Yıkılacak Derecede Tehlikeli Yapıların Yıkımı İçin Tebligat Yapılması Zorunlu mudur?
Bir binanın yıkılacak derecede tehlikeli olup olmadığı, sadece teknik bir değerlendirme meselesi değildir. Bu tespit, doğrudan insanların can güvenliği ile ilgilidir. Deprem, sel veya benzeri doğal afetler sonrası birçok yapı ağır hasar alabilir ve çökme riski taşıyabilir. Ancak, böyle bir yapının yıkılmasına karar verilmesi sürecinde hukuki açıdan dikkat edilmesi gereken önemli hususlar vardır.
Belediye ve Valiliklerin Yetkisi
İmar Kanunu’nun 39. maddesi, yıkılacak derecede tehlikeli yapıların belediye veya valilik tarafından tespit edilmesini zorunlu kılar. İlgili idare, bu yapıları belirledikten sonra mal sahibine bir süre tanır ve bu süre içinde yapıyı ya güçlendirmesini ya da yıkmasını ister. Eğer yapı sahibi bu süre içinde hiçbir işlem yapmazsa, belediye veya valilik doğrudan müdahale ederek binayı yıkabilir. Ancak burada kritik bir soru ortaya çıkmaktadır: Yıkım işlemi öncesinde yapı sahibine mutlaka tebligat yapılmalı mı?
Tebligat Yapılmadan Yıkım Kararı Alınabilir mi?
Hukuk devleti ilkesi gereği, devletin her türlü idari işleminde kişilere bilgi verme ve savunma hakkı tanıması esastır. Normal şartlarda, idare, yapı sahibine tebligat yaparak, binasının tehlikeli durumda olduğunu ve belirlenen süre içinde önlem alması gerektiğini bildirir. Yani, yıkım kararı almadan önce yapı sahibine mutlaka haber verilmesi gerekir.
Ancak, bazı durumlarda yapının çökme riski o kadar yüksek olabilir ki, gecikme halinde can ve mal kaybına yol açabilir. İşte bu tür durumlarda, belediye veya valilik, zorunluluk hali kapsamında yapı sahibine tebligat yapmadan da yıkım işlemini gerçekleştirebilir. Bu, tamamen istisnai bir durumdur ve her somut olay özel olarak değerlendirilmelidir.
Tebligat Yapılmadan Yıkım Yapılan Durumlarda Hak Kaybı Yaşanır mı?
Eğer bir yapı sahibi, binasının tehlikeli olmadığını veya alınacak bazı önlemlerle yıkımın önüne geçilebileceğini düşünüyorsa, yıkım öncesinde kendini savunma hakkına sahiptir. Yapı sahibine tebligat yapılmadan doğrudan yıkım gerçekleştirilmesi, hukuka aykırı bir işlem olabilir ve bu durumda ilgili idare aleyhine dava açılabilir. Ancak, gerçekten acil bir durum varsa ve idare, yapının tehlike arz ettiğine dair teknik bir rapor sunabiliyorsa, mahkemeler idarenin kararını haklı bulabilir.
Bu noktada, yapı sahiplerinin haklarını bilmeleri büyük önem taşır. Eğer bir bina hakkında yıkım kararı alınmışsa, yapı sahipleri idari işlemin iptali için idare mahkemesinde dava açabilirler. Ancak, dava açmanın tek başına yeterli olmayabileceğini unutmamak gerekir. Yapı sahibinin, binasının güvenli olduğunu veya en azından hemen yıkılması gerekmediğini teknik raporlarla ispatlaması gerekebilir.

Yıkım Kararı Öncesi Tebligat Esastır!
Genel kural olarak, belediye veya valilik yıkım kararı almadan önce yapı sahibine tebligat yapmak zorundadır. Ancak, yapının her an çökebileceği ve bu durumun insan hayatını riske attığı durumlarda, idare, yapı sahibine haber vermeden de yıkım gerçekleştirebilir.
Bu nedenle, yıkım tehlikesi bulunan bir binaya sahipseniz, yıkım kararının hukuki dayanağını ve idarenin uygulamalarını dikkatle takip etmeniz gerekir. Eğer hukuka aykırı bir yıkım işlemi yapılmışsa, zaman kaybetmeden hukuki yollara başvurmanız sizin için en doğru adım olacaktır.
Yıkım kararları, sadece idari bir işlem olarak görülmemelidir. Bu kararların arkasında insan hayatı, mülkiyet hakkı ve hukuki güvenlik ilkesi gibi çok temel konular bulunmaktadır. Hem yapı sahipleri hem de idare, hukuki sınırlar içinde hareket etmeli ve kamu güvenliği ile bireysel hakları dengeli bir şekilde korumalıdır.