Kaparo/Kaporo nasıl iade alınır. Kaparo nedir?
Sözleşme yapılırken tarafların anlaşması üzerine birbirlerine verdikleri para TBK 177 maddesinde düzenlenmiştir.
TBK177 – Bağlanma parası
‘Sözleşme yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar para, cayma parası olarak değil sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır.
Aksine sözleşme veya yerel âdet olmadıkça, bağlanma parası esas alacaktan düşülür.’
araba alırken, ev alırken ya da herhangi bir hukuki işlemde kapora adı altında verilen para bağlanma parasıdır ve ön sözleşmenin kurulmasını sağlar. Verilen para alacaktan düşülür.
Ön sözleşme TBK 29.maddesine göre asıl sözleşmenin şekil şartına tabidir.
Araba satışı için verilen kaporanın iadesi mümkün müdür?
Motorlu taşıtlar noterde düzenlenen satım sözleşmesiyle devredilir. Sözlü olarak, telefonda veya yazılı yapılan sözleşmeler geçersizdir. Kanunda yazılı şekle uymadan ön sözleşme veya sözleşme kurulamayacağından yollanan paranın sebepsiz zenginleşme hükümlerince iadesi gerekir.
Konut satışları için gönderilen kaporanın iadesi mümkün müdür?
Konut satışları tapu müdürlükleri aracılığı ile gerçekleştirildiğinden sözlü veya kağıt üzerinde yapılan sözleşme kurulmamış sayılır. Taşınmaz satım vaadi sözleşmeleri ise resmi senet şeklinde düzenlenmesi ile noterde yapılır.( BK md. 29, Noterlik K. md. 60/3, md.89)
Tarafların aralarında yaptıkları sözleşmeler geçersiz olduğundan kaporanın iadesi gerekir.
İşletme türlerinden market, bar, pavyon, büfe vs. devri için verilen kaporanın iadesi mümkün müdür?
Ticari işletmelerin devri konusu 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 11.maddesinde düzenlenmiştir. İşletmede bulunan motorlu taşıtlar, gayrimenkuller, kira akitleri, iş sözleşmeleri yazılı şekilde devredilebilir.
Sözlü yapılan işletme devir vaadine ilişkin gönderilen kaporanın iadesi gerekir.
Kira için gönderilen kaparo iade alınabilir mi?
Kira ilişkisi sözlü olarak kurulabileceği gibi yazılı olarak da kurulabilir. Sözlü yapılan anlaşma geçerli de olsa kaparo sözleşmenin kurulduğunun ispatı için yollanır. Taraflar cayma bedeli olarak para göndermemiş olduğundan kaporanın iadesi gereklidir.
Sözleşmeden haksız cayan taraf diğer tarafın zararlarını genel hükümler çerçevesinde ödemekle mükelleftir.
Kaparo iadesi ne zaman istenir?
Hukuken geçersiz bir sözleşmeye ilişkin gönderilen kaparo sebepsiz zenginleşme hükümlerince iade edilecektir.
Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. (TBK 82)
Sözleşme geçerli ise verilen kaporanın iadesi mümkün müdür?
Kaporo adı altında gönderilen para TBK 177 gereğince bağlanma parasıdır. Sözleşmenin feshedilmesi durumunda bağlanma parasının iade edilmesi gereklidir.
Kaparo gönderen tarafın kusuru nedeniyle sözleşme feshedildiyse, zarara uğrayan sözleşmenin kurulamaması nedeniyle doğan zararı kadar kaporanın bir kısmına el koyabilir. (YARGITAY 11. Hukuk Dairesi Esas No: 2014/423 Karar No: 2014/2613 Karar Tarihi: 14.02.2014)
Nasıl kaparo göndermeliyiz?
Cayma durumunda verilen paranın iade edilmemesi için açıklamaya cayma parası yazmak gereklidir. TBK 178 düzenlemesine göre;
M.178 -Cayma parası
‘Cayma parası kararlaştırılmışsa, taraflardan her biri sözleşmeden caymaya yetkili sayılır; bu durumda parayı vermiş olan cayarsa verdiğini bırakır; almış olan cayarsa aldığının iki katını geri verir.’
Covid-19 Coronavirüs nedeniyle kaparo iadesi istenebilir mi?
Kaparo açıklamasıyla gönderilen para bağlanma parası olarak TBK 177 kapsamında kabul edilir. Sözleşmenin herhangi bir sebeple geçersiz olması veya dönülmesi durumunda verilenlerin iadesi gerekecektir. Kaparo yani bağlanma parasının da iadesi gerekir.
Covid-19 coronavirüs TBK 138 kapsamında aşırı ifa güçlüğü oluşturur. Tarafların kusuru olmadığından sözleşmeden dönülmesi nedeniyle doğacak zararlar taraflara yansıtılamaz.
Instagram Takipte Kal
EMSAL KARARLAR
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/2288
K. 2017/12263
T. 20.9.2017
* İTİRAZIN İPTALİ İSTEMİ ( Adi Yazılı Gayrimenkul Satış Sözleşmesi Gereğince Ödenen Kaporanın Sebepsiz Zenginleşme Hükümlerine Göre İadesini İçeren İcra Takibine İtirazın İptali İstemi – Uyuşmazlığın Harici Gayrimenkul Sözleşmesi Gereğince Satıcıya Ödenen Kaporanın Tapu Devrinin Gerçekleşmemesi Halinde Geri İstenip İstenemeyeceği Noktasında Toplandığı – Taraflar Arasında Akdedilen Taşınmaz Satışına İlişkin Sözleşmenin Resmi Şekilde Düzenlenmediği İçin Geçersiz Olduğu )
* GEÇERSİZ SÖZLEŞME ( Taraflar Arasında Akdedilen Sözleşmenin Taşınmaz Satışına Dair Olup Geçerlilik Şartı Olan Resmi Şekilde Düzenlenmediği İçin Geçersiz Kabul Edilmesi Gerektiği – Geçersiz Sözleşme Sebebiyle Bedel İadesine Yönelik İtirazın İptaline Hükmedilmesi Gerekirken Yanılgılı Değerlendirme İle Geçerli Şekilde Kurulmuş Sözleşme Gibi Değerlendirilerek Karar Verilmesinin İsabetsiz Olduğu )
2004/m.67
ÖZET : Dava, adi yazılı gayrimenkul satış sözleşmesi gereğince ödenen kaporanın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesini içeren icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Temyize konu uyuşmazlık; harici gayrimenkul sözleşmesi gereğince satıcıya ödenen kaporanın tapu devrinin gerçekleşmemesi halinde geri istenip istenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Taraflar arasında akdedilen sözleşme, taşınmaz satışına dair olup, geçerlilik şartı olan resmi şekilde düzenlenmediği için geçersizdir. Geçersiz sözleşme sebebiyle herkes verdiğini geri ister. Mahkemece bu gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken geçersiz sözleşmeyi geçerlilik tanımak suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.
Mahkemece; geçersiz sözleşme sebebiyle bedel iadesine yönelik itirazın iptaline hükmedilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile geçerli şekilde kurulmuş sözleşme gibi değerlendirilerek karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün gerekçesinin değiştirilerek onanması gerekmiştir.
T.C YARGITAY
13.Hukuk Dairesi
Esas: 2016/ 31227
Karar: 2017 / 6741
Karar Tarihi: 31.05.2017
ÖZET: Davalı hesabına yatırılan paranın kural olarak pey akçesi olduğunun kabulü gerekir. Cayma akçesi olarak verildiğinin davacı tarafça değil davalı tarafından ispatı gerektiği açıktır. Davacının ödediği paranın açıkça cayma akçesi olduğu davalı tarafça kanıtlanamamıştır. Sözleşmeye konu daire üçüncü bir şahsa satıldığına ve akit feshedildiğine göre pey akçesinin iadesi gerekmektedir. Mahkeme ilamının bu nedenle bozulması gerekirken sehven onandığı bu kez yapılan incelemeden anlaşıldığından davalının karar düzeltme talebinin kabulüyle kararın bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
(6098 S. K. m. 177) (818 S. K. m. 156)
… vekili avukat … ile 1-…, 2-… ltd. Şti vekili avukat … aralarındaki
dava hakkında … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 10.6.2014 tarih ve
2013/701-2014/249 sayılı hükmün Dairemizin 23.11.2015 tarih ve
2014/42362-2015/34198 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmişti. Süresi
içinde davacı avukatınca kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya
incelendi, gereği konuşuldu.
Karar: Davacı, davalı … adına vekalet eden diğer davalı şirketin yetkilisi
… …. ile 04.07.2013 tarihinde taşınmaz satımına ilişkin sözleşme
imzaladığını, bu sözleşme kapsamında davalılardan …nin hesabına toplam
20.000,00 TL ödeme yaptığını, geri kalan ücreti ödemek amacıyla bankaya kredi
müracaatı sırasında gayrimenkul üzerinde başka bir ipotek bulunduğunu ve ayrıca
konutun iskan ruhsatının da henüz alınamadığını öğrendiğini, bankanın bu
eksiklikler nedeniyle kredi vermediğini, bu hususların kendisi tarafından
davalılara bildirilmiş olmasına rağmen davalılarca herhangi bir işlem
yapılmadığı gibi gayrimenkulün üçüncü bir şahsa satıldığını ileri sürerek;
ödemiş olduğu 20.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi
ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacının temyizi üzerine
Dairemizin 23.11.2015 tarih ve 2014/42362 Esas 2015/34198 Karar sayılı ilamı ile
onanmış, bu kez davacı karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
1- Dosyadaki yazılara mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen
gerektirici sebeplere göre HUMK’nun 440. maddesinde sayılan nedenlerden
hiçbirisine uygun olmayan davacının davalı …’e yönelik karar düzeltme
itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava, harici satış sözleşmesine dayalı bağımsız bölüm satışı nedeniyle
ödenen kaparo bedelinin iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davacı alıcı
tarafından davalı satıcıya ödenen 20.000,00TL.nin cayma akçesi niteliğinde
olduğu, davacının sözleşmeden haklı nedenle döndüğünü ispatlayamadığı
gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı ile davalı arasında
04.07.2013 tarihinde düzenlenen adi yazılı sözleşme ile taraflar 1881 ada 12 parsel
sayılı taşınmaz üzerinde yapılacak konutlardan C Blok 4 nolu dubleks dairenin
satışı konusunda anlaşmışlar, anlaşma gereğince davacı alıcının, davalı
müteahhide 2.000,00TL kaparo ie 18.000,00TL peşinat bedeli ödediği
tartışmasızdır. 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 177/1. maddesinde “Sözleşme
yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar para, cayma parası olarak
değil sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır.”
düzenlemesine yer verilmiştir. (eski BK.m. 156/1). Davalı hesabına yatırılan paranın
kural olarak pey akçesi olduğunun kabulü gerekir. Cayma akçesi olarak
verildiğinin davacı tarafça değil davalı tarafından ispatı gerektiği açıktır.
Davacının ödediği paranın açıkça cayma akçesi olduğu davalı tarafça
kanıtlanamamıştır. Sözleşmeye konu daire 3. bir şahsa satıldığına ve akit
feshedildiğine göre pey akçesinin iadesi gerekmektedir, mahkeme ilamının bu
nedenle bozulması gerekirken sehven onandığı bu kez yapılan incelemeden
anlaşıldığından davalının karar düzeltme talebinin kabulüyle kararın
bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacının sair karar
düzeltme isteminin reddine,(2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, Dairemizin
23.11.2015 gün ve 2014/42362 Esas, 2015/34198 Karar sayılı onama ilamının
kaldırılarak kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek
halinde iadesine, 31.05.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C YARGITAY
19.Hukuk Dairesi
Esas: 2016/ 10641
Karar: 2017 / 263
Karar Tarihi: 19.01.2017
ÖZET: Davacı şirketin taraflar arasında düzenlenen sözleşmeyi tek taraflı olarak feshettiği, taraflar arasındaki sözleşmede davacı şirket tarafından davalı şirkete avans olarak ödenen cayma tazminatı olarak öngörülmediği, bu sebeple akdi bozmakta davacı tarafın haklı olduğuna bakılmaksızın onu veren tarafın, karşı taraftan istirdada yetkili bulunduğu gerekçesiyle belirlenen miktarın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. Usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanması gerekmiştir.
(3095 S. K. m. 4/A) (6098 S. K. m. 177, 178)
Dava ve Karar: Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda
ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün
süresi içinde davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere
çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili Av. … gelmiş olduğundan
duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten ve
temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi,
gereği konuşulup düşünüldü.
Davacı vekili, müvekkili şirketin…’da … projesinin taahhüt işlerini
aldığını, bu işlerde kullanılacak malzemenin alımı için davalı şirket ile
anlaşma sağlandığını ve 70.000,00 EURO avans verildiğini, taraflar arasında
imzalanan sözleşmeye göre davalının avans teminat mektubu vermesi gerektiğini,
ancak davalının avans teminat mektubunu vermediğini, bu sebeple sözleşmenin
yürürlüğe girmediğini, öte yandan davalı şirketin müvekkilinin yerine geçerek
müvekkilinin iş aldığı şirket ile pazarlığa giriştiğini, ticari örf ve âdete
aykırı davrandığını, ticari sırları ifşa ettiğini, bu şekilde müvekkili
şirketin ticari itibarının zedelendiğini, müvekkili şirket ile işveren şirket
arasındaki işlerin aksamasına sebebiyet verildiğini, sözleşmenin haklı olarak
feshedildiğini iddia ederek 70.000,00 EURO’nun 05.08.2013 tarihinden itibaren
işleyecek 3095 sayılı yasanın 4/A maddesine göre kamu bankalarınca bir yıllık
mevduata uygulanan en yüksek faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve
dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının iddialarının doğru olmadığını, sözleşmenin davacı
tarafından haksız olarak feshedildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacı şirketin taraflar arasında düzenlenen 24.06.2013 tarihli
sözleşmeyi tek taraflı olarak feshettiği, taraflar arasındaki sözleşmede davacı
şirket tarafından davalı şirkete avans olarak ödenen 70.000,00 EURO’nun TBK m.
178 uyarınca cayma tazminatı olarak öngörülmediği, bu sebeple akdi bozmakta
davacı tarafın haklı olduğuna bakılmaksızın TBK m. 177 uyarınca onu veren
tarafın, karşı taraftan istirdada yetkili bulunduğu gerekçesiyle 70.000,00
EURO’nun 12.08.2013 tarihinden itibaren yıllık EURO mevduat hesabına devlet
bankalarınca uygulanan en yüksek faizi ile birlikte fiili ödeme tarihindeki TL karşılığının
davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince
temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere,
delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin
yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun
bulunan hükmün ONANMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı
yararına takdiren 1.480,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya
verilmesine, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına,
19.01.2017 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
T.C YARGITAY
15.Hukuk Dairesi
Esas: 2015/ 4039
Karar: 2015 / 5935
Karar Tarihi: 23.11.2015
ÖZET: Dava, taraflar arasındaki sözleşmenin teminatı olarak verilen çekin tahsil edilmiş olması nedeniyle ödenen bedelin istirdadı istemine ilişkindir. Davalılar tarafından inşaatın eksik bırakıldığı iddiasıyla açılan davanın derdest olduğu, inşaatın %95’in üstünde kalan kısmının davacı tarafından tamamlanamadığı bilirkişi raporuyla saptandığından, ve böylece davacının kusuru yüzünden inşaat tamamlanmadığından açılan davaların sonuçları incelenerek davalıların eksik ve kusurlu işlerden varsa kesinleşen alacakları da mahsup edilmek suretiyle kalanın iadesine karar verilmesi gerekirken bu husus gözetilmeden davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış kararın bozulması uygun bulunmuştur.
(818 S. K. m. 156) (6098 S. K. m. 177, 178)
Dava: Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen
tetkiki davalılar vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen
günde davacı vekili gelmedi. Davalı vekili Avukat T.. Ö.. geldi. Temyiz
dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davalılar
avukatı dinlendikten sonra dosyadaki kağıtlar okundu işin gereği konuşulup
düşünüldü:
Karar: Dava, taraflar arasındaki sözleşmenin teminatı olarak verilen çekin
tahsil edilmiş olması nedeniyle ödenen bedelin istirdadı istemine ilişkin olup,
mahkemenin; davanın A.. K.. yönünden kabulüne diğer davalılar yönünden reddine
dair kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, taraflar arasında 12.06.2007 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi
bulunduğunu, bu sözleşmenin teminatı olarak verilen 50.000,00 TL bedelli çekin
tahsil edilmiş olması nedeniyle ödenen bedelin istirdadı talebinde bulunmuş,
davalılar çekin kapora olarak verildiğini, teminat olmadığını, iadesi gereken
para bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlar, mahkemece; tahsil
edilen bu çekin teminat olmayıp kapora olarak verildiği, çek nedeniyle ödenen
bedelin iadesi gerektiği, çeki tahsil eden A.. K.. olduğundan bu davalı
yönünden davanın kabul edildiği gerekçesiyle tahsil kararı verilmiş olup karar
davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece çekin teminat olmayıp
kapora olarak verildiği gerekçesiyle verilen karar davalı tarafından gerekçe
yönünden de olsa temyiz edilmemiş olup, temyiz eden davalılar da çekin teminat
olarak verilmediğini iddia ettiğinden çekin teminat olarak verilmediği
kesinleşmiş olup buna göre değerlendirme yapılması gerekir. A.. K.. dışındaki
davalılar hakkında dava reddedilmiş olsa da karar kapsamına göre ileride A..
K..’ın kendilerine rücu etme ihtimali doğacağından haklarında verilen kararı
A.. dışındaki davalıların da temyiz etmekte hukuki yararları bulunmaktadır.
Zaman bakımından uygulanması gereken 818 sayılı BK’nın 156/I-II fıkralarında
“pey akçesi” düzenlenmiştir. Pey akçesi; bir sözleşme yapılırken,
taraflardan birinin öbür tarafa sözleşmenin yapıldığına delil olmak üzere
verdiği bir miktar para veya başkaca taşınır bir maldır. Pey akçesine
“kapora” da denir. Sözleşme yapılır yapılmaz taraflardan birinin
diğerine bir miktar para vermesinin ne gibi bir maksada dayandığı açık bir
şekilde anlaşılamıyorsa, verilen paranın pey akçesi olduğu karine olarak kabul
edilir (BK.156/1).
Pey akçesi bir cayma parası değildir, ancak sözleşmenin bir kanıtıdır. Cayma
parası ise, taraflara sözleşmeden serbestçe cayabilme yetkisi veren bir miktar
paradır ve uygulamada, cayma akçesi, zamanı rücu, pişmanlık akçesi isimleriyle
anılmaktadır. Bu ayrımı göz önüne alan kanun koyucu da 6098 sayılı Türk Borçlar
Kanunu’nun 177. maddesinde 156 maddesinin I ve II. fıkralarını kapsar şekilde
bağlanma parası, 178. maddesinde ise 156/III. fıkrayı kapsar şekilde cayma
parasını düzenlemiştir.
Taraflar arasındaki yazılı sözleşme ve ek sözleşmede verildiği gün tahsil
edilen çeke ilişkin bir açıklama yer almadığından verilen bu paranın pey akçesi
olduğu karine olarak kabul edilmelidir. Davalılar bu karinenin aksini yasal
delillerle kanıtlayamamıştır. Pey akçesi (kapora) mahalli adeti gösteren
uygulamada asıl borçtan mahsup edilecek ön ödeme olarak verilmekte olup
iadesinin istenebilmesi için kaparonun verilmesine konu sözleşmeden dolayı pey
akçesini veren kişinin bu miktarda veya daha fazla borçlu durumda olmaması
gerekir.
Bu ilke ve kurallar ışığında somut olaya gelindiğinde; davalılar tarafından
inşaatın eksik bırakıldığı iddiasıyla açılan davanın derdest olduğu, inşaatın
%95’in üstünde kalan kısmının davacı tarafından tamamlanamadığı bilirkişi
raporuyla saptandığından, ve böylece davacının kusuru yüzünden inşaat
tamamlanmadığından açılan davaların sonuçları incelenerek davalıların eksik ve
kusurlu işlerden varsa kesinleşen alacakları da mahsup edilmek suretiyle
kalanın iadesine karar verilmesi gerekirken bu husus gözetilmeden davanın
kabulüne karar verilmesi doğru olmamış kararın bozulması uygun bulunmuştur.
Sonuç: Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün temyiz eden davalılar yararına
BOZULMASINA, 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak
Yargıtay’daki duruşmada vekille temsil olunan davalılara verilmesine, ödediği
temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine,
karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde
bulunulabileceğine 23.11.2015 gününde oybirliği ile, karar verildi. (¤¤)
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/423 Karar No: 2014/2613 Karar Tarihi: 14.02.2014
ALACAK DAVASI – REHABİLİTASYON MERKEZİNİN DEVRİ AMACIYLA VERİLEN PEY AKÇESİ – SÖZLEŞMENİN KURULMAMASI HALİNDE PEY AKÇESİNİN İADESİ GEREĞİ – GEREKLİ DEĞERLENDİRME YAPILIP DELİLLER TOPLANARAK SONUCUNA GÖRE KARAR VERİLMESİ – HÜKMÜN BOZULDUĞU
ÖZET: Davacı, taraflar arasında yapılan sözleşmenin kurulma aşamasında davalılara TL verdiğini, davalılar ise yalnız TL kapora aldıklarını savunmuşlardır. Davacının, davalıların kabulünde olarak TL davacıdan aldıklarına ilişkin beyanları dışındaki miktara yönelik iddiası sabit olmamıştır. Ancak, TL bakımından davalıların beyanları, davacının davalılara TL pey akçesi verdiği anlamında olup, pey akçesinin sözleşmenin kurulmaması halinde iadesi gerekir. Ayrıca, ifanın pey akçesi verenin kusuru nedeniyle mümkün olmaması halinde de pey akçesinin iadesi gerekir ise de, pey akçesi alanın bu halde borcun ifa edilmemesi nedeniyle tazminat hakkı olup, bu tazminat hakkına ilişkin olan pey akçesi kısmını alıkoyabilir. Davalı taraf, bu nedenle pey akçesini iade yükümlülüklerinin olmadığını da savunmuştur. Bu itibarla, mahkemece davanın pey akçesine ilişkin kısmının 818 sayılı BK’nın ilgili maddesi ile bu kanunu yürürlükten kaldıran 6098 sayılı TBK’nın ilgili maddesi kapsamında değerlendirilip, delillerin toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
818 S. K. m.
156) (6098 S. K. m. 177)
Dava: Taraflar arasında görülen davada Ereğli (Konya) 2. Asliye Hukuk
Mahkemesi’nce verilen 19/02/2013 tarih ve 2012/28-2013/113 sayılı kararın
Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz
dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için
Tetkik Hakimi Rahime Tezcan tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine
dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler
okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Karar: Davacı vekili, davalılardan K. G.’nin, Kübra Özel Eğitim ve
Rehabilitasyon Merkezi’nin sahibi, diğer davalının ise müdürü olup, davalı
Kübra’nın resmi olarak sahibi bulunduğu rehabilitasyon merkezini, eş olan
davalıların müştereken çalıştırdıklarını, müvekkili şirketin müdürünün anılan
rehabilitasyon merkezinin müvekkili şirkete 65.000 TL bedelle devri için
davalılarla şifahen anlaştığını, anılan miktarın 29.000 TL’sinin 2011 yılı
Haziran ayında davalılara sözleşmenin kuruluşu aşamasında elden verildiğini, kalan
miktarın ise noterden yapılacak devir sözleşmesi ve demirbaşlar ile binanın
müvekkiline teslimatı sırasında ödenmesine karar verildiğini, davalıların
işletmenin noterden demirbaşları ile devri sözleşmesini ifaya yanaşmadıklarını,
binayı da müvekkili şirkete teslim etmediklerini, bunun üzerine davalılara
sözleşmenin feshi ve 29.750,00 TL paranın iadesi yönünde fesih bildirimi
gönderildiğini ileri sürerek, davalılara verilen 29.750,00 TL’nin temerrüt
tarihi olan 10.10.2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte
müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı K. G., husumet itirazında bulunmuş, işletmenin devri ile ilgili
görüşmelerin dava dışı Hacettepe Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi kurucu
yetkilisi olan H. B. ile yapıldığını ve sözleşmenin kurulacağı hususunda
taraflarına 500,00 TL kaparo verildiğini, verilen kaparo ile güven sağlayan
davacıya kurum hakkında verilen bilgilerin davacı tarafından kötüniyetli olarak
kullanılıp, öğrenci kaybına ve zarara sebebiyet verildiğini, davacıya borcunun
bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı M. G., husumet itirazında bulunmuş ve taraflarına 500,00 TL kaparo
verildiğini, davacı tarafa verilen bilgilerin kötüniyetli olarak kullanılıp,
zarara sebebiyet verildiğini, davacıya borcunun bulunmadığını savunarak,
davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davalı
M.’in, dava konusu rehabilitasyon merkezinde işletmeci ve müdür sıfatı
olmadığından pasif husumet sıfatının bulunmadığı, davalı Kübra yönünden ise,
ispat yükünün davacı tarafta olduğu, davalının sadece 500 TL cezai şart
niteliğinde paranın alındığını kabul edip, geri kalan miktarı aldığı hususunu
reddettiği, tarafların ticari defterlerinde davaya konu olayla ilgili olarak
herhangi bir protokol, ödeme karşılığı makbuz, fatura ve defter kaydının
bulunmadığı, bu nedenle davacının davasını ispat edemediği, ayrıca davalı Kübra
tarafından alındığı ikrar edilen 500 TL’nin cezai şart niteliği taşıdığı ve taraflar
arasında sözleşme kurulamadığından cezai şart niteliğindeki 500 TL kaporanın
davacı tarafa iade edilmesinin gerekmediği gerekçesiyle, davanın davalı M.
yönünden husumet yokluğu, davalı K. yönünden ise ispatlanamadığından reddine
karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde
dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir
yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan
sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davacı, taraflar arasında yapılan sözleşmenin kurulma aşamasında davalılara
29.000 TL verdiğini, davalılar ise yalnız 500 TL kapora aldıklarını
savunmuşlardır. Davacının, davalıların kabulünde olarak 500 TL davacıdan
aldıklarına ilişkin beyanları dışındaki miktara yönelik iddiası sabit
olmamıştır. Ancak, 500 TL bakımından davalıların beyanları, davacının
davalılara 500 TL pey akçesi verdiği anlamında olup, 818 sayılı BK’nın 156.
maddesi uyarınca pey akçesinin sözleşmenin kurulmaması halinde iadesi gerekir.
Ayrıca, ifanın pey akçesi verenin kusuru nedeniyle mümkün olmaması halinde de
pey akçesinin iadesi gerekir ise de, pey akçesi alanın bu halde borcun ifa
edilmemesi nedeniyle tazminat hakkı olup, bu tazminat hakkına ilişkin olan pey
akçesi kısmını alıkoyabilir. Davalı taraf, bu nedenle pey akçesini iade
yükümlülüklerinin olmadığını da savunmuştur. Bu itibarla, mahkemece davanın pey
akçesine ilişkin kısmının 818 sayılı BK’nın 156. maddesi ile bu kanunu
yürürlükten kaldıran 6098 sayılı TBK’nın 177. maddesi kapsamında yukarıda
belirtildiği şekilde değerlendirilip, delillerin toplanarak sonucuna göre karar
verilmesi gerekirken, bu miktara ilişkin talebin yazılı gerekçe ile reddi doğru
görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin sair
temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı
vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, kararın davacı yararına BOZULMASINA,
ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 14.02.2014
tarihinde oybirliğiyle, karar verildi. (¤¤)