Hume’a göre FİKİRLER ve OLGULAR olmak üzere iki temel ayrım üzerinden inceleme yapılır. Fikirler, geometri veya matematikle örneklendirilir. 2 çarpı 2, 8’in yarısıdır önermesi düşünceyle veya algıyla değişmez. Kim hesaplarsa hesaplasın aynı sonuca varacaktır. Ancak olgular, algı ve deneyim ile değişiklik gösterebilir.
Hume’a göre sebep ve sonuç ilişkisi olguyu anlamamızda temel kılavuzdur. Bir yerde yeni sönmüş sıcak bir ateş görürsek, ilk aklımıza gelen bizden önce birinin kamp yapmış olduğudur. Bütün usavurumlar aynı sistematikle ilerler. Ulaştığımız her sonuca bir neden bağlarız. Eğer olguyu sebep-sonuç sağlamasına sokamazsak olgu kendiliğinden güvenilmez olacaktır.
Hiç bilmediğimiz kavram üzerinde sebep sonuç ilişkisi kuramayız. İnsan ilk kez gördüğü bir objeyi tanımlayamayabilir. İnsan görmediği ve bilmediği şey hakkında hayal kuramaz, düşünemez, muhakeme edemez. İnsan hiç bilmediği bir rengi, hiç bilmediği bir kokuyu tahayyül edemez. Sıcak hissini yandıktan sonra anlarız. Mutlaka zihinde canlanın bir benzeri muhakkak tecrübe edilmiştir. Ejderha figürü kuş ve timsahın birleşmesi sonucu ortaya çıkan bir görseldir. Korku filmlerindeki uzaylı figürleri, insan iskeleti hayal edilerek inşa edilmiştir. Amazon ormanlarından medeniyetten uzak yaşayan insanların telefon görmesi ancak eline alıp ekranına dokunup deney ve gözlem yapana kadar o cisim hakkında hüküm veremez.
Sebep sonuç ilişkisinin bağlamında deney kilit noktadır. Deney yoluyla gözlemlemiş olmasaydık, bir taşın havaya atınca düşeceğini, ne zaman düşeceğini, nereye düşeceğini boş bir zihinde bilebilmemiz mümkün olmazdı. Bu keşif ve icat her zaman rastgele olmuştur. Ancak insan bilgiye usavurma yoluyla değil, çıkarsamaların tekrarı yanı alışkanlıklar neticesinde ulaşır. Bu anlamda tecrübe çok değerlidir. Hayatta bir sanatı binlerce kez tecrübe etmiş bir demir ustası ile meslek lisesinden teknik veriler ile mezun olmuş genç bir usta kıyaslandığında, tecrübeye her zaman itimat edilir. Tecrübe ile desteklenmediği vakit akıl ve muhakeme bir tekerleği noksan araba gibi yoksun kalır. En ufak bir fikrin yürütülmesi dahi içinde bir miktar tecrübeyi barındırır. Aksi halde fikir dahi yürütülemezdi.
HUME’un görüşlerine katılıyorum. İnsanın görmediği, algılamadığı bir şeyi yoktan var edebileceğini düşünmüyorum. Sıcaklık kavramı hayatımızda olmasaydı, bizim bunu yoktan var etmemiz ve üzerine konuşmamız mümkün olmazdı. Elektriği deney ve gözlem yoluyla zaman içinde kazandığımız tecrübelerle deneyimlemesek, elektrik gibi bir gücün olduğunu varsayamazdık. Belki de gelecekte, şu an hayatımızda olmayan tahayyül edemeyeceğimiz ancak deney, gözlem ve tecrübe ile teknik imkanları artırarak keşfedeceğimiz farklı OLGU’lara tanık olacağız. O zaman bu Olgu’lar üzerine kitaplar yazılacak, teknolojiler üretilecek sanki hep hayatımızdaymış gibi benimseyeceğiz.
Özellikle bilgelik, tecrübe ve ustalaşmanın önemine inanıyorum. Kendi işimde de seçtiğim bir alanda tam konsantrasyon ile uzun saatler çalıştığımda konudaki otoritemin arttığını görüyorum. Gelmiş-geçmiş en başarılı isimlerin kendi alanlarında binlerce saat çalışarak ustalaştığı, insanı diğer insandan dünyayı algılama ve bilgi edinme kulvarlarında ayıranın istikrarla tekrar eden tecrübe olduğunu düşünüyorum. Ancak bu tecrübe otomasyon bir işin defalarca yapılması değil, yapıldıkça insana gelişim katan branşlar için geçerlidir. Hayatının 20 yılını çöp toplayarak geçiren temizlik görevlisinin gelişimi ile 20 yılını okumaya adamış bir insanın arasında oluşacak fark gibi. Robert GREENE Ustalık isimli eseri bu görüşlerimin temelini oluşturur.