Çok Sorulan OZAN GÜVEN KARARI
Bir sabah uyandığınızda, sosyal medyada herkesin konuştuğu bir haberi görüyorsunuz. Bir vakıf yurdunda çocuklara yönelik taciz iddiaları ülke gündemine oturmuş. İçiniz öfkeyle doluyor. Kimi sessiz kalıyor, kimi hesap soruyor. Ve siz, bir birey olarak tepkinizi gösteriyorsunuz.
Bir cümleyle.
Bir tweetle.
Ama sonra ne mi oluyor?
Ozan Güven’in başına gelen tam da buydu.
Bir Marka, Bir Vakıf ve Bir Tweet
Yıl 2016. Türkiye, Karaman’da bir çocuk istismarı vakasıyla sarsılıyor. Haberlere göre, bir vakfa ait yurtta kalan çocuklar, bir öğretmen tarafından istismara uğramış. Kamuoyu ayağa kalkıyor. Olay, sadece bir ceza soruşturması değil, aynı zamanda toplumsal vicdanda büyük bir yara haline geliyor.
Tam bu sırada, gözler o vakıfla iş birliği yapan markalara çevriliyor. Bunlardan biri, büyük bir GSM operatörü.
Ozan Güven ise yıllardır bu şirketin müşterisi.
Bir sanatçı, bir vatandaş ve bir baba olarak duruşunu net şekilde ortaya koyuyor:
“Pedofili destekçici ve sansürcü @… ile olan 16 yıllık sözleşmemi iptal ettirdim. #sansür #boykot”
Bu paylaşım, bir sözleşme feshi duyurusundan fazlasıydı.
Açık bir protestoydu.
Dava Kapısı Aralanıyor
Ancak bu tweet yalnızca takipçileriyle sınırlı kalmadı. Paylaşımı gören şirket, “ticari itibarımız zedelendi” diyerek, 10.000 TL’lik manevi tazminat davası açtı.
Mahkeme ne yaptı?
- Paylaşımı ağır, kırıcı ve rencide edici buldu.
- “Pedofili destekçici” ifadesinin, şirketin itibarını doğrudan hedef aldığına karar verdi.
- Sonuç: Ozan Güven 500 TL tazminat ödemeye mahkûm edildi.
Tutar sembolik olabilir ama mesele büyüktü. Bu artık sadece bir tweet meselesi değildi; ifade özgürlüğünün sınırları yeniden sorgulanıyordu.
Sözün Bedeli mi, Özgürlüğün Sınırı mı?
Ozan Güven kararı istinafa taşıdı, fakat sonuç değişmedi. Nihayet, 2021 yılında dosya Anayasa Mahkemesi’ne gitti.
Ve üç yıl sonra, 27 Eylül 2023’te Anayasa Mahkemesi son sözü söyledi:
Bu paylaşım ifade özgürlüğü kapsamında kalır.
Kullanılan ifade rahatsız edici olabilir ama değer yargısıdır.
Konu, kamusal tartışma konusudur ve toplumsal ilgi yoğunken yapılmıştır.
Şirketin açıklaması kamuoyunu ikna edecek güçte değilse, eleştiriye katlanmak zorundadır.
Bu durumda verilen tazminat kararı ölçüsüzdür, zorunlu toplumsal bir ihtiyaçtan kaynaklanmamaktadır.
Mahkeme sadece tespit yapmakla kalmadı, 18.000 TL manevi tazminat ödenmesine de hükmetti.
Bu Karar Ne Anlama Geliyor?
Bu karar bir dönüm noktası. Çünkü şunu açıkça ortaya koyuyor:
- İfade özgürlüğü, sadece kibarca söylenen şeyler için değildir.
- Şirketler, kamusal tartışmanın parçası olduklarında daha fazla eleştiriye açık olmak zorundadır.
- Tüketici tepkisi, sadece ekonomik değil, hukuki bir ifadedir. Bu, boykotun da ifade özgürlüğü kapsamına girebileceğini gösterir.
- Yargı, bir tweetin cümle yapısına değil, arkasındaki bağlama ve niyete bakmak zorundadır.
Hikâyenin Sonu Mu?
Değil.
Bu karar sadece Ozan Güven için verilmiş bir karar değil.
Sosyal medyada eleştiri yapan, sözleşmesini iptal eden, kamuoyuna çağrı yapan herkes için verilmiş bir karar.
Bugün siz bir markadan duyduğunuz rahatsızlığı kamuoyuna açıklarsanız, aynı anayasal koruma size de tanınmalı.
Ama unutmadan:
Bu karar her türlü hakareti, gerçek dışı isnadı ya da şiddet çağrısını meşrulaştırmaz.
Bu karar, değer yargısı taşıyan, olgusal temeli olan ve toplumsal ilgi gören eleştiriler için geçerlidir.
Son Söz
Bir tweet, bazen bir davayı başlatır.
Ama bazen de ifade özgürlüğü çizgisini yeniden belirler.
Ozan Güven kararı tam da bu yüzden önemli:
Çünkü bir yurttaşın sesini, mahkeme salonlarına taşıdı.
Ve orada “bu bir hak” dedi.