Hastane Enfeksiyonları: Bir Sağlık ve Hukuk Sorunu
Hastaneler, sağlıkla ilgili her türlü sorunun çözüldüğü ve insanların sağlıklarına kavuşmaları için ziyaret ettikleri yerlerdir. Ancak bu noktada gözden kaçırılan bir durum var. İnsanlar, tedavi için hastanelere başvurduklarında, çoğu zaman kendi hatası olmadan farklı bir sağlık sorunuyla, yani bir hastane enfeksiyonuyla karşılaşıyorlar. Peki, bu durum neden kaynaklanıyor? Hastane enfeksiyonları neden bu kadar yaygın? Hastane mikrobuyla nasıl başa çıkabiliriz? Nasıl tazminat alırız?
Hastane Mikrobu Sebebiyle Tazminat Alabilir Miyiz ?
Hastane mikrobu nedeniyle bir yakınınız ölmüş veya sakat kalmış ise tazminat davası açabilirsiniz. Hastane raporları, film, epikriz gibi evraklarla hastane mikrobunun hastalığa, sakatlığa veya ölüme yol açtığını belgelemek gerekir. Sakatlık ve ölüm olması maddi ve manevi tazminat sebebidir. Detay için yazımızın devamını okuyun.
Hastane Enfeksiyonları Nedir?
Hastane enfeksiyonları, hastaların hastanede veya başka bir sağlık kuruluşunda bir hastalığın tedavisi sırasında veya sonrasında edindikleri enfeksiyonlardır. Bu enfeksiyonlar, yatan hastalarda, sağlık personelinde, hastane ziyaretçilerinde ve hatta hastaneyle ilgili diğer kişilerde oluşabilir. Hastane enfeksiyonları ayrıca “Nozokomiyal enfeksiyon” veya daha güncel bir ifadeyle “sağlık hizmeti ilişkili enfeksiyon” olarak da adlandırılır.
Dikkat çeken bir nokta ise, hastane enfeksiyonlarının yalnızca hastaları değil, aynı zamanda sağlık personelini ve hastane ziyaretçilerini de etkileyebilmesidir. Bu durum, hastane enfeksiyonlarının sadece hasta bireyler için değil, aynı zamanda toplum sağlığı için de önemli bir sorun olduğunu göstermektedir. Sağlık hizmetlerinde kalite ve güvenliğin sağlanması için hastane enfeksiyonlarıyla etkili bir şekilde mücadele edilmesi gerekmektedir.
Nozokomiyal enfeksiyon Nedir?
“Nozokomiyal enfeksiyon” biraz karmaşık gibi görünen bir terim olabilir, ancak aslında anlamı oldukça basittir. Bu kelime, Yunanca’da “hastane” anlamına gelen “nosokomeion” kelimesinden türetilmiştir. Yani “nozokomiyal enfeksiyon”, doğrudan hastanede veya diğer sağlık kuruluşlarında oluşan enfeksiyonları ifade eder.
Daha basit bir ifadeyle, bir çocuğun düşünce şekliyle bu durumu örneklemek gerekirse, bir çocuk parkta oynarken dizini sertçe yere vurabilir ve bu durum bir yara oluşturabilir. Eğer bu yara temizlenmez ve bandajlanmazsa, mikroplar bu yaraya girerek enfeksiyona yol açabilir. Bu durum, sokakta veya parkta oluştuğu için, “sokak enfeksiyonu” olarak adlandırılabilir.
Şimdi aynı çocuk, bu sefer başka bir sebeple hastanede yatıyorsa ve hastanede yarası temizlenmez ve bandajlanmazsa, bu sefer de enfeksiyon oluşabilir. Ancak bu sefer enfeksiyon hastanede oluştuğu için, “nozokomiyal” yani “hastane enfeksiyonu” olarak adlandırılır.
Bu tip enfeksiyonlar genellikle hastaların vücut dirençlerinin düştüğü, bağışıklık sistemlerinin zayıfladığı durumlarda daha sık görülür. Çünkü vücut, hastalıklara karşı savunma yapmakta zorlanır ve mikroplar daha kolay bir şekilde vücuda yayılabilir. Bu nedenle, hastaneler ve diğer sağlık kuruluşları, nozokomiyal enfeksiyonları önlemek için çok çeşitli hijyen ve enfeksiyon kontrol önlemleri almak zorundadır.
Yataklı Tedavi Kurumları Enfeksiyon Kontrol Yönetmeliği
Yataklı Tedavi Kurumları Enfeksiyon Kontrol Yönetmeliği, hastaneler ve benzeri sağlık kuruluşları için oluşturulan bir dizi kural ve yönergeyi içerir. Bu yönergelere uyulması, hem hastaların hem de sağlık çalışanlarının güvende olmasını sağlar. Özellikle, bu yönergelere uyulması, hastane enfeksiyonlarının önlenmesine yardımcı olur.
Yönetmelikte belirtilen 4. madde, Hastane Enfeksiyonu terimini tanımlar. Bu maddeye göre, hastane enfeksiyonu; yataklı tedavi kurumlarında, sağlık hizmetleri ile ilişkili olarak gelişen enfeksiyonları ifade eder. Yani, bir kişinin hastaneye başka bir sebep için geldiği sırada, orada kaldığı süre içerisinde başka bir hastalığa yakalanması durumudur.
Bu konuyu anlamamızı sağlayacak başka bir örneği düşünelim. Örneğin, bir kişi bir bacağının kırıldığı için hastaneye kaldırıldığını düşünelim. Ancak, hastanede kaldığı süre içerisinde, bacağını tedavi ederken kullanılan malzemelerin steril olmaması nedeniyle bir enfeksiyon kaparsa, bu duruma “hastane enfeksiyonu” denir. Bu enfeksiyon, aslında kişinin hastaneye ilk başvurduğu nedenle ilgisi olmayan yeni bir sağlık sorunudur. Bu nedenle, hastanelerin enfeksiyonları önlemek için belirli hijyen standartlarına ve prosedürlere uymaları çok önemlidir.
Enfeksiyonların Oluşumu
Genellikle hastaneye yatışın 48-72. saatinde veya dahili hastalarda taburcu olduktan sonraki 10 gün içinde, ameliyat geçirenlerde bir ay içinde, protez uygulananlarda ise bir yıl içinde gelişen ilgili enfeksiyonlar hastane enfeksiyonu olarak değerlendirilmektedir.
Hastane Enfeksiyonları ve Sonuçları
Hastane enfeksiyonları morbidite(hasta olma oranı) ve mortaliteyi(ölüm oranı) artırır, hastanede yatış süresini uzatır, maliyeti arttırır.
Hastane enfeksiyonları, özellikle yoğun bakım ünitelerinde meydana geldiğinde ölüm oranını %70 artırabiliyor. Bu oran, hastane enfeksiyonlarının ihmal edilmemesi gereken çok ciddi bir sorun olduğunu gösteriyor1.
Gelişmiş ülkelerde hastane enfeksiyonları ile ilişkili ölümler ilk 10 ölüm nedeni içinde yer alıyor. Hastane enfeksiyonlarının neden olduğu ek ölüm oranı ise %4-33 arasında değişiyor. En yüksek ölüm oranları, hastane kökenli pnömoni ve ağır sepsis/septik şokta görülüyor. Örneğin, hastane enfeksiyonları ABD’de yılda 2 milyon fazla enfeksiyona ve 90.000 ölüme (altı dakikada bir ölüm) neden oluyor2.
Bu durum, hem hasta sağlığını olumsuz etkiliyor hem de sağlık sistemine ciddi maliyetler getiriyor. ABD’de yılda ek 6,7 milyar dolar (2002 fiyatları) harcamaya neden olurken, İngiltere’de hastane enfeksiyonlarının maliyeti 1.7 milyar dolar ve Norveç’te 132 milyon dolar olarak hesaplanıyor2.
Bu bilgiler ışığında hastane enfeksiyonları ve ölüm oranları konusunda aşağıdaki tabloyu oluşturabiliriz:
Ülke | Hastane Enfeksiyonlarından Kaynaklanan Ek Ölüm Oranı | Yıllık Ek Ölüm Sayısı | Yıllık Ek Maliyet |
---|---|---|---|
ABD | %4-33 | 90,000 | $6.7 milyar (2002 fiyatları) |
İngiltere | %4-33 | Bilinmiyor | £1.7 milyar |
Norveç | %4-33 | Bilinmiyor | 132 milyon dolar |
Türkiye’de, hastane enfeksiyonları ölüm nedenleri arasında ilk beşte yer almaktadır ve hastane enfeksiyonlarına bağlı ölüm oranı hastada enfeksiyon geliştiğinde %19’a çıkmaktadır. Enfeksiyon gelişmeyen bir hastada ise bu oran %2.9’dur1.
Diğer taraftan, gelişmiş ülkelerde hastane enfeksiyonlarından dolayı ölümler ilk 10 ölüm nedeni arasında yer almaktadır. Hastane enfeksiyonlarının neden olduğu ek ölüm oranı %4-33 arasında değişmekte olup en yüksek ölüm oranları hastane kökenli pnömoni ve ağır sepsis/septik şokta görülmektedir2.
Bununla birlikte, hastane enfeksiyonlarının özellikle yoğun bakım ünitelerinde meydana geldiğinde ölüm oranını %70 artırdığı da bildirilmiştir3.
Hastane enfeksiyonları hem global hem de Türkiye ölçeğinde ciddi bir halk sağlığı sorunu oluşturmaktadır ve ölüm oranlarına önemli bir etkisi bulunmaktadır.
Komplikasyonlar, Hekim Sorumluluğu ve Hastane Enfeksiyonlarına Karşı Tedbirler
Tıp alanında bazen beklenmeyen durumlarla karşılaşabiliriz. Bu durumlara genellikle “komplikasyon” denir. Komplikasyonlar, bir doktorun en iyi şekilde çalıştığı ve hatta en yüksek standartlarda özen gösterdiği halde kaçınılmaz olarak karşılaşılan olumsuz durumlardır. Bir örnek vermek gerekirse, bir çocuğun doktoruna gittiğini ve çocuğun kulağında bir enfeksiyon olduğunu düşünelim. Doktor, çocuğa uygun ilaçları verir ve doğru bakımı yapar. Ancak bazen, çocuk ilaçlara rağmen daha da hasta olabilir. İşte bu, bir komplikasyondur ve bu durum genellikle doktorun kontrolü dışındadır.
Ancak, bazen doktorların veya diğer sağlık çalışanlarının hatalı veya dikkatsiz davranışları da hastaların zarar görmesine neden olabilir. Bu duruma “tıbbi malpraktis” denir. Örneğin, doktorun yanlış ilaç vermesi veya yanlış tedavi uygulaması bir tıbbi malpraktis örneği olabilir.
Hekimlerin ve sağlık kurumlarının en önemli sorumluluklarından biri, hastaların zarar görmesini önlemektir. Bu, hekimin bilgi ve becerisini en iyi şekilde kullanması ve hastalarına karşı daima yeterli özeni göstermesi anlamına gelir.
Hastane Enfeksiyonları ve Tazminat
Dava dosyalarında “takipte yetersizlik”, “yetersiz takip” veya “tedavide takip hatası” olarak ifade edilen iddialar, sağlık sistemin sorunlarını ortaya koyuyor. Zamanında tedaviye başlanmaması da hastane enfeksiyonunun yayılmasına ve geri dönülemez zararlara yol açmasına sebep olabilir.
Emsal kararlarda, göz ameliyatı akabinde bakteriyel hastalık kaparak gözü alınanlar olduğu, böbrek ameliyatı akabinde enfeksiyon kapan böbreğin geç tedavi nedeniyle alınmak zorunda kaldığına dair davalar görmekteyiz.
Hangi Hallerde Hastane Mikrobu Bulaşır?
Hastane enfeksiyonlarının oluşmasına sebep olabilecek birçok durum vardır ve bunlar genellikle hijyen ve sterilizasyon konusunda yapılan hatalardan kaynaklanır. Mesela, bir doktorun ellerini yıkamaması, steril olmayan alet ve gereçler kullanması, cerrahi eldiven veya bone takmaması, hatta maskesini geç takması gibi durumlar enfeksiyon riskini artırır.
Her ne kadar, hastane personelinin hijyen önlemini almadığını ispat etmek zor da olsa, hastalığın hastane ortamında kapıldığının ispatı, mikrobun tedavi esnasında teşhisi ile mümkün olacaktır.
Özellikle ameliyat sonrası, hasta tam iyileşmiş ve taburcu olacakken ateşinin çıkması ve yoğun bakıma kaldırılması, yapılan tetkiklerde hastane mikrobu yakalandığı en sık karşımıza çıkan örnektir.
Hastane Mikrobu Nasıl Bulaşır
En basit anlatımla: Oyun oynarken elleri kirli olan bir çocuğun, oyuncağına ve sonra da ağzına dokunması gibi düşünebiliriz. Ellerindeki mikroplar, oyuncağa ve sonra da çocuğun ağzına geçer ve çocuk hasta olabilir. Hastanelerde de benzer bir durum söz konusudur. Doktorlar ve diğer sağlık çalışanları, hastalarına bakarken ellerini yıkamaz, steril olmayan alet ve gereçler kullanırlar veya koruyucu eldiven, bone veya maske takmazlarsa, mikroplar hastalara geçebilir ve bu da enfeksiyonlara yol açabilir.
Ayrıca, hastane personelinin steril olmaması veya ameliyathane gibi yerlerin temiz olmaması da enfeksiyon riskini artırır. Bu durumu, evimizi düzenli olarak temizlememek gibi düşünebiliriz. Eğer evi düzenli olarak temizlemezsek, evde bakteri ve virüsler çoğalır ve bu da bizi hasta edebilir. Hastanelerde de aynı durum söz konusudur. Hastane personeli ve ortamları düzenli olarak temizlenmezse, bakteri ve virüsler çoğalır ve hastalara bulaşabilir.
Bu nedenle, hastaneler ve sağlık çalışanları, hastalarını enfeksiyonlardan korumak için hijyen ve sterilizasyon kurallarına dikkat etmeli ve bu kuralları uygulamalıdır.
Ekipmanların Düzenli Şekilde Steril Edilip Edilmediği Araştırılmalıdır
Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliğinin, ameliyathanelerde enfeksiyonları önlemek için alınması gereken tedbirlere yönelik 31. maddesinde, aletler, eldivenler, dikiş materyeli, solusyonlar ve diğer malzeme ile enfeksiyon geçmesine engel olmak için çok emin bir sterilizasyon sisteminin uygulanması, en az ayda bir bakteriyolojik olarak sterilizasyon denetimi yapılması, her ameliyat gününden sonra ameliyathanede etkili bir dezenfeksiyon yapılması gerektiği düzenlemiştir.
Açılacak davada bu hususun ayrıca araştırılması, mahkemece eksik araştırma yapılırsa istinaf veya temyiz sebebi yapılması gerekir.
Hastaneye veya Sağlık Bakanlığı’na Karşı Dava Açılabilir
Hastane mikrobu sebebiyle biri ölmüş, uzun süre tedavi görmüş, ek ameliyatlar geçirmek zorunda kalmış olabilir. Hatta bazı durumlarda organ yitirilmiş olabilir.
Sakatlık varsa, sakatlık cetveline göre hazırlanacak rapora istinaden tazminat davası açılabilir.
Ölüm varsa, kişinin geride kalan yakınları, maddi ve manevi tazminat talep edebilir.
Mahkeme, ölüm veya sakatlığa hastane mikrobunun yol açıp açmadığını araştıracaktır. Bunun için dosya adli tıp kurumuna gönderilir. Hastane mikroptan dolayı kusurlu çıkarsa mahkemece tazminata hükmeder.
Adli Tıp Kurumu Her Zaman Hastane/Hekim Lehine Görüş Verir
Adli Tıp Kurumu, doktorlardan oluşan bir kurumdur ve çoğunlukla hukuki durumların tıbbi boyutunu incelemekle görevlidirler. Ancak bazı durumlarda, bu kurumun görevi, bir hastanenin veya doktorun, hastalarına uygun bakımı sağlamak için gereken standartları karşılayıp karşılamadığını değerlendirmek olabilir.
Ancak, Adli Tıp Kurumu’ndaki doktorların da tıbbi bir geçmişi ve eğitimi olduğunu ve meslektaşlarına karşı bir dayanışma hissi taşıyabileceğini unutmamak gerek. Bazen bu durum, bir doktorun veya hastanenin hatalı olduğu durumlarda bile, Adli Tıp Kurumu’nun hastane veya doktorlar aleyhine rapor vermekte tereddüt eder.
Hastane enfeksiyonlarının global bir sorun olduğu ve hatta gelişmiş ülkelerde bile yaygın olduğunu göz önünde bulundurulduğunda, Adli Tıp Kurumu’nun bir hastanede meydana gelen bir enfeksiyonu, doktor veya hastanenin kusuru olduğunu kabul etmez. Hastane mikronunu kaçınılmaz bir durum olarak değerlendirir.
Adli Tıp Kurumu İşlevini Yitirmiştir
Bazı dosyalarda, 3.göz olarak danışmanlık aldığımız doktorların dahi “burada ciddi bir hata var” dediği dosyalarda Adli Tıp Kurumu, doktora kusur vermemekte, aksine doktorların avukatlığını yapar vaziyette bir tutum sergilemektedir.
Doktor yanlış bir böbreği almamışsa, yanlış gözü ameliyat etmemişse, çok açık bir hata yapılmamışsa kusurlu bile olsa, kusuru olmadığı şeklinde rapor verilmektedir.
Adli Tıp Kurumu’na giden dosyalarımızda, araştırılmasını istediğimiz ve teknik olarak doktorlar yardımı ile hazırladığımız sorulara inatla cevap verilmemekte, tüm iddialarımız için kopyala yapıştır ibarelerle bunlar olabilir bu işin fıtratında risk var tarzı klasik edebi cümleler kurulmaktadır.
Adli Tıp Kurumu da bilmektedir ki, sorduğumuz detaylı soruları yanıtladığı vakit, hekim veya ilgili sağlıkçının ihmal ve kusuru ortaya çıkacaktır.
2013 Tarihli bir Kararda Yargıtay 13. Hukuk Dairesi de adli tıp kurumu raporlarının yetersizliğini vurgulamıştır.
“Dairemizin kararlılık kazanmış uygulamaları ve içtihatları da bu yöndedir. Açıklanan nedenlerle Adli Tıp Kurumu raporları yetersiz olup, hükme dayanak yapılamaz. Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş, Üniversitelerin ilgili ana bilim dallarından seçilecek, konularında uzman bilirkişilerden oluşmuş bir kurul aracılığı ile, davalıların hukuki konum ve sorumlulukları, dosyada mevcut delillerle birlikte bir bütün olarak değerlendirilip, yapılması gerekenle yapılan müdahale ve işlemlerin ne olduğu, tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda davalılara kusur izafe edilip edilmeyeceğini gösteren, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak ve böylece hasıl olacak sonuca uygun karar vermektir.“(Kapatılan) Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2013/12803 E. , 2013/15360 K.
Adli Tıp Kurumu’nun Formalite Yanlı Kararları Danıştay Tarafından Da Dikkate Alınmıştır.
Danıştay’da bağımsız bir üniversite hastanesinden denetime elverişli rapor alınması gerektiğini savunmaktadır.
“Davalı idareden; davacının üreter darlığına yönelik geçirmiş olduğu operasyonların yapıldığı tarihlerde ameliyathanede Yönetmelik hükmüne uygun hareket edilip edilmediği, davacı ile aynı tarihlerde operasyon geçiren başka hastalarda aynı mikrop üremesi görülüp görülmediği, davacının hastanede yattığı dönemlerde aynı klinikte aynı mikrobun görüldüğü başka hasta olup olmadığı hususlarında bilgi, belgelerin ve davacının hastanede yattığı dönemlerle ilgili Hastane Enfeksiyon Komitesi raporlarının, davacıya ait tüm idrar kültürü sonuçları ve enfeksiyon hastalıkları konsültasyon kayıtlarının temin edilerek dosyadaki tüm belgeler gönderilmek suretiyle bir üniversite hastanesi ilgili ana bilim dalı başkanlıklarında görevli öğretim üyelerinden oluşacak bilirkişi heyetinden, yukarıda belirtilen hususların açık, anlaşılır şekilde cevaplandığı rapor alınarak olayda davalı idarenin hizmet kusuru bulunup bulunmadığı belirlenmelidir.” Danıştay 15. Daire Başkanlığı 2018/1958 E. , 2018/8232 K. 13/12/2018 T.
Hastane Mikrobu Kaparak Özel Hastanede Vefat Eden Kişinin Dosyası
Adli Tıp, bir türlü hangi doktorun kusurlu olduğunu belirtmeyip, genel ibarelerle anlam karmaşasına yol açınca, özel hastanenin sorumlu olduğuna karar verilmiştir.
“Sonuç olarak, ameliyat sonrası bakım aşamasında ortaya çıkan tıbbi sorunların aşılamamasından, hastanenin iyi tanımlanmamış çalışma düzeninin, dolayısıyla hastane idaresinin sorumlu olduğu, davacıların murisin talihsiz akıbetinden dolayı tek tek davalı doktorlara kusur izafe edilemeyeceği kanaati” bildirilmiştir. Mahkemenin itiraz üzerine aldığı Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu ve Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu raporları ise itirazları karşılamaktan uzak olmasının yanında, sonuç olarak davalıların her birinin kusur durumunu da ayrı ayrı değerlendirmemiştir. O halde mahkemece, yukarıda anılan 19.04.2012 havale tarihli bilirkişi heyet raporunda tespit edildiği gibi davalı doktorlara atfı kabili kusur bulunmadığı gözetilerek davalı özel hastanenin sorumlu olduğu dikkate alınarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine dair hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.” Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2020/5406 E. , 2021/1509 K.
Hastane Mikrobu Hizmet Kusurudur Tazminat Gerekir
“Davacıların yakını …… İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde gördüğü tedavi sırasında hastane mikrobu alması neticesinde hayatını kaybetmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen 1.000,00-TL maddi, 300.000,00-TL manevi zararın (eş için 1.000,00-TL maddi, 200.000,00-TL manevi, diğer davacıların her biri için 50.000,00-TL manevi olmak üzere) ölüm olayının meydana geldiği tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılan dava sonucunda, İzmir 2. İdare Mahkemesi’nce; Dairemizin 08/10/2015 tarih ve E:2015/6119, K:2015/5733 sayılı bozma kararına uyularak, Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 03.08.2011 tarih ve 2528 karar sayılı bilirkişi raporunda; “…..hastane enfeksiyonunun tüm önlemlere rağmen en gelişmiş ülkelerde bile görülebildiği ve yüksek ölüm riski bulunduğu, damar patolojisine yönelik uygulanan ameliyatlar ve tedaviye rağmen kendinde mevcut damar patolojisine bağlı tekrar tekrar tromboembolinin oluşması, …… bu tür vakalarda hastane enfeksiyonu oluşmasını kolaylaştıracağı, hastane enfeksiyonunun saptanması üzerine buna yönelik gerekli tedavilerin yapılmış olduğu, davalı idareye atfı kabil kusur bulunmadığı” görüş ve kanaatinin bildirildiği, Mahkemece yapılan ara kararı ile; ölüm olayına yol açan hastane mikrobunun üreme nedeni, hastaya hangi yolla ve hangi ortamda bulaştığı (ameliyathane veya yoğun bakım ortamı dışında bulaşma ihtimali var ise olayda buna dair bir bulgunun tespit edilip edilmediği) ile hastalığın tanı ve teşhisinde herhangi bir gecikme yaşanıp yaşanmadığı hususlarında değerlendirme yapılması amacıyla ek rapor istenilmesine karar verilmesi üzerine düzenlenen, Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunun 13.06.2012 tarih ve 2312 karar sayılı ek bilirkişi raporunda; “……Enfeksiyon Kontrol Komitesinin periyodik olarak yaptığı incelemelerde hastanın ameliyat olduğu günlerde yoğun bakım ve ameliyathaneden alınan ortam kültürlerinde MRSA üremesine rastlanmadığı, hastanın eşinin enfeksiyondan korunma konusunda eğitildiği, yara yeri kültüründe MRSA üremesi saptanmasının hemen ardından intaniye kliniğinde izolasyonu sağlanarak medikal tedavisine başlandığı, hastanın öyküsünün mevcut hastalıkları dikkate alındığında hastane enfeksiyonu oluşmasını kolaylaştıracağı, hastanede yattığı süre içinde bu enfeksiyona maruz kalınabileceği, en gelişmiş ülkelerde bile tüm önlemlere rağmen bu enfeksiyonun görülebildiği, tanının konulmasıyla birlikte gerekli tedavinin hastaya zamanında yapıldığı, dolayısıyla hastane personeli ve hekimlere atfı kabil kusurun bulunmadığı” yönünde görüş belirtilmiş ise de yukarıda açıklamasına yer verilen “tıbbi uygulama hatası-komplikasyon” ayrımına ilişkin açıklamalar dikkate alındığında; oluşan durumun, hizmet kusuru kavramının niteliği dikkate alındığında komplikasyondan öte, davalı idareye ait hastanede hijyen şartları açısından gerekli dikkat ve özenin gösterilmediği gerekçesiyle davalı idarenin kusuru bulunduğu, dava dosyasına ibraz edilen bilgi ve belgelerden ispatlanan maddi zarar miktarı olan 168,00 TL’lik kısmının kabulü ile hizmet kusuru nedeniyle davacıların murisinin vefatı sonucu davacıların duyduğu elem ve ızdırap için davacılara 70.000,00 TL (eş için 30.000,00-TL, diğer davacıların her biri için 20.000,00-TL) manevi tazminat isteminin kısmen kabulü, maddi ve manevi tazminat istemlerinin fazlaya ilişkin kısımlarının reddi yolunda verilen kararın, taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
İzmir 2. İdare Mahkemesi’nin 22/06/2016 tarih ve E:2016/226, K:2016/781 sayılı kararının ONANMASINA,”DANIŞTAY 15. Daire Esas: 2017 / 283 Karar: 2017 / 7699 Karar Tarihi: 21.12.2017
Detaylı Ve İtirazları İçerir Rapor Alınması Gerekir
“Bu nedenle mahkemece, özellikle davacının az yukarda belirtilen itirazlarını da karşılar şekilde, üniversitelerin tıp fakültelerinde görevli konusunda uzman ve özellikle içerisinde iç hastalıkları ve enfeksiyon uzmanının bulunduğu öğretim görevlilerinden oluşturulacak 3 kişilik bilirkişi heyetinden taraf ve yargı denetimine açık rapor aldırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken” Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2017/6190 E. , 2020/1860 K
BİZE ULAŞIN
Türkiye genelinde çok sayıda davaya bakmaktayız. Hastane mikrobundan kaynaklı açacağınız davada uzman bir tazminat avukatına ihtiyacınız varsa bizimle iletişime geçebilirsiniz.
SSS
1. Hastane enfeksiyonları nedir? Hastane enfeksiyonları, hastanede veya başka bir yerde bir hastalığın tedavisi sırasında meydana gelen enfeksiyonlardır.
2. Hastane enfeksiyonları ne zaman gelişir? Genellikle hastaneye yatışın 48-72. saatinde veya dahili hastalarda taburcu olduktan sonraki 10 gün içinde gelişir.
3. Hastane enfeksiyonları ölüm nedeni olabilir mi? Evet, gelişmiş ülkelerde bile hastane enfeksiyonlarından ölüm, ilk 10 ölüm nedeni arasında yer almaktadır.
4. Tıbbi malpraktis nedir? Tıbbi malpraktis, tıbbi müdahale nedeni ile oluşabilen zararlı durumların, müdahaleyi gerçekleştiren kimsenin hatalı veya ihmalkâr davranışları sonucu gelişmesidir.
5. Hastane enfeksiyonlarına karşı ne gibi tedbirler alınmalıdır? Hastane ortamında bulunduğu esnada veya bir tıbbi tedavi sürecinde iken bağışıklık sistemi zayıflamış bir hasta her an hastalık yapıcı enfeksiyon riskine maruz kalabilmektedir. Bu riski engellemek için hastane yönetimi, enfeksiyonu engelleyici uygulamaları aksatmadan yerine getirme, bu kapsamda organizasyon koşullarını kontrol etme ve tedaviye gelen hastaya enfeksiyon riski olmadığı güvencesini vermekle yükümlüdür.