinin aileleri tarafından istenmesi üzerine, çocukların at arabası ile karayoluna çıktıkları dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Davacı anne babanın, velayetleri altında bulunan küçüklerin korunması için gerekli önlemleri alma ve onları koruma konusunda yetersiz biçimde hareket ettikleri; her iki ebeveynin velayet görevinin yüklediği gerekli özen ve dikkati göstermedikleri; aile başkanı konumunda olan davacı babanın bu sıfatı nedeniyle, oluşan zarara ilişkin şahsi sorumluluğunun da bulunduğu dikkate alınmadan, davacı anne baba için tazminat belirlemesi yoluna gidilmesi, eksik inceleme mahiyetindedir.
Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; trafik sigortacısının, tehlike sorumluluğu kapsamında sorumluluğu kabul edilen araç işletenine düşen hukuki
sorumluluğu teminat altına aldığı; kazaya karışan ve motorlu taşıt niteliği bulunmayan at arabası yönünden tehlike sorumluluğu ilkesi geçerli olmadığından, KTK’nun 88/1. maddesindeki müteselsil sorumluluğun geçerli olmayacağı; davacı anne baba yönünden, velayet görevinin yüklediği ödevler ile aile başkanı sıfatından (baba için) kaynaklanan şahsi sorumluluk ilkesi dikkate alınmak suretiyle; davaya konu olaydaki kusur ve sorumluluk derecelerinin değerlendirilmesi ve davacı anne babanın tazminat haklarının kapsamının belirlenmesi (usuli kazanılmış haklar dikkate alınarak) gerekirken, davacı anne babanın şahsi kusur ya da sorumlulukları hakkında irdeleme yapılmadan, eksik değerlendirmeyle hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
4-Mahkemece hükme esas alınan 15.10.2012 tarihli aktüer bilirkişi raporunda; hesap edilen destekten yoksun kalma ve maluliyet zararından, davalı trafik sigortacısı …,… (eski … ) Sigorta A.Ş’nin dava devam ederken (17.03.2008 tarihinde) ödediği bedellerin, hesap tarihine kadar güncelenmiş değerlerinin düşülmesiyle sonuç tazminatların belirlendiği görülmektedir. Davacı tarafın sebepsiz zenginleşmesinin önüne geçilmesi bakımından kabul edilen, önceki ödemenin güncellenmiş değerinin tazminattan düşülmesi ilkesi, dava açılmadan önce yapılan ödemeler için geçerlidir. Bu nedenle; davalı … şirketi tarafından dava sırasında ödenen bedellerin, herhangi bir güncelleme işlemi yapılmadan hesaplanan tazminatlardan doğrudan düşülmesi gerekirken, anılan hususta yanlış hesap içeren rapora göre karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
5-6098 sayılı TBK’nun 56. (818 sayılı BK’nun 47.) maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
O halde mahkemece; trafik kazası sonucu oluşan ölüm ve maluliyet nedeniyle davacıların duyduğu acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla; tarafların sosyal ve ekonomik durumları, davacıların ölene olan yakınlıkları ile malul kalan davacı …’deki maluliyetin oranına göre oluşan zararın ağırlığı gözönünde tutularak, olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen, asıl ve birleşen davadaki tüm davacılar için hak ve nasafet kuralları çerçevesinde daha yüksek manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, somut olay ile bağdaşmayan, düşük miktarda manevi tazminata hükmedilmesi uygun görülmemiştir.
Kabule göre; asıl ve birleşen davanın davacıları lehine hüküm altına alınan manevi tazminatlarda, her bir zarar yönünden ve her bir davacı için ayrı ayrı (davacılar ihtiyari dava arkadaşı olduklarından) vekalet ücretinin AAÜT’nin 12/1-2.maddelerine göre belirlenmesi gerekirken, hükmedilen toplam manevi tazminat miktarı üzerinden tek vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru olmamıştır.
SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı … vekilinin temyiz isteminin, mahkeme hükmünün belirtilen yönlerden kesin olması nedeniyle REDDİNE; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davanın davacıları vekili, davalı … vekili ve davalı …,… Sigorta A.Ş. vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE; hükmün, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı …,… Sigorta A.Ş. yararına; (4) ve (5) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle, davacılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden asıl ve birleşen davada davacılar ve davalılar … ve …,… Sigorta A.Ş.’ye geri verilmesine, 27/01/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.
17. Hukuk Dairesi 2016/4223 E. , 2019/675 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı maddi tazminat davasının kabulüne, manevi tazminat davasının ise davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar …, … ve … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili dava dilekçesinde, 18.10.2014 tarihinde davalıların velayeti altındaki 15 yaşındaki …’ın ehliyetsiz araç kullanmak suretiyle tam kusurlu olarak müteveffa … kullandığı motosiklete çarpması sonucu ölümlü ve yaralamalı trafik kazası yaşandığını, davalı tarafın 15 yaşında bir çocuğun araç kullanmasına izin verdiklerini, meydana gelen kaza sonucu davacı … ve … oğlu ve … babası olan … vefat ettiğini, davalıların sorumluluğunun TMK’da düzenlenen ev başkanının sorumluluğu kapsamında olduğunu, hukuki sorumluluklarının bulunduğunu, kaza anında davalılara ait aracın zorunlu mali mesuliyet sigortası ve kaskosu olmadığını, bu nedenle güvence hesabına karşı da dava açtıklarını, müteveffanın ölüm tarihinde 23 yaşında olup aylık net 1.400,00 TL gelirle … Dağıtım Şirketinde dağıtıcı olarak çalıştığını, davacıları maddi ve manevi desteği konumunda bulunduğunu ve davacıların müteveffanın desteğinden yoksun kaldıklarını belirterek; fazlaya ilişkin
talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla davacılardan … için 500,00 TL, … için 500,00 TL, … için 500,00 TL, … için 500,00 TL olmak üzere şimdilik 2.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı …’tan haksız fiil sorumluluğu, veliler için ev başkanı sorumluluğu gerekçesiyle olay tarihinden itibaren faizi, … yönünden ise sigorta poliçe limitiyle sınıtlı kalmak kaydıyla temerrüt tarihinden itibariyle işlyecek avans faiziyle birlikte müştereken ve tahsilen tahsiline, yine … için 50.000,00 TL, … için 50.000,00 TL, için 10.000,00 TL, İlfiraz için 10.000,00 TL olmak üzere 120.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziytle birlikte müştereken ve tahsilien tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar … ve …, … ve … vekilleri davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; iddia, savunma, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre;maddi tazminat davasının kabulü ile davacı … için 126.926,22 TL, davacı … için 31.837,11 TL, davacı … için 30.222,63 TL davacı … için 30.222,63 TL olmak üzere toplam 219.208,59 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılar …, … ve …’dan olay tarihi olan 18/10/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi davalı … yönünden ise temerrüt tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte … yönünden poliçe limitiyle sınırlı olmak üzere müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, davacıların manevi tazminat davasının ise kısmen kabulü ile; davacı … için 30.000,00 TL, davacı … için 35.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL davacı … için 5.000,00 TL olmak üzere toplam 75.000,00 TL manevi tazminatın davalılar …, … ve …’dan olay tarihi olan 18/10/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalılar …, … ve … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre davalılar …, … ve … vekilinin aşağıdaki bentlerin dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazası sonucunda ölüm nedeniyle; TMK’nun 369.maddesinden kaynaklanan aile başkanının sorumluluğu
kapsamında maddi manevi tazminat istemine ilişkindir. Aile başkanının sorumluluğu kusura dayanmayan, yasal gözetim ve özen ödevinin yerine getirilmemesinden kaynaklanan bir sebep sorumluluğudur. TMK’nun 369.maddesinde, 818 sayılı BK’nun 55 ve 56.maddelerinde(6098 sayılı TMK’nun 66 ve 67.maddelerinde) olduğu gibi aile başkanının objektif özen ödevini yerine getirmediği bir karine olarak kabul edilmektedir. Ancak, aile başkanı kurtuluş kanıtı getirerek karineyi çürütebilir. Ayrıca; gerek hukuk öğretisinde ve gerekse uygulamada aynı anda hem babanın hem de annenin aile başkanlığı (birlikte başkanlığı) kabul edilmemektedir (Y.K.Dergisi, C:VII- Sayı 3., syf 293.Yargıtay 4.HD. 11.11.1980 gün, 1980/10022 E.- 12779 K.sayılı Kararı).Aksi savunulmadığına göre; kural olarak bu olayda aile başkanının baba olduğunun kabulü zorunludur. O halde, davalı anne hakkındaki davanın reddi gerekirken, tazminat kararı verilmesi de bozmayı gerektirmiştir.
3-Mahkemece hükme esas alınan aktüerya bilirkişi raporunda destek payları hesaplanırken davacılara ayrılan destekten yoksun kalma pay oranları hatalı tespit edilmiştir.
Hayatın olağan akışına göre desteğin evli olması durumunda, desteğe iki eşe iki, anne ve babaya birer pay verilerek, yine desteğin tüm gelirinin oranlanarak anne ve babaya %16 şar pay ayrılması, desteğin bir çocuğunun olması durumunda iki pay desteğe, iki pay eşe bir pay çocuğa ve birer pay anne ve babaya ayrılmak suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında anne ve baba için %14 er pay verilmesi daha sonra ikinci çocuğun doğacağı varsayılarak bu kez desteğe iki, eşe iki, çocukların her birine birer ve anne ve babaya birer pay verilerek desteğin tüm gelirine oranlanarak anne ve babaya 12,5 er pay verilmesinin uygun olacağı, daha sonra anne ve babadan yaşam tablosuna göre hangisi destekten çıkacaksa kalan kişiye diğerinin payının ilave edilerek destek tazminatlarının varsayımsal hesabının yapılması gerekirken, desteğin davacı anne ve babaya daha az oranda destek olacağı varsayımına göre hesaplama yapılması doğru olmayıp bu yönde bilirkişi raporunun hükme esas alınması doğru görülmemiştir.
4-Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur Borçlar Kanunu’nun 44. maddesinde (6098 sayılı TBK md. 52) düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.
Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde BK.nun 44.maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Somut olayda davacıların murisi motosiklette sürücü olup murisin kask takıp takmadığı kaza tespit tutanağına göre belirsiz olup, ölü muayene tutanağına göre kesin ölüm nedeni künt kafa travmasına bağlı kafatası kemik kırığı ve beyin kanaması olarak belirlenmiştir. Dosyadaki 17.07.2014 tarihli kusur bilirkişisi raporunda da; müteveffa Şenol’un koruma başlığı takmaması nedeniyle kusurlu olduğu belirtilmiştir. Davalılar vekilleri de, kask takılmaması nedeniyle müterafık kusur indirimi yapılması gerektiği savunmasında bulunmuştur. Bu itibarla mahkemece zarar görenin müterafik kusurun varlığı ve indirim yapılması gerekip gerekmediğinin irdelenip tartışılması, müterafik kusur oluşturduğunun kabul edilmesi halinde tazminattan %20 oranında indirim yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
5-Bozma sebeplerine ve kapsamına göre davalılar …, ve … vekilinin hükmolunan manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarının ise incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar …, … ve … vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2), (3) ve (4) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalılar …, … ve … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (5) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar …, … ve … vekilinin manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarının ise incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılar …, … ve …’a geri verilmesine 24/01/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
3. Hukuk Dairesi 2015/19721 E. , 2017/5175 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı …’in yüzüne sert bir cisimle yumruk attığını yüz kemiği ve burnunda kırık olacak şekilde yaralandığını, davalının 18 yaşından küçük olması nedeniyle babası davalı …’in velayetinde olduğunu, tedavi masrafları olduğunu, beden bütünlüğünün zarar gördüğünü, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek, 20.000,00 TL manevi ve fazlaya ilişkin kesimin talep ve dava hakkı mahfuz kalmak şartıyla şimdilik 500.00 TL maddi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar; davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 390,00 TL maddi tazminatın ve 10.000 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 20.08.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’den alınarak davacıya ödenmesine, davacı tarafından davalı … hakkında açılan dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Türk Medeni Kanun’un 369/1. maddesine göre aile başkanı, küçüğün verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumludur. Aile başkanının özen ve gözetim görevini yerine getirmemesinden dolayı üçüncü kişiler bir zarara uğramışlarsa, aile başkanı bu zararı tazminle sorumludur
Haksız eylemi gerçekleştiren kişinin yargılama sırasında reşit olması aile başkanının sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.
Dava, TMK’nın 369. maddesinde düzenlenen ev başkanının sorumluluğu hükümlerine göre açılmıştır. Tazminata neden olayın vuku bulduğu tarihte küçük olan çocuğun dava açıldıktan sonra veya dava tarihinden önceki bir tarihte yasal rüşt yaşını tamamlamış olması aile başkanının sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Aile başkanının sorumluluğu olay tarihinde ortaya çıkmış olup dava bu tarihteki olgulara göre değerlendirilmelidir.
Hal böyle olunca mahkemece; haksız eylemi gerçekleştiren kişinin yargılama sırasında reşit olmasıyla aile başkanının sorumluluğunun ortadan kalkmayacağı gözönünde bulundurulması gerekirken; davalı … yönünden davada temsil hakkı ortadan kalkmış olduğu gerekçesiyle, karar verilmesine yer olmadığına dair karar doğru olmayıp, kararın bozulması gerekmiştir.
2- Bozma nedenlerine göre davacı tarafın sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, ikinci bendde açıklanan nedenle davacı tarafın sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.04.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
3. Hukuk Dairesi 2016/19836 E. , 2016/13529 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, … ili … mahallesi 962 ada 7 parsel no’lu taşınmazda bulunan tarihi evin kamulaştırılarak Hazine adına tescilinin yapıldığını ve söz konusu taşınmazın koruma altına alındığını, taşınmazdaki restorasyon çalışmaları devam ederken davalılardan …’in söz konusu taşınmazın yanmasına neden olduğunu, … hakkında yapılan ceza yargılaması neticesinde ise mahkumiyetine karar verildiğini, …’in anne ve babası olan diğer davalıların bakım ve gözetim konusunda ihmalleri bulunduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere şimdilik 5.000,00 TL’nin yangının meydana geldiği 04.12.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiş; 24.07.2014 havale tarihli ıslah dilekçesi ile de talebini 90.068,00 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı …, davaya konu yangına sebebiyet veren çocuğun velayetinin suç tarihi itibariyle kendisinde olmadığını, bu nedenle davada taraf ehliyeti bulunmadığını savunarak, kendisi yönünden husumet yokluğundan davanın reddini dilemiştir.
Davalı …, davaya konu edilen yangını çıkaran çocuğun koruma altına alındığını, çocuğun bakım ve gözetimi açısından ise yaramazlıkları nedeniyle söz dinlemediğini, kendisinin bu nedenle olayda kusuru bulunmadığını savunarak, kendisi yönünden davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile; davaya konu bina üzerinde velayeti davalı …‘a bırakılan küçüğün yol açtığı hasar dolayısıyla bilirkişi raporu ile belirlenen 90.068,00 TL üzerinden hakkaniyet indirimi dikkate alınarak 30.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine; davalı … yönünden velayet davalı …’de olmadığından bu davalı açısından davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ile davalılar … ile … tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara,kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının tüm,davalılar … ve …’ın aşağıdaki bentlerin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava konusu uyuşmazlık;davalılar … ve …’ın müşterek çocukları olan davalı …’in ,davacı kurum tarafından kamulaştırılan ve restorasyon çalışmaları devam eden binanın 04.12.2011 tarihinde yanmasına sebebiyet vermesi nedeniyle oluşan zararın TMK’nun 369/1 maddesi gereğince davalı olan anne babadan tahsili istemine ilişkindir.
TMK’nun 369/1. maddesine göre, ev başkanı ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumludur. Maddenin açık ifadesinden de anlaşıldığı gibi, üçüncü kişilere verdikleri zararla ev başkanını sorumluluk altına sokanlar; küçük, kısıtlı ve akıl hastalığı veya akıl zayıflığı olan kimselerdir.
Hukuk düzeni, ev başkanını koruyucu ve güvenilir kişi; küçükleri, kısıtlıları, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunanları korunmaya ve gözetime muhtaç kimseler olarak kabul eder. Bu kişiler, küçüklükleri, tecrübesizlikleri, akli yetersizlik ve dengesizlikleri sebebiyle başkaları için tehlike teşkil ettikleri gibi, aynı şekilde başkaları da kendileri için tehlike oluşturabilir. Velayet ve vesayet kurumlan küçük ve kısıtlıların, ailenin ve üçüncü kişilerin korunması amacıyla konulmuştur.
Ev başkanlığı, aile halinde birlikte yaşayanların idare edilmesine, öncelikle aile üyeleri arasında bir düzenin kurulmasına, bunların yararına olarak birliğin korunmasına hizmet eder. Bununla beraber ev başkanlığı kurumuyla güdülen asıl amaç, gözetime muhtaç aile üyelerine karşı zarara uğramış olan üçüncü kişileri korumaktır. Yani ev başkanlığı yalnız yetkiler veren bir kurum olmayıp, aynı zamanda görev ve sorumluluklar da yükleyen bir kurumdur. Ev başkanı özen ve gözetim görevini yerine getirmemesinden dolayı üçüncü kişiler bir zarara uğramışlarsa, bu zararı tazminle sorumludur. Ev başkanının TMK. 369/1 ‘den doğan sorumluluğu, her şeyden önce şahıs itibariyle sınırlıdır. Başka bir deyişle ev başkanı, sadece küçük ve kısıtlıların haksız davranışları ile başkalarına verdikleri zararlardan sorumludur.
Kural olan, kusurlu davranıştan sadece failin sorumlu kılınması ve bundan doğacak sonuçlara da bizzat onun katlanmasıdır. Cezai sorumlulukta bu ilke “kusurun şahsileştirilmesi” prensibi ile kabul edilmiştir. Aynı ilke, kural olarak hukuki sorumlulukta da geçerlidir. BK. m. 41 ‘de ( 6100 sayılı TBK’nun 49. md.) ifadesini bulan bu ilke gereğince,herkes “Gerek kasten, gerek ihmal ve teseyyüp veya tedbirsizlikle haksız bir “surette” başkalarına verdiği zararı tazminle yükümlüdür.
Bununla beraber pozitif hukuk düzenleri bu tabii hukuk kurallarına bazı istisnalar getirmişlerdir. Söz konusu istisnalara, daha çok sorumlu kişilerin zarar verenle belirli veya kişisel bir ilişki içinde bulunduğu hallerde yer verilmiştir. İşte, hukuk sistemimizde başkasının eyleminden sorumluluğu düzenleyen ayrık hükümlerden biri de MK. m. 369/1’dir.
MK. m. 369/1 toplumsal hayatta büyük bir pratik ve hukuki ihtiyaca cevap vermektedir. Çocukların bilerek veya bilmeyerek birbirlerinin beden bütünlüğüne ve şahsiyet haklarına saldırıda bulunmaları rastlanılan olaylardandır.Bütün bu durumlarda, küçük temyiz kudretine sahip ise verdiği zarardan bizzat sorumludur. Ancak, birçok durumda mal varlığı olmadığı için fiilen, birçok durumda ise hem mal varlığı, hem de haksız fiil ehliyeti olmadığı için gerek fiilen, gerekse hukuken sorumlu tutulmaları söz konusu olamamaktadır. Kaldı ki, özen ve gözetime muhtaç kimseleri şahsen sorumlu tutmak mümkün olsa bile, zararın tamamını tazmin ettirmek olanağı her zaman bulunmayabilir. Çünkü temyiz kudretleri yoksa zarar veren aile üyeleri ancak hakkaniyet gereğince sorumlu tutulabilirler ( BK. m. 54, TBK. 65. ). Oysa. hakkaniyet ölçüsü bazı hallerde uğranılan zararın tamamının tazminine imkan vermez. Zira, hakkaniyet sorumluluğunda zarar verenin ekonomik durumu elverdiği ölçüde zarar tazmin edilir. İşte bu tür fiili ve hukuki imkansızlıklar küçük, kısıtlı akıl hastası veya akıl zayıfı aile üyelerinin davranışlarından zarar gören kimselere karşı başka bir şahsın sorumlu kılınması ihtiyacını doğurmuştur. Gerçekten çok sık meydana gelen bu olaylarda, toplumu savunmasız bırakmamak; onu, küçüklere, kısıtlılara, akıl hastası ve akıl zayıflarına karşı korumak gerekir. İşte toplum yaran ve işlerin güvenle yürütülmesi ilkesi, zarar veren bu kimselerin yanında, başka birinin de sorumlu tutulmasını zorunlu kılmıştır.
Türk Hukuk sisteminde ev başkanının sorumluluğu kusura dayanmaz. Diğer bir anlatımla bu sorumluluk kusursuz sorumluluktur. Medeni Kanun’un sözü edilen maddesinde öngörülen ana ilke ev başkanının gözetimindeki özen ödevini yapmamasıdır.
Ev başkanının sorumluluğunun ilk şartı, gözetime muhtaç bir aile üyesinin zararlı bir davranışta bulunmasıdır. Zararlı davranış olumlu hareketlerle olabileceği gibi olumsuz hareketlerle de yaratılır. Olumsuz davranış, başkasını zarardan korumak için bir harekette bulunmak yükümlülüğünün mevcut olmasına rağmen böyle bir davranışta bulunulmadığı zaman söz konusu olur. Bununla birlikte, zararlı davranışlar içinde en çok görüleni olumsuz davranışlardır.
MK. m. 369/1 ‘in uygulanabilmesi için herşeyden önce …da bir zararın bulunması gerekir. Gözetime muhtaç aile üyelerinin sebep oldukları zararın çeşidi, ev başkanının sorumluluğu bakımından önemli değildir. Zira, ev başkanı gözetimi altındaki kişilerin üçüncü kişilere verdikleri her türlü zarardan sorumludur.
Ev başkanının kendine düşen özen ve gözetim görevini yerine getirip getirmediği, zarar verici olayın özelliklerine göre belirlenmelidir. Her olayın gerektirdiği tedbirler, herşeyden önce, kendi şartları içinde düşünülmelidir. Bu bakımdan, ev başkanının alması gereken tedbirler olaydan olaya göre değişebilir. Örneğin, zarar verici olayın gerekli kıldığı tedbirler duruma göre sadece eğitmek, öğüt ve talimat vermek, uyarı, ihtar ve yasaklamak şeklinde olabileceği gibi, bunların izlenmesi ve kontrol edilmesi şeklinde de olabilir. Bununla beraber, zarar verici olay ve tehlikeye dikkat çekmek, bilgi vermek ve aydınlatmak, duruma göre tehlikeli şeyleri …dan kaldırmak, atmak veya muhafaza altına almak da somut olayın gerektirdiği tedbirler çerçevesinde düşünülebilir. Tüm zarar verici eylemlerde ev başkanına düşen tedbirler, genel ilkeler içinde düşünülmelidir.
Türk Medeni Kanunu’nun 369/1. maddesinde, ev başkanının alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe, ev halkından olan küçüğün ve sayılan diğer kişilerin verdiği zarardan sorumlu olacağı benimsenmiştir. Bu benimsemenin nedeni, hukuk düzeninin, ev başkanını koruyucu ve güvenilir kişi, küçüğü ise, korunmaya ve gözetime muhtaç kimse olarak kabul etmesidir.
Somut olayda;davaya konu olay nedeniyle … Çocuk Mahkemesi’nin 2011/1025 Esas sayılı dosyasında suça sürüklenen çocuk … yönünden 04.12.2011 tarihinde taksirle yangına sebebiyet verme suçlaması ile açılan dava neticesinde 04.06.2013 tarih ve 2011/1025 E. 2013/775 K. sayılı ilam ile,üzerine atılı suçu işlediği sabit görülerek neticeten 740 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına dair verilen karar yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği,söz konusu kararın da 25.07.2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinde;davalılardan …’in anne ve babası olan diğer davalılar … ve …’ın … 1.Aile Mahkemesi’nin 2007/606 Esas 2007/868 Karar sayılı ilamı ile boşandıkları,müşterek çocuk …’in velayetinin boşanma neticesinde davalılardan …’ye verildiği,ancak davalı …’nin 18.02.2011 tarihinde açtığı velayetin değiştirilmesine ilişkin davada … 3.Aile Mahkemesi’nin 25.08.2011 tarih ve 2011/171 Esas 2011/819 Karar sayılı ilamı ile müşterek çocuk …’in velayetinin davalı …’a verildiği ve söz konusu kararın 04.11.2011 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Yine dosya kapsamında yer alan … Valiliği …Yıl … Müdürlüğü’nün 26.12.2013 tarihli yazısı incelendiğinde de,davalı …’in evine gitmek istemediği için geçici olarak 30.11.2011 tarihinde polis tarafından kuruluşlarına getirildiği ve 02.12.2011 tarihinde saat 18.30’da kuruluşu izinsiz olarak terk ettiği,çocuğa ilişkin kayıplık müracaatının emniyet müdürlüğüne yapıldığı,çocuğun bulunarak tekrar polis tarafından getirildiği 06.12.2011 tarihi saat 22.35’e kadar kuruluşlarında olmadığı,bu tarih ve saat aralığında kayıp olarak arandığının bildirildiği görülmektedir.
Mahkemece her ne kadar davaya konu binadaki yangın tarihi olan 04.12.2011 tarihinde çocuğun bakım ve gözetiminin davalı baba tarafından sağlandığı ve suç tarihinden sonra 22.12.2011 tarihinde çocuk hakkında bakım tedbiri uygulanmasına karar verildiği, suç tarihi itibariyle çocuğun bakım ve gözetiminden davalı baba …’ın sorumlu olduğu gerekçe gösterilerek bu davalı yönünden davanın kabulüne karar verilmiş ise de,yukarıda ifade edilen yasa hükümleri ve açıklamalar dikkate alındığında, davalı …’in suç tarihi olan 04.12.2011 tarihi öncesinde 30.11.2011 tarihinde evine gitmek istememesi nedeniyle … Valiliği 80.Yıl … Müdürlüğü’ne getirildiği ve burayı da 02.12.2011 tarihinde saat 18.30’da izinsiz terk ettiği nazara alındığında suç tarihi itibariyle davalı … ile babası olan diğer davalı … arasındaki bağımlılık ilişkisinin kesildiği ve bu şekli ile davalı …’ın ev başkanı sorumluluğu durumunun sona erdiğinin kabulü gerekmektedir.
3-Bundan ayrı, karar tarihi itibariyle yürürlükte olan …’nin 7/2 maddesinde ‘’davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde,davanın görüldüğü mahkemeye göre Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur’’ düzenlemesi yer almaktadır.
Mahkemece davalılardan … yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesine rağmen ,yukarıda ifade edilen yasa hükmü uyarınca davalı … vekili lehine karar tarihi itibariyle yürürlükte olan … uyarınca maktu 1.500,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, bu davalı yönünden vekalet ücretine hükmedilmemiş olması da doğru değildir.
4-Hal böyle olunca mahkemece;somut olayda davalı … ile babası olan diğer davalı … arasındaki bağımlılık ilişkisinin olay tarihi olan 04.12.2011 tarihi itibariyle kesilmiş olduğu gözetilmek suretiyle, bu davalının tüm özeni göstermiş olsa dahi olayın oluşunu ve zararı engelleyemeyeceği, davalı …’ın TMK’nun 369/1. maddesi kapsamında, somut olaydan kaynaklanan sorumluluğunun olmayacağının gözetilmesi ve davalı … yönünden de pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verildiğinden bu davalı yönünden de vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği kabul edilerek hüküm tesisi gerekmektedir.
Eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle diğer temyiz itirazlarının reddine, ikinci, üçüncü ve dördüncü bentlerde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalılar … ve … yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.