Kamu Görevlisi Mahkeme Kararını Uygulamak Zorundadır.
Mahkeme kararı uygulanmayacaksa devletin olmasının, mahkemelerin yargılama yapmasının da bir anlamı kalmayacaktır.
Hakeme kararını hem devlet, hem devlet kurumları hem de vatandaşlar uygulamak zorundadır. Ancak bir vatandaşa mahkeme kararını yerine getirmedi diye yaptırım uygulayamayız. Bir kişi size olan 200.000 Bin TL borcunu ödememişse, bunun yaptırımı elinizdeki mahkeme kararını icraya koymak olacaktır. İcra müdürü avukatın talebi üzerine banka hesaplarına haciz koyar ve mahkeme kararı icra edilmiş olur.
Mahkeme Kararını Yerine Getirmeyen Özel Kişi Sorumluluğu
Başka bir örnek ise, sulh hukuk mahkemesi ihtiyaç sebebiyle tahliye kararı vermiş olabilir. Kiracı mahkeme kararına rağmen çıkmak istemeyebilir. Burada mahkeme kararının uygulanmaması kişi açısından suç oluşturmaz. İcra müdürlüğü kanalı ile avukat talebi üzerine icra memurları kiracıyı zorla evden çıkartır ve mahkeme kararı icra edilmiş olur.
İcra memuru tahliye kararı olmasına rağmen, ilgili adrese gidip tahliye işlemlerini yapmıyor ise bu kez mahkeme kararının uygulanmaması durumunu tartışabiliriz.
Anayasamızın 138. Maddesi 4. Fıkrası açıktır;
“Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.“
Anayasa ve yasalarımız, idarenin mahkeme kararlarını uygulama zorunluluğunu açıkça belirtmesine rağmen, maalesef bazen idari yargıda verilen kararlar bazı idareler tarafından uygulanmamaktadır. Bu durum, sadece ceza hukuku açısından bir suç teşkil etmekle kalmaz, aynı zamanda tazminat hukuku açısından da mali bir sorumluluk doğurur.
Hukuka aykırı bir eylem veya eylemsizlikle birine zarar veren, o zararı gidermekle yükümlüdür.
İdari Yargı Kararlarının Uygulanması Süresi
İdari Yargılama Usulü Kanunu 28. maddeye göre idare mahkeme kararını en geç 30 gün içinde uygulamak zorunadır.
Mahkeme kararının Uygulanmaması İki Sonucu Vardır.
Memurun görevini yerine getirmeyerek mahkeme kararını uygulamaması durumunda hem Görevi Kötüye Kullanma Suçu oluşacak hem de zarardan dolayı idareye karşı tazminat davası açılabilecektir.
Tazminat Davası Kime Karşı Açılır?
Mahkeme kararını uygulamayan idareye karşı tazminat davası açılacaktır. İlgili memura karşı tazminat davası ancak kişisel kusuru nedeniyle şahsi bir bağlantı kurulursa açılabilir.
Memur size hakaret etmişse ve işlemi yapmamışsa, hakaret sebebiyle ilgili memurun şahsına tazminat davası açılabilir.
İlgili memurun hakaret etmesinin yanı sıra işlemi yapmaması ise ağır hizmet kusuru olup, idare aleyhine açılacaktır.
İYUK 28.madde
3.Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.
4. (Değişik: 21/2/2014-6526/18 md.) Mahkeme kararlarının süresi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi hâlinde tazminat davası ancak ilgili idare aleyhine açılabilir.
İdari Yargıda Verilen İptal Kararları Bakımından Yargı Kararlarının Uygulanmaması
İdari işlemin mahkeme tarafından iptali geçmişe yöneliktir. İdari işlem tesis edildiği tarihe sirayet eder ve o ana kadar o işlem hiç yapılmamış gibi hüküm ifade eder.
İdari yargı mekanizması, idari işlemlerin hukuka uygunluğunu denetler. Bu denetim sonucunda, eğer bir idari işlem hukuka aykırı bulunursa, idari yargı bu işlemi iptal eder. Ancak, burada önemli olan nokta, iptal kararının uygulanması sürecidir.
Bir işlem iptal edilmişse, idare o işlemi mahkemenin iptal kararı kapsamında yeniden tesis etmek zorundadır.
Mahkeme sadece iptal kararı verir. Mahkeme idareye bu işlemi iptal ediyorum dedikten sonra, idarenin yerine geçerek işlem tesis edemez.
Yargının görevi karar vermek, idarenin görevi ise bu kararın gereğine göre işlem tesis etmektir. Yargı idare yerine karar alamaz.
İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU konuya dair emredici bir madde içerir.
Kararların sonuçları:(1)(2)
Madde 28 – 1.(Değişik:10/6/1994-4001/13 md.) Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına
göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez.
İdari Yargı Kararlarının Uygulanması İçin Kesinleşmesi Gerekir Mi?
İdari yargı kararları kesinleşmeden icraya konulur. Mahkeme kararını uygulamayan memur savunma olarak, idari yargıda verilen kararın kesinleşmediğini ileri süremez. Bu savunma ceza yargılamasında da anlam ifade etmez.
İptal Edilen İşlem Tekrar Aynı Şekilde Tesis Edilemez
İdari yargı tarafından verilen bir iptal kararı, kesin hüküm niteliğine sahiptir. Kesin hüküm, bir yargı kararının, başvuru yollarından geçerek ya da bunlara ilişkin başvuru sürelerinin sona ermesi sonucu değişmez bir hâl alması anlamına gelir. İdari yargıda verilen iptal kararlarının kesinleşmesi beklenmeyeceği için dosya istinaf edilmiş dahi olsa idare tarafından mahkeme kararı uygulanmalıdır.
İptal kararı, davanın tarafı olan ve olmayan herkes için bağlayıcıdır.
İptal kararının gereğini yerine getirmekle yükümlü olan idare, kesin hükmün etkisini ortadan kaldıracak biçimde aynı işlemi tesis edemez. Örneğin, hakkında iptal kararı verilen bir idari işlem ile aynı sonucu doğuracak farklı bir ad altında işlem yapılamaz.
Mahkeme Kararının Uygulanmadığı Durumlar Nasıl Sınıflandırılır?
- Kararın Hiç Uygulanmaması: İdarenin, yargı kararının gereğini yerine getirmek adına hiçbir işlem ya da eylem yapmaması durumunu ifade eder.
- Kararın Geç Uygulanması: Kararın, makul bir süre ya da genellikle otuz günlük süre içerisinde uygulanmaması durumunu anlatır.
- Kararın Eksik Uygulanması: Kararın gerekliliklerinin tam olarak karşılanmaması, yani kararın eksik bir şekilde uygulanması durumunu belirtir.
- Kararın Şekli Uygulanması: Kararın gerekliliklerinin yerine getirilmiş olmasına rağmen, daha sonra başka bir işlem ya da eylemle kararın etkisiz hâle getirilmesi durumudur.
Bu durumlar, idarenin Anayasal ve yasal yükümlülüklerini yerine getirmeme sorunlarını ortaya çıkarır ve idarenin hukuki sorumluluğunu gündeme getirir.
Devlet veya Memuru Bir Zarara Yol Açmışsa Her Halükarda Ödemek Zorundadır
Anayasa’nın 125. maddesi, idarenin tüm eylem ve işlemlerine karşı yargısal denetiminin olduğunu ve bu işlemlerden doğan zararları gidermekle yükümlü olduğunu belirtir. Bu durum, idarenin genel sorumluluğunu ifade eder.
İlgili hüküm, idarenin zarardan sorumlu olduğunu belirtirken, bu sorumluluğun kaynağına dair bir tanımlama yapmaz. Yani, idarenin zarara sebep olan eyleminin kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın, idarenin bu zararı karşılaması gerektiği belirtilir.
Özetle, Anayasa’nın bu hükmü, idarenin hem kusurlu hem de kusursuz sorumluluğunu kabul eder. Yargı kararlarının uygulanmaması durumu, eğer hukuki ya da fiili imkânsızlık gibi sebeplere dayanıyorsa, idarenin sorumluluğu “kusursuz sorumluluk” çerçevesinde değerlendirilir. Bu durumda, idarenin yargı kararını uygulayamaması kusurlu bir eylem olarak kabul edilmez, ancak oluşan zarar idarenin sorumluluğunda olur.
Tazminat Davası Açmadan Önce İdareye Başvurmak Gerekir Mi?
Bu konuda farklı görüşler mevcuttur. Kimi görüşler doğrudan tam yargı davası açılabileceğini kimi görüşler ise önce başvuru yapılması gerektiğini savunur. Kanaatimizce aleyhe bir sonuçla karşılaşmamak için önceden idareye bir başvuru yapmakta, idarenin 30 günlük cevap süresi akabinde 60 gün içerisinde dava açmakta fayda vardır.
Anayasa Mahkemesi emsal bir kararında doğrudan tam yargı davası açılabileceğini savunmuştur.
“Bölge Mahkemesi, davanın süresinde açılmadığına ilişkin gerekçesinde ikinci olarak 2577 sayılı Kanun’un 12. maddesine dayanmıştır. Söz konusu madde, ilgililerin haklarını ihlal eden işlemler üzerine açacakları tam yargı ve/veya iptal davalarını düzenlemektedir. Anılan maddeye göre tesis edilen idari işlem üzerine ilgililer isterlerse doğrudan sadece tam yargı davası veya sadece iptal davası açabilecekleri gibi iptal davası ile birlikte tam yargı davası da açabileceklerdir. Aynı maddede ilgililerin sadece iptal davasını açtıkları takdirde, iptale yönelik kesin kararın tebliği üzerine de dava açma süresi içinde tam yargı davası açabilecekleri düzenlenmiştir. Bölge Mahkemesi, iptale ilişkin mahkeme kararlarının başvuruculara tebliği üzerine dava açma süresi olan altmış gün içinde davanın açılmadığını belirterek davanın süresinde olmadığım vurgulamıştır.
Başvuruya konu davalar, iptale konu idari işlem sebebiyle talep edilen tam yargı davası olmayıp davaya konu idari işlemin iptal edilmesine rağmen kararın uygulanmaması sebebiyle açılmış tam yargı davalarıdır. Söz konusu 12. maddenin idari işlemin tesisi sebebiyle açılacak tam yargı davalarına ilişkin süreyi düzenlediği oysa başvurucuların tam yargı davalarını mahkeme kararlarının uygulanmaması sebebiyle 2577 sayılı Kanun’un 28. maddesi kapsamında açtıkları görülmektedir. Bu durumda somut başvuruya konu olayda Bölge Mahkemesinin açılan tam yargı davalarını 2577 sayılı Kanun’un 12. maddesinde belirtilen sürede açılmadığı gerekçesiyle reddetmesinin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.“
Mahkeme Kararının Uygulanmaması Sebebiyle Maddi Tazminat Davası
Faturalandırılabilen zararlar da maddi tazminat kapsamında talep edilebilir. İptal kararı sonrasında idareye başvururken ödenen sigorta, harç gibi masraflar da zarar olarak talep edilebilir.
Mahkeme kararının uygulanmaması sebebiyle maddi bir zarara uğramışsanız bunları talep edebilirsiniz. Ruhsat vermeme işleminin iptali kararı olmasına rağmen idare halen ruhsat vermiyor ise bu durum ticari zarara yol açacağından belgelendirilerek talep edilebilir.
Mahkeme Kararının Uygulanmaması Sebebiyle Manevi Tazminat Davası
İdare aleyhine açılacak davada manevi tazminat da talep edilebilir. Manevi tazminatın tutarı her olaya göre değişir. Ne kadar büyük boyutta bir mağduriyet yaratıldığı, ne kadar sürdüğü, geri dönülemez zararlar olup olmadığına göre dava açılırken tutar belirlenecektir.
“Anayasa’da ve 2577 sayılı Kanun’da yer alan emredici kurallar karşısında, idarenin, maddi ve hukuki koşullara göre uygulanabilir nitelikte olan bir yargı kararını aynen ve gecikmeksizin uygulamaktan kaçınmasının, “ağır hizmet kusuru” oluşturacağı açık olup; idari işlemin tarafı olan ve hukuk devletine olan inancı ve güveni bu hizmet kusuru nedeniyle zedelenen kişinin duyduğu her türlü sıkıntı ve üzüntüden kaynaklanan manevi zararının giderilmesi gerekmektedir. Belirtilen durum karşısında, idarenin mevcut Anayasal ve yasal hükümleri gözardı etmek suretiyle yargı kararının uygulanmaması kastı ile hareket ettiği ve bunun sonucunda davacının manevi olarak zarara uğradığı kabul edilmelidir. Bu itibarla; olayda manevi tazminat ödenmesini gerektirecek koşullar oluştuğundan, Mahkemece davacının talep ettiği miktarla sınırlı olmak kaydıyla takdir edilecek manevi tazminatın, davacı hakkındaki yargı kararını uygulamadığı saptanan davalı idare tarafından davacıya ödenmesine hükmedilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesinde hukuki isabet bulunmamıştır.” DANIŞTAY 10. Daire Esas: 2018 / 647 Karar: 2022 / 702 Karar Tarihi: 15.02.2022
İdare Neden Mahkeme Kararlarını Uygulamaz?
Mahkeme kararlarının uygulanmamasının çeşitli sebepleri olabilir. Bunlar;
- Hukuki veya Fiili İmkânsızlık: Mahkeme kararının gerektirdiği eylemin gerçekleştirilmesi hukuken veya fiilen mümkün olmayabilir. Örneğin, bir kişiye verilen bir mülkün iade edilmesi gerektiği bir karar verilmiş olabilir ama bu mülk artık yok olmuş olabilir.
- Bürokratik Engeller: Uygulamanın yapılabilmesi için gereken prosedürler karmaşık olabilir ve bu da uygulamanın gecikmesine veya yapılamamasına neden olabilir.
- Kaynak Eksikliği: İdare, kararın gerektirdiği eylemi gerçekleştirmek için yeterli kaynağa sahip olmayabilir.
- İdari Direnç: İdare, kararın gerektirdiği eylemi gerçekleştirmek istemeyebilir. Bu, idarenin hukuka aykırı bir tutumu olacaktır ve çeşitli yaptırımlara tabi olabilir.
- Bilgi Eksikliği: Kararın uygulanmasından sorumlu olan kişiler, kararın gerektirdiği eylemleri tam olarak anlamayabilir veya bu konuda yeterli bilgiye sahip olmayabilir.
Mahkeme Kararını Yerine Getirmeyen Memurun Cezai Sorumluluğu Nedir?
Mahkeme Kararını Yerine Getirmeme Suçu TCK Karşılığı
Yargı kararlarını uygulamamak hangi suçu teşkil eder? dersek;
Kamu Görevlisi Görevi Kötüye Kullanma Suçundan Yargılanmalıdır.
“Görevi kötüye kullanma” suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesinde tanımlanmaktadır. Bu suçu iki ana kategoriye ayırabiliriz:
1) Görevinin gereklerine aykırı hareket ederek suç işleyen kamu görevlisi: Kanunda belirtilen diğer suçların dışında, eğer bir kamu görevlisi, görevini yerine getirirken görevinin gerektirdiği şekilde hareket etmez ve bu durum kişilerin mağduriyetine, kamu zararına ya da haksız bir menfaat sağlama sonucunu doğurursa, bu durum “görevi kötüye kullanma” suçu olarak kabul edilir. Bu tür bir suçun cezası, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasıdır.
2) Görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek suç işleyen kamu görevlisi: Kanunda belirtilen diğer suçların dışında, eğer bir kamu görevlisi, görevini yaparken ihmal veya gecikme gösterir ve bu durum kişilerin mağduriyetine, kamu zararına ya da haksız bir menfaat sağlama sonucunu doğurursa, bu durum da “görevi kötüye kullanma” suçu olarak kabul edilir. Bu tür bir suçun cezası, üç aydan bir yıla kadar hapis cezasıdır.
Mahkeme Kararını Yerine Getirmeyen Memurun Sorumluluğu
6 Aydan 2 yıla Kadar Hapis Cezası Verilmelidir
Mahkeme kararlarının hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak eksiksiz ve zamanında uygulanması gereklidir. Ancak, bir kamu görevlisi mahkeme kararını uygulamayarak veya uygulamada ihmal veya gecikme göstererek görevini kötüye kullanırsa, bu durum TCK 257. madde kapsamında suç teşkil eder.
Bu tür bir durumda, kamu görevlisinin eylemi kişilerin mağduriyetine yol açabilir, kamuya zarar verebilir veya kişilere haksız menfaat sağlayabilir. Örneğin, mahkeme kararında belirtilen bir hakkın kullanılmasının geciktirilmesi, ilgili kişi veya kişilerin mağduriyetine neden olabilir. Benzer şekilde, kamuya ait bir hakkın veya menfaatin korunmasına yönelik mahkeme kararının uygulanmaması kamuya zarar verebilir.
Bu tür durumlarda, görevi kötüye kullanma suçu işleyen kamu görevlisine, eyleminin niteliğine ve sonuçlarına bağlı olarak, TCK 257. madde uyarınca altı aydan iki yıla kadar hapis cezası veya üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilebilir.
Kamu Görevlilerinin Soruşturulması Usulü Uygulanacaktır
Kamu görevlileri doğrudan yargılanmaz, yalnızca belirli kişi veya makamların soruşturma izni verdikleri durumlarda yargılanabilirler.
4483 sayılı “Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun” memurların yargılanma usulünü düzenler.
Soruşturma izni verilip verilmeme kararlarına itirazlar, izni veren makama bağlı olarak Bölge İdare Mahkemesi veya Danıştay’a yapılır. Danıştay’a yapılan itirazlar, idari daire tarafından çözümlenir.
Bu durumu daha basit bir şekilde ifade edersek: Kamu gücünü kullanan kamu görevlileri, özel yasalarla düzenlenen ayrıcalıklara sahiptir. Bir kamu görevlisinin yargılanması, sadece belirli yetkililerin izin verdiği durumlarda mümkün olabilir. Bir yetkilinin soruşturma izni verip vermemesi konusunda bir itiraz durumu olursa, bu itiraz Danıştay veya Bölge İdare Mahkemesi’ne yapılır. Sonuçta, bir yargı kararını uygulamayan kamu görevlileri yargılanmalıdır.
Mahkeme Kararlarının Uygulanmaması Ahlaksızlıktır Binilen Dalın Kesilmesidir.
Mahkeme kararlarının uygulanması, adaletin kalbinin attığı yerdir ve hukuk devletinin temel direğidir; toplumsal düzenin ve hukukun üstünlüğünün gerçek anlamda yaşama geçirilmesi, bu kararların uygulanmasına bağlıdır.
Ne yazık ki, bazı idari birimlerimiz, bu kutsal adalet elçilerinin vermiş olduğu kararları görmezden gelme haddini kendilerinde bulabilmektedirler. Bu durum, açık ve net bir biçimde ağır bir kusurdur. Adaletin tecellisi için verilmiş bir kararın uygulanmaması, hukukun üstünlüğü ilkesinin yok sayılması anlamına gelir ve bu durum asla kabul edilemez.
Mahkeme kararlarının uygulanmaması, toplumumuzda adalet inancını zedelemekte, hukuk kurallarına olan güveni sarsmaktadır. Bu, toplumsal düzenimizi bozar ve devletin hukuk kurallarına uyma zorunluluğu ilkesini zayıflatır.
Bu çarpık duruma dikkat çekmek bizim en önemli görevlerimizden biridir. Bu ahlaksızlık karşısında sessiz kalmayacağız! Her birimizin, hukukun üstünlüğünün savunucusu olma görevi bulunmaktadır. Bu görevi yerine getirme kararlılığı ile mahkeme kararlarının gereği gibi uygulanmasını talep ediyor ve bu konuda gereken her türlü eylemi gerçekleştireceğimizi taahhüt ediyoruz.
GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SAVCILIK ŞİKAYET DİLEKÇE ÖRNEĞİ
İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
MÜŞTEKİ : AHMET YILMAZ – T.C: 233221***** -Caferağa, Sakız Gülü Sk. No:20, 34710 Kadıköy/İstanbul
ŞÜPHELİ : MEHMET DEMİR ( İstanbul İl Göç İdaresi Müdürlüğü Göç Müdürü 3322 Sicil Numaralı Personel)
KONU : Görevi Kötüye Kullanma Suçu sebebiyle şikayet dilekçemizin ibrazdır.
ŞİKAYET SEBEPLERİ
İstanbul 1.İdare Mahkemesi’nin 01.05.2023 tarihli kararında belirtilen oturma izni vermeme işlemin iptali kararı İstanbul İl Göç İdaresi Müdürlüğü Göç Müdürü Mehmet DEMİR’e elden 992 Alındı numarası ile 05.05.2023 tarihinde verilmiştir.
Mahkeme kararı gereği aile birleşim hakkı mevcut olup, oturma izni verilmesi için gerekli işlemlerin yapılması gereklidir.
Ancak, söz konusu kamu görevlisi, mahkeme kararına rağmen işlemi yapmaktan kaçınmış ve başvurumu reddetmiştir. Bu durum işlemlerimin gecikmesine ve maddi-manevi zarara uğramama sebep olmuştur.
Yukarıda bahsettiğim kamu görevlisi …………………… (Kamu Görevlisinin Adı Soyadı), görevini yerine getirirken Türk Ceza Kanunu’nun 257. Maddesi kapsamında görevi kötüye kullanma suçunu işlemiştir.
Bu sebeple, yukarıda belirtmiş olduğum şahıs hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 257. Maddesi gereğince gereken yasal işlemlerin başlatılmasını ve adaletin yerini bulmasını talep ediyorum.
NETİCE VE TALEP : Yukarıda açıklanan sebeplerle,
Ekler: X Mahkemesi’nin X tarihli kararı ……….. (varsa diğer delil niteliği taşıyan belgeler, resmi belgeler, tanık ifadeleri vb.)kamu görevlisi …………………… (Kamu Görevlisinin Adı Soyadı), görevini yerine getirirken Türk Ceza Kanunu’nun 257. Maddesi kapsamında görevi kötüye kullanma suçundan cezalandırılmasına karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim.
Müşteki
Ahmet YILMAZ
EK :
Mahkeme kararı
Nüfus kağıdı
Alındı belgesi
(Not: Bu dilekçe örneği genel bilgilendirme amaçlıdır. Kendi durumunuzla ilgili resmi bir dilekçe yazarken, bir avukatla görüşmeniz tavsiye edilir.)