Kaza sonrası delillerin yok olması ve kusur durumlarının belirlenememesi sıklıkla yaşanılan bir sorundur. Kazaya kimin sebep olduğunun bulunamaması, kazada sorumlunun belirlenememesi durumunda yapılacaklar hukukçular arasında da uzayıp giden tartışmalara neden olur.
Bazı trafik kazalarında tarafların hastaneye kaldırılması, yangın çıkması ve yangının söndürülmesi, bir tarafın vefat etmesi, hava koşulları gibi durumlar nedeniyle kazaya kimin neden olduğu, kimin sorumlu olduğu belirlenememektedir. Böyle durumlarda yargılamalar uzamakta, alınan raporlarda sürekli farklı kimselere kusur çıkmakta, delil yetersizliğinden de bir türlü gerçek sorumlu net olarak tespit edilememektedir.
Aynı kazaya dair 5 tane rapor alınan, alınan raporlarda da her seferinde farklı oranlar tespit edilen, karayollarına kusuru verilen sonra geri alıp sürücülere kusur atfeden çelişkilerle dolu raporların olduğu dosyalar mevcuttur.
Kazada asli kusurlunun belirlenememesi durumunda kusur durumları her iki tarafa eşit olarak paylaştırılacaktır.
‘Eş söyleyişle, öğreti ve uygulamada kabul edilen görüşe göre, işletenlerden hangisinin kusurlu olduğunun kesin olarak tespit edilemediği durumda, tehlike sorumluluğuna katlanma ilkesi uyarınca, zararın işletme tehlikeleri doğrultusunda, tehlikeler eşit varsayıldığından zarar ilke olarak yarı yarıya paylaştırılır. (Esasen somut olay bakımından böyle bir durumda her iki işleten açısından KTK’nın 57. maddesi ve Karayolu Trafik Yönetmeliğinin 109. maddesinin d bendi de tartışılmalıdır). Ne var ki, bu kuralın uygulanabilmesi için, gerekli araştırma ve incelemelerin yeterli biçimde yapılmasına karşın işletenlerden hangisinin kusurlu olduğunun tespit edilememiş olması koşulunun gerçekleşmesi gerekmektedir. Yeterli araştırma yapılmasına karşın işletenlerin hangisinin kusurlu olduğu kesin biçimde tespit edilememişse tehlikeler eşit varsayılarak zararın yarı yarıya paylaştırılması gerekir. Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 04.04.2007 tarihli ve 2007/11-104 E., 2007/180 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.‘YARGITAY . Hukuk Genel Kurulu Esas: 2017 / 2112 Karar: 2020 / 850 Karar Tarihi: 10.11.2020
4. Hukuk Dairesi 2021/2684 E. , 2021/2425 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Davacı … vekili Av. … tarafından, davalı Güneş Sigorta A.Ş. aleyhine 16.09.2019 tarihli dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine hakem heyeti tarafından yapılan inceleme sonunda; itiraz hakem heyetince itirazın reddine dair verilen kararın davalı vekili tarafından süresi içinde temyizi istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
K A R A R
Davacı vekili Sigorta Tahkim Komisyonu başvurusunda, 29.09.2013 tarihinde davalıya trafik sigortalı sürücünün davacıya çarpması neticesinde meydana gelen kazada davacının yaralandığını, davacının %10,3 maluliyetine ilişkin raporun ekte olduğunu, davalıya bakiye tazminat için yapılan başvurunun sonuçsuz kaldığını beyanla, 5100 TL işgöremezlik tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, bedel artırım dilekçesiyle talebini 111.293,00 TL’ye artırmıştır.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Uyuşmazlık Hakem Heyeti’nce tüm dosya kapsamına göre; talebin kabulü ile 111.293,00 TL bakiye sürekli işgöremezlik tazminatının 26.06.2019 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte Güneş sigorta A.Ş. Tarafından başvuru sahibine ödenmesine karar verilmiş; karara karşı davalı vekilince itiraz edilmesi üzerine İtiraz Hakem Heyeti’nce itirazın reddine karar verilmiş; itiraz hakem heyeti kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Somut olayda; olay tarihinde düzenlenen olay yeri inceleme tespit tutanağında, davacı yayaya aynı köyden davalıya trafik sigortalı motosiklet sürücüsünün çarptığı, olay yerinde herhangi bir fren izi, bulgu olmadığı, davacının hastaneye kaldırıldığı, tanık olmadığı, motosikletin sürücü tarafından olay sonrası hemen olay yerinden kaldırıldığı belirlenmiş, düzenlenen kaza tespit tutanağı ile de köy yerinde davalıya trafik sigortalı araç sürücüsünün davacıya çarptığı, tarafların kaza yerinden ayrılması nedeniyle kaza yerinde iz ve emare bulunmadığından kusur oranı belirlenemediği belirlenmiştir, kollukta dinlenen reşit olmayan davacı ve davalıya sigortalı araç sürücüsünün anne ve babalarının kazaya dair görgüye dayalı bilgilerinin olmadığı ifade edilmiş, soruşturma dosyasında şikayet yokluğu nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Davacı tarafından ibraz edilen adli trafik bilirkişi tarafından düzenlenen 16.05.2019 tarihli raporda; davalı tarafı sürücüsünün KTK 81. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle kusurlu olduğu, davacı tarafın ise kusursuz olduğu olduğu belirlenmiş uyuşmazlık hakem heyetince de hükme esas alınmış, davalı taraf sürücüsü tam kusurlu olarak kabul edilerek karar verilmiş, itiraz hakem heyetince de raporun oluşa uygun olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin anılan yöne ilişkin itirazının reddine karar verilmiştir. Eksik inceleme ile hüküm verilemez.
Bu durumda itiraz hakem heyetince; kaza yerini terk etme ile ilgili ihlalin sürüş kusuru olmadığı bu sebeple kaza yerini terk etme nedeniyle davalıya trafik sigortalı araç sürücüsüne kusur izafesinin hatalı olduğu gözetilerek, soruşturma dosyası da getirtilmek suretiyle kusur dağılımının belirlenmesi için İTÜ Trafik kürsüsünden seçilecek uzman bilirkişi kurulundan, önceki raporların da irdelendiği ayrıntılı ve gerekçeli şekilde rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi, işletenlerden hangisinin kusurlu olduğunun toplanan tüm delillere rağmen kesin olarak tespit edilemediği durumda, tehlike sorumluluğuna katlanma ilkesi uyarınca, zararın işletme tehlikeleri doğrultusunda, tehlikeler eşit varsayıldığından zararın yarı yarıya paylaştırılması gerekirken eksik inceleme ile itirazın reddedilmesi isabetli görülmemiştir.
Kabule göre de; 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu, Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16/13. maddesi ve karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’nin 17/2. maddesi gereği, davacı yararına hükmedilecek vekalet ücretinin, tarifeye göre belirlenen nispi vekalet ücretinin 1/5’i tutarında (maktu ücretin altında kalmamak kaydıyla) olması gerektiği gözetilmeden, fazla vekalet ücretine karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile itiraz hakem heyeti kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 03/06/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.