Evlilik Öncesi Cinsellik Boşanma Sebebi Midir?
İnsan ilişkilerinde “güven” kırıldığı anda hiçbir şey eski hâline dönmez. Çiftler bazen yıllarca birlikte yaşar ama bir gün geçmişten gelen bir bilginin ortaya çıkması bütün dengeleri bozar. “Evlilik öncesi yaşanan bir olay neden bugünü etkiliyor?” diye düşünen çok kişi var. Ancak hukuk, duyguları ve hayatın olağan akışını dikkate alır. Bu nedenle Yargıtay’ın yeni tarihli bir kararı, bu konuyu tartışan herkes için önemli bir içtihat niteliği taşıyor.
2025 yılında 2. Hukuk Dairesi tarafından verilen 2025/6195 E., 2025/7213 K. sayılı karar; evlilik öncesi bir bilginin saklanmasının, evlilik birliği içinde “güven sarsıcı davranış” olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğine ışık tutuyor.

Evlilik Öncesi Bir Bilgiyi Gizlemek Boşanma Sebebi Sayılır mı?
Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesi, boşanmanın genel sebebini düzenler:
“Evlilik birliği, eşlerin ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa boşanmaya karar verilir.”
Peki, geçmişte yaşanan bir olayın gizlenmesi bu kapsamda mıdır?
Yargıtay Bu Olayda Ne Dedi?
Olayda; kadın, evlilik öncesinde teyzesinin oğlu ile bir ilişki yaşamış ancak bunu eşinden saklamıştır. Koca, bu bilgiyi evlilik süreci içinde başkasından öğrenmiş ve güven duygusunun tamamen sarsıldığını, eşinin kendisine yalan söylediğini ileri sürerek boşanma davası açmıştır.
İlk derece mahkemesi, kadını kusurlu bularak boşanmaya hükmetmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi ise tam tersini söylemiş ve davayı reddetmiştir. Gerekçesi şuydu:
“Evlilik öncesi yaşanan ilişki, ancak nisbi butlan kapsamında iptal davasına konu olabilir. Boşanma davasında kusur olarak değerlendirilemez.”
Bunun üzerine dosya Yargıtay’a taşındı.
2. Hukuk Dairesi, oldukça net bir yaklaşım sergiledi:
- Kadın, hem evlilikten önce hem evlilik sırasında eşine karşı gerçeği gizlemiştir.
- Bu gizleme, evlilik sürecinde devam ettiğinden tamamen “evlilik içi davranış” niteliği taşır.
- Yalan beyan ve gerçeğin saklanması, eşe karşı “dürüstlük ilkesine aykırıdır”.
- Güveni sarsıcı davranış boşanma sebebidir.
- Bu nedenle kadın tam kusurludur.
- Kocanın davası kabul edilmelidir.
Sonuç:
İstinafın kararı bozulmuş, erkeğin açtığı boşanma davası Yargıtay tarafından haklı bulunmuştur.
Geçmişi Saklamak Neden “Güven Sarsıcı Davranış” Olarak Görüldü?
Yargıtay’ın mantığı şu temele dayanıyor:
1. Gizleme Evlilik Süresince Devam Etmişse Boşanmaya Esas Olur
Evlilik öncesi yaşanan bir şey önemlidir; fakat esas sorun, bunun evlilik devam ederken de saklanmış olmasıdır.
Yani eylem tek başına “geçmişte yapılmış bir davranış” değildir.
Evlilik içinde de sürdürülen bir aldatma, bir gizleme vardır.
2. Eşlere Karşı Dürüstlük Yükümlülüğü Vardır
TMK ve yerleşik içtihatlar; eşlerin birbirlerine karşı dürüst ve açık olmalarını, güveni zedeleyecek davranışlardan kaçınmalarını şart koşar.
“Ben söylemesem de olurdu” yaklaşımı hukukta karşılık bulmaz.
3. Olay Evliliği Temelinden Sarsacak Niteliktedir
Yargıtay somut dosyada şunu kabul etmiştir:
Koca için bu bilgi önemli bir bilgidir.
Bu bilginin saklanması, birlikte yaşama iradesini zayıflatmaktadır.
Bu nedenle eşleri bir arada tutmaya çalışmak artık makul değildir.
Yargıtay’ın Bu Kararı Boşanma Davalarına Nasıl Yansır?
Bu karar, benzer uyuşmazlıklar için bir referans noktası oluşturuyor.
“Geçmişin” değil, “gizlemenin” boşanma sebebi olduğu vurgulanıyor
Yargıtay, evlilik öncesi davranışın cezalandırılmadığını açıkça belirtiyor.
Boşanma sebebi yapılan şey; yalan söylemek, saklamak, dürüst davranmamak ve evlilik içindeki güveni zedelemektir.
Kusurun tamamen kadına yüklenmesi, kararın netliğini gösteriyor
Kararda, “KADIN TAM KUSURLUDUR” tespiti dikkat çekiyor.
Bu, uygulamada önemli bir değerlendirme ölçütü sağlar.
İstinafın yaklaşımını Yargıtay reddetmiştir
Bölge Adliye Mahkemeleri genelde geçmişe ilişkin bilgilerin boşanma kusuru olamayacağını düşünür.
Yargıtay ise daha hayatın olağan akışına uygun, daha güncel ve gerçekçi bir değerlendirme yapmıştır.
Bu Karar Kimler İçin Önemlidir?
- Geçmişiyle ilgili bir bilgiyi eşinden saklayanlar
- Eşinin bir bilgiyi sakladığını öğrenip dava açmak isteyenler
- “Bu bilgi boşanma sebebi midir?” diye düşünen herkes
- Boşanma davalarında kusur tespiti ile ilgilenen avukatlar
- Evliliğin güven temeliyle ilgili akademik çalışma yapanlar
Karar, somut olayın hassasiyetini dikkate alarak “evlilik içindeki güven” kavramını bir kez daha merkeze alıyor.
Yargıtay Bu Dosyada Neden Bozma Kararı Verdi?
Karar metninden çıkan temel mesaj şudur:
- Eşler arasında güven bir kez derinden sarsılmışsa,
- Tarafların birlikte yaşamaları artık beklenemiyorsa,
- Bu güven sarsıcı davranış evlilik içinde devam eden bir gizleme ise,
Boşanmaya karar verilmelidir.
Dolayısıyla Yargıtay, istinafın değerlendirmesini hatalı bulmuş ve yeniden yargılama yapılması için dosyayı bozmuştur.
Boşanma Davalarında “Gizleme” Konusu Nasıl İspatlanır?
Bu karardaki en kritik delil:
Tanık beyanı.
Özellikle, davacı tanığının açık ve net beyanı Yargıtay tarafından “sabit” kabul edilerek hükme esas alınmıştır.
Boşanma davalarında:
- Tanık beyanları,
- WhatsApp yazışmaları,
- Mesaj kayıtları,
- Sosyal medya içerikleri,
gibi deliller güven sarsıcı davranışın ispatında sık kullanılır.
Boşanma Davanızda Benzer Bir Durum Yaşıyorsanız…
Eşlerin geçmişi değildir evliliği bitiren.
Güvenin kırılmasıdır.
Bu karar, özellikle “eşim bana söylemedi, ben başkasından duydum” diyen kişiler için önemli bir hukuki yol göstericidir.
Her olay kendi içinde değerlendirilir. Bu nedenle benzer bir durum yaşıyorsanız; delillerin niteliği, tanıkların gücü ve olayın sizin evliliğinizi nasıl etkilediği ayrı ayrı incelenmelidir.
Boşanma Sürecinde Yol Arayanlar İçin İyi Bir Avukat Hayat Kurtarır
Boşanmada Gizlenen Bilginin Kusur Sayılıp Sayılmayacağı Hakkında Avukat Arıyorsanız…
Bu tür dosyalar, hassas delil değerlendirmesi gerektirir.
Gizlenen bilginin evlilik üzerindeki etkisi, güvenin ne derece zedelendiği ve sürecin nasıl yürütüleceği somut olayın dinamiklerine bağlıdır.
Profesyonel hukuki destek almak, hem hak kaybını hem de gereksiz zaman kaybını engeller.
2. Hukuk Dairesi 2025/6195 E. , 2025/7213 K.
“İçtihat Metni”MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 42. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1270 E., 2024/438 K.
DAVA TÜRÜ : Boşanma
İLK DERECE MAHKEMESİ : Edirne 1. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2017/219 E., 2021/662 K.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm; davacı erkek vekili tarafından kusur belirlemesi ve davanın reddi yönünden temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
Davacı erkek tarafından 4721 sayılı Türk Medeni Kanun’un (4721 sayılı Kanun)166 ncı maddesinin birinci maddesinde yer alan “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” sebebine dayalı olarak açılan boşanma davasının yapılan yargılaması sonucunda, İlk Derece Mahkemesince erkeğin davasının “… davalının davacıdan saklamış olduğu kendisine ait önemli bir durumu davacının başkasından duyması sonucunda taraflar arasındaki güven probleminin yaşandığı, davalı kadının davacı kocaya karşı yalan söylemek ve taraflar açısından önemli bir durum olan, geçmişine ait bir konuda yalan ve yanlış beyanda bulunmak ve saklamak suretiyle davacıya karşı dürüst davranmadığı görülerek, güven sarsıcı bu eylemi dolayısıyla kusurlu olduğu…” gerekçesi ile erkeğin davasının 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci maddesi uyarınca kabulüne, tarafların boşanmalarına ve boşanmanın ferilerine karar verilmiştir. Karar davalı kadın vekili tarafından; erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi ile erkek lehine hükmedilen maddi ve manevi tazminat yönünden istinaf edilmekle Bölge Adliye Mahkemesince yapılan istinaf incelemesinde “…Davalı kadının evlilik öncesi teyzesinin oğlu ile cinsel ilişki yaşaması ve bunu davacıdan gizlemesi, koşulları var ise evliliğin nisbi butlan nedeniyle iptali davasına konu olabilecek bir husus olup işbu vakıaların boşanma davasında kadına kusur olarak yükletilmesi mümkün değildir. Buna göre davacı davasını ispatlayamamıştır. 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci maddesi koşulları oluşmadığından erkeğin davasının reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir…” gerekçesiyle erkeğin davasının reddine karar verilmiştir. Karar yukarıda gösterildiği şekilde davacı erkek vekili tarafından temyiz edilmiştir.
4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası uyarınca evlilik birliği, eşlerin ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa boşanmaya karar verilebilir. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davalı kadının, davacı erkeğe yalan ve yanlış beyanda bulunarak evlilik öncesi teyzesinin oğlu ile cinsel birliktelik yaşadığını söylemediği ve davacı erkek başkalarından öğrenene kadar da bu durumu evlilik birliği süresince saklamaya devam ettiği, bu hususun davacı tanığı …’ın beyanları ile de sabit olduğu, bu halde davalı kadının, erkeğe karşı bulunduğu yalan ve yanlış beyanlarını davacı erkek başkalarından öğrenene kadar evlilik süresi boyunca da saklamak suretiyle evlilik birliği içerisinde erkeğe dürüst davranmayarak güven sarsıcı davranışta bulunduğu anlaşılmış olup, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında güven sarsıcı davranışta bulunan kadın tam kusurlu olup davacı erkek dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre davacı erkeğin boşanma davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken yanlış ve yanılgılı değerlendirmelerle davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş ve kararın bozulmasına karar verilmiştir.
KARAR
Açıklanan sebeplerle; temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı erkek lehine BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
15.09.2025 tarihinde oy çokluğuyla verildi.
KARŞI OY YAZISI
Tarafların karşılıkılı iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, temyiz edilen hukuka uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması yönünde karar verilmesi gerektiğini düşündüğümden, aksi yöndeki değerli çoğunluğun bozma görüşüne katılmıyorum.

















