EYT konusunda yapılan düzenlemenin ardından çok kişi emeklilik başvurusunda bulundu. EYT nedir ve nasıl başvuru yapılır konulu yazımızda detayları aktarmıştır.
8 Eylül 1999 öncesi emeklilik sigorta girişi olan herkesi yaş şartı olmadan gerekli prim ve sigortalılık süresini doldurmuş ise emekliliğe hak kazanmaktadır.
8 Eylül 1999 öncesi işe girişi olmasına karşın SGK kayıtlarında çalıştığı görünmediği için emekli olmayanların hizmet tespit davası açarak, o yıllarda çalıştığını mahkeme kararıyla tespit ettirmesi gerekir.
Beyana dayalı olarak ve sadece tanık anlatımıyla 20 yıl öncesinin hizmet tespitini yapmak mümkün değildir. Şayet sadece tanıkla ispat kabul edilmiş olsa herkes birbirine şahit olur, 1999 öncesi için hizmet tespit davası açardı.
Mahkemeler ispata yarar resmi bir kayıt aramaktadır. Eğer SGK arşivinde fiziki bir kaydınız varsa, başka bir resmi kuruma örneği yollanmış bir kayıt varsa bunları bulup dava açabilirsiniz. Bazı durumlarda resmi kurum mahzenlerinde eski kayıtlar çuvallar içinde tutulmaktadır. Bu kayıtları kurumlar vermez ise dava açıp mahkeme kanalıyla istemek gerekir. Genelde Orman Genel Müdürlüğüne bağlı işletme şefliklerinde eski tarihli evraklara rastlanmaktadır.
Kayıt yok ise dava açmanızı tavsiye etmeyiz. Bir kurumda ya da elinizde 20 yıl öncesine dair resmi bir evrak olması gerekir.
Hizmet tespit davası zamanaşımı var mıdır? Zamanaşımı istisnaları nelerdir?
5510 sayılı Kanun 86/9 Maddesine göre tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonunda başlamak üzere 5 yılın geçmesiyle dava açma süresi sona erer. 5 yıllık süre hak düşürücü süredir. Süre geçmiş ise mahkeme dosyada inceleme yapmadan davayı reddeder.
EYT emeklilik fırsatından yararlanmak için hizmet tespit davası açılması yeterli olmayacaktır. Öncelikle zamanaşımına bakılmalıdır. 20 yıldır aynı işyerinde çalışıyor ya da son 5 yıl geçmeden ayrılmışsanız geçmişe yönelik dava açılabilir. Ama çalışmanın üzerinden uzun yıllar geçmişse 5 yıllık süre kaçmış olduğundan ancak resmi bir kayıt bulmanız halinde dava açılabilecektir.
5 yıllık süre kişi memuriyete geçmişse memuriyete geçmeye memur statüsüne geçişle başlar.
Başka bir işyerinde çalışmaya başlamak 5 yıllık süreyi durdurmayacaktır.
Mevsimlik çalışmalar kesintisiz çalışma sayılacağından, mevsimlik çalışmanın sonra erdiği sona erdiği yıl zamanaşımı başlayacaktır. (Y. HGK. 01.07.2019 tarih ve 2016/21-1238 E, 2019/834 K)
Sürenin istisnası ise geçmiş döneme dair bir belge varsa bunu bulup hizmetin tespitini sağlamaktır.
‘506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.’ YARGITAY 10. Hukuk Dairesi Esas: 2021 / 6900 Karar: 2021 / 15143 Karar Tarihi: 01.12.2021
5 YIL HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE İSTİSNALARI
Hizmetlerin Tespiti (SOSYAL SİGORTA İŞLETMELERİ YÖNETMELİĞİ)
MADDE 26 – (1) Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca, işyeri kayıtlarının
incelenmesi sonucunda yapılan tespitlerden çalıştığı belirlendiği hâlde, hizmetleri Kuruma
bildirilmediği veya eksik bildirildiği saptanan sigortalıların geriye yönelik hizmetleri dikkate
alınır.
(2) Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarının işyerinde yaptıkları durum tespiti
sırasında, sigortalı, işyerinde çalışan diğer sigortalılar, işyeri mahallinde bulunanlar veya
işveren beyanına dayanılarak yaptıkları ve tespit tarihinden önceki bir yıllık süreye ilişkin
hizmetler de sigortalılıkta dikkate alınır. (Ek cümle:RG-17/4/2012-28267) Bir yıllık süreyi
aşan sigortalı çalışmalar ise her zaman düzenlenebilir nitelikte olmayan kanunen geçerli kayıt
ve belgeler ile kanıtlanmak şartıyla dikkate alınabilir.
(3) Kamu idarelerinin denetim elemanlarınca yapılan denetimler sonucu belirlenen ve
Kuruma bildirilen sigortalı çalışmalar üzerine, ilgili mevzuat uyarınca gerekli işlemler yapılır.
HİZMET TESPİT DAVASI 5 YILLIK HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE
Dava 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmışsa incelenmesi gereken hususlar ise;
- çalışmasının başlangıç tarihi belirlenmeli,
- bu kapsamda komşu iş yeri tanıkları yeniden dinlenilmek suretiyle, çalışmanın başlangıç ve bitiş tarihleri,
- çalışmanın süresi,
- davacının hangi tarihler arası çalıştığı dinlenen tanıklardan ayrıntılı olarak sorulmalı
mahkemece elde edilecek tüm deliler toplanarak fiili çalışmanın varlığı tereddüte yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır.
GEÇ VE EKSİK BİLDİRİM
Sigortalı kuruma geç bildirimişse zamanaşımı ne zaman başlar? Geç bildirimde işe girişte dava zamanaşımı nedir?
On yıl çalışan ama ilk 5 yıl kuruma bildirilmeyen işçinin hizmet tespit davası açmada zamanaşımı süresi son 5 yıl bildirilen sürenin sonundan itibaren başlayacaktır. hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Bu durumda 8 Eylül 1999 tarihinden önce sigorta girişi yapılmamış ancak aynı firmada halen çalışan kişiler için dava açılması ve hizmetin tespit edilmesi mümkündür. Bu durum 5 yıllık hak düşürücü sürenin bir istisnası olacaktır.
DİKKAT EDİLECEKLER
Hizmet tespit davasında mahkeme nasıl araştırma yapar ?
Çalışma olgusu kamu düzeninden olduğundan her türlü delille ispatlanabilir.
- bu davalarda iş yerinde tutulması gerekli dosyalar ile kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı,
- ücret bordroları getirtilmeli,
- müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı,
- mümkün oldukça tespit istenen dönemde işyerinin müdür ve görevlileri,
- işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinde, tarafları veya işyerini bilen veya bilebilecek durumda olanlar zabıta marifetiyle araştırılarak saptanmalı,
- sigortalının hangi işte hangi süre ile çalıştığı, çalışmanın konusu, sürekli, kesintili, mevsimlik mi olduğu, başlangıç ve bitiş tarihleri
- alınan ücret konularında beyanları alınarak, tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri değerlendirilmelidir.
Tanıkların beyanlarında dikkat edilecek hususlar nelerdir ?
- tanıkların, hizmet tespiti istenen tarihte, aynı işyeri, komşu işyeri sigortalısı yada işvereni olup olmadıkları araştırılmalı,
- davalı Kurumdan, bu kişilerin belirtilen tarihte sigortalılık bildirimlerinin hangi işyerinden yapılmış olduğu da sorulmalı,
- elde edilen bilgilerin ifadelerde belirtilen olgularla örtüşüp örtüşmediği de irdelenmeli,
- işyerin kapsam kapasite ve niteliği ile bu beyanlar kontrol edilmelidir
FERAGAT MÜMKÜN MÜ?
Hizmet tespit davasından feragat edebilir miyim?
Feragat Mümkün değildir. Kişiye sıkı sıkıya bağlıdır. Mahkeme kamu düzeni gereği resen araştırma yapacaktır.
Elden verilen ücretin ispatı mümkün müdür? Asgari ücretin üzerinin elden alınması durumunda ne yapılır ?
Asgari ücret bankadan kalanı elden ödendiği durumlara denir. Prime esas kazancın belirlenmesi davası açılması gerekir. Burada kişinin yaptığı meslek, iş kolunda meslek odalarının belirlediği asgari ücret tarifesi, ücret bordoları, işyeri hesap defterleri delil olarak değerlendirilir.
Hizmet tespit davalarında arabuluculuk şartı var mıdır ?
Zorunlu arabuluculuk dava şartı yoktur. Doğrudan dava açılabilir.
Görevli mahkeme hangisidir?
İş mahkemelerinde bakılır. İş mahkemesi olayan yerlerde asliye hukuk mahkemesince görülecektir.
Kesintili çalışma durumunda nasıl araştırma yapılır? Sigorta kayıtlarının eksik gösterilmesi durumunda ne yapılır ? Farklı firmalarda gösterilen çalışmalar durumunda yapılacaklar nelerdir? İşçinin kesintili giriş çıkışlarının gözükmesi durumunda ne yapılması gerekir?
Çalışmanın kesintili gösterilmesi durumunda yani 2002 yılında 2 gün gösterilmesi daha sonra 2005 yılında 3 gün gösterilmesi bu süre zarfında başka firmalarda çeşitli giriş çıkışların yapılması durumunda, mahkemece detaylı araştırma yapılmalıdır. Komşu iş yerlerine sorulmalı, evraklar bordrolar getirilmeli, aynı dönemde o işyerlerinde çalışanlar çağrılmalı ve araştırma yapılmalıdır.
‘Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir. Davacının davalı işveren yanındaki çalışmalarına bakıldığında; 10.10.2001 tarihinden itibaren bildirilen iki günlük hizmetinden sonra 12.07.2007 tarihine dek başkaca bir bildiriminin bulunmadığı, ancak 01.06.2002 ve 25.11.2005 tarihlerinde dava dışı iki farklı işyerinden başlayan ve bir süre devam eden hizmet bildirimlerinin bulunduğu, anılan davalı işveren ve başka işverenler yanındaki kesintili çalışmaların da 28.07.2012 tarihine kadar devam ettiği görülmektedir. Bu sebeple mahkemece, dava dışı işyerlerinden verilen ücret bordroları getirtilmeli, bordrolardaki imzası inkar edilenler yönünden imza incelemesi yapılmalı, tespite konu dönemde Kurum tarafından yapılmış bir tespit bulunup bulunmadığı araştırılmalı, çalışmaların geçtiği işyerlerine ilişkin puantaj kayıtları gibi varsa tüm işyeri kayıtları davalı işverenden celbedilmeli; Kurum nezdindeki davalı ve dava dışı davacının bildirimlerinin mevcut olduğu işyerlerinin dosyaları ile dönem bordroları getirtilmeli; davalı Kuruma verilmiş dönem bordrolarından kayden çalışması görünen bordro tanıkları re’sen belirlenerek beyanlarına başvurulmalı; bulunabildiği takdirde sigortalı ile birlikte çalışan kişiler ile aynı çevrede işyeri olan işveren ya da bu işverenlerin çalıştırdığı kişiler re’sen saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı; davada bilgi ve görgülerine başvurulan tanıkların beyanları arasında varsa çelişkiler giderilmeli; dinlenen tanıkların hizmet döküm cetveleri celp edilerek beyanları denetlenmeli, sigortalının kayıtlarda görünmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu ile çalışmanın varlığı, kısmi ve kesintili olup olmadığı yöntemince araştırılmalı, davacının bildirimlerinin bulunduğu işyerleri arasında organik bağ bulunup bulunmadığı belirlenmeli, ilgili düzenlemeler dikkate alınarak toplanan tüm kanıtlar birlikte değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre davacının talep süresindeki çalışmalarının davalı işyerinde geçmesi veya dava dışı işyerleri ile davalı işyeri arasında organik bağ bulunması halinde ilgili talep yönünden hak düşürücü sürenin oluşmayacağı gözetilerek, aksi halde ise eldeki kayıtlar doğrultusunda hak düşürücü süre yönünden de bir değerlendirme yapılarak karar verilmelidir.’ YARGITAY 10. Hukuk Dairesi Esas No: 2022/3946 Karar No: 2022/6644 Karar Tarihi: 28.04.2022
EMSAL KARARLAR
T.C YARGITAY 10.Hukuk Dairesi Esas: 2022/ 3946 Karar: 2022 / 6644 Karar Tarihi: 28.04.2022
ÖZET: Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir. Davacının davalı işveren yanındaki çalışmalarına bakıldığında; 10.10.2001 tarihinden itibaren bildirilen iki günlük hizmetinden sonra 12.07.2007 tarihine dek başkaca bir bildiriminin bulunmadığı, ancak 01.06.2002 ve 25.11.2005 tarihlerinde dava dışı iki farklı işyerinden başlayan ve bir süre devam eden hizmet bildirimlerinin bulunduğu, anılan davalı işveren ve başka işverenler yanındaki kesintili çalışmaların da 28.07.2012 tarihine kadar devam ettiği görülmektedir. Bu sebeple mahkemece, dava dışı işyerlerinden verilen ücret bordroları getirtilmeli, bordrolardaki imzası inkar edilenler yönünden imza incelemesi yapılmalı, tespite konu dönemde Kurum tarafından yapılmış bir tespit bulunup bulunmadığı araştırılmalı, çalışmaların geçtiği işyerlerine ilişkin puantaj kayıtları gibi varsa tüm işyeri kayıtları davalı işverenden celbedilmeli; Kurum nezdindeki davalı ve dava dışı davacının bildirimlerinin mevcut olduğu işyerlerinin dosyaları ile dönem bordroları getirtilmeli; davalı Kuruma verilmiş dönem bordrolarından kayden çalışması görünen bordro tanıkları re’sen belirlenerek beyanlarına başvurulmalı; bulunabildiği takdirde sigortalı ile birlikte çalışan kişiler ile aynı çevrede işyeri olan işveren ya da bu işverenlerin çalıştırdığı kişiler re’sen saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı; davada bilgi ve görgülerine başvurulan tanıkların beyanları arasında varsa çelişkiler giderilmeli; dinlenen tanıkların hizmet döküm cetveleri celp edilerek beyanları denetlenmeli, sigortalının kayıtlarda görünmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu ile çalışmanın varlığı, kısmi ve kesintili olup olmadığı yöntemince araştırılmalı, davacının bildirimlerinin bulunduğu işyerleri arasında organik bağ bulunup bulunmadığı belirlenmeli, ilgili düzenlemeler dikkate alınarak toplanan tüm kanıtlar birlikte değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre davacının talep süresindeki çalışmalarının davalı işyerinde geçmesi veya dava dışı işyerleri ile davalı işyeri arasında organik bağ bulunması halinde ilgili talep yönünden hak düşürücü sürenin oluşmayacağı gözetilerek, aksi halde ise eldeki kayıtlar doğrultusunda hak düşürücü süre yönünden de bir değerlendirme yapılarak karar verilmelidir.
(506 S. K. m. 79) (5510 S. K. m. 86) (YHGK 26.02.2003 T. 2003/21-43 E. 2003/97 K.)
Dava ve Karar: Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalılar vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
I-İSTEM
Davacı davalı işveren tarafından bildirilmeyen hizmetlerinin tespitini etmiştir.
II-CEVAP
Davalılar vekilleri davanın reddini savunmuştur.
III-MAHKEME KARARI
A-)İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
B-)BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
Davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalılar vekilleri verilen kararın hatalı olduğunu belirtip, kararın bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Hizmet tespitine ilişkin davaların yasal dayanağını oluşturan 506 Sayılı Kanun’un 79 ve 5510 Sayılı Kanun’un 86/9. maddesi bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında vurgulandığı gibi davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiğinden, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerekir.
506 Sayılı Kanun’un 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/21-43 Esas, 2003/97 Karar ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri ve ücret ödeme bordroları sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını ya da kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin, ancak, eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez. Bu halde ise hak düşürücü sürenin kesinti tarihleri dikkate alınarak her bir dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir.
Tüm bu açıklamalar çerçevesinde, davacının davalı işveren yanındaki çalışmalarına bakıldığında; 10.10.2001 tarihinden itibaren bildirilen iki günlük hizmetinden sonra 12.07.2007 tarihine dek başkaca bir bildiriminin bulunmadığı, ancak 01.06.2002 ve 25.11.2005 tarihlerinde dava dışı iki farklı işyerinden başlayan ve bir süre devam eden hizmet bildirimlerinin bulunduğu, anılan davalı işveren ve başka işverenler yanındaki kesintili çalışmaların da 28.07.2012 tarihine kadar devam ettiği görülmektedir. Bu sebeple mahkemece, dava dışı işyerlerinden verilen ücret bordroları getirtilmeli, bordrolardaki imzası inkar edilenler yönünden imza incelemesi yapılmalı, tespite konu dönemde Kurum tarafından yapılmış bir tespit bulunup bulunmadığı araştırılmalı, çalışmaların geçtiği işyerlerine ilişkin puantaj kayıtları gibi varsa tüm işyeri kayıtları davalı işverenden celbedilmeli; Kurum nezdindeki davalı ve dava dışı davacının bildirimlerinin mevcut olduğu işyerlerinin dosyaları ile dönem bordroları getirtilmeli; davalı Kuruma verilmiş dönem bordrolarından kayden çalışması görünen bordro tanıkları re’sen belirlenerek beyanlarına başvurulmalı; bulunabildiği takdirde sigortalı ile birlikte çalışan kişiler ile aynı çevrede işyeri olan işveren ya da bu işverenlerin çalıştırdığı kişiler re’sen saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı; davada bilgi ve görgülerine başvurulan tanıkların beyanları arasında varsa çelişkiler giderilmeli; dinlenen tanıkların hizmet döküm cetveleri celp edilerek beyanları denetlenmeli, sigortalının kayıtlarda görünmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu ile çalışmanın varlığı, kısmi ve kesintili olup olmadığı yöntemince araştırılmalı, davacının bildirimlerinin bulunduğu işyerleri arasında organik bağ bulunup bulunmadığı belirlenmeli, ilgili düzenlemeler dikkate alınarak toplanan tüm kanıtlar birlikte değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre davacının talep süresindeki çalışmalarının davalı işyerinde geçmesi veya dava dışı işyerleri ile davalı işyeri arasında organik bağ bulunması halinde ilgili talep yönünden hak düşürücü sürenin oluşmayacağı gözetilerek, aksi halde ise eldeki kayıtlar doğrultusunda hak düşürücü süre yönünden de bir değerlendirme yapılarak karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
Sonuç: Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine 28.04.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)
T.C YARGITAY 10.Hukuk Dairesi Esas: 2022/ 2915 Karar: 2022 / 4603 Karar Tarihi: 30.03.2022
ÖZET: Somut olayın incelenmesinde, davalı işverenlikçe davacı adına verilmiş 05.01.1989 tarihli çıkış bildirgesi ve 13.05.1989 tarihinde kuruma intikal eden 1989/1. dönem bordrosundaki 5 günlük bildirimin varlığı göz önüne alındığında; davacı adına düzenlenmiş işe giriş bildirgesi ve adına yapılmış bildirim olmayan 31.12.1988 öncesi çalışma dönemi itibariyle hak düşürücü süre kapsamında olması karşısında; Mahkemece, açıklanan ilkeler çerçevesinde 01.01.1989 öncesi dönem yönünden hak düşürücü süreden reddine karar verilmesi gerekirken aksi karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O hâlde, feri müdahil Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
(506 S. K. m. 79) (YHGK 26.02.2003 T. 2003/21-43 E. 2003/97 K.)
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, feri müdahil Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Kezban Çetin tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, davalı işveren N. K. iş yerinde 15.05.1985-05.01.1989 tarihleri arasında kesintisiz olarak hizmet akdine tabi şekilde çalıştığının tespitine, sigorta başlangıç tarihinin 15.05.1985 olarak tespiti ile tahsis talep tarihi olan 09.10.2018 tarihinden itibaren emekliliğe hak kazandığının tespitini talep etmiş, Mahkemece; bozma sonrası yapılan yargılama doğrultusunda Adıyaman Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü’nün 08.11.2021 tarihli cevabi müzekkeresinde, dava dışı M. T.’in hizmet dökümündeki 7367 sicil numaralı işyerinden verilen 5 günlük hizmetin, davacı M. Ç.’a ait olduğunun tespit edildiği; ancak aynı işyeri tarafından işe giriş ve işten ayrılış bildirgelerinin kuruma ibraz edilmediğinin bildirildiği; bahse konu müzekkere ekindeki, davalının işveren ünvanlı olduğu, 7367 sicil numaralı işyerine ait 1989 yılı 1. dört aylık döneme ait hizmet belgesinde, davacının 5 günlük çalışmasına yönelik kayıt düşüldüğü tespit edildiği; 1989/1dönem bordrosu içeriği bütün olarak değerlendirilmekle, iş bu davanın hak düşürücü süreye tabi olmadığı, davacının dava konusu dönemde davalı işvereni N.K. nezdinde çalıştığı gerekçesiyle kabul kararı verildiği anlaşılmıştır.
Davanın yasal dayanağı 506 Sayılı Kanun’un 79/10. maddesi olup bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
506 Sayılı Kanun’un 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/21-43 Esas, 2003/97 Karar ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri ve ücret ödeme bordroları sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını ya da kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin ancak, eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez. Bu halde ise hak düşürücü sürenin kesinti tarihleri dikkate alınarak her bir dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir.
Somut olayın incelenmesinde, davalı işverenlikçe davacı adına verilmiş 05.01.1989 tarihli çıkış bildirgesi ve 13.05.1989 tarihinde kuruma intikal eden 1989/1. dönem bordrosundaki 5 günlük bildirimin varlığı göz önüne alındığında; davacı adına düzenlenmiş işe giriş bildirgesi ve adına yapılmış bildirim olmayan 31.12.1988 öncesi çalışma dönemi itibariyle hak düşürücü süre kapsamında olması karşısında; Mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde 01.01.1989 öncesi dönem yönünden hak düşürücü süreden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, feri müdahil Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 30.03.2022 gününde karar verildi. (¤¤)
T.C YARGITAY 10.Hukuk Dairesi Esas: 2021/ 6900 Karar: 2021 / 15143 Karar Tarihi: 01.12.2021
ÖZET: Somut olayın incelenmesinde; dosya kapsamında yer alan hizmet döküm cetvelinden davacının dava konusu dönemde davalı iş yerinden ya da başka bir iş yerinden bildirimi bulunmadığı anlaşılmakta olup, Mahkemece; …/…/… tarihi sonrası ispatlanamayan istemin reddine karar verilmiş olması karşısında, işe giriş bildirgesi ve sigorta bildirimleri bulunmayan …/…/…-…/…/…arası tespite (kabule) konu çalışmaların, …/…/… dava tarihi itibariyle hak düşürücü süre kapsamında kalıp kalmadığı yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde irdelenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O hâlde, fer’i müdahil Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır. … Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi kararının ilgili maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen İlk Derece Mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiştir.
(5510 S. K. m. 4) (6100 S. K. m. 353) (506 S. K. m. 79) (YHGK 26.02.2003 T. 2003/21-43 E. 2003/97 K.)
Dava: Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Karar: İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesince verilen kararın, fer’i müdahil Kurum vekil tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı, 04/03/2003 ile Ağustos 2010 tarihleri arasında davalılara ait evde müşterek çocuklarına bakmak ve ev işlerini yapmak suretiyle çalıştığının tespitini talep etti.
II-CEVAP
Davalı işverenler vekili, iddiaların gerçek olmadığını ev hizmetlerinde çalışanların işçi sayılamayacağını, Atanın doğum tarihinin 03/02/2004 olup Eylül 2004’e kadar çocuğun bakımının davalılar tarafından yapıldığını, Eylül 2004, Haziran 2006 dönemi davacının 09:00-10:00 ile 17:00-17:30 saatleri arasında günde sekiz saat, 21 ay hafta içi çalıştığını, aynı zamanda evin temizlik işleri yaptığını, bakım süresinin ortalama 15 ay olduğunu, Hazirandan Eylüle kadar çalışma olmadığını ardından çocuğun anaokuluna başladığını Eylül 2006 – 25/07/2010 döneminde çocuğun okula gittiğini, davacının çalışmadığını, haftada bir iki gün ev işleri için geldiğini, Haziran 2010’dan itibaren ilişkinin tamamen sona erdiğini, çocuk okula başladıktan sonra ücretin asgari ücret değil yevmiye şeklinde ödendiğini, davacının bahsettiği mektubunda işten çıkmasından sonra 2014 yılında verildiğini belirterek davanın reddinin istendiği görülmüştür.
Kurum vekili yetki, süre, husumet itirazında bulunarak davanın reddini istemiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesi, davacının davasının kısmen kabulü ile,
Davacının 5510 sayılı Yasa’nın 4/1- a maddesi kapsamında hizmet akdi ile sigortalı olarak 01/09/2004-30/06/2006 dönemi 2005 yılı Temmuz ve Ağustos ayları dışlanmak kaydıyla davalılar yanında asgari ücretle çalıştığının tespitine,
Artan kısma ilişkin isteklerin reddine, karar verilmiştir.
B-BAM KARARI
… Bölge Adliye Mahkemesince, fer’i müdahil Kurum vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermiştir..
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Fer’i müdahil Kurum vekili kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesi ve 5510 sayılı Kanunun 86. maddesi olup bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/21-43 Esas, 2003/97 Karar ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri ve ücret ödeme bordroları sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını ya da kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin, ancak, eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez. Bu halde ise hak düşürücü sürenin kesinti tarihleri dikkate alınarak her bir dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir.
Mahkemece;’ … tanık beyanları dikkate alınarak 01.09.2004 den itibaren, davacının davalıların çocuklarına bakmak üzere haftada 5 gün davlıların evinde hizmet verdiği, çocuk okula başlayıncaya dek yani Eylül 2006 ya kadar, 2006 dönemi Temmuz – Ağustos aylarında tatil olduğu anlaşılmakla, sonuç itibariyle 30.06.2006’ya dek bu bakım hizmetinin süreklilikle unsurunu karşılayacak şekilde devam ettiği saptanmakla, 01.09.2004 – 30.06.2006 dönemi davacının sigortalı sayılması gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu dönemden sonra ise, çocuğun okula gittiği, okulda 17:45’e kadar kaldığı, sabahleyin ise giriş saatinin 08:15 olduğu, dolayısıyla bakıcıyı gerektirir bir durumun bulunmadığı, çocuğunda okuldan ailesi tarafından alındığı saptanmış, yine tanık beyanları ile bu dönemde davacının haftanın yarısını aşmayacak şekilde temizliğe geldiği, buna göre süreklilik unsurunun 30.06.2006’dan sonra gerçekleşmediği ve davacının sigortalılık koşullarını taşımadığı anlaşıldığından bu dönemki isteğin reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle davacının davasının kısmen kabulü ile, davacının 5510 sayılı Yasa’nın 4/1-a maddesi kapsamında hizmet akdi ile sigortalı olarak 01/09/2004-30/06/2006 dönemi 2005 yılı Temmuz ve Ağustos ayları dışlanmak kaydıyla davalılar yanında asgari ücretle çalıştığının tespitine, Artan kısma ilişkin isteklerin reddine,’ kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayın incelenmesinde; dosya kapsamında yer alan hizmet döküm cetvelinden davacının dava konusu dönemde davalı iş yerinden ya da başka bir iş yerinden bildirimi bulunmadığı anlaşılmakta olup, Mahkemece; 30.06.2006 tarihi sonrası ispatlanamayan istemin reddine karar verilmiş olması karşısında, işe giriş bildirgesi ve sigorta bildirimleri bulunmayan 01.09.2004-30.06.2006 arası tespite (kabule) konu çalışmaların, 04.05.2015 dava tarihi itibariyle hak düşürücü süre kapsamında kalıp kalmadığı yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde irdelenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, fer’i müdahil Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: … Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi kararının 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen İlk Derece Mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 01.12.2021 gününde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)