Okulda Çocuklar Şiddet Uygularsa Hukuken Kim Sorumlu Olur?
Okullarda çocuklar arasında yaşanan fiziksel ya da psikolojik şiddet olayları, sadece mağdur çocuğu değil, ailesini, şiddeti uygulayan çocuğun velisini ve okulu da doğrudan etkileyen hukuki sonuçlar doğurabilir. Bu gibi durumlarda yalnızca çocuk değil, velisi ve eğitim kurumu da farklı düzeylerde sorumlu hale gelir. Ayrıca, çocuğun korunmaya muhtaç hâle gelmesi durumunda, velayetin kaldırılması gibi çok daha ciddi sonuçlar da gündeme gelebilir.
Bu yazıda, Türk Ceza Kanunu, Türk Borçlar Kanunu, Türk Medenî Kanunu ve ilgili eğitim mevzuatı çerçevesinde olayın tarafları olan çocuk, veli ve okul bakımından doğabilecek hukuki ve cezai yükümlülükler detaylı olarak ele alınmaktadır.
Çocuğun Cezaî Sorumluluğu Nedir?
Hangi Yaştaki Çocuk Cezalandırılır?
Türk Ceza Kanunu (TCK) m.31’e göre çocukların cezai sorumluluğu yaşa ve algılama yeteneğine göre değişir:
- 12 yaş altındaki çocuklar: Suç teşkil eden bir fiili işlemiş olsalar bile ceza sorumlulukları yoktur. Bu çocuklar hakkında ceza davası açılamaz. Ancak 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu uyarınca, eğitim, danışmanlık, sağlık gibi koruyucu-önleyici tedbirlere hükmedilebilir.
- 12–15 yaş arasındaki çocuklar: Bu yaş grubunda çocuğun işlediği fiilin anlam ve sonuçlarını algılayıp algılamadığı uzmanlar (psikolog, pedagog) tarafından değerlendirilir. Eğer algılama yeteneği mevcutsa, çocuğun ceza sorumluluğu doğar ve fiile uyan cezanın indirilmiş şekliyle yargılanır.
- 15–18 yaş arasındaki çocuklar: Genellikle idrak yeteneği gelişmiş kabul edilir. Bu yaş grubundaki çocuklar ceza sorumluluğuna sahiptir. Ancak yaşlarına özel indirim ve infaz hükümleri uygulanır.
Çocuklar Hangi Mahkemede Yargılanır?
Çocuklar hakkında yürütülecek ceza yargılaması, özel olarak kurulan Çocuk Mahkemelerinde veya ağır suçlar için Çocuk Ağır Ceza Mahkemelerinde yapılır. Süreç boyunca çocukların üstün yararı gözetilir, uzmanlar eşliğinde değerlendirmeler yapılır.
Hapis Cezası Yerine Ne Uygulanır?
Çocuklar için ceza yerine eğitim kurumuna yerleştirme, danışmanlık hizmeti alma, denetimli serbestlik gibi rehabilite edici güvenlik tedbirleri uygulanabilir. Amaç, çocuğu cezalandırmaktan çok, suça sürüklenmesini önlemek ve topluma kazandırmaktır.
Çocuğun Tazminat Sorumluluğu Var mı?
Ceza Sorumluluğu Olmasa da Tazminat Ödenir mi?
Evet. Ceza sorumluluğu bulunmasa bile, zarar doğmuşsa bu zarar hukuk mahkemesinde tazminat davasına konu olabilir. Türk Borçlar Kanunu m.49 gereği, “kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren kişi, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”
Çocuk Ne Zaman Tazminatla Yükümlü Olur?
Bir çocuk, yaptığı davranışın sonuçlarını kavrayabilecek yaştaysa (genellikle 12 yaş civarı), ayırt etme gücüne sahip olduğu kabul edilir. Bu durumda çocuk, bizzat haksız fiil sorumluluğu taşır. Ancak çocukların çoğu zaman gelir ya da malvarlığı olmadığından, zararın karşılanması genellikle velilere yansır.
Küçüğün Mal Varlığı Varsa Ne Olur?
Çocuğun üzerine kayıtlı malvarlığı varsa (örneğin miras kalmışsa), zarar gören kişi bu malvarlığından alacak talep edebilir. Bu durum, ceza hukukundan farklı olarak zarar görenin zararını telafi etmeye odaklanan özel hukuk prensiplerinden kaynaklanır.
Ayırt Etme Gücü Yoksa Sorumluluk Kimde?
Çocuk ya çok küçük ya da zihinsel engel nedeniyle yaptığı eylemi kavrayamayacak durumdaysa, doğrudan sorumlu tutulmaz. Ancak bu, zararın karşılanmayacağı anlamına gelmez. Bu tür hallerde velinin sorumluluğu gündeme gelir. Ayrıca Türk Borçlar Kanunu m.65 uyarınca, çocuk kusurlu sayılmasa bile, hâkim hakkaniyet gereği çocuğun malvarlığından uygun bir tazminata hükmedebilir.
Çocuğun Verdiği Zarardan Anne ve Baba Sorumlu mu?
Veli, Çocuğun Davranışlarından Hukuken Sorumlu Sayılır mı?
Türk hukukunda küçük yaştaki çocukların başkalarına verdiği zararlardan doğrudan anne ve baba sorumludur. Bu durum, Türk Medenî Kanunu’nun 369. maddesinde düzenlenen “ev başkanının sorumluluğu” ilkesine dayanır. Maddeye göre:
“Ev başkanı, ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, gerekli gözetim ve özeni gösterdiğini veya gösterse bile zararı engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumludur.”
Bu düzenlemeye göre, anne-babanın kusuru aranmaksızın sorumluluğu kabul edilir. Yani çocuk bir başkasına zarar verdiğinde, bu zarar farkında olmadan gerçekleşmiş olsa bile, veliler gerekli dikkat ve gözetimi sağlayamadıysa zarardan doğrudan sorumlu tutulur.
Yargıtay Ne Diyor?
Yargıtay kararlarında açıkça, çocuğun verdiği zararlarda anne ve babanın TMK m.369 uyarınca sorumlu olacağı vurgulanmaktadır. Bu sorumluluk, hukuk doktrininde “özen yükümlülüğüne dayalı kusursuz sorumluluk” olarak tanımlanır. Yani veli, ancak çocuğu gerekli şekilde gözettiğini ve eğittiğini ispat edebilirse sorumluluktan kurtulabilir.
Ancak bu ispat külfeti oldukça ağırdır. Özellikle:
- Çocuğun daha önce benzer davranışlar sergilemiş olması,
- Şiddet eğiliminin biliniyor olması,
- Ailenin okulla yeterli iletişimi kurmamış olması,
gibi durumlar, velinin sorumluluğunu artırır.
Boşanmış Ebeveynlerde Sorumluluk Nasıl Paylaşılır?
Hangi Veli Sorumlu Sayılır?
Eğer çocuk, evlilik birliği içinde yaşıyorsa ve velayet anne ve babada ortaksa, her iki ebeveyn de birlikte (müteselsilen) sorumlu kabul edilir.
Ancak boşanma halinde, velayet hakkı kime verilmişse esas sorumluluk o ebeveyndedir. Uygulamada mağdur taraf genellikle tazminat talebini velayet sahibi ebeveyne yöneltir. Diğer ebeveynin sorumluluğu tamamen kalkmaz; istisnai durumlarda onun hakkında da haksız fiile iştirak veya gözetim yükümlülüğünün paylaşılması gibi hukuki yorumlar yapılabilir.
Veliler Hangi Zararları Tazmin Eder?
Anne ve baba, çocuğun verdiği hem maddî zararları (örneğin tedavi masrafları, zarar gören eşyalar vb.) hem de manevî zararları (örneğin travma, korku, aşağılanma gibi duygusal etkiler) tazmin etmekle yükümlüdür.
Örneğin:
- Bir çocuk okulda arkadaşını darp ederse,
- Mağdur öğrenci yaralanır ve tedavi görürse,
- Aile bu çocuğun velilerine karşı hem maddi hem manevi tazminat davası açabilir.
Yargıtay, velilerin çocuğa yeterli terbiye ve gözetim sağlamamış olmasını, doğrudan tazminat yükümlülüğü için yeterli saymaktadır.
Veliler Sorumluluktan Nasıl Kurtulabilir?
Velinin sorumluluktan kurtulabilmesi için, mahkemeye şunları ispat etmesi gerekir:
- Çocuğu gerekli şekilde eğittiği,
- Gerekli gözetimi sağladığı,
- Her türlü önlemi aldığı halde olayın yine de engellenemediği.
Ancak bu savunma, çoğu zaman başarıyla kabul edilmez. Zira çocukların davranışları velilerinin sorumluluk alanında değerlendirilir ve mahkemeler genellikle zararın mağdurda kalmaması yönünde karar verir.
Çocuğun Suç İşlemesi Durumunda Anne ve Baba Ceza Alır mı?
Ceza Hukukunda Anne-Baba Sorumluluğu Nasıl Değerlendirilir?
Ceza hukukunda temel ilke, herkesin yalnızca kendi fiilinden sorumlu olmasıdır. Bu nedenle çocuk bir suç işlediğinde, anne ya da babası onun yerine cezalandırılamaz. Türk Ceza Kanunu’na göre suç ve cezada şahsilik ilkesi geçerlidir. Yani bir çocuk okulda başka bir öğrenciyi dövdüğünde, velisi doğrudan ceza davası sanığı olmaz.
Ancak bu genel kuralın bazı önemli istisnaları bulunmaktadır. Özellikle ebeveynin çocuğa karşı görevlerini ihmal etmesi veya çocuğu suça yönlendirmesi durumlarında, anne-babanın da cezai sorumluluğu gündeme gelebilir.
Ebeveynin Eğitim ve Gözetim Görevini İhmali (TCK m.233)
TCK m.233/1 uyarınca, eş veya çocuklara karşı bakım, eğitim ve destek yükümlülüğünü yerine getirmeyen anne ya da baba, şikayet üzerine bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılabilir.
Bu madde özellikle şu durumları kapsar:
- Çocuğu okula göndermemek,
- Eğitimi ve davranış gelişimini tamamen ihmal etmek,
- Bilinçli ilgisizlik nedeniyle çocuğun suça sürüklenmesine yol açmak.
Uygulamada bu hüküm daha çok çocuklarını terk eden veya ağır ihmal gösteren ebeveynler hakkında uygulanmakla birlikte, çocuğun okulda sürekli şiddet eylemlerine karıştığı durumlarda da velinin sorumluluğu gündeme gelebilir.
Kötü Örnek Olma ve Çocuğun Ahlakını Tehlikeye Sokma (TCK m.233/3)
TCK m.233/3, anne veya babanın kötü yaşam tarzı nedeniyle çocuğun ahlak, sağlık veya güvenliğini ağır biçimde tehlikeye sokmasını da suç olarak tanımlar. Örneğin:
- Ebeveynin sürekli alkol ya da uyuşturucu kullanması,
- Evde şiddet uygulayarak çocuğa kötü örnek olması,
- Onur kırıcı davranışların çocuğun kişilik gelişimini tehdit etmesi,
bu durumlar suç sayılır ve 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası ile sonuçlanabilir.
Çocuğu Suça Azmettirme veya Suça Katılma
Eğer ebeveyn çocuğunu bilerek suç işlemeye teşvik etmişse, bu durumda kendi fiilinden dolayı cezai sorumluluğu doğar. Örneğin:
- Anne, çocuğunu başka bir öğrenciyi dövmeye yönlendirirse,
- Baba, çocuğuna okuldan eşya çalmasını emrederse,
bu eylemler azmettirme veya suça iştirak kapsamında değerlendirilir ve ebeveyn hakkında doğrudan ceza davası açılabilir.
Gözetim Yükümlülüğünün İhlali Sonucu Suç Doğarsa
Bazı istisnai hallerde, ebeveynin çocuğu üzerindeki gözetim görevini ihmal etmesi, ihmali davranışla suç sayılabilir. Özellikle şu durumlar dikkat çeker:
- Çok küçük bir çocuğun tehlikeli bir aletle başka bir çocuğa zarar vermesi,
- Ebeveynin bu durumu önleyebilecekken ilgisiz kalması,
bu tür olaylarda ebeveyne, örneğin “taksirle yaralamaya neden olma” gibi suçlamalar yöneltilebilir.
Bu tür cezai değerlendirmeler nadir görülmekle birlikte, ceza hukukunda “garantörlük ilkesi” kapsamında mümkündür. Hatta çocukla birlikte yaşayan büyükanne, abi gibi kişilerin de ağır ihmalleri ceza sorumluluğu doğurabilir.
Ceza Alınan Durumlar Nadirdir, Ama İmkânsız Değildir
Genel kural olarak, anne ve baba çocuklarının işlediği suçtan dolayı doğrudan ceza almazlar. Ancak:
- Eğitim ve gözetim yükümlülüğünün ağır ihlali,
- Kötü örnek olma,
- Suça yönlendirme ya da yardım etme gibi fiiller,
ayrıca birer suç teşkil eder. Bu nedenle çocuğun okulda karıştığı şiddet olaylarının arkasında ebeveynin ihmali veya aktif rolü varsa, cezai sorumluluk söz konusu olabilir. Savcılığın takdirine bağlı olarak bu tür durumlar adli soruşturma konusu yapılabilir.
Ancak uygulamada anne-babalar açısından en sık karşılaşılan durum, yukarıda detaylıca açıklandığı gibi özel hukuk (tazminat) sorumluluğudur. Ceza davası, daha çok ağır ve istisnai vakalarda görülmektedir.
Okulda Çocuklar Arasında Şiddet Olursa Okul ve Öğretmen Sorumlu Olur mu?
Kamu Okullarında Devletin Sorumluluğu Nasıl İşler?
Devlet okullarında öğrencilerin güvenliği kamu hizmetinin bir parçasıdır. Bu nedenle okulda yaşanan şiddet olaylarında, öğrencinin uğradığı zarardan doğrudan öğretmen ya da müdür değil, devlet (idare) sorumlu tutulur. Anayasa m.125 uyarınca “idare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.”
Eğer okul idaresi veya öğretmenler öğrenciler arası şiddeti önlemekte yetersiz kalmışsa, bu durum hizmet kusuru sayılır. Danıştay kararlarında da açıkça belirtildiği gibi, nöbetçi öğretmenin kavga eden öğrencilere müdahale etmemesi, görev alanını terk etmesi veya gerekli önlemleri almaması hâlinde, devlet bu zarardan sorumlu olur.
Zarar Gören Öğrenci Ailesi Ne Yapabilir?
Zarar gören öğrencinin ailesi, idare mahkemesinde tam yargı davası açarak maddi ve manevi tazminat talep edebilir. Mahkeme, olayda idarenin kusurunu ya da bazı durumlarda kusursuz sorumluluğunu kabul ederek tazminata hükmedebilir.
Örneğin bir öğrenci, sınıfta arkadaşının attığı bir kalemle gözünden yaralanmışsa ve bu olay öngörülebilir olduğu hâlde gerekli önlemler alınmamışsa, idare hizmet kusuru olmasa bile sosyal risk ilkesi gereği tazminatla sorumlu tutulabilir.
Özel Okullarda Hukukî Sorumluluk Ne Şekilde Doğar?
Özel okullar devlet değil, özel hukuk hükümlerine tabidir. Bu durumda, öğrenci velisi ile okul arasında yapılan kayıt sözleşmesi önem kazanır. Bu sözleşme, zımnen öğrencinin güvenli bir ortamda eğitim alacağı garantisini içerir.
Eğer özel okul:
- Akran zorbalığını önlememişse,
- Şikâyetleri dikkate almamışsa,
- Öğrenciyi koruma ve denetleme görevini ihmal etmişse,
bu durum, hem sözleşmeye aykırılık, hem de haksız fiil kapsamında tazminat sorumluluğu doğurur.
Somut Örnek: Akran Zorbalığı Nedeniyle Tazminat
İstanbul’da bir özel okulda, %80 burslu okuyan bir kız öğrenci uzun süre akran zorbalığına maruz kaldı. Ailesi defalarca okul yönetimine başvurdu ancak etkili bir önlem alınmadı. Öğrencide depresyon ve intihar eğilimi gelişti. Aile, Tüketici Mahkemesi nezdinde tazminat davası açtı. Bilirkişi raporu, okulun ağır ihmali olduğunu ortaya koydu ve mahkeme 16.976 TL’lik tazminatın faiziyle birlikte ödenmesine hükmetti.
Bu karar, özel okulların da öğrencinin güvenliği yönünden ciddi hukuki sorumluluğa sahip olduğunu gösteriyor.
Öğretmenlerin Bireysel Sorumluluğu Var mı?
Kamu Okullarında Öğretmen Doğrudan Dava Edilebilir mi?
Hayır. Devlet okullarında görev yapan öğretmenler kamu görevlisi statüsünde olduklarından, öğrenciye gelen zarardan doğrudan sorumlu tutulmazlar. Sorumluluk öncelikle devlete aittir. Ancak devlet, tazminat ödedikten sonra, kusurlu bulunan öğretmene rücu davası açabilir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve 4483 sayılı Kanun uyarınca, memur hakkında ceza soruşturması açılabilmesi için ön izin gereklidir. Bu sebeple cezai sorumluluk ancak çok ağır ihmal ya da kast durumlarında gündeme gelir.
Öğretmenin Disiplin ve Ceza Sorumluluğu
Öğretmen, görev alanındaki bir şiddet olayına göz yumduysa, bu durum disiplin cezası gerektirir. Örneğin nöbetçi öğretmen kavga eden öğrencilere müdahale etmediyse, “nöbetçi öğretmen talimatları” çerçevesinde uyarı, kınama veya aylıktan kesme cezaları uygulanabilir.
Daha ağır durumlarda, örneğin:
- Öğrenciye kasten zarar verilmesi,
- Tehlikeli bir durumun bilerek önlenmemesi,
- Görev ihmalinin ciddi sonuç doğurması,
gibi hallerde öğretmen hakkında taksirle yaralama, taksirle öldürme veya görevi kötüye kullanma (TCK m.257) suçlamalarıyla adli soruşturma açılabilir.
Ancak uygulamada, öğretmenler için cezai süreçlere nadir başvurulmaktadır. En yaygın yaptırım, disiplin cezaları ve idarenin öğretmene rücu etmesi şeklindedir.
Okulda Şiddet Olaylarında Disiplin Süreci Nasıl İşler?
Disiplin Süreci Ne Zaman Başlar?
Öğrenciler arasında bir şiddet olayı yaşandığında, sadece adli yollar değil, okul içi disiplin mekanizmaları da devreye girer. Disiplin süreci, olayın okul yönetimine bildirilmesiyle başlar ve Öğrenci Disiplin Kurulu tarafından yürütülür.
Kurul; tanık beyanları, kamera kayıtları gibi delilleri toplar ve ilgili öğrencilerden savunma alır. Ardından, Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği uyarınca fiilin niteliğine göre uygun disiplin cezası belirlenir.
Akran Zorbalığı Artık Disiplin Suçu
15 Kasım 2022 tarihli yönetmelik değişikliğiyle akran zorbalığı, disiplin cezası gerektiren fiiller arasında açıkça sayılmıştır. Buna göre:
- Sürekli zorbalık yapan öğrenciye 1-5 gün okuldan uzaklaştırma cezası verilebilir.
- Ağır ve tekrar eden fiillerde, öğrenci okul değiştirme yaptırımıyla başka okula nakledilebilir.
Tamamen okuldan atılma cezası artık uygulanmamaktadır; en ağır yaptırım okul değiştirme olarak öngörülmüştür.
Disiplin Cezaları Hangi Türde Olur?
- Kınama: Hafif disiplin ihlalleri için uygulanır.
- Kısa Süreli Uzaklaştırma (1-5 gün): Genellikle tekil ve ciddi şiddet olaylarında kullanılır.
- Okul Değiştirme: Tek seferde çok ağır fiillerde veya süreklilik gösteren eylemlerde verilir.
Verilen disiplin cezası yazılı olarak öğrenci velisine bildirilir.
Disiplin Kararına İtiraz Hakkı Var mı?
Evet. Öğrenci velisi, İl veya İlçe Öğrenci Disiplin Kurulu’na itiraz edebilir. Kararın hukuka aykırı olduğunu düşünenler, ayrıca idare mahkemesinde iptal davası açabilir.
Rehberlik ve Psikolojik Destek Süreci Nasıl Yürür?
Ceza Yeterli Değil, Destek Şart
Milli Eğitim Bakanlığı, disiplin sürecinde yalnızca cezayı değil, rehberlik desteklerini de zorunlu kılmıştır. Bu kapsamda:
- Disiplin cezası alan öğrenci için, Rehberlik Servisi ve sınıf rehber öğretmeni ile birlikte geliştirici bir destek planı hazırlanır.
- Bu plana okul müdürü onay verir.
- Plan çerçevesinde öğrenciye empati, öfke kontrolü, sosyal sorumluluk gibi alanlarda eğitim verilir.
Amaç, öğrenciyi yalnızca cezalandırmak değil, davranış değişikliği sağlamaktır.
Şiddet Uygulayan Öğrenciye Ne Yapılır?
Rehberlik birimi, şiddet davranışının altında yatan nedenleri anlamaya çalışır. Gerekiyorsa aile de sürece dahil edilir. Uygulanan programlar:
- Birebir görüşmeler,
- Psikososyal destek,
- Gelişim odaklı ödev ve proje çalışmaları,
şeklinde olabilir. Bu süreç, öğrencinin davranış puanı üzerinde de olumlu etki bırakabilir.
Mağdur Öğrenci İçin Ne Yapılır?
Şiddete uğrayan öğrenci için de rehberlik hizmeti devreye girer. Özellikle:
- Travmaya uğrayan çocuğa psikolojik destek sağlanır,
- Gerekirse okul dışından profesyonel yardım önerilir,
- Güvenlik amacıyla sınıf değişikliği gibi idari önlemler alınabilir.
Bu destek süreci, mağdur öğrencinin yaşadığı duygusal yükü hafifletmeyi ve okul ortamına yeniden güvenle katılımını amaçlar.
Okula Şikâyet Nasıl Yapılır?
Veliler Resmî Olarak Şikâyette Bulunabilir mi?
Evet. Öğrenci velileri, yaşanan şiddet olayını okul müdürlüğüne yazılı dilekçeyle bildirebilir. Yönetmelik gereği, bu dilekçeler disiplin soruşturmasında dikkate alınmak zorundadır.
- İmzasız dilekçeler doğrudan esas alınmaz.
- Ancak, isimsiz ihbarlarda somut deliller varsa okul yine de resen soruşturma açabilir.
Şikâyet üzerine okul yönetimi disiplin sürecini başlatmak zorundadır.
Okul Yönetimi Hiçbir Şey Yapmazsa Ne Olur?
Eğer okul, velinin şikâyetine rağmen harekete geçmezse, veli:
- İlçe veya İl Milli Eğitim Müdürlüklerine şikâyet edebilir.
- Şiddetin süregelmesi durumunda, idare hukuku ve tazminat yollarına da başvurabilir.
Bu durumda, yalnızca şiddet uygulayan öğrenci değil, gereken önlemleri almayan okul idaresi de hukuken sorumlu tutulabilir.
Disiplin Süreci Eğitimle Desteklenirse İşe Yarar
Unutulmamalıdır ki okul, sadece bilgi verilen değil, değer eğitimi de yapılan bir yerdir. Öğrenciye ceza vermek, tek başına çözüm değildir. Disiplin süreci içinde yapılan her müdahalenin, çocuğu topluma kazandırma ve davranışını iyileştirme yönünde olması esastır.
Okulda Şiddet Olayı Yaşandığında Hangi Hukuki Süreçler Devreye Girer?
1. Olayın Tespiti ve İlk Müdahale
Öğrenciler arasında bir şiddet olayı meydana geldiğinde:
- Öğretmen veya idare hemen müdahale eder,
- Gerekirse öğrenci revir ya da hastaneye yönlendirilir,
- Olay kayıt altına alınır ve hem mağdur hem de fail öğrencinin velileri bilgilendirilir.
Bu aşamada güvenliğin sağlanması ve öğrencilerin ayrılması esastır.
2. Okul Disiplin Süreci Nasıl İşler?
Disiplin kurulu şu adımları izler:
- Tanık beyanları, kamera görüntüleri ve diğer deliller toplanır,
- Taraflardan yazılı savunma alınır,
- Fiilin ağırlığına göre uyarı, kınama, uzaklaştırma veya okul değiştirme gibi kararlar verilir,
- Rehberlik servisi hem mağdur hem fail öğrenciyle çalışmalara başlar.
Verilen karar veliye yazılı olarak bildirilir.
3. Adlî Süreç: Suç Teşkil Eden Durumlarda Ne Yapılır?
Eğer olay ceza kanunu kapsamında suç niteliğindeyse (örneğin bıçaklama, cinsel saldırı, ağır yaralama):
- Okul idaresi durumu re’sen kolluk kuvvetlerine bildirir,
- Fail çocuk 18 yaşından küçükse, dosya Çocuk Suçları Bürosu’na gönderilir,
- Çocuğun ifadesi psikolog veya sosyal çalışmacı eşliğinde alınır.
Savcılık, yeterli delil varsa Çocuk Mahkemesi’nde dava açar. Mahkeme, fail çocuğa ya ceza verir ya da denetim tedbiri uygular. 12 yaş altındaki çocuklarda ceza davası açılmaz; çocuk koruma tedbirleri değerlendirilir.
4. Tazminat Davası Açılabilir mi?
Mağdur öğrencinin ailesi, uğradığı zarar için ayrı bir hukuk davası açabilir. Bu davada:
- Devlet okulu söz konusuysa, davalı Milli Eğitim Bakanlığı’dır,
- Özel okul ise, okulun tüzel kişiliği veya sahibi sorumlu tutulur,
- Fail çocuğun velisi de tazminattan şahsen sorumlu olabilir.
Yargıtay, TMK m.369 uyarınca ailelerin çocuklarını yeterince gözetmemiş olması hâlinde manevi ve maddi tazminata hükmetmektedir.
5. İdari Soruşturmalar ve Disiplin Cezaları
Kamu okullarında olayın ardından idari soruşturma açılabilir. Bu süreçte şu sorulara cevap aranır:
- Nöbetçi öğretmen görevini yaptı mı?
- Okul yönetimi şikâyeti zamanında değerlendirdi mi?
- Gözetim ve güvenlik önlemleri yeterli miydi?
İhmali bulunan öğretmen veya idareci hakkında uyarı, kınama, görev yeri değişikliği gibi cezalar verilebilir. Çok ciddi durumlarda 4483 sayılı Kanun gereği savcılığa suç duyurusu için izin alınabilir.
6. Velayet, Koruma ve Tedbir Kararları
Fail öğrencinin davranışları, evdeki koşullardan kaynaklanıyorsa:
- Savcılık veya okul, durumu İl Çocuk Koruma Kurulu’na bildirir,
- Aile Mahkemesi danışmanlık (ebeveynlik eğitimi), eğitim (rehabilitasyon) veya bakım tedbirine karar verebilir,
- Aile ortamı çocuğun ıslahını imkânsız kılacak kadar kötü ise, çocuk bir kuruma yerleştirilebilir.
Bu tür kararlar sadece zorunlu ve istisnai durumlarda alınır.
7. Velayetin Kaldırılması Mümkün mü?
Çocuk sürekli suça karışıyor ve ebeveynin açık ihmali söz konusuysa, en ağır koruyucu tedbir olarak velayet hakkı kaldırılabilir (TMK m.348). Bu durumda:
- Çocuğun yasal temsilcisi olarak bir vasi atanır,
- Anne ve baba, artık çocuğun hukuki işlemlerinde temsil yetkisine sahip olmaz.
Bu Süreçler Birbirini Nasıl Etkiler?
Tüm bu süreçler birbirinden bağımsız gibi görünse de çoğu zaman iç içe yürür:
- Disiplin soruşturması, adli yargılamaya delil sağlar,
- Ceza yargılamasındaki raporlar, tazminat davasında kullanılır,
- Çocuk koruma önlemleri, hem adlî hem idarî kararları etkileyebilir.
Hedef; sadece fail çocuğa ceza vermek değil, mağduru korumak ve failin topluma yeniden kazandırılmasını sağlamaktır.
Çocuğun Sürekli Şiddet Uygulaması Hâlinde Velayet Alınabilir mi?
Velayet Nedir ve Hangi Durumlarda Müdahale Edilir?
Velayet, Türk Medenî Kanunu’na göre (m.335 vd.) anne ve babaya çocuğun bakım, eğitim, koruma ve temsil görevlerini üstlenme hakkı verir. Bu hak normal şartlarda çocuğun yararı doğrultusunda kullanılır ve devlet aile yaşamına müdahale etmez.
Ancak bazı ağır durumlarda, çocuğun gelişimini tehdit eden aile ortamı söz konusuysa, velayet hakkı mahkeme kararıyla kaldırılabilir. Bu durumda çocuk, artık ebeveyni tarafından değil, mahkemece atanacak bir vasi tarafından temsil edilir. Bu, son derece ciddi bir koruma tedbiridir ve ancak diğer tüm yollar sonuçsuz kaldığında gündeme gelir.
Velayetin Kaldırılma Sebepleri Nelerdir?
1. Velayet Görevini Yerine Getirememe
Anne ya da baba ciddi sağlık sorunları, akıl hastalığı, uzun süreli yurtdışı bulunma gibi nedenlerle çocuğa fiilen bakamıyorsa; bu durum velayet yükümlülüğünün yerine getirilemediğini gösterir. Çocuğun yüksek yararı için velayetin kaldırılması gündeme gelir.
2. Ağır İhmâl veya Suistimal
Velayet hakkının “ağır şekilde kötüye kullanılması” veya çocuğa karşı ciddi ilgisizlik, velayetin kaldırılmasına neden olabilir.
Örnek:
- Çocuğun sürekli şiddet uygulamasına rağmen aile hiçbir önlem almıyorsa,
- Suç işleyen çocuğu görmezden geliyor, hatta destekliyorsa,
bu durumda velayet görevlerinin açıkça ihmal edildiği kabul edilebilir.
3. Çocuğun Güvenliğinin Tehdit Altında Olması
Aile içi şiddet, istismar veya çocuğun suça yönlendirilmesi gibi durumlar, çocuğun ahlaki veya fiziki gelişiminin tehlikede olduğunu gösterir. Bu da velayetin kaldırılması için yeterli olabilir.
Velayet Nasıl Kaldırılır?
Velayetin kaldırılması kararı Aile Mahkemesi tarafından verilir. Süreç:
- Re’sen (örneğin bir ceza davası sırasında çocuğun durumu fark edilirse),
- Savcılık, bir vasi veya aile bireylerinden biri tarafından talep edilerek başlatılabilir.
Mahkeme, kararı verirken çocuğun üstün yararını esas alır. Velayet kaldırıldıktan sonra çocuk için bir vasi atanır. Bu kişi genellikle aile içinden seçilir, uygun kimse yoksa devlet korumasına alınır.
Tüm Velayet Kaldırılır mı, Sadece Bir Ebeveynden mi?
- Anne ve baba birlikte yaşıyorsa, genellikle her ikisinden de velayet alınır.
- Boşanmış eşlerde ise yalnızca velayet hakkını taşıyan ebeveynden kaldırılabilir.
- Mahkeme isterse, diğer çocuklar için velayetin kaldırılmadığını ayrıca belirtir.
Örneğin:
Şiddet eğilimli bir çocuk için velayet kaldırılırken, aynı annenin küçük kardeşine karşı iyi bir bakım sunduğu tespit edilirse, bu çocuk yönünden velayet devam ettirilebilir.
Velayetin Kaldırılması Nafaka Yükümlülüğünü Sona Erdirmiyor
Velayeti kaldırılan anne ve baba, çocuk için nafaka ve eğitim giderlerinden sorumlu olmaya devam eder.
TMK m.350 uyarınca bu yükümlülük, velayet hakkıyla bağlantılı değildir. Devlet, gerekirse bu giderleri karşılar ancak ödeme gücü olan ebeveynden bu bedeli tahsil eder.
Velayet Geri Alınabilir mi?
Eğer velayetin kaldırılmasına neden olan şartlar ortadan kalkarsa, mahkeme:
- Re’sen,
- Ya da anne-babanın başvurusu üzerine
velayeti geri verebilir. Bu karar, çocuğun yeniden ailesiyle sağlıklı bir yaşam sürdürebilecek ortamın oluştuğu durumlarda alınır.
Okulda Şiddet Durumunda Velayet Nasıl Değerlendirilir?
Çocuğun okulda tekil bir şiddet eylemi gerçekleştirmesi velayet kaldırma için yeterli değildir. Ancak:
- Şiddet davranışı sürekli hale gelmişse,
- Aile hiçbir önlem almamış ya da suça yönlendirmişse,
- Danışmanlık, eğitim, uyarı gibi tüm önlemler denenmiş ve sonuç alınamamışsa,
o zaman velayetin kaldırılması son çare olarak uygulanabilir. Amaç çocuğu korumak ve topluma kazandırmaktır. Uygulamada bu tür kararlar, yalnızca çocuk açısından hayati risk söz konusu olduğunda alınmaktadır.
Aile Bağları Tümüyle Kopar mı?
Hayır. Mahkemeler genellikle çocuğun ailesiyle olan bağını tümden koparmaz. Velayet kalksa da:
- Aile ile çocuk arasında kişisel ilişki (görüşme hakkı) düzenlenebilir,
- Nafaka yükümlülüğü sürer,
- Velayet geri verilme ihtimali her zaman korunur.































