Davalı ev sahibinin olmadığını iddia etti, kiracı haklı çıktı!
Kiraya veren ile kiracı arasındaki tahliye davaları, basit gibi görünen ama çok teknik detaylar içeren bir hukuki süreci kapsar. Hele bir de ev sahibi, kiracıyı çıkarırken yanlış daire numarasını yazarsa… İşte bu yazıda, Yargıtay’ın verdiği çarpıcı bir kararla bu sürecin ne kadar hassas olduğuna şahit oluyoruz.
Konuyu sadeleştirerek anlatacağız: Ev sahibi, kiracının oturduğu dairenin tahliyesini istiyor. Ancak mahkemeye başvururken yanlış daire numarasını yazıyor. Dava görülüyor, mahkeme ev sahibini haklı buluyor. Fakat Yargıtay “dur bakalım” diyor ve kararı bozuyor. Neden mi?

Yanlış Adrese Tahliye Davası Açılırsa Ne Olur?
Bu davada davacı (ev sahibi), İzmir’de bir iş hanındaki “K:6/602” numaralı daireyi satın aldığını ve burada kiracı olarak oturan kişinin ihtiyaç nedeniyle tahliyesini talep etti. Ancak daha sonra kendi yaptığı açıklamaya göre, aslında tahliye etmek istediği daire “K:7/702” numaralı daireymiş. Yani ev sahibi, yanlış dairenin tahliyesini istemiş!
Yargıtay, bu farkı çok önemli buldu. Mahkeme, davacının gerçekten de işyeri ihtiyacı bulunduğunu ve bu nedenle davanın kabulüne karar vermişti. Ancak Yargıtay şöyle dedi:
“Sen bu adrese dava açmışsın ama bu adresle bir alakan yok. Ne malikisin ne kiraya verensin. O zaman bu davayı açamazsın. Adres yanlışlığı ‘maddi hata’ değildir, bu yüzden dava baştan hatalıdır.”
Mahkemeye Yanlış Adresle Başvurmak Maddi Hata Sayılır mı?
Hayır, sayılmaz. Yargıtay burada çok net: Dava dilekçesindeki adres sadece “rakam hatası” değil, esasa etkili bir yanlış. Çünkü dava açılan adresteki taşınmaz başka bir kişiye ait. Dava açılan dairede davacının malik sıfatı yoksa, ortada aktif husumet ehliyeti yok demektir.
Aktif husumet ehliyeti nedir?
Bir kişi bir davayı açarken, o davaya taraf olma hakkına sahip olmalıdır. Yani taşınmazın sahibi ya da kiraya vereni değilse, “senin bu davayı açmaya hakkın yok” denir. Bu da davanın baştan reddedilmesi anlamına gelir.
Yargıtay Ne Karar Verdi?
Yargıtay, kiracının temyiz başvurusunu kabul etti. Ev sahibinin ise “ben yanlış yazmışım, aslında başka daireyi demek istemiştim” şeklindeki açıklamasını maddi hata değil, ciddi bir usul hatası olarak değerlendirdi. Sonuç olarak:
- Mahkeme kararı bozuldu.
- Tahliye kararı iptal edildi.
- Davacı ev sahibi aktif husumet ehliyeti taşımadığı için davayı açma hakkı olmadığına hükmedildi.
Peki, Ev Sahibi Bu Hatanın Bedelini Nasıl Öder?
Bu tarz hatalar, davacının haklı olduğu bir ihtiyacı bile zora sokabilir. Yanlış adresle açılan dava reddedilince hem zaman kaybedilir hem de yeniden dava açmak gerekir. Ayrıca karşı tarafın yaptığı yargılama giderleri ve vekalet ücretleri de ev sahibinin üstünde kalabilir.
Bu sebeple tahliye davası açmadan önce mutlaka:
- Tapu kaydı doğru kontrol edilmeli,
- Kiracının oturduğu bağımsız bölüm tam olarak tespit edilmeli,
- Noter ihtarnamesinde yazan adresle dava dilekçesi birebir örtüşmeli,
- Mümkünse yer tespiti yaptırılarak dava konusu taşınmaz netleştirilmelidir.
Hatalı Adres, Dava Hakkını Bitirir
Bu karar, kiraya verenlerin haklı bile olsalar adres, maliklik ve kiraya verenlik gibi temel bilgileri yanlış yazmaları hâlinde davalarının düşebileceğini gösteriyor. Mahkemelerde maddi hata deyip geçiştirilemeyecek kadar önemli bir konu bu.
Eğer siz de kiracınızı tahliye etmek istiyorsanız, önce gerçekten doğru adreste ve doğru hukuki sıfatla dava açtığınızdan emin olun. Aksi takdirde süreç baştan çöker ve ciddi zaman kaybı yaşanır.