Neden Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Yapılır ?

Bireysel başvuru, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası tarafından güvence altına alınan temel hak ve özgürlükler ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki hakların ihlal edilmesi durumunda Anayasa Mahkemesine yapılan bir başvuru yoludur.

Bireysel başvuru kurumu, adli, idari ve askeri yargı kararlarında ve kamu gücünün işlem ve eylemlerinde yapılan ihlallerin incelenerek insan hakları ve özgürlüklerinin yargılanmasını sağlar.

Bireysel başvuru hakkı, ihlal iddiasına dayanmaktadır ve ihlal, temel hak ve özgürlüğü korunan alana hukuka aykırı bir müdahale şeklinde tanımlanır.

Bu müdahaleler, temel hak ve özgürlüklerin mevzuatta düzenlenen hukuka uygunluk sebeplerine dayanmadan sınırlanması, yasaklanması veya idari işlem ve eylemler nedeniyle engellenmesi, sekteye uğratılması, yavaşlatılması, zorlaştırılması şeklinde olabilir.

Bireysel başvuru, Türkiye’de hukukta en son çare olarak kullanılabilen bir yoldur. Diğer yasal yollar tükendiğinde veya olmadığında kullanılabilir ve bu yolla kişi, olağanüstü bir kanun yoluna gitmiş olur. Bireysel başvuru, belirli süreler içinde yapılması gereken bir yoldur.

Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvurunun Amacı Nedir ?

Bireysel başvurunun amacı, hem hakların korunması hem de Anayasa’nın uygulanmasındaki sorunların çözülmesine katkıda bulunmaktır. Ayrıca, AİHM gibi uluslararası kurumlara yapılan başvuruların azaltılmasına da katkı sağlar. Ülkemizdeki Anayasa değişikliklerinde de bu hususa önem verilmektedir.

Hangi Haklar Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuruya Konu Edilebilir

Bireysel başvuruda, sadece Anayasa’da ve Sözleşme’de yer alan haklar konu edilebilir. Ek protokollerde yer alan haklar ise bireysel başvuru konusu yapılamaz.

Bireysel başvuru yapmak isteyen kişilerin, hangi haklarının ihlal edilmiş olabileceği açıkça belirtilmemiştir. Bu nedenle, hangi hakların bireysel başvuruya konu olabileceğini anlamak için bu hakların belirli bir listesi ve açıklaması yapılması gerekmektedir. Bu sayede bireysel başvuru kurumunun sınırları daha net hale getirilerek, hak ihlallerinin ne zaman bireysel başvuru yoluyla çözülebileceği daha net bir şekilde anlaşılabilir.

Anayasa Mahkemesi tarafından korunan haklar arasında şunlar yer alır:

  • Yaşam Hakkı
  • İşkence Yasağı
  • Kölelik ve Zorla Çalıştırma Yasağı
  • Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkı
  • Adil Yargılanma Hakkı
  • Suç ve Cezada Kanunilik İlkesi
  • Özel Hayatın Gizliliği, Konut ve Haberleşme Hakkı
  • Düşünce İfade Din ve Vicdan Hürriyeti
  • Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti
  • Örgütlenme ve Toplanma Hakkı
  • Mülkiyet Hakkı
  • Eğitim Öğrenim Hakkı ve Ödevi
  • Serbest Seçim Hakkı
  • Etkili Başvuru Hakkı
  • Eşitlik İlkesi ve Ayrımcılık Yasağı

YAŞAM HAKKI

Yaşama hakkı, insan haklarının en temelidir ve evrensel ve bölgesel insan hakları belgelerinde de vurgulanmaktadır. Ölüm cezalarının infazı dışında kişinin yaşama hakkına dokunulmaması gerektiği belirtilmektedir. AİHS’in 2. maddesinde ölüm cezasına izin veren hüküm daha sonraki zamanlarda ilga edilmiştir. Altıncı Protokol sadece savaş ve çok yakın savaş tehlikesi zamanlarında işlenen suçlarda ölüm cezasına izin verirken Onüçüncü Protokol, ölüm cezasını istisnasız olarak tamamen kaldırmıştır. Ancak, Sözleşme’nin 2. maddesinin ikinci fıkrasında, yaşama hakkının ihlali sayılmayacak durumlar belirlenmiştir. Buna göre, kişinin yasa dışı şiddetten korunması, yakalanması veya kaçmasının önlenmesi, isyanın yasaya uygun olarak bastırılması sırasında meydana gelen ölümler yaşama hakkının ihlali olarak kabul edilmemektedir.

AİHM kararlarına dayanarak, Sözleşme’nin 2. maddesinde açıkça belirtilmeyen yaşama hakkı, üç tür devlet yükümlülüğü yüklediği kabul edilmektedir. Bunlar, kamu görevlilerinin kasıtlı olarak öldürmemesi, devletin yaşama hakkını hukuki koruma altına alması ve ölüme sebep olanların cezalandırılması için etkili soruşturma yapmasıdır. Devletin yaşamı koruma yükümlülüğü, kolluk kuvvetlerinin kanun uyarınca güç kullanmaları durumunda bile, yaşama hakkını mutlak olarak gerekli olanın ötesinde kullanılan güçlerden korumayı hedeflemektedir. Anayasa Mahkemesi, yaşama hakkının ihlali iddialarında, AİHM’in belirlediği bu prensipleri dikkate alacaktır.

Anayasa’nın 15/2. maddesi, savaş hukukuna uygun olmayan eylemler dışında, kişinin yaşama hakkına dokunulamayacağını belirtir. Anayasa’nın 17/1. maddesi, “Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir” der. Bu cümle, yaşama hakkını diğer haklarla birlikte ifade eder. “Maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı”, Sözleşmenin 3. maddesinde düzenlenen “işkence yasağı”, 8. maddesinde düzenlenen “özel ve aile hayatına saygı” ve 9. maddesinde düzenlenen “düşünce, vicdan ve din özgürlüğü” hakları ile birlikte veya bunların kapsamında değerlendirilebilir.

Türkiye, gelişmekte olan bir ülke olması sebebiyle hala birçok sorunla mücadele etmektedir. Bu sorunlardan biri de, vatandaşların yaşama hakkının korunmasıdır. Bu konu, sadece Türkiye için değil, tüm dünya için önemlidir.

Örneğin, şiddetli bir deprem sonrasında, acil yardım ekiplerinin yeterli sayıda olmaması ve yeterli malzeme ile donatılmamış olmaları nedeniyle birçok insanın enkaz altında kalarak hayatını kaybetmesi durumunda, devletin deprem sonrası müdahale planını iyi hazırlayamamış olması nedeniyle yaşama hakkı ihlal edilmiş sayılabilir. Benzer şekilde, bir sel felaketi sırasında, yetkililerin dere yatağına imar izni vermiş olmaları nedeniyle sel sularının hızla yükselmesi sonucu birçok kişinin evlerinin su altında kalması veya boğularak hayatını kaybetmesi de bir yaşama hakkı ihlali olarak değerlendirilebilir.

Ayrıca, iş kazaları sırasında işçilerin yeterli güvenlik önlemlerinin alınmamış olması nedeniyle hayatını kaybetmesi de bir yaşama hakkı ihlali olarak kabul edilebilir. Bu tür kazaların önlenebilmesi için işyerlerinde gerekli güvenlik önlemlerinin alınması, çalışanların eğitilmesi ve denetlenmesi devletin sorumluluğundadır.

Başka bir örnek olarak, kentsel dönüşüm çalışmaları sırasında evlerinden çıkarılan insanların barınma ihtiyaçlarının karşılanmaması nedeniyle sokaklarda yaşamak zorunda kalanların yaşadığı sıkıntılar da bir yaşama hakkı ihlali olarak değerlendirilebilir. Devletin, kentsel dönüşüm çalışmaları sırasında insanların haklarını korumak ve ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli tedbirleri alması gerekmektedir.

Sonuç olarak, devletin yaşama hakkını koruma yükümlülüğü, çeşitli durumlarda ortaya çıkabilir ve devletin bu yükümlülüğü yerine getirememesi durumunda bireysel başvuru yapılabilir. Devletin etkili soruşturma yapması, tedbirli olması ve önleyici önlemler almaya çalışması, yaşama hakkını korumak için atması gereken adımlardan sadece birkaçıdır.

İŞKENCE YASAĞI

İşkence, insanlık tarihi boyunca var olan ve halen birçok ülkede uygulanan bir insan hakları ihlalidir. İşkence eylemi, bir kişinin kasıtlı olarak ağır acı ve ıstırap veren fiziksel veya zihinsel eylemlere maruz bırakılmasıdır. İşkence genellikle, bilgi veya itiraf elde etmek, cezalandırmak veya korkutmak amacıyla yapılır. Bu insanlık dışı eylem, Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Sözleşme gibi uluslararası hukuk metinlerinde açıkça yasaklanmıştır. Ancak, ne yazık ki işkence hala dünya genelinde yaygın bir sorundur ve mücadele edilmesi gereken bir insan hakları ihlalidir.

İşkence eylemi, kamu görevlisi veya resmi sıfat taşıyan birinin teşviki veya onayı ile gerçekleştirilen acı veren bir eylemdir. Uluslararası suç olarak kabul edilen işkence eyleminin nirengi noktası, kamu görevlisi tarafından veya bilgisi dahilinde gerçekleştirilmesidir. İşkence yapan kamu görevlisi değilse, mevzuata göre sorumlu olan kişi yargılanır. İşkenceye karşı sözleşmelere taraf devletler, işkenceyi önlemek ve engellemek için yükümlülük altındadır. Anayasa ve diğer sözleşmelerde, işkenceye karşı sıfır tolerans ilkesi benimsenmiştir. İnsan onuru, en önemli hukuksal değerlerden biridir ve işkence insanın insan olma özelliğini yok ettiği için insan onurunu korumak amaçlanmıştır.

KÖLELİK VE ZORLA ÇALIŞTIRMA YASAĞI

Anayasa’nın 18. maddesi zorla çalıştırmanın yasaklandığını ve angaryanın yasak olduğunu belirtirken, kanunla düzenlenen şekil ve şartlar altında hükümlülük veya tutukluluk süreleri içindeki çalıştırmalar, olağanüstü durumlarda vatandaşların istenecek hizmetleri, zorunlu vatandaşlık ödevi niteliğindeki beden ve fikir çalışmaları gibi durumlar zorla çalıştırma olarak sayılmaz. Bu düzenleme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 4. maddesi ile aynı içeriği paylaşmaktadır.

Angarya terimi, bir kişiye veya topluluğa zorla ücret vermeden yaptırılan işleri ifade ederken, zorunlu çalıştırma kavramı daha kapsayıcıdır. Anayasa Mahkemesi, angarya terimini, kişinin mükellef olmadığı halde zorla iradesi dışında bir iş yapmasını tanımlamaktadır. Bu nedenle angarya kavramı, ücretli zorunlu çalışma kavramından tamamen farklıdır. Zorla çalıştırma ve angarya, çalışma mecburiyeti yönünden ortak bir noktaya sahiptir, ancak zorla çalıştırmada karşılıklı olabilirken, angaryada karşılıksızdır. Hem geleneksel uygulamalar hem de günümüz insan hakları belgeleri ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmeleri, zorunlu çalışmayı yasaklamaktadır.

KİŞİ ÖZGÜRLÜĞÜ VE GÜVENLİĞİ HAKKI

Anayasa’nın 19. maddesi, “kişi hürriyeti ve güvenliği” başlığı altında, kişi özgürlüğünü düzenlemektedir. Kişi özgürlüğü, fiziksel olarak hareket edebilme, beden olarak istediği yere gidebilme, yer değiştirme özgürlüğü olarak tanımlanabilir. Kanun koyucu, kişi özgürlüğüne hangi durumlarda müdahale edilebileceğini ayrıntılı bir şekilde düzenleyerek, bu hakkın ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Söz konusu madde, kişi özgürlüğü ve güvenliğinin korunması ilkesi ile birlikte, kişinin özgürlüğünü ve güvenliğini korumak için alınan önlemleri de içermektedir.

Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, AHİS’in 5. maddesi ile ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Bu düzenleme, keyfi yakalamaların ve tutuklamaların önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Kişinin maddi ve manevi varlığına yönelik yapılan müdahaleler, özgürlüğü kısıtlı iken yaşanılsa bile, AHİS’in 5. maddesi kapsamında kabul edilmemekte ve işkence yasağı kavramı içerisinde ele alınmaktadır.

Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, genel anlamda devlet organlarından kaynaklanan sınırlamalara karşı uygulanmaktadır. Kamu gücü tarafından yapılan müdahaleler, kanuna uygun olmalı ve keyfi olmamalıdır. Gözaltına alınma gibi tedbirlerin, hakim kararına dayanması esastır ve mahkûmiyet kararları ile kişinin özgürlüğünü sınırlayan kararların gerekçeli olması zorunludur.

Bireylerin birbirini özgürlükten mahrum bırakması, AHİS’in 5. maddesi veya Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında değerlendirilemez. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının korunması için, adli, idari ve askeri kurumların eylemleri nedeniyle bu özgürlük sınırlandığında, bireysel başvuru yoluna başvurulabilir.

Özgürlük sınırlandırıcı tedbirler, hakim kararına dayanmalı ve kanunların ruhu ve amacı ile uyumlu olmalıdır. Özgürlüğü kısıtlayan tedbirlerin açık, çelişkiden uzak ve gerekçeli olması gerekmektedir. Yakalama, tutuklama, adli kontrol uygulaması, eğitim, ıslah veya tedavi amacıyla kişinin tutulması gibi işlemler, kişinin özgürlüğünü sınırlayan tedbirlerdir ve öncelikle hakim kararına dayanması gerekmektedir.

Örneğin, bir kişinin polis tarafından keyfi olarak tutuklanması ve cezaevine konulması durumunda, kişinin özgürlüğü ihlal edilmiş olacaktır. Bu durumda, tutuklama işleminin kanuna uygun olup olmadığına bakılması gerekmektedir. Eğer tutuklama işlemi kanuna uygun değilse, kişinin özgürlüğü haksız yere kısıtlanmış olacaktır.

Benzer şekilde, bir kişinin gözaltına alınması durumunda, gözaltına alınma işleminin gerekçeli ve kanuna uygun olması gerekmektedir. Eğer gözaltına alınma işlemi kanuna uygun değilse, kişinin özgürlüğü haksız yere kısıtlanmış olacaktır.

Ayrıca, cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin koşulları da kişilerin özgürlük ve güvenliği hakkı ile ilgilidir. Eğer cezaevi koşulları insan haklarına uygun değilse, tutuklu ve hükümlülerin özgürlük ve güvenliği hakkı ihlal edilmiş olacaktır.

Bu örnekler, özgürlük ve güvenlik hakkının ne kadar önemli olduğunu ve bu hakkın korunması için kanuna uygunluk ve insani koşulların sağlanmasının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

GERİ GÖNDERME MERKEZLERİ KAPSAMINDA ÖZGÜRLÜK VE GÜVENLİK İHLALLERİ

Geri gönderme merkezlerinde yabancıların tutulduğu koşullar, özgürlük ve güvenlik hakkı açısından oldukça önemlidir. Bu koşulların insan haklarına uygun olması ve kişilerin özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmaması gerekmektedir.

Örneğin, Almanya’da bulunan Eisenhüttenstadt geri gönderme merkezi, insan haklarına uygun bir şekilde düzenlenmiştir. Bu merkezde, yabancılar için uygun koşullar sağlanmakta ve kişilerin özgürlükleri keyfi olarak kısıtlanmamaktadır. Yabancılar, bu merkezde kendi kültürlerine uygun yemekler yemekte, kitaplar okumakta ve spor yapabilmektedirler.

Benzer şekilde, İsveç’teki geri gönderme merkezleri de insan haklarına uygun koşullar sağlamaktadır. Bu merkezlerde, yabancılar için uygun barınma koşulları, sağlık hizmetleri ve eğitim imkanları sunulmaktadır. Ayrıca, yabancılar bu merkezlerde kendi kültürlerine uygun aktiviteler yapabilmekte ve psikolojik destek almaktadırlar.

Ancak maalesef, dünya genelinde geri gönderme merkezlerindeki koşullar insan haklarına uygun olmayan örnekler de mevcuttur. Özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki merkezlerde, yabancıların özgürlükleri keyfi olarak kısıtlanmakta ve insan hakları ihlalleri yaşanmaktadır.

TÜRKİYE’DEKİ GERİ GÖNDERME MERKEZLERİ VE HAK İHLALİ DEĞERLENDİRMESİ

Geri gönderme merkezleri, yabancıların Türkiye’deki yasal durumlarının belirlenmesi ve uygun görülenlerin ülkelerine geri gönderilmesi amacıyla kurulmuştur. Ancak son yıllarda Türkiye’deki geri gönderme merkezleri, insan hakları ihlalleriyle karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. Özellikle merkezlerin kalabalık ve yetersiz olması, barınma koşullarının yetersizliği, sağlık hizmetlerinin yetersizliği ve temizlik standartlarının düşük olması gibi sorunlar, yabancıların yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir.

Geri gönderme merkezlerinde yabancıların avukat hakları engellenmekte, tercüman hizmeti verilmemekte ve görüşmeler mesai saatleri ile sınırlandırılmaktadır. Bunun yanı sıra, bazı yabancılar dava açmalarına rağmen keyfi şekilde uzun süreler tutuklu olarak tutulmaktadırlar. Yabancıların sağlık hizmetlerinden yeterli bir şekilde faydalanamamaları ve kalacak yerlerinin hijyenik olmaması gibi nedenlerle ciddi sağlık sorunları ile karşı karşıya kalmaları da sorunlar arasındadır. Bazı durumlarda, yabancılar tıbbi yardım alamadıkları için hastalık ve yaralanmalarından dolayı acı çekmektedirler. Ayrıca, geri gönderme merkezlerindeki kalabalık ortam, yabancıların fiziksel olarak kırılmasına ve mobbinge uğramasına neden olmaktadır.

Türkiye’deki geri gönderme merkezlerinde yaşanan sorunlar oldukça ciddidir ve insan hakları ihlallerine neden olmaktadır. Merkezlerin kapasitelerinin artırılması, koşulların iyileştirilmesi, yabancıların yasal sürelerine uygun şekilde tutulmalarının sağlanması ve avukat haklarına saygı gösterilmesi gerekmektedir. Ayrıca, sağlık hizmetleri ve hijyen standartları da iyileştirilmelidir. Bu sorunların çözümü, Türkiye’nin uluslararası insan hakları standartlarına uyum sağlaması için de gereklidir.

Türkiye’deki geri gönderme merkezlerinde yaşanan sorunların yanı sıra, yabancıların haklarına saygı gösterilmemesi ve keyfi işlemler de yapılmaktadır. Özellikle, dava süreci devam eden yabancıların zorla deport edilmesi ciddi bir insan hakları ihlalidir. Türkiye’de, dava süreci devam eden yabancıların deport edilmemesi gerektiği açık bir şekilde belirtilmiştir. Ancak, bazı durumlarda yabancılar dava süreci devam ederken bile zorla deport edilmekte ve haklarının çiğnenmesine neden olunmaktadır. Bu durum, Türkiye’nin insan hakları alanındaki uluslararası taahhütlerine aykırıdır ve ciddi bir insan hakları ihlali olarak kabul edilmektedir.

ADİL YARGILANMA HAKKI

Herkesin, önceden belirlenen hukuk kuralları karşısında dürüst bir yargılama sürecinden geçerek yargılanması, adil yargılama hakkı kapsamındadır. Adil yargılama hakkı, AHİS’in 6. maddesi ile medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili olan davaları kapsamaktadır. Adil yargılama hakkının sağlanması için yargı yeri önünde hak arama hakkı, yasalar ve yargı yerleri önünde eşit olma hakkı, kanunla kurulmuş yetkili, bağımsız ve tarafsız bir yargı yeri tarafından yargılanma hakkı, makul sürede (gereksiz gecikme olmaksızın) yargılanma hakkı, aleni duruşma hakkı, gerekçeli karar hakkı, hakkaniyete uygun yargılanma (adil duruşma) hakkı ve duruşmada hazır bulunma hakkı gibi hakların sağlanması gerekir.

AHİS’in 6. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkı, Anayasa’nın 36. maddesi ile de herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu anayasal teminat altına alınmıştır. Anayasa’nın 38. maddesinde suç ve cezalara ilişkin esaslar düzenlenerek, adil yargılanma ilkesini oluşturan unsurlar kurallaştırılmıştır. Anayasa’nın 138. maddesinde ise mahkemelerin bağımsız olduğu, hakimlerin görevlerinde bağımsız olduğu vurgulanarak adil yargılanma kurumunun olmazsa olmaz koşulu olan yetkili ve bağımsız mahkeme tanımlanmıştır. Anayasa’nın 142. maddesinde ise bağımsız mahkemenin kanunla kurulacağı düzenlenmiştir.

Adil yargılama, demokratik ve adil toplum hayatının vazgeçilmezidir. Makul süre kavramında “makul” kelimesi, hukukun temelinde yer alan “sosyal bakımdan kabul edilebilir davranışların sınırı”nı belirlediği şeklinde ileri sürülmektedir. Adil yargılama hakkı kapsamında makul sürenin belirlenmesinde her davanın niteliği, başvurucunun davanın uzamasına katkısının veya çabasının olup olmadığı, adli ve idari mercilerin tutumu, başvurucunun yitirdiği hakların niteliği bir arada değerlendirilmelidir.

Bireysel başvuruların incelenmesinde, adil yargılanma hakkı önemli bir unsurdur. Özellikle ceza yargılamalarında, başvurucunun yaşı, suçun niteliği, örgütlü suç olup olmaması, sanıkların sayısı gibi faktörler göz önünde bulundurulur ve başvurucunun hakkının ihlal edilip edilmediği değerlendirilir. Bu değerlendirme yapılırken, başvurucunun adil yargılanma hakkına saygı gösterilmesi ve yargılama sürecinin yasalara uygun şekilde yürütülmesi gerekmektedir.

RAZİYE DUMAN Başvurusuna İlişkin Karar

2017/39893 | Esas (İhlal) | Birinci Bölüm | Başvuru Tarihi : 12/12/2017 | Karar Tarihi : 08/02/2023

BAŞVURU KONUSU : Başvuru, icra müdürlüğünce yapılan ihalenin feshi için açılan dava sonunda ihale bedelinin %10’u oranında para cezasının hazineye irat kaydına karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.


HakMüdahale İddiasıSonuçGiderim
Adil yargılanma hakkı (Hukuk)Mahkemeye erişim hakkı (hukuk)İhlalDiğer
Mülkiyet hakkıMülkiyetin korunmasıİncelenmesine Yer Olmadığı
Maddi ve manevi varlığın korunması hakkıMaddi ve manevi varlığın korunması hakkı ile bağlantılı etkili başvuru hakkıİncelenmesine Yer Olmadığı

SUÇ VE CEZADA KANUNİLİK İLKESİ

Anayasa’nın 15/2. maddesi, masumiyet ilkesini düzenlemektedir. Suç iddiası bulunan kişinin, adil bir yargılanma sonucunda suçlu olduğunun mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar, masum sayılacağı öngörülmektedir. Yaşama hakkı, maddi ve manevi bütünlüklerine dokunulamayacağı, doğal afetler ve savaş hukukuna uygun fiiller nedeniyle oluşan ölümler dışında hiçbir kimsenin yaşama hakkına müdahale edilemeyeceği Anayasa’nın 17. maddesi ile düzenlenmiştir.

Suç ve cezaların geçmişe yürütülemeyeceği ilkesi, suç ve cezanın kanuniliği ilkesi ile bağlantılı bir kuraldır. Bir fiilin suç olarak kabul edilmesi ve cezalandırılabilmesi için, söz konusu fiilin ve o fiil için verilecek cezanın açıkça kanunda gösterilmesinin yanında, bu kanunun fiilin işlenmesinden önce yürürlükte olması aranmaktadır.

Lehe olan kanunun geçmişe uygulanması ilkesi, ceza kanunlarının geçmişe uygulanması yasağının bir istisnasıdır. Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde “kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş cezadan daha ağır bir ceza verilemez” şeklinde zımnen düzenlenmiştir.

Anayasa’nın bu maddesi, açıkça sonradan yürürlüğe giren ve sanığın lehine olan kanunun uygulanması gerektiğini düzenlememektedir. Bununla beraber, bu durumu da yasaklamamaktadır. Böylelikle, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7. maddesinde suçun işlendiği zamanda yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanun arasında sonuçları farklı ise, sanığın lehine olan kanunun uygulanıp infaz edileceği düzenlenmiştir.

AİHS’in 7. maddesinde suç ve cezaların kanuniliği ilkesi vurgulanarak keyfi yargılama yapılmasının, haksız mahkumiyetlerin ve cezalandırmaların önlenmesi amaçlanmaktadır. Kanunilik ilkesi kapsamında, yazılı olmayan hukuk ve içtihat hukuku da yer almaktadır. Ancak, söz konusu hukukun öngörülebilir ve ulaşılabilir olması gerekmektedir.

ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİ KONUT VE HABERLEŞME HAKKI

“Özel hayatın gizliliği” kavramının tanımlarındaki ortak nokta “başkalarınca öğrenilmesi istenilmeyen kişiye ait hususlar”dır. Anayasa’nın 20. maddesi ile kişinin özel hayatının ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağı ve kişinin özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkının düzenlendiği görülmektedir. Özel hayat bireyin kişiliğini geliştirip özgürce yaşayabileceği, diğer insanlarla ve dünya ile iletişim kurabileceği alandır. Aile hayatı, kişinin yakınları ile hayatını paylaştığı, devletin müdahale edemeyeceği kişilere özgü olan alandır. Anayasa’nın 21. maddesinde hiç kimsenin konutuna dokunulamayacağı, belirtilen sınırlama durumları oluştuğunda konut gibi özel bir yere girilebilmesi için hakim kararının gerekli olduğu vurgulanmıştır. Konut, kişinin özel hayatını ve aile hayatını yaşadığı sınırlı fiziki mekandır. Anayasa’nın 22. maddesinde haberleşme hürriyeti düzenlenmiş ve gizliliğinin esas olduğu belirtilmiştir. AİHS’in 8. maddesinde düzenlenen bu hakka ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında kişinin bedeni ve sosyal kimliği, ismi, vücut bütünlüğü ve manevi bütünlüğü, şahsi bilgileri, iş ilişkileri, dış dünya ile ilişkisi ve özel hayatına ilişkin bilgilerin “özel hayat” kavramı kapsamında değerlendirildiği belirtilmektedir. Türk Hukuku’nda özel hayatın gizliliği ve korunması konusunda kanun düzeyinde düzenlemeler mevcuttur ve bu hakların kullanımına müdahale edilmesi durumunda sınırlama durumları da belirtilmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, özel hayatın gizliliği hakkını korumak için önemli kararlar vermiştir. Bu kararlardan bazıları şunlardır:

  • Sözleşme tarafı devletler, özel hayatın gizliliği hakkını korumakla yükümlüdürler ve bu hakkın sınırlandırılması ancak belirli şartlar altında yapılabilir. Bu şartlar, yasal dayanağın olması, ulusal güvenlik, kamu düzeni, suç önleme, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması gibi geçerli nedenler olmalıdır.
  • İfade özgürlüğü hakkıyla özel hayatın gizliliği hakkı arasında denge kurulması gerekmektedir. Bu denge, özgürlüklerin kullanımındaki orantılılık ilkesiyle sağlanır. Örneğin, bir kişinin özel hayatına ilişkin bilgilerin ifşa edilmesi, ifade özgürlüğü hakkı için kabul edilebilir olmayabilir.
  • Kişisel verilerin korunması da özel hayatın gizliliği hakkıyla bağlantılıdır. Kişisel verilerin işlenmesi ve kullanımı sırasında, kişilerin rızası alınmalı, verilerin güvenliği sağlanmalı ve sadece belirli amaçlar için kullanılmalıdır.

AİHS’in 8. maddesi, özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkını düzenlemekte ve bu hakların kullanımına sınırlama getirilmesi durumlarını açık bir şekilde belirtmektedir. Demokratik toplumlarda, özel hayatın gizliliğine ve korunmasına saygı göstermek temel bir ilkedir ve bu hakların kullanımına getirilen sınırlamalar, ancak belirli koşullar altında ve yasalara uygun olarak yapılabilir.

Türk hukuk sistemi, özel hayatın gizliliği ve korunmasına ilişkin düzenlemeleri hem özel hukuk hem de kamu hukuku alanında içermektedir. Özel hukuk alanında, Türk Medeni Kanunu ve Borçlar Kanunu’nda düzenlemeler mevcuttur. Kamu hukuku alanında ise, Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nda özel hayatın korunmasına yönelik düzenlemeler yer almaktadır.

Anayasa’nın 26. maddesi ise düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanabileceği durumları belirtmektedir. Bu kapsamda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, kişinin bedeni ve sosyal kimliği, ismi, vücut bütünlüğü ve manevi bütünlüğü, şahsi bilgileri, iş ilişkileri, dış dünya ile ilişkisi ve özel hayatına ilişkin bilgileri özel hayat kavramı altında değerlendirmektedir.

MUTEBER BAYRAKTAR Başvurusuna İlişkin Karar

2019/28943 | Esas (İhlal) | Birinci Bölüm | Başvuru Tarihi : 21/08/2019 | Karar Tarihi : 08/02/2023

BAŞVURU KONUSU : Başvuru, eşlerden birinin borcundan dolayı aile konutunun haczedilemeyeceğine ilişkin olarak diğer eş tarafından yapılan itirazın aktif dava ehliyeti olmadığı gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.


HakMüdahale İddiasıSonuçGiderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkıAile hayatı (aile konutu)İhlalYeniden yargılama

DÜŞÜNCE İFADE DİN VE VİCDAN HÜRRİYETİ

Anayasa’nın 25. maddesi, kişilerin düşüncesini açıklamaya zorlanamayacağı şeklinde düzenlenerek düşünce ve ifade özgürlüğünü güvence altına almıştır. Bu özgürlük, insanların düşüncelerini geliştirebilmeleri ve kınanmamaları için hiçbir sınır olmadan edinilebilmelidir. Düşünce, insanların diğer canlılardan ayrılan ve insana özgü bir özelliktir. Descartes’in “düşünüyorum, o halde varım” ifadesi, insan ile düşünce arasındaki ilişkiyi ifade eder.

Anayasa’nın 25. ve 15/2. maddelerinde düşünce ve ifade özgürlüğü düzenlenmiştir. Vicdan kavramı ise, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapabilmesini sağlayan güç olarak tanımlanmaktadır. Anayasa’nın 24. maddesi ise herkesin vicdan, dini inanç ve kanaat özgürlüğüne sahip olduğunu belirtmektedir. Kimse, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya veya ibadete zorlanamaz.

Anayasa’nın 14. maddesinde dinin açığa vurulması konusunda sınırlar öngörülmüştür. Din özgürlüğünün devleti veya milleti bölmek veya demokratik, laik cumhuriyeti ortadan kaldırmak hedefi ile kullanılamayacağı vurgulanmıştır.

AHİS’in 9. maddesi ise herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahip olduğunu belirtmektedir. Din ve inancını değiştirme özgürlüğüne de sahip olan kişiler, din ve inancını açığa vurma özgürlüğüne de sahiptirler. Bu hak, kişinin inancı nedeniyle davranışlarının dış dünyada algılanabilmesi için (toplu ibadet yapma, ayin yapma, uygulama ve öğretme vb.) kullanılabilir. İnancını söz ile ifade etmesi, Sözleşme’deki diğer haklar kapsamına da girebilir.

Anayasa’nın ilgili maddesi, birçok temel özgürlüğü de içermektedir. İfade özgürlüğü, özel hayata ve aile hayatına saygı, toplantı ve dernek özgürlüğü gibi temel haklar, Anayasa’da koruma altına alınmıştır.

Ancak, Anayasa’nın ilgili maddesinin ikinci fıkrası, din ve inancı açıklama özgürlüğünün belli koşullar altında sınırlandırılabileceğini belirtmektedir. Bu koşullar, kamu güvenliği, kamu düzeni, genel sağlık veya ahlak ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasıdır.

DÜŞÜNCEYİ AÇIKLAMA VE YAYMA HÜRRİYETİ

Düşünceyi ifade etme özgürlüğü, bir bireyin bilgiye, fikre, habere erişme, araştırma, öğrenme ve sahip olma özgürlüğü ile başlar ve kendi düşüncesini oluşturma ve geliştirme sürecine devam eder. Birey, sahip olduğu düşünceler nedeniyle dışlanma, hor görülme veya tehdit edilme kaygısı yaşamamalıdır. İfade özgürlüğünün kullanımında bilginin doğruluğu veya içeriği önemli değildir. Her türlü fikir, nerede ve nasıl ifade edilirse edilsin, bu özgürlüğün koruma alanına girmektedir. İnancını ve düşüncelerini açıklama zorunluluğundan muaf tutulması hedeflenmektedir.

Bir sonraki aşama, fikirlerini sadece söz ve yazı ile değil, sembolle, sanatla dış dünyaya açıklama ve yayma özgürlüğüdür. Anayasa koyucu, bu özgürlüğü genel olarak Anayasa’nın 26. maddesinde “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlığı altında tanımlamıştır. Anayasa’da düzenlenen bilim ve sanat özgürlüğü, basın ve yayınla ilgili düzenlemeler, radyo ve televizyon yayıncılığına ilişkin düzenlemeler, düşüncelerin açıklanması ve yayılması özgürlüğünün farklı boyutlarını oluşturmaktadır.

Sözleşme’nin 10. maddesinin ilk fıkrasında “herkes ifade özgürlüğüne sahiptir” denilmektedir. Bu özgürlük, demokratik toplumun olmazsa olmaz koşuludur ve “herkes” kavramı, tüzel kişiler, insan toplulukları ve devlet dışı her türlü örgütü kapsamaktadır. AİHM, ifade özgürlüğünü oldukça geniş yorumlamaktadır ve yazılı basın, radyo, televizyon, sinema gibi ifade araçları bu madde kapsamında değerlendirilmektedir. İfadenin politik, ticari ve sanatsal görünümleri de bu alana dahildir. Örneğin, AİHM, düşüncenin yayılma araçlarına yapılan kısıtlamaları, dolaylı olarak düşünceyi ifade etme özgürlüğüne müdahale olarak kabul etmektedir.

Bir örnek olarak, bir gazeteci veya yazar, düşüncelerini gazete veya dergi yazılarıyla ifade edebilir ve bu yazılarını yayınlayabilir. Ancak, bu yazılar diğer kişilerin haklarını ihlal eder veya halkı kin ve düşmanlığa sevk ederse, ifade özgürlüğü sınırlandırılabilir. Örneğin, bir yazarın, etnik veya dini bir gruba yönelik ayrımcılık içeren ifadeler kullanması, ifade özgürlüğünün sınırlarını aşar ve hukuki sorumluluğu doğurabilir.

Diğer bir örnek olarak, bir sanatçı, düşüncelerini resim, heykel veya diğer sanat eserleri yoluyla ifade edebilir. Ancak, bu eserler başkalarının haklarını ihlal eder veya kamu güvenliğini tehdit ederse, ifade özgürlüğü sınırlandırılabilir. Örneğin, bir sanatçının, toplumsal hoşgörüyü zedeleyen veya şiddeti özendiren bir eser yaratması, ifade özgürlüğünün sınırını aşar ve hukuki sorumluluğu doğurabilir.

Bu örneklerde görüldüğü gibi, ifade özgürlüğü, diğer hak ve özgürlükler ile dengelenmeli ve sınırları belirli koşullara göre belirlenmelidir.

ÖRGÜTLENME VE TOPLANMA HAKKI

Anayasa, örgütlenme özgürlüğünü genel bir tanım yerine farklı maddelerinde çeşitli örgütlenme biçimlerini tanımlayan ve koruma altına alan hükümler içermektedir. Dernek ve vakıflar 33. maddede, sendika kurma hakkı 68. ve 69. maddelerde düzenlenmektedir. Anayasa’nın 33/1. maddesi, herkesin izin almadan dernek kurabileceği, üye olabileceği veya üyelikten ayrılabileceğini düzenlemektedir. Ancak altıncı fıkrası, “Silahlı Kuvvetler ve kolluk kuvvetleri mensupları ve görevlerinin gerektirdiği ölçüde Devlet memurları” bakımından bu haklara sınırlamalar getirilmesine izin vermektedir. Anayasa’nın 34. maddesi ise herkese toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı tanımaktadır. Bu konuda sözleşme ile Anayasa arasında fark bulunmamaktadır.

AİHS’nin 11. maddesinin birinci fıkrası, herkese toplantı ve örgütlenme özgürlüğü vermektedir ve bu özgürlük kapsamında özel olarak sendika kurma ve sendikalara üye olma hakkı güvence altına alınmaktadır. İkinci fıkrasında, bu özgürlüğün meşru amaçlar doğrultusunda sınırlanabileceği durumlar düzenlenmiştir. Bu durumlar ulusal güvenliğin, kamu emniyetinin, kamu düzeninin, suç işlenmesinin önlenmesinin, sağlığın veya ahlakın korunması ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasıdır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, örgütlenme ve toplantı özgürlüğüne yapılan müdahalelerin “hukuken öngörülmüş” olmasını ister. Bu, müdahale veya tedbirin, iç hukukta yasal bir dayanağı olması, ilgili hukuk kuralının ulaşılabilir olması ve kurala uyulmamasının sonuçlarının öngörülebilir olması demektir. Demokratik toplumda, örgütlenme ve toplantı özgürlüğüne yapılan müdahaleler, sayılan sınırlama nedenleriyle uygun olmalıdır. AİHM, ölçülülük ilkesini uygular ve sınırlama sebebiyle getirilen müdahale arasında bir oran olup olmadığına bakar. AİHM, kişilerin ortak çıkarlarını koruyup geliştirmede araç olarak kullandıkları örgütlerin, demokratik ve gelişmiş sivil toplumun olmazsa olmaz unsurlarından olduğunu kabul eder. Ayrıca, örgütlenme ve toplantı özgürlüğü, Sözleşme’nin düşünce, vicdan, din özgürlüğü ve ifade özgürlüğüyle birlikte yorumlanmalıdır. AİHS ile Anayasa’nın örgütlenme ve toplantı özgürlüğünde belirlediği sınırlama nedenleri benzerlik gösterir. Anayasa’nın Sözleşmeye göre bu özgürlük için daha ayrıntılı ve geniş kapsamlı sınırlama nedenleri düzenlediği anlaşılmaktadır. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulduğunda, anayasal düzenlemelerin Sözleşmede teminat altına alınan hak ve özgürlüklerin korunma düzeyini azaltmayarak uyumlu yorumlanması beklenir.

Örgütlenme ve Toplantı Özgürlüğü Sınırlama NedenleriAİHS 11/2. MaddesiAnayasa
Ulusal güvenlik, kamu emniyeti, kamu düzeninin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlık ve ahlakın korunması, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasıEvetEvet
Gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi ve yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınmasıEvetHayır
Silahlı Kuvvetler ve kolluk kuvvetleri mensupları ve görevlerinin gerektirdiği ölçüde Devlet memurları bakımından sınırlamaHayırEvet
Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin özgürlüğüEvetEvet
Dernekler ve vakıfların özgürlüğüHayırEvet
Sendikaların özgürlüğüEvetEvet

Yukarıdaki tabloda, örgütlenme ve toplantı özgürlüğüne getirilebilecek sınırlama nedenleri AİHS ve Anayasa açısından karşılaştırmalı olarak gösterilmiştir. AİHS’in 11/2. maddesinde ve Anayasa’da örgütlenme ve toplantı özgürlüğüne getirilebilecek sınırlama nedenleri benzerlik göstermektedir. Ancak Anayasa’nın örgütlenme ve toplantı özgürlüğü için daha ayrıntılı ve geniş kapsamlı sınırlama nedenleri düzenlediği görülmektedir.

Bir örnek olarak, 1999 yılında Türkiye’de yaşanan Marmara depremi sonrasında, İstanbul’da düzenlenmesi planlanan bir maratonun güvenlik gerekçesiyle iptal edilmesi verilebilir. Bu karar, toplumun güvenliğinin korunması için hukuka uygun bir sınırlama olarak değerlendirilmiştir. Bu tür kararlar, hukukun üstünlüğünü ve kamu yararını korumak için alınan önlemlerdir.

MÜLKİYET HAKKI

Mülkiyet hakkı, kişi ile eşya arasındaki ilişkiden kaynaklanan ve hukuk düzeni tarafından korunup düzenlenen en geniş hakimiyet hakkıdır. Kişi mülkiyet hakkına sahip olduğu eşyayı kullanma, yararlanma, devretme, yok etme hakkına sahiptir ve herkese karşı bu hakkını ileri sürebilir. Mülkiyet hakkı, diğer tüm hakların türediği kabul edilen hakların anası olarak adlandırılır ve temel hak ve özgürlükler içerisinde önemli bir yere sahiptir.

Anayasa’nın 35. maddesi gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyet hakkı yanında miras hakkına da sahip olduğunu ve bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlanabileceğini düzenlemiştir. Anayasa’nın 13. maddesi ise mülkiyet hakkının içinde yer aldığı temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlama sebeplerini belirlemiştir.

Sözleşme’nin ek Birinci Protokol’ün ilk maddesi, gerçek kişiler ve tüzel kişilerin sahip olduğu mülkiyet hakkının dokunulmazlığını sağlamak zorunda olan devletlerin, mülkiyet hakkına yapılacak müdahalelerde uyulması gereken ilkeleri belirtmektedir. Bu ilkeler sınırlamanın kamu yararı meşru amacıyla yapılması, müdahalenin ulusal veya uluslararası hukuka uygun olması ve kamu yararı meşru amacı ile kullanılan aracın makul bir orantılılık ilişkisi içinde bulunmasıdır. Ayrıca bu madde, devlete mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını kontrol etme hakkını da vermektedir.

Madenin ikinci paragrafı, devletlerin kamu yararı çerçevesinde kullandığı yetkileri belirtir. Bu yetkiler arasında “mallar, vergiler, para cezaları ve diğer yükümlülükler” yer almaktadır. Bu düzenleme, mülkiyet hakkının unsurları arasında ayrıcalığı ifade eden kavramların olduğunu da açıklar.

Mülkiyet hakkı, taşınır ve taşınmaz mallar, alacaklar ve her türlü somut veya soyut parasal değerleri kapsar. Soyut parasal değer kavramını açıklamak gerekirse, bu kavramın mal olarak kabul edilmesinin şartı, meşru bir beklenti olarak tezahürünün olmasıdır. Bu meşru beklentinin gelecekte mevcut olacağı konusunda kişisel bir ümit değil, somut nitelikte bir kanun maddesi veya yargı kararı gibi bir hukuki belgeye dayanması gerekmektedir.

Örneğin, bir işletmenin müşteri çevresi veya günlük hayatta sıkça kullanılan taksitli satışlar, mülkiyet hakkının kazanılmasında meşru bir beklenti oluşturur. Ayrıca, birikimler de mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilir ve ulusal mevzuata uygun bir şekilde elde edilmelidir.

Mülkiyet hakkına konu olan diğer örnekler arasında enerji ve doğal güçler, fikri ve sınaî mülkiyet hakları, bitkiler, tazminatlar, alacak hakları yer almaktadır. Vergiler, para cezaları da mülkiyet hakkına dahil edilirken, korumanın edinilmiş mallara yönelik olduğu ve gelecekteki beklentileri kapsamadığı unutulmamalıdır.

Sözleşme’nin ek Birinci Protokol’ün ilk maddesinin birinci paragrafında, gerçek kişiler ve tüzel kişilerin sahip olduğu mülkiyet hakkının herkes tarafından saygı görmesi gerektiği ifade edilir. Devletler mülkiyet hakkının dokunulmazlığını sağlamak zorundadır ve mülkiyet hakkına yapılacak müdahalelerde belirli ilkelerin uyulması gerektiği belirtilir. Bu ilkeler sınırlamanın kamu yararı meşru amacıyla yapılması, müdahalenin ulusal veya uluslararası hukuka uygun olması ve kamu yararı meşru amacı ile kullanılan aracın makul bir orantılılık ilişkisi içinde bulunmasıdır.

ABDULLAH HALİT PAŞMAKÇIOĞLU VE DİĞERLERİ Başvurusuna İlişkin Karar

2020/1395 | Esas (İhlal) | İkinci Bölüm | Başvuru Tarihi : 27/12/2019 | Karar Tarihi : 16/03/2023

BAŞVURU KONUSU : Başvuru; kamulaştırmasız el atılması ve el atma tazminatının değer kaybına uğratılması nedenleriyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.


HakMüdahale İddiasıSonuçGiderim
Adil yargılanma hakkı (Hukuk)Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk)İhlalManevi tazminat
Mülkiyet hakkıKamulaştırmasız el atmaİhlalYeniden yargılama

ALİHAN BOZALİOĞLU VE DİĞERLERİ Başvurusuna İlişkin Karar

2019/13727 | Esas (İhlal) | İkinci Bölüm | Başvuru Tarihi : 17/04/2019 | Karar Tarihi : 01/03/2023

BAŞVURU KONUSU : Başvuru, taşınmazın imar planında kamu hizmeti alanına ayrılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.


HakMüdahale İddiasıSonuçGiderim
Mülkiyet hakkıİmarİhlalYeniden yargılama

AHMET ÖZGAR VE DİĞERLERİ Başvurusuna İlişkin Karar

2019/9747 | Esas (İhlal) | İkinci Bölüm | Başvuru Tarihi : 27/03/2019 | Karar Tarihi : 01/03/2023

BAŞVURU KONUSU : Başvuru, ilgili mevzuat uyarınca hak sahibi olarak tespit edilen depremzedelere kalıcı konut tahsis edilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.


HakMüdahale İddiasıSonuçGiderim
Mülkiyet hakkıRuhsat, lisans, konut tahsisİhlalYeniden yargılama

HÜSEYİN MÜJDECİ Başvurusuna İlişkin Karar

2017/34445 | Esas (İhlal) | İkinci Bölüm | Başvuru Tarihi : 28/08/2017 | Karar Tarihi : 16/03/2023

BAŞVURU KONUSU : Başvuru, elektrik çarpması sonucu zarara uğranılması nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.


HakMüdahale İddiasıSonuçGiderim
Adil yargılanma hakkı (İdare)Makul sürede yargılanma hakkı (idare)İhlalManevi tazminat
Mülkiyet hakkıMülkiyetin korunmasıİhlalMaddi tazminat
Maddi ve manevi varlığın korunması hakkıFiziksel ve ruhsal bütünlük (genel)İhlal Olmadığı

BEDEL SEVEN Başvurusuna İlişkin Karar

2020/215 | Esas (İhlal) | Birinci Bölüm | Başvuru Tarihi : 24/12/2019 | Karar Tarihi : 02/03/2023

BAŞVURU KONUSU : Başvuru, araca haksız el konulmasından dolayı mahrum kalınan gelirin ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.


HakMüdahale İddiasıSonuçGiderim
Mülkiyet hakkıGeçici Hukuki KorumaİhlalYeniden yargılama

ABDULLAH KARAKOÇ VE DİĞERLERİ Başvurusuna İlişkin Karar

2019/25140 | Esas (İhlal) | İkinci Bölüm | Başvuru Tarihi : 12/07/2019 | Karar Tarihi : 31/01/2023

BAŞVURU KONUSU : Başvuru, kamulaştırma bedelinin güncel değerinin ödenmesi talebiyle açılan davanın reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.


HakMüdahale İddiasıSonuçGiderim
Mülkiyet hakkıKamulaştırma (genel)İhlalYeniden yargılama

HALİDE KOCAUSTAOĞLU VE DİĞERLERİ Başvurusuna İlişkin Karar

2019/5137 | Esas (İhlal) | İkinci Bölüm | Başvuru Tarihi : 08/02/2019 | Karar Tarihi : 18/01/2023

BAŞVURU KONUSU : Başvuru, kamulaştırmasız el atmaya dayalı tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ve yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.


HakMüdahale İddiasıSonuçGiderim
Mülkiyet hakkıKamulaştırmasız el atmaİhlalYeniden yargılama
Adil yargılanma hakkı (Hukuk)Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk)İhlalİhlalin tespiti

DOĞAN MİMARLIK İNŞAAT GIDA SANAYİ VE TİCARET LTD. ŞTİ. Başvurusuna İlişkin Karar

2019/23070 | Esas (İhlal) | İkinci Bölüm | Başvuru Tarihi : 28/06/2019 | Karar Tarihi : 17/11/2022

BAŞVURU KONUSU : Başvuru, irtifak sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.


HakMüdahale İddiasıSonuçGiderim
Mülkiyet hakkıSözleşmeİhlalYeniden yargılama

ERDOĞAN SÖNMEZ Başvurusuna İlişkin Karar

2019/38336 | Esas (İhlal) | Birinci Bölüm | Başvuru Tarihi : 13/11/2019 | Karar Tarihi : 01/02/2023

BAŞVURU KONUSU : Başvuru, taşınmazın kadastrodan kaynaklanan maddi bir hatanın düzeltilmesi kapsamında yüz ölçümü azaltıldığı hâlde tazminat ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.


HakMüdahale İddiasıSonuçGiderim
Mülkiyet hakkıKadastro, tapu, orman, kıyı, meraİhlalYeniden yargılama

BİLGİ SEVER VE DİĞERLERİ Başvurusuna İlişkin Karar

2020/1325 | Esas (İhlal) | Birinci Bölüm | Başvuru Tarihi : 26/12/2019 | Karar Tarihi : 01/02/2023

BAŞVURU KONUSU : Başvuru, taşınmazın orman sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle tapusu iptal edildiği hâlde tazminat ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.


HakMüdahale İddiasıSonuçGiderim
Mülkiyet hakkıKadastro, tapu, orman, kıyı, meraİhlalYeniden yargılama
Adil yargılanma hakkı (Hukuk)Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk)Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

TURAL BALAYEV VE DİĞERLERİ Başvurusuna İlişkin Karar

2019/42294 | Esas (İhlal) | Birinci Bölüm | Başvuru Tarihi : 20/12/2019 | Karar Tarihi : 01/02/2023

BAŞVURU KONUSU : Başvuru, yabancı uyruklu tıpta uzmanlık öğrencilerine döner sermaye ek ödemesi yapılmaması nedeniyle mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.


HakMüdahale İddiasıSonuçGiderim
Mülkiyet hakkıMülkiyet hakkı ile bağlantılı ayrımcılık yasağıİhlalYeniden yargılama

EMEL GÜLAY VE DİĞERLERİ Başvurusuna İlişkin Karar

2019/12123 | Esas (İhlal) | İkinci Bölüm | Başvuru Tarihi : 10/04/2019 | Karar Tarihi : 11/01/2023

BAŞVURU KONUSU : Başvuru; kamulaştırmasız el atma bedelinin ödenmemesi ve değer kaybına uğratılması nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.


HakMüdahale İddiasıSonuçGiderim
Mülkiyet hakkıKamulaştırmasız el atmaAçıkça Dayanaktan Yoksunluk
İhlalYeniden yargılama
Adil yargılanma hakkı (Hukuk)Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk)İhlalManevi tazminat

MUSTAFA CANITEZ Başvurusuna İlişkin Karar

2020/3015 | Esas (İhlal) | Birinci Bölüm | Başvuru Tarihi : 27/12/2019 | Karar Tarihi : 08/02/2023

BAŞVURU KONUSU : Başvuru; tapu iptali ve tescil-tenkis davasına konu taşınmazlara uygulanan tedbirin uzun sürmesi nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.


HakMüdahale İddiasıSonuçGiderim
Mülkiyet hakkıGeçici Hukuki KorumaİhlalManevi tazminat
Adil yargılanma hakkı (Hukuk)Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk)İhlalManevi tazminat

DİLEK EMRE VE SEMRA ÇAL Başvurusuna İlişkin Karar

2020/505 | Esas (İhlal) | Birinci Bölüm | Başvuru Tarihi : 06/01/2020 | Karar Tarihi : 08/02/2023

BAŞVURU KONUSU : Başvuru, kamulaştırma bedelinin arttırılması davasında aleyhe hükmedilen vekâlet ücreti nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.


HakMüdahale İddiasıSonuçGiderim
Mülkiyet hakkıKamulaştırma (genel)İhlalYeniden yargılama

HÜLYA GÖKTAŞ Başvurusuna İlişkin Karar

2019/10233 | Esas (İhlal) | Birinci Bölüm | Başvuru Tarihi : 22/03/2019 | Karar Tarihi : 08/02/2023

BAŞVURU KONUSU : Başvuru; tasarrufun iptali davasına konu taşınmaza uygulanan tedbirin uzun sürmesi nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.


HakMüdahale İddiasıSonuçGiderim
Mülkiyet hakkıGeçici Hukuki KorumaİhlalManevi tazminat
Adil yargılanma hakkı (Hukuk)Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk)İhlalManevi tazminat

EĞİTİM ÖĞRENİM HAKKI VE ÖDEVİ

Eğitim hakkı, her insanın şahsiyetine, yeteneklerine ve onuruna saygı gösterilmesini sağlayan, bireysel, sosyal ve kültürel bir hak olarak kabul edilmiştir. Bu hak, devletler tarafından evrensel ve temel bir insan hakkı olarak tanınmış ve kendi koşullarına uygun anayasalarında ve yasalarında düzenlenmiştir.

Türkiye’de de Anayasa’nın 42. maddesi ile hiç kimseyi eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamayacağı belirtilmiş ve bu hak din, dil, ırk ve cinsiyet ayrımı yapmaksızın herkesin teminat altına alınmıştır. İlköğretimin zorunlu olduğu, eğitim ve öğretimin Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre yapılacağı ve Türkçeden başka hiçbir dilin okutulamayacağı ilkeleri de Anayasa’da yer almaktadır.

Sözleşme’nin Birinci Protokolün 2. maddesi ise çocukların eğitim ve öğretiminde ebeveynlerin dini ve felsefi inançlarına uygunluğu sağlama görevini devlete vermiştir. Devletin, dini ya da felsefi inançlara aykırı olacak şekilde eğitim vermesi ise yasaklanmıştır.

Bireysel başvuru kapsamında eğitim hakkı; Anayasa’nın 42., 24/4. ve 174. maddeleri ile birlikte değerlendirilerek Anayasa Mahkemesi tarafından karara bağlanmaktadır. Bu hak, anayasal düzenleme ile Sözleşme arasında herhangi bir çatışma olmaksızın korunmaktadır.

SERBEST SEÇİM HAKKI

Birinci Protokolün 3. maddesi, devletlere serbest seçim yapma görevi verir. Serbest seçim, seçmenlerin belli taraf lehine oy kullanmak zorunda bırakılmamasını ifade eder. Seçimler herkesin özgürce düşüncelerini açıklayabileceği koşullarda, makul aralıklarla ve gizli oy ile yapılmalıdır. Bu madde, ifade özgürlüğü yanında seçme ve seçilme haklarında eşit muamele görme ilkesini içerir. Seçimlerin aralıkları ve uygulanacak barajlar, devletlerin iç hukuklarında belirlenebilir. Ancak sınırlandırmalar hakkın özüne dokunmamalı, meşru amaçlar için yapılmalı ve amaçla orantılı olmalıdır. Türkiye’de oy kullanma hakkı 18 yaş ve üstü vatandaşlara verilmiştir. Bazı gruplar ise oy kullanamazlar, örneğin; askerler, taksirli suçlardan hüküm giyenler ve cezaevlerindeki hükümlüler. Seçimlerde uygulanacak ilkeler Anayasa’da düzenlenmiştir. Seçimlerle ilgili mevzuatın uygulanmasından kaynaklanan ihlal iddiaları bireysel başvuru kapsamında değerlendirilebilir. Seçme ve seçilme hakkı, ifade ve örgütlenme özgürlüğü kurumları bir arada değerlendirilerek korunmalıdır. Anayasa Mahkemesi, hak ve özgürlükleri, üstün norm olan Anayasayı yorumlayarak koruyabilir.

ETKİLİ BAŞVURU HAKKI

Etkili başvuru, kişilerin iç hukukta hak ihlallerine karşı çıkabilecekleri etkili ve yeterli bir başvuru yolu olması anlamına gelir. Bu başvuru yolu teorik ve hayali olmamalıdır, gerçekten mevcut olmalı ve sonuç doğurucu nitelikte olmalıdır. Anayasa ve AİHS bireysel başvuru yollarıyla, haklarını ihlal edildiğini düşünen kişiler, haklarını korumak için etkili bir şekilde başvuruda bulunabilirler. Bu başvuru yollarının yeterli ve etkili olması, kişilerin haklarını korumak için gerekli olan adil bir sürecin sağlanması açısından önemlidir.

EŞİTLİK İLKESİ VE AYRIMCILIK YASAĞI

Anayasa’nın Genel Esaslar başlıklı Birinci Kısımın 10. maddesi eşitlik ilkesini düzenler. Anayasa Mahkemesi de birçok kararında bu ilkeyi yorumlamıştır. Eşitlik ilkesi, aynı durumda olan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme tabi tutulmasını amaçlar. Ayrımcılık yapılmasını ve ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasını önler. AİHS’in 14. maddesi ise bu Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma durumunda hiçbir ayrımcılık yapılamayacağını belirtir. Ancak Anayasa’nın 10. maddesi daha geniş kapsamlıdır ve bütün haklar bakımından eşit olmayan işlemleri yasaklar. Anayasa’nın 40. maddesi ise eşitlik ilkesinin kapsamını daha da genişletir. Türkiye henüz Yedinci ve Onikinci Protokoller’i onaylamadığı için, ayrımcılık yasağı kuralı Sözleşmenin 14. maddesinde belirtilen genel çerçeveyi oluşturacaktır.

Örneğin, bir iş ilanında sadece belirli bir cinsiyetten, ırktan veya dinen belli bir inanışa sahip kişilerin başvurabileceği belirtilirse, bu durum Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır ve ayrımcılık yapmak anlamına gelir. Ayrıca, bir kamu hizmetinin sadece belirli bir bölge veya gruba sunulması da eşitlik ilkesine aykırıdır ve diğer vatandaşların aynı hizmete erişim hakkını engeller. Bu gibi durumlarda, mağdur vatandaşlar Anayasa’nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine dayanarak yargıya başvurabilirler.

KAYNAKÇA

Related Posts

Hukuki El Atma Nedir?

Hukuki El Atma Nasıl Olur? Hukuki el atma, idarenin özel mülkiyete konu bir taşınmaz üzerinde fiili bir müdahalede bulunmaksızın, uygulama imar planları aracılığıyla taşınmazın kullanımını ciddi ölçüde kısıtlamasıyla ortaya çıkan bir durumdur. Özellikle, taşınmazın imar planında kamu hizmetlerine (örneğin okul,...

Köfteden Domuz Eti Çıkması Hangi Suçu Oluşturur?

Domuz Eti Suç Mudur? Türkiye genelinde ünlü bir köfteci zincirinde domuz etine rastlanması, sadece hukuki bir sorun değil, aynı zamanda halk sağlığı açısından ciddi bir tehlikedir. TCK Madde 185, zehirli madde katma suçunu düzenleyerek, besinlere herhangi bir tehlikeli maddenin eklenmesi...

Tanık Dinletmekten Vazgeçebilir Miyim?

Tanık Delilinden Vazgeçme Nasıl Olur? Yargılamalarda delillerin sunulması ve tanıkların dinlenmesi, davanın sonucunu etkileyen kritik adımlardır. Ancak bazen taraflar, delillerin yeterli olduğunu düşündüklerinde veya yargılamanın gereksiz yere uzamasını önlemek için tanık dinlemekten vazgeçebilirler. Bu durumda, hem tarafların hem de hakimin...

Uzun Süren Davada Eriyen Alacak ve AYM Zübeyde Tarar Kararı

Enflasyonda Eriyen Alacağın Faturası Vatandaşa Yüklenemez Zübeyde Tatar başvurusunda Anayasa Mahkemesi, kamulaştırma sürecinde taşınmaz sahibine ödenen bedelin enflasyon karşısında reel değerini yitirmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini tespit etmiş ve kamulaştırma bedelinin ekonomik gerçekler doğrultusunda korunması gerektiğine vurgu yapmıştır. Enflasyon...

Üfürükçü Sözde Hocaların Söyledikleri Suç Mu?

Elini Öpene Cennet Vaadi Son zamanlarda, dini inançları istismar eden bazı şahısların, halk arasında yanlış bilgi yayarak kamu düzenini bozma riski taşıdığı gözlemlenmektedir. Özellikle, bir şahsın kendisini dinlemenin 1000 kez cami yaptırmaktan daha sevap olduğunu iddia etmesi, bu tür istismarların...

Haraket ve Tehdit Eden Mirasçıyı Nasıl Mirastan Çıkartırız?

Hakaret ve Tehdit Eden Mirasçıyı Mirastan Nasıl Çıkarabiliriz? Hayırsız Evladı Mirastan Çıkarma Yolları Nelerdir? Mirasçının, mirasbırakana (ölen kişiye) veya onun yakınlarına karşı hakaret ve tehdit gibi davranışlarda bulunması, mirastan çıkarılması için bir sebep olabilir. Bu süreci doğru bir şekilde yürütmek...

İşçi Ayrımcılık Tamzminatına Nasıl Hak Kazanır?

Irkım Yüzünden Bana Farklı Davranıyorlar? Konuştuğum Dil Sebebiyle Dışlanıyorum? Cinsiyet Sebebiyle Benle Dalga Geçiyorlar İş Vermiyorlar Türkiye’deki iş hukuku çerçevesinde, ayrımcılık tazminatı talebi için kabul edilen bazı temel kategoriler bulunmaktadır. İşçilerin, işten ayrılma ve tazminat talep etme hakkını meşru kılan...

Eşcinsel Dolandırıcılığı Tuzağı Gay Gibi Şantaj ve İfşa Suçu

Eşcinsel Bireyleri Hedef Alan İnternet Dolandırıcılığı ve Şantaj: Yasal Haklar ve Korunma Yöntemleri İnternet, 21. yüzyılda insanların birbirleriyle bağlantı kurma şeklini köklü bir şekilde değiştirmiştir. Sosyal ağlar, çevrimiçi topluluklar ve mesajlaşma uygulamaları, sınırsız iletişim olanakları sunarak dünya genelinde milyonlarca insan...

İş Sözleşmesinin Kötü Niyetle Feshinde Kötü Niyet Tazminatı

Kötü Niyet Tazminatının Tanımı ve Amacı Kötü niyet tazminatı, Türkiye’deki İş Kanunu’nun 17. maddesinin 6. fıkrasında yer alan bir hükümdür ve belirli koşullar altında çalışanlara sağlanan bir koruma önlemidir. Bu tazminatın amacı, işçilerin iş güvencesi altında olmadıkları durumlarda, işverenler tarafından...

Hukuk Bürolarının Tehditkar Tahsilat Yöntemleri: Haklarınız Neler?

Hukukun Gözünden Tehdit ve Borç Tahsilatı: Avukatlar Ne Yapabilir, Ne Yapamaz? Bir Avukatın Yetkileri ve Sınırları Avukatlık mesleği, adaletin sağlanmasında önemli bir role sahiptir. Avukatlar, müvekkillerinin haklarını korumak ve onları en iyi şekilde temsil etmekle yükümlüdürler. Ancak bu süreç, hukukun...

Kara Para Nedir? Fenomenler Nasıl Kara Para Aklıyor?

Kara Para Nedir? Kara Para Aklama Suçları Karapara aklama, yasa dışı yollarla elde edilen gelirlerin yasal finansal sistem içerisine sokulması ve bu gelirlerin meşru kaynaklardan elde edilmiş gibi gösterilmesi sürecidir. Bu suç, genellikle uyuşturucu ticareti, insan ticareti, yolsuzluk, rüşvet gibi...

Anonim Şirketler Avukat Bulundurmak Zorunda Mı?

Neden Anonim Şirketler Avukat Tutmak Zorundadır? Şirket yönetimlerinde yaşanan tıkanıklıklar, özellikle genel kurul toplantılarının yapılamaması ve müdürler kurulunun karar alamaması gibi durumlar, hem şirket içi dinamikleri hem de genel ticaret düzenini olumsuz etkileyebilir. Ayrıca, bu sorunlar yüzünden şirketlerin hukuki anlaşmazlıklara...

Takım Elbise İndirimi Nedir? Takım Elbise Giysem Cezada İndirim Alır Mıyım?

Takım Elbisenin Cezaya Etkisi ve İyi Hal İndirimi Müvekkillerimizden gelen ve ofis hattımıza sıklıkla sorulan sorulardan bazıları; takım elbise indirimi ne kadar alırım, iyi giyinsem cezada indirim alır mıyım, mahkemede başım eğik dursa daha az ceza verirler mi, takım elbise...

Platon ve Ariston’un Adalet Anlayışı ve Türk Hukuku

Platon ve Ariston’un Adalet Anlayışı: Bir Felsefi İnceleme Adalet, sadece hukuk alanıyla sınırlı olmayıp, ahlaki değerler, toplumsal düzen ve bireysel haklar gibi çeşitli yönleriyle felsefenin önemli bir konusudur. Tarih boyunca felsefeciler, adaletin doğası ve nasıl elde edileceği üzerine çok sayıda...

Çocuk İştirak Nafakası Artırım Dava Dilekçe Örneği

… AİLE MAHKEMESİ’NE DAVACI : TC KİMLİK NUMARASI : ADRES : VEKİLİ :(Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin) ADRES :(Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin) DAVALI : ADRES : KONU: Aylık …TL. olan İştirak Nafakasının …TL. Arttırılması ile Aylık …TL.’ye Çıkartılması Talebimiz Hakkında AÇIKLAMALAR:...

Yorum Bırakın

Recent Articles

Ocak 20, 2025
Yapı Ruhsatı İptal Edilirse Yapı Kaçak Hale Mi Gelir?
Ocak 14, 2025
Kuduz Hayvan Saldırısında Haklarınız ve Yapmanız Gerekenler!
Ocak 9, 2025
Sigara Firmasına Karşı Tazminat Davası Sigara Zararı: Sigara Firmalarına Nasıl Dava Açabilirsiniz?
Ocak 3, 2025
İkinci Kez Düzenleme Ortaklık Payı DOP Kesintisi Yapılabilir Mi?
Ocak 3, 2025
Yapı Ruhsatı Nedir?
Ocak 2, 2025
Sit Alanına Yapı Kayıt Belgesi Alabilir Miyiz? Danıştay Ne Dedi?
Aralık 31, 2024
Nafaka Nasıl Ödenir Açıklama Yazalım Mı? Yazmazsak Ne Olur?
Aralık 31, 2024
İdari İşlemin 5 Unsuru Nedir? İdari İşlemin İptali Nasıl Olur?
Aralık 28, 2024
Bayram Ve Genel Tatil Günleri Çalışanlara Ödenecek Ücret
Aralık 25, 2024
DOP Düzenleme Ortaklık Payı İmar Kanunu 18 Nedir?
Aralık 24, 2024
İş Sözleşmesi Devam Ederken İhtiyari Arabuluculuk ile Haklar Gasp Edilemez
Aralık 24, 2024
İnternet Alışverişlerinde Tüketicinin Cayma Hakkı
Aralık 20, 2024
Yapay Zeka İle Oluşturulan Cinsel İçerikli Fotoğraflar ve Şantaj
Aralık 20, 2024
Hasar Danışmanlarının Akıl Almaz Dolandırıcılık Yöntemi Hukuk Kılıfına Uydurulmuş Gasp
Aralık 20, 2024
İşçinin Cuma Namazı İbadet Hakkı
× Avukata Sor