Sigorta şirketleri trafik kazasından kaynaklı tazminat ödeme noktasında kimi zamanda iskonto yaparak teklif sunmakta, alacaklı razı gelirse ibraname, muvafakatname hazırlayarak anlaşma yoluyla dosyayı kapatmaktadır. Ancak kimi zaman, imzalanan bu ibranamenin geçersiz olduğu, asıl alacağın çok daha fazla olduğu anlaşıldığında, tekrardan sigorta şirketlerine başvuru yapılmakta, bakiye kısım talep edilmektedir.
Karayolları Trafik Kanunu
Sorumluluğa ilişkin anlaşmalar:
Madde 111 – Bu Kanunla öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir. Tazminat miktarlarına ilişkin olup da,yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir.
Bozma kararlarında genel olarak bozma sebebi, ibranamenin koşullarının oluşup olmadığının araştırılmaması, yeteriz ve fahiş bir ibraname imzalanıp imzalanmadığının denetlenmediği noktasındadır.
Yargıtay’ın çeşitli kararlarında ibranamenin makbuz hükmünde olduğu, bakiye kalan kısım için arada fahiş fark varsa dava açılabileceği söylenir. Bu genel bir bilgi halini almış, uygulamada bir klasik haline gelmiştir.
Aşağıdaki kararda görüldüğü üzere Yargıtay 4 Hukuk Dairesi, bakiye 153.734,09 TL’nin güncellenerek düşülmesi sonucunda bakiye 131.371,65 TL sürekli is göremezlik, 8.800,53 TL geçici is göremezlik ve 2.285,96 TL bakıcı gideri hakkında 04.03.2020 tarihli “Kesin Mutabakatname, İbraname, Feragatname ve Makbuz” başlıklı belge gözetildiğinde imzalandığı tarih itibariyle başvurucunun davalıyı ibra ettiği anlaşılmakla talebin tümden reddine karar verilmesi, gerektiğine karar vermiştir.
Şimdiye kadar kararlarında, ibraname fahiş tutar farkı ihtiva ediyorsa geçersizdir, bakiye ödeme yapılmalıdır diyen 4.Hukuk Dairesi buradaki kararında neredeyse ibra edilen tutar kadar olan bakiye alacağı, ibranameyi işaret ederek toprağa gömmüştür.
Sinerji mevzuat programından alınan kararın tam metni şu şekildedir;
T.C YARGITAY 4.Hukuk Dairesi Esas: 2021/ 5762 Karar: 2021 / 6327 Karar Tarihi: 06.10.2021
YARGITAY KARARI
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tahkim yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyeti’nce başvurunun kabulüne dair karara karşı davalı vekilince itiraz edilmesi üzerine İtiraz Hakem Heyeti tarafından verilen 19.10.2020 tarih 2020/İHK-21648 sayılı itirazın reddine dair verilen kararın süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü
– K A R A R –
Davacı vekili, müvekkilinin yolcu olarak bulunduğu davalıya sigortalı aracın karıştığı kazadan dolayı sürekli maluliyeti bulunduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL sürekli iş göremezlik, 100,00 TL geçici iş göremezlik ve 100,00 TL bakıcı giderinin tahsilini talep ve dava etmiş; 10.08.2020 tarihli dilekçesi ile dava değerini sürekli iş göremezlik için 131.371,65 TL, geçici iş göremezlik için 8.800,53 TL, bakıcı gideri için 2.285,96 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Sigorta Tahkim Komisyonu tarafından, başvurunun kabulü ile sürekli iş göremezlik için 131.371,65 TL, geçici iş göremezlik için 8.800,53 TL, bakıcı gideri için 2.285,96 TL’nin 06.03.2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak başvuru sahibine verilmesine karar verilmiş; hükme karşı davalı vekili itiraz yoluna başvurmuştur. İtiraz Hakem Heyetince itirazın reddine dair karara karşı davalı vekili temyiz yoluna başvurmuştur.
Dava, trafik kazası sonucu yaralanma nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, davacının 08.05.2019 tarihli başvurusu ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL tazminat talebinde bulunduğu, bilirkişi incelemesi sonucu davacının zararının 168.367,74 TL olduğunun belirlendiği, Sigorta Tahkim Komisyonunca taleple bağlı kalınarak 1.000,00 TL’nin 17.04.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verildiği, ardından 04.03.2020 tarihli “Kesin Mutabakatname,
İbraname>, Feragatname ve Makbuz” başlıklı belgenin davacı vekili ve davalı vekili tarafından imzalandığı, buna göre 153.734,09 TL’nin ödenmesi kaydıyla davacının tüm haklarından feragat ettiği, 25.03.2020 tarihli eldeki davaya konu başvuru ile davacının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.200,00 TL tazminat talebinde bulunduğu, 06.08.2020 tarihli bilirkişi raporunda sigorta şirketince ödenen 153.734,09 TL’nin güncellenerek düşülmesi sonucunda bakiye 131.371,65 TL sürekli iş göremezlik, 8.800,53 TL geçici iş göremezlik ve 2.285,96 TL bakıcı gideri alacağı olduğunun belirlendiği, ../… davacının ödemenin yapıldığı kabulüyle düzenlenen rapora herhangi bir itirazda bulunmadığı, Sigorta Tahkim Komisyonunca sürekli iş göremezlik için 131.371,65 TL, geçici iş göremezlik için 8.800,53 TL ve bakıcı gideri için 2.285,96 TL’nin 06.03.2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak başvuru sahibine verilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır. 04.03.2020 tarihli “Kesin Mutabakatname, İbraname, Feragatname ve Makbuz” başlıklı belge gözetildiğinde imzalandığı tarih itibariyle başvurucunun davalıyı ibra ettiği anlaşılmakla talebin tümden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 06/10/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 10.02.2020 tarihli kararında ise %88 ödemeyi yetersiz bulmuş, kalan kısım için dava açılmasını uygun bulmuştur.
ÖZET: Mahkemece, davalı şirketince davacının zararının %88’inin ödenmesi nedeniyle ibranamenin yetersiz olmasından söz edilemeyeceği gerekçesiyle maddi tazminat davasının reddine karar verilmiştir. Bu durumda mahkemece; davacının ödeme tarihi itibariyle gerçek zararı ile davalı … şirketince yapılan ödeme arasındaki farkın fahiş ve davacı tarafından daha önce verilen ibranamenin makbuz hükmünde, olduğu kabul edilerek davacının bakiye zararının hüküm altına alınması gerekirken, aksi şekilde yanılgılı değerlendirme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir. T.C YARGITAY 17.Hukuk Dairesi Esas: 2019/ 1815 Karar: 2020 / 942 Karar Tarihi: 10.02.2020
https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/yargitayda-4-daire-kapatiliyor/2031488
linkindeki 04.11.2020 tarihli habere göre (E.T 31.01.2022) Hukuk ve ceza dairelerinin mevcut iş ve kadro durumlarının incelenmesi sonucunda 17. ve 23. hukuk daireleriyle 3. ve 13. ceza dairelerinin kapatılmasına karar verilmiştir.
Kapatılan hukuk dairesi kapsamında içtihat değişikliği mi olacağı, verilen kararın tek bir münferit bir karar mı olduğu yoksa KTK 111 maddesinin uygulanmaya devam mi edeceği sorusunun yukarıdaki karar incelendiğinde şüpheden uzak bir cevabı yoktur.
Sigorta şirketlerine ibraname verirken, kapatılan 17 Hukuk Dairesine atfen 17 kez düşünmekte fayda olduğu kanaatindeyiz.
İnternetten avukat tutmak mümkün müdür ?
İbranameyi Makbuz Hükümde Sayan veya Eksik İnceleme Sebebiyle Bozma Kararı veren Kararlar
17. Hukuk Dairesi 2016/3277 E. , 2019/117 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin 02.09.2010 tarihinde … plakalı motosiklette yolcu iken motosiklet sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybederek yaya kaldırımına çarptığını ve müvekkilinin ağır yaralandığını, kaza sonrası %10 oranında sakat olduğuna dair sağlık kurulu raporu verildiğini, müvekkilinin kaza sonrasındaGüvence Hesabına başvurduğunu, 25.07.2013 tarihinde davalı tarafça müvekkiline 10.030,00 TL ödendiğini bu miktarın çok düşük kaldığını, ibra sözleşmesinin geçersiz olduğunu ve iptali gerektiğini belirterek şimdilik 1.000,00 TL bakiye tazminatın ödenmesine karar verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında talebini 3.480,36 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazası sonucunda yaralanma nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Somut olayda; olay nedeniyle davalı tarafından davacılara davadan önce 31/07/2013 tarihinde ödeme yapılmış, dava dilekçesinde ibranamenin iptali talep edilmiş, hükme esas alınan hesap raporunda, davacının zararının 15.228,00 TL olduğu ve davalı yanca yapılan ödemenin güncellenerek düşümü sonrasında davacının bakiye 3480,36 TL zararı kaldığı hesaplanmış, mahkemece, 15.228,00 TL zarardan %30 oranında
hatır taşıması ve müterafik kusur indirimi yapılması durumunda zararın 10.659,60 TL olduğu, davalının güncellenen ödeme tutarının ise 11.747,64 TL olduğu ve ödenen miktarla ödenmesi gereken miktar karşılaştırıldığında davalı tarafından yapılan ödemenin yeterli ve ibranamenin geçerli olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
2918 sayılı KTK’nın 111.maddesi uyarınca, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Bu durumda davacı zararı, öncelikle ödeme tarihindeki verilere göre hesaplanmalı, ödenmesi gereken miktarla ödenen miktar arasında KTK’nın 111. maddesinde belirtildiği şekilde fahiş bir fark olup olmadığının bu şekilde değerlendirilmesi,şayet ödenmesi gereken tazminat miktarı ile ödenmiş olan miktar arasında fahiş fark olduğu saptanırsa, davacılar tarafından daha önce verilen ibranamenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmesi ve rapor tarihindeki verilere göre hesaplanacak tazminat tutarından davalı tarafından yapılan ödemelerin güncellenerek düşülmesi ve sonrasında hatır taşıması ve müterafik kusur indirimi yapılarak sonucunda oluşacak duruma göre davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 15/01/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C YARGITAY 4.Hukuk Dairesi Esas: 2021/ 3122 Karar: 2021 / 1507 Karar Tarihi: 24.05.2021
ÖZET: Fahiş fark olduğunun tespiti halinde ise, zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, davadan önce davalının ödediği bedellerin yasal faiziyle güncellenmiş değerleri hesaplanan güncel tazminattan düşülerek sonuç tazminatın belirlenmesi için, konusunda uzman bilirkişiden gerçek zarar miktarı konusunda rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar verildi.
(6100 S. K. m. 266) (2918 S. K. m. 90, 111)
Dava: Taraflar arasındaki tahkim davası hakkında Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti tarafından verilen 17/01/2018 tarih, 2018/İHK-305 sayılı davacı tarafın itirazının reddine dair kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Karar: Başvuran(davacı) vekili; davalı … nezdinde ZMMS poliçesi ile sigortalı bulunan aracın, yaya olan müvekkiline çarpması sonucu 27/11/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucunda, müvekkilinin yaralandığını ve malul kaldığını, maluliyeti nedeniyle sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin yetersiz olduğunu, bakiye tazminat ödenmesi için yapmış oldukları başvurunun reddedildiğini, beyanla fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 20.000,00 TL bakiye maluliyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Karşı taraf(davalı) vekili; müvekkili şirket tarafından, başvurana 08/05/2017 tarihinde 227.784,17 TL ödeme yapıldığını, müvekkili şirketin sorumluluğu kalmadığını beyanla başvurunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Sigorta Tahkim Komisyonu’nun 06/11/2017 tarih, 2017.E.36686 -2017/54782 Karar sayılı Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararı ile; sigorta şirketi tarafından yapılan ödeme sırasında uygulanan hesaplama yönteminin Yeni Genel Şartlara uygun olarak yapıldığı, davacı tarafından talep edilen şekilde hesap yapılmasının Yeni Genel Şartlar uyarınca mümkün olmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiş; karara karşı davacı vekili tarafından yapılan itiraz üzerine İtiraz Hakem Heyetinin 17/01/2018 tarih, 2018/İHK-305 sayılı kararı ile; davacı vekilinin Sigorta Tahkim Komisyonu’nun 06/11/2017 tarih, 2017.E.36686 -2017/54782 Karar sayılı kararına yaptığı itirazın reddine, karar verilmiş, itiraz hakem kararı davacı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazası nedeni ile bakiye maluliyet tazminatı istemine ilişkindir.
Davacı, maluliyeti nedeniyle sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin yetersiz olduğunu belirterek bakiye maluliyet tazminatı talebinde bulunmuş, Uyuşmazlık Hakem Heyetince davacının bu talepleri konusunda uzman bilirkişiden rapor alınmaksızın, davalı … şirketinin, başvuru sonrası ödemeye esas olarak düzenlemiş olduğu raporun doğru olduğu, davacının talebi doğrultusunda PMF yaşam tablosu kullanılarak hesap yapılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle başvurunun reddine karar verilmiş, davacı vekilinin bu yöndeki itirazları da reddedilmiştir.
6100 Sayılı HMK.’nun 266 ve takip eden maddeleri uyarınca, mahkemece, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşü alınarak karar verilmelidir.
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının ve tazminatın miktarının doğru biçimde belirlenmesi büyük önem taşımaktadır.
Trafik kazasında cismani zarara uğrayan ve buna dayalı olarak işgücü kaybı tazminatı isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan
1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir.
Ancak; davacının hak kazanabileceği işgücü kaybı tazminatının hesaplanması için sigorta şirketi tarafından davacıya yapılan ödeme sırasında düzenlenen ve İHH tarafından da karara esas kabul edilen 20/04/2017 tarihli aktüer raporunda; 01.06.2015 tarihli ZMSS Genel Şartları dahilinde, TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre ve %1,8 teknik faiz uygulanarak tazminat hesabı yapılmıştır. Tazminat hesaplamasında, yeni ZMSSGŞ ve ekindeki cetvellere göre hesaplama yapılmış ise de, Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; işgücü kaybı tazminatı hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz uygulaması da anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Tazminat hesaplamasının, %1,8 teknik faiz uygulanmadan yapılması gereklidir ki, İHH tarafından hükme esas alınan rapor bu yönüyle yeterli bir rapor değildir.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; davacı için, öncelikle kaza tarihinde geçerli yönetmelik hükümlerine uygun bir şekilde maluliyet oranı belirlenerek, TRH 2010 Tablosu’na göre muhtemel bakiye ömrün belirlenmesi ve % 1,8 teknik faiz uygulanmadan tazminatın hesaplanması; bilinmeyen işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi yönteminin kullanılması; davacının 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 111/2. maddesindeki yetersizlik iddiasında bulunduğu gözetilmek suretiyle, zarar sorumlusu davalı tarafından ödenen bedellerin ödeme tarihi itibariyle yeterli olup olmadığının belirlenmesi için; öncelikle, ödeme tarihindeki verilere göre tazminat hesabının yapılması; daha sonra, ödeme ile ödenmesi gereken miktar arasında fahiş fark olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Fahiş fark olduğunun tespiti halinde ise, zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, davadan önce davalının ödediği bedellerin yasal faiziyle güncellenmiş değerleri hesaplanan güncel tazminattan düşülerek sonuç tazminatın belirlenmesi için, konusunda uzman bilirkişiden gerçek zarar miktarı konusunda rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 24/05/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
T.C YARGITAY 17.Hukuk Dairesi Esas: 2019/ 1815 Karar: 2020 / 942 Karar Tarihi: 10.02.2020
ÖZET: Mahkemece, davalı şirketince davacının zararının %88’inin ödenmesi nedeniyle ibranamenin yetersiz olmasından söz edilemeyeceği gerekçesiyle maddi tazminat davasının reddine karar verilmiştir. Bu durumda mahkemece; davacının ödeme tarihi itibariyle gerçek zararı ile davalı … şirketince yapılan ödeme arasındaki farkın fahiş ve davacı tarafından daha önce verilen ibranamenin makbuz hükmünde, olduğu kabul edilerek davacının bakiye zararının hüküm altına alınması gerekirken, aksi şekilde yanılgılı değerlendirme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
(818 S. K. m. 47) (2918 S. K. m. 111)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan yargılaması sonucunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ile davalılar … ve … Un Gıda Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, 13.08.2012 tarihinde, müvekkilinin yolcu olarak bulunduğu araçla davalıların sürücüsü, işleteni ve zorunlu mali mesuliyet sigortacısı oldukları aracın çarpışması sonucu gerçekleşen kazada müvekkilinin %18 oranında malul kaldığını belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 100,00 TL maddi tazminatın tüm davalılardan ve 100.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketi dışındaki davalılardan, kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 07.12.2015 tarihinde maddi talebini 4.981,17 TL’ye yükseltmiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; maddi tazminat davasının reddine; manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 25.000,00 TL’nin kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte sigorta şirketi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen, tahsiline karar verilmiş, hüküm, davacı vekili ile davalılar … ve … Un Gıda Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde ve özellikle, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporundaki kusur dağılımının oluşa uygun olması sebebiyle benimsenmesinde ve manevi tazminatın takdirinde B.K.nun 47.maddesindeki özel haller dikkate alınarak hak ve nasafet kuralları çerçevesinde karar verilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair; davalılar … ve … Un Gıda Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti vekilinin tüm, temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava; trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK’nun 111.maddesi uyarınca, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasa’nın bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Yasada belirtilen 2 yıllık süre, hak düşürücü süre olup mahkemece re’sen dikkate alınması gerekir.
Somut olayda; olay nedeniyle davalılardan sigorta şirketi tarafından davacıya 29.05.2014 tarihinde 39.070,00 TL ödeme yapılmış, taraflar arasında ibraname imzalanmıştır. Eldeki davanın 29.05.2014 tarihinde açılmış olmasına göre, KTK’nun 111. maddesinde öngörülen 2 yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmediği görülmektedir. Mahkemece alınan hesap raporunda; davacıya yapılan ödeme tarihi itibariyle davacının gerçek zararıyla davalı … şirketince yapılan ödeme arasında 5.304,11 TL fark olduğu; rapor tarihi itibariyle de yapılan ödemenin güncellenerek düşülmesi nedeniyle davacının gerçek zararının 4.981,17 TL olduğu belirlenmiştir. Mahkemece, davalı … şirketince davacının zararının %88’inin ödenmesi nedeniyle ibranamenin yetersiz olmasından söz edilemeyeceği gerekçesiyle maddi tazminat davasının reddine karar verilmiştir. Bu durumda mahkemece; davacının ödeme tarihi itibariyle gerçek zararı ile davalı … şirketince yapılan ödeme arasındaki farkın fahiş ve davacı tarafından daha önce verilen ibranamenin makbuz hükmünde, olduğu kabul edilerek davacının bakiye zararının hüküm altına alınması gerekirken, yazılı olduğu şekilde yanılgılı değerlendirme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair, davalılar … ve … Un Gıda Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekilinin tüm temyiz itirazlarının REDDİNE,(2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı 893,65 TL kalan onama harcının temyiz eden davalılar … ve … Un Gıda Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti.’nden alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 10/02/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
T.C YARGITAY 17.Hukuk Dairesi Esas: 2016/ 14876 Karar: 2019 / 6046 Karar Tarihi: 14.05.2019
ÖZET: Somut olayda; hasar dosyasında, davalı tarafından davacının maluliyetine ilişkin rapor alınmadan %18 oranında maluliyeti olduğu takdir edilerek tazminat hesabı yapıldığı ve hesaplanan tazminat için ibraname alınarak davacıya .. tarihinde ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Davalı tarafından usulüne uygun maluliyet raporu alınmadan davacıya ödeme yapılmış olmasına göre düzenlenen ibraname makbuz hükmündedir. Bu durumda mahkemece, davacı tarafından daha önce verilen ibranamenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilerek, davaya konu kaza nedeniyle oluşan zarar ve kusur durumlarının belirlenmesi için, işin esasına girilerek oluşacak sonuca göre davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
(2918 S. K. m. 111)
Dava: Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı vekili; davalı şirketin trafik sigortacısı olduğu aracın yaya olan davacıya çarpması neticesinde davacının yaralandığını, bu nedenle 2 ay boyunca kendi ihtiyaçlarını göremediğini, sakatlığı ve 2 ay boyunca iş görememesi nedeniyle fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 10.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren uygulanacak avans faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin kazaya karışan aracın trafik sigortacısı olduğunu, kaza nedeniyle davacı tarafa 08.12.2009 tarihinde 7.804,00 TL ödeme yapıldığını, yapılan ödemeyle sorumluluğunun sona erdiğini, davacının maluliyeti var ise Adli Tıp Kurumundan maluliyet raporu alınması gerektiğini belirtilerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre; 2 yıllık hak düşürücü süre geçirildikten sonra dava açıldığından davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 111. maddesinin ikinci fıkrasında tazminat miktarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar ve uzlaşmaların, yapıldığı tarihten itibaren iki sene içinde iptal edilir hükmü yer almaktadır. Yine aynı madde de, sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalarında geçersiz olduğu hüküm altına alınmıştır. Ne var ki, yapılan ödemenin de göz ardı edilmesi düşünülmemelidir. Yapılan ödemenin gerçek olması durumunda verilen ibraname ancak “makbuz” hükmünde kabul edilmeli ve ödenen miktar, hüküm altına alınacak tazminattan indirilmelidir.
Somut olayda; hasar dosyasında, davalı tarafından davacının maluliyetine ilişkin rapor alınmadan %18 oranında maluliyeti olduğu takdir edilerek tazminat hesabı yapıldığı ve hesaplanan tazminat için ibraname alınarak davacıya 08.12.2009 tarihinde ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Davalı tarafından usulüne uygun maluliyet raporu alınmadan davacıya ödeme yapılmış olmasına göre düzenlenen ibraname makbuz hükmündedir.
Bu durumda mahkemece, davacı tarafından daha önce verilen ibranamenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilerek, davaya konu kaza nedeniyle oluşan zarar ve kusur durumlarının belirlenmesi için, işin esasına girilerek oluşacak sonuca göre davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 14.05.2019 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)