Sigortalı araç sürücüsünün kaza sonrası olaydan yerinden ayrılması tek başına hasarın teminat dışı kalmasına neden olmaz. Sigorta hasar gören araçların zararını ödeyecek ve sigortalıya rücu edemeyecektir.
Yargıtay kararları güncel olarak aşağıdaki gibidir. Ancak yargı kararlarının yaşayan bir yönü olduğu, bugün olay yerini terk hakkındaki kararların zaman içinde değişebileceği, farklı hakimlerin göreve gelip farklı yorum yapabileceği unutulmamalıdır.
Nitekim, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin 01.06.2021 tarihli kararında, olay yerini terk etmenin zorunlu bir sebebe dayanıp dayanmadığı noktasında yorum yapmış, olay yerini terk halinde ispat yükünü değiştirerek kaçan sürücüye ve ruhsat sahibine çevirmiştir. Haklı sebep olmaksızın olay yerini terk eden sürücünün davası reddedilmiştir. 4. Hukuk Dairesi2021/3272 2021/211801.06.2021
4. Hukuk Dairesi 2021/3272 E. , 2021/2118 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tahkim davası hakkındaki Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetinin 01/04/2020 tarih 2020/İHK 7242 sayılı kararının davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili müvekkili şirket adına kayıtlı aracın 14.04.2019 tarihinde …’ın sevk ve idaresindeyken havanın yağışlı yolun bozuk ve aydınlatmanın yeterli olmaması sebebiyle tek taraflı trafik kazası meydana geldiğini, aracın servise çekildiğini, 54.696,00 TL tahmini hasar bedeli belirlendiğini, aracın perte çıkması gerektiğini, sigorta şirketine yazılı ve şifahi başvurularının neticesiz kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000,00 TL hasar bedelinin 31.05.2019 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile tahsilini talep etmiş, ıslah ile talebini 70.000,00 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, başvurunun reddini savunmuştur.
Sigorta Hakem Heyeti tarafından, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre araç sürücüsünün Jandarma ekipleri kaza mahalline intikal ettiğinde aracının başında bulunmaması sebebiyle kaza yerini geçerli bir sebep bulunmaksızın terk ettiği tesbit edildiğinden, hasarın teminat dışı olduğu gerekçesiyle başvurunun reddine
karar verilmiş; bu karara davacı vekili, İtiraz Hakem Heyeti nezdinde itiraz etmiştir.
Sigorta İtiraz Hakem Heyeti tarafından başvuran vekilinin Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından verilen 31.12.2019 tarih ve 2019/107103 sayılı kararına yaptığı itirazın kabulüne Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararının kaldırılmasına hükmün yeniden düzenlenmesine, Başvurunun kısmen kabulü ile araç hurdasının başvuran üzerinde bırakılarak 45.000,00 TL hasar bedelinin 15.07.2019 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte alınarak başvurana verilmesine, fazla talebin reddine, karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, kasko sigortalı araç sürücüsünün kazadan sonra olay yerini terk etmesinin haklı sebebe dayanıp dayanmadığı ve kaza yerinin terki nedeniyle kazada oluşan hasarın poliçe teminatı kapsamında olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Mal sigortaları türünden olan kasko sigortasının teminat kapsamını belirleyen KSGŞ A/1 maddesine göre; gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile 3. kişilerin kötüniyet ve muziplikle yaptıkları hareketler ile fiil ehliyetine sahip olmayan kişilerin yol açacağı zararlar, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bütününün sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
Olay tarihinde geçerli olan KSGŞ’nın A.5.10. maddesinde, “zorunlu haller (tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma vb) hariç olmak üzere bu maddenin 5.4 ve 5.5 nolu bentlerdeki ihlaller nedeniyle, sürücünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek için kaza yerinden ayrılma” denilmek suretiyle, maddede ifade olunan haller ile benzer haller dışında olay yerini terkin, zararın teminat dışı olmasına yol açacağı kabul edilmiştir.
Somut olaya bakıldığında; 14/04/2019 tarihinde saat 02:00’da trafik kazasının meydana geldiği;kolluk kuvvetlerince kaza mahalline gidildiğinde aracın yanında kimsenin bulunmadığı, aracın sürücüsü olduğunu beyan eden …’ a telefonla ulaşıldıktan sonra kaza mahalline gelmesinin sağlandığı, …’ın beyanı doğrultusunda sürücü olarak kaza tesbit tutanağına kendisinin yazıldığı, araçta yolcu olduklarını beyan eden …’ün 1,25 pr, …’ın da 0,34 pr alkollü oldukları anlaşılmıştır.
Somut olaya bakıldığında sürücünün olay yerini terk etmesi için KSGŞ’nın A.5.10. maddesi anlamında zorunlu bir hal bulunmamaktadır.
Taraflar arasında güven ve iyiniyet esasına dayanan sigorta sözleşmelerinde, gerek sigortalının gerekse sigortacının haklarını kullanırken ve yükümlülüklerini yerine getirirken iyiniyetle hareket etmesi; rizikonun gerçekleşmesinden sonra doğru ihbar yükümlülüğü altında bulunan sigortalının, bu yükümlülüğüne uyup uymadığının saptanmasında da bu ilkenin gözönünde tutulması gerekir.
Bu itibarla da, TTK. 1409-1446 md. hükümleri ve somut olayın özellikleri gereği zararın poliçe teminatı kapsamında kaldığını ispat yükünün, davacı sigortalıya ait olup dosyadaki mevcut deliller ile de hasarın teminat kapsamında kaldığı ispatlanamamıştır. Bu durumda açılan davanın reddi gerekirken, yazılı şekilde yanılgılı gerekçe ile karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 01/06/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2013/8213
K. 2013/9369
T. 18.6.2013
2918/m.95/2
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili tarafından trafik sigortalı, davalının maliki olduğu aracın 01/10/2008 tarihinde park halindeki üç araca çarptığını, diğer üç aracın hasarının müvekkili tarafından ödendiğini, davalıya ait araç sürücüsünün trafik kazası tespit tutanağı düzenlettirmek ve alkol raporu almak gibi yükümlülüklerini yerine getirmeden olay yerinden ayrıldığını ileri sürerek, 17.663,00 TL tazminatın ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili yargılama sırasında, araç sürücüsü F. B.’in olay mahallindeki diğer şahıslar tarafından saldırıya uğraması nedeniyle olay yerini terk etmiş olduğunu, sürücünün tam kusurlu olduğunu kabul etmediklerini, müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını savunmuştur.
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalıya ait aracın sürücüsünün kazadan sonra olay yerini terk ettiği, sürücünün %100 kusurlu olduğu, davacının trafik sigortası genel şartlarının B.4 maddesi gereğince işletene rücu hakkının bulunduğu gerekçesiyle 17.683,00 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik sigorta poliçesine dayanılarak sigorta ettirenden rücuen tazminat talebine ilişkindir.
2918 Sayılı KTK’nin 95/2 maddesi uyarınca, sigorta sözleşmesinden veya sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerinden doğan nedenlerle, sigortacının tazminat yükümlülüğünün azaltılması ve kaldırılmasına ilişkin haller sigortacı tarafından 3.kişilere karşı ileri sürülemeyeceğinden sigortacı zarar görene ödeme yaptıktan sonra tazminatın kaldırılması ya da indirilmesini sağlayabileceği oranda kendi sigorta ettirenine rücu edebilecektir.
ZMSS Genel Şartlarının B.4 maddesinde sayılan hallerde sigortacı, 3.kişilerin zararını karşıladıktan sonra, sigorta ettirene rücu edebilir.
Somut olayda, davacı sigorta şirketi vekili, araç sürücüsünün tutanak tutulmadan ve alkol muayenesi yapılmadan olay yerini terk ettiğini, sigortalı araç sürücüsünün üzerine düşen sorumluluklarını yerine getirmediğinden sigortalıya rücu imkanının olduğunu ileri sürmüştür. Dava konusu olaydan sonra düzenlenen kaza tespit tutanağında, sigortalı araç sürücüsünün tespit edilemediği belirtilmiştir. Sigortalı araç sürücüsünün kaza sonrası olaydan yerinden ayrılması tek başına hasarın teminat dışı kalmasına neden olmayacağından, bununla birlikte Trafik Sigortası Genel Şartları’ının B.4. maddesinde belirtilen sigortacının işletene rücu hakkının somut delillerle sigortacı tarafından ispat edilemediği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 18.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.YARGITAY17. HUKUK DAİRESİE. 2014/14200K. 2014/13172T. 13.10.2014
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:KARAR : Davacı vekili, davalının işleteni olduğu ve müvekkili şirkete trafik (ZMSS) sigortalı aracın park halindeki 3.kişi araçlarına çarparak hasara neden olduğunu, hasar bedellerinin davacı tarafından ödendiğini, kazadan sonra sigortalı araç sürücüsü kaza mahallini terk ettiğinden davalıya rücu hakkı doğduğunu ileri sürerek, toplam 12.300,00 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek faizi ile davalıdan rücuen tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı, arkadaşına emaneten verdiği davacıya sigortalı aracın anahtarını arkadaşından çalan kişinin kazayı yaptığını savunmuştur.Mahkemece, toplanan delillere göre, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.Dava, trafik (ZMSS) sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A/1 maddesinde, “sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 Sayılı KTK.na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.’ hükmüne yer verilmiştir. Aynı genel şartların A/3 maddesinde “teminat dışında kalan haller”, B/1 maddesinde “rizikonun gerçekleşmesi halinde sigorta ettirenin yükümlülükleri”, B/3 maddesinde ” sigortacının halefiyeti”, ve B/4 maddesinde ise “zarar görenlerin haklarının saklı tutulması ve sigortacının işletene rücu hakkı” hüküm altına alınmıştır.Diğer taraftan, TTK. 1282. maddesi uyarınca, sigortacı, geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı Kanunun 1281. maddesi hükmüne göre, kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına dair iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de, sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise, bu oluş şeklinin ZMSS Genel Şartlarının A.3.maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.İlkeler yukarda anlatılan şekilde olmakla birlikte, sigortalı, ZMSS Genel Şartları’na ve 6762 Sayılı TTK. 1292/3. maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde kalmış gibi ihbar edildiği somut delillerle kanıtlanırsa, ispat külfeti yer değiştirip sigortalıya geçer.Yukarıda açıklananlar ışığında somut olaya bakıldığında; davacı vekili sigortalı araç sürücüsünün olay yerini terk ettiğinden sigortacının rücu hakkının doğduğu iddiasıyla dava açmıştır. Poliçe geçerlilik süresi içinde sigortalı aracın belirtilen yer ve şekilde kaza yaptığı sabittir. Ancak; yukarda açıklandığı üzere ZMSS Genel Şartları’nda teminat dışı haller tahdidi olarak sayılmış olup, sigortalı araç sürücüsünün kaza sonrası olay yerinden ayrılması tek başına hasarın teminat dışı kalmasına neden olmayacağından ve davacı sigorta şirketinin hasarın teminat dışında kaldığını somut delillerle ispat edemediği gözetilerek mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalının temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde temyiz eden davalıya iadesine 13.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
“Bu halde,… plakalı sürücünün kusurlu- alkollü olması ve firar etmesi sebebiyle rizikonun teminat dışında kaldığı iddia edildiği, salt olay yerinin terk edilmesi veya sürücünün olay yerinden firar etmesi rizikonun ve dolayısıyla hasarın teminat dışında kaldığının kabulü için yeterli olmadığı, yine birleşen davada kusur da dahil olmak üzere kanıtlanamayan bu hususların sigortalıya rücu sebebi de olmadığı, yine dosya kapsamı itibariyle… plakalı aracın sürücüsünün alkollü olduğu sabit olmadığı gibi kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana geldiğine dair bir delil bulunmadığı, bu halde asıl dava yönünden esasa girilip bir karar verilmesi gerekirken red kararı verilmesi, birleşen dava yönünden ise, rücuen tazminatı gerektirir yasal koşullar bulunmadığı gözetilmeksizin davanın kabulüne karar verilmesi uygun bulunmamıştır.” YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2017/2411 K. 2018/74 T. 22.1.2018
“Dosya içerisinde bulunan kaza tespit tutanağı ile riskin gerçekleştiği davacı tarafından ispatlanmıştır. Dava konusu sigortalı araç sürücüsünün kaza yerini terk etmiş olması tek başına teminat dışı hal olarak kabul edilemez.” YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2017/419 K. 2018/718 T. 7.2.2018