Olay neydi?
Bir Afgan aile Türkiye’de insani ikamet izni almak için Çanakkale İl Göç İdaresi’ne başvuruda bulunmuştu. Başvurularında Hristiyanlığı seçtiklerini, bu nedenle Taliban tarafından öldürülme, işkence ve insanlık dışı muameleye maruz kalma riski taşıdıklarını ifade ettiler.
Göç İdaresi, bu başvuruyu “önce uluslararası koruma (yani mültecilik) başvurusu yapılması gerekir” diyerek reddetti. Aile bu red kararını mahkemeye taşıdı.
Göç İdaresi ne dedi?
Göç İdaresi savunmasında, aileye öncelikle mültecilik başvurusunda bulunmaları gerektiğini, eğer bu başvurudan olumsuz bir sonuç çıkarsa ancak o zaman insani ikamet izni başvurusu yapılabileceğini söyledi. Ayrıca 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 46. ve 55. maddelerine atıf yaparak işlemlerinin hukuka uygun olduğunu savundu.

Mahkeme Ne Karar Verdi?
Mahkeme usulü inceledi ve dedi ki:
- İdarenin yaptığı işlem kesindir ve davaya konu edilebilir niteliktedir. Yani itiraz edilebilecek bir işlemdir, mahkemeye taşınması doğrudur.
Mahkeme esas yönünden şu tespitleri yaptı:
- İnsani ikamet izni özel bir statüdür. Türkiye’de geçici olarak kalması gereken, ama diğer ikamet izinlerini alamayan kişiler için tanınır. Özellikle sınır dışı edilirse ölüm, işkence gibi risklerle karşılaşacak kişiler bu izinle korunur.
- 6458 sayılı Kanun’un 46. maddesi çok açık: Eğer kişinin geri gönderildiği ülkede ciddi bir hayati tehlike varsa, başka bir başvuru yapılmasına gerek olmaksızın doğrudan insani ikamet izni verilebilir.
- Davalı idare, yani Göç İdaresi, bu başvuruyu başlamadan reddetmiş, yani esasına bile girmemiştir. “Sen önce mültecilik başvurusu yap, sonra biz bakarız” demiştir.
- Ancak kanun böyle bir şart koşmuyor. Yani önce mültecilik başvurusu yapılması gerektiğine dair bir hüküm yok. İnsani ikamet izni ayrı bir prosedürdür.
- Bu nedenle İdare’nin başvuruyu doğrudan reddetmesi hukuka aykırıdır. Başvuru kabul edilip, içeriği değerlendirilmeli, gerçekten ölüm/işkence riski olup olmadığı araştırılmalıydı.
Sonuç Olarak Mahkeme Ne Yaptı?
- İdarenin başvuruyu doğrudan reddetmesini hukuka aykırı bularak iptal etti.
- Davacılar adli yardımdan faydalandığı için vekalet ücreti ve masraflar davalı idareye yüklendi.
- Ancak harç yükümlülüğü idareye yüklenmedi çünkü adli yardım kapsamında harçlar ödenmemişti.
- Karara karşı 30 gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir (Bursa Bölge İdare Mahkemesi).
Vatandaş Açısından Ne Anlama Geliyor?
Bu karar şunu gösteriyor:
➡ Türkiye’deki yabancılar, hayati risk altındaysa (örneğin işkence, ölüm, onur kırıcı ceza gibi tehditler varsa), önce başka bir başvuru yapmadan da doğrudan insani ikamet izni alabilir.
➡ Göç İdaresi, her başvuruyu “önce mülteci başvurusu yap” diyerek geçiştiremez. Kanun buna izin vermiyor.
➡ Eğer böyle bir mağduriyet yaşıyorsanız, mutlaka bir avukat aracılığıyla başvurunuzu takip ettirin. Hakkınızı kullanmazsanız, idare sizi kolaylıkla sınır dışı edebilir.
Avukatlar İçin Notlar (Teknik Değerlendirme):
- İptal gerekçesi, 6458 sayılı Kanun m.46’daki özel hükümlerden doğrudan yararlanılabileceği ve bu hakkın uluslararası koruma başvurusuna bağlı olmadığı yönündedir.
- Mahkeme, idarenin ret işlemini “esasa girilmeden ret” şeklinde değerlendirerek, başvuru şeklen alınmış olsa da maddi inceleme yapılmadığını tespit etmiştir.
- Bu karar, idarenin Cenevre Sözleşmesi’ne yaptığı atıfla sorumluluktan kaçınma eğilimine karşı açık bir yargı denetimidir.
- İlgili karar, insani ikamet izni taleplerinin idari işlemler açısından bağımsız bir hukuki zemin oluşturduğunu ve her başvurunun ayrı değerlendirilmesi gerektiğini bir kez daha teyit etmiştir.
- Özellikle m.46/f.1-c ve m.55/f.1-a atfı üzerinden, değerlendirme yapmaksızın idari ret işleminin iptali yönünden emsal teşkil edebilir.
Kaynak: T.C. ÇANAKKALE İDARE MAHKEMESİ ESAS NO : 2024/1035 KARAR NO : 2025/374 ( avukat arkadaşlar mail atarsa kararı onlara iletebiliriz.)