Kelime Anlamı Nedir ?
“Muaccel” kelimesi hukuk terimlerinden biridir ve genellikle borçlar hukuku içinde karşımıza çıkar. “Muaccel” kelimesi, Türkçe’de “ivedi”, “hızlandırılmış” veya “erişilmiş” anlamına gelir. Hukuk dilinde ise bir borcun ödenmesi gereken zamanın gelmiş olması anlamına gelir. Yani, muaccel borç, ödeme süresi gelmiş ve dolayısıyla ödenmesi gereken borçtur.
Hukuki Anlamı Nedir?
Türk Borçlar Kanunu’nun 90. maddesi, “İfa zamanı taraflarca kararlaştırılmadıkça veya hukuki ilişkinin özelliğinden anlaşılmadıkça her borç, doğumu anında muaccel olur.” şeklinde hüküm içermektedir.
Örneğin, A ve B arasında bir mal satış sözleşmesi yapılmış olsun. Taraflar, sözleşmede teslimatın belirli bir tarihte gerçekleştirileceğini kararlaştırmamışlarsa veya sözleşmenin özelliğinden teslimat tarihinin anlaşılması mümkün değilse, malın bedeli teslim anında ödenmesi gerekmektedir. Bu durumda, borç, malın teslim edildiği anda muaccel olur.
TBK 117
(1) Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer.
(2) Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleş mede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır.
Temerrüt için ihtar şartı aranır. İhtarname noter kanalıyla gönderildiğinde ispat kolaylığı sağlar. Noter kanalıyla gönderilen ihtarnamede imzaya, içeriğe itiraz edilemediği gibi bir sureti de noterde saklanır. Noterde saklanan onaylı bir sureti sayesinde içeriğin denetlenmesi her zaman mümkündür.
“Davacı, davalı bankadan kullanılan kredilere istinaden kendisinden komisyon ve ekspertiz ücreti alındığını, söz konusu tahsilatlar için bankaca gerekli bilgilendirmenin yapılmadığını, yargısal içtihatlara göre ticari kredilerde de yasal dayanak olmadan tahsil edilen miktarların müşteriye iadesinin gerektiğini, davalı bankaca haksız olarak tahsil edilen bedelin ödeme tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı tarafından davalı usulune uygun bir şekilde temerrüde düşürülmediğinden kabul edilen kısma dair olarak faiz başlangıç tarihi dava tarihi olarak hükmedilmesi gerekirken ödeme tarihinden itibaren faize hükmedilmesi doğru görülmemiştir.” (T.C. YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ E.2016/14746, K. 2017/8051, T.18.12.2017 )
“Dava, alacak istemine ilişkindir. Davacının üç adet fatura konusu malı davalıya teslim ettiği sabit olup faturaların toplam bedeli olan alacağın ödenmesi yönünde davalıya ihtarname keşide edilmiş, ihtarnamenin tebliği ile davalıya ödeme için verilen 3 günlük sürenin sonunda TBK 117. maddesi uyarınca davalı temerrüde düşmüştür.” (T.C. YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ E.2016/5527, K.2017/7763, T.6.12.2017)
Haksız Fiilde Muacceliyet
“Davacının tazminat istemi haksız fiile dayanmakta olup olay tarihi itibariyle muaccel hale gelmiştir. Maluliyet ve kusura ilişkin Adli Tıp raporları ve aktüer bilirkişi raporuna göre davacı ihtiyati haciz isteminde haklı bulunduğundan BK 76 maddesi gereğince geçici ödeme talebi de mahkemece kabul edildiğinden İİK 257 vd. maddesinde öngörülen ihtiyati haciz koşullarının gerçekleşmesi nedeniyle ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. “(T.C. YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2013/20608, K.2014/4744, T. 31.3.2014)
Vekalet Ücret Alacağında Muacceliyet
“Vekalet ilişkisi bir bütün olup vekaletten azil gibi istifa da taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet eder. Zira azil ve istifa ile birlikte vekalet akdinin en önemli unsurlarından olan “güven ilişkisi” sona ermektedir. Haksız azil halinde olduğu gibi avukatın haklı olarak vekillikten istifa etmesi halinde de işe devam etme olanağı mevcut olmadığından avukat, haklı istifa tarihi itibariyle muaccel olan vekalet ücreti alacağının ödetilmesini talep edebilir. “(T.C. YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E.2014/15124, K.
2015/33136, T.16.11.2015)
Kefil Olan Yönünden Muacceliyet
“Dava itiyati haciz istemine ilişkindir. Mahkemece, aleyhine ihtiyati haciz istenilen davalıların sunulan sözleşmelerde kefil olduğu, 818 Sayılı BK 491. maddesiyle 6098 Sayılı BK 590. maddesine göre kefil hakkında borcun muaccel olmasının ihtardan itibaren başlayacağı, kefillere çıkartılan ihtarnamenin henüz tebliğ edilmediği, kefiller yönünden kat ihtarnamesi tebliğ edilmediğinden alacağın muaccel hale gelmediği, İİK’nın 257/2. fıkrasındaki muaccel hale gelmeyen alacaklar için de şartların oluşmadığı gerekçesiyle kefiller hakkındaki ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamıştır.” (T.C. YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E.2013/6734, K. 2013/10343, T.20.5.2013)
Zamanaşımına Uğramış Alacakta Muacceliyet
“Zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve alacağın dava edilebilme özelliğini ortadan kaldırır. Zamanaşımı süresi, alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren başlar. Alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlı olduğu hallerde, zamanaşımı bu bildirimin yapılabileceği günden itibaren işlemeye başlar. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 90. maddesinde “İfa zamanı taraflarca kararlaştırılmadıkça veya hukuki ilişkinin özelliğinden anlaşılmadıkça her borç, doğumu anında muaccel olur.” hükmüne yer verilmiştir. Bu nedenle, kural olarak her borcun doğumu anında muaccel olduğu kabul edilmelidir.” (T.C. YARGITAY 15.HUKUK DAİRESİ E. 2014/2124, K.2015/1172, T. 04.03.2015
Birden Çok Muaccel Borç Varsa Ödeme
“Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur.” hükmünü içermektedir. Dosya içerisindeki banka ekstre- sinden davalının ödemeleri açıklamada bulunmadan yaptığı anlaşılmaktadır. Bu durumda; davalı tarafından, davacının davaya konu edilen aylara dair yaptığı ödemelerin, ödenmeyen önceki aylara mahsup edildiği iddia edildiğine göre mahkemece kira sözleşmesinin başlangıcından itibaren yapılan tüm ödeme kayıtları getirtilerek kayıtlar üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle eksik ödemeler bulunup bulunmadığı tespit edilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.” (T.C. YARGITAY HUKUK DAİRESİ, E. 2016/4615, K. 2016/4098, T. 24.5.2016
Huzur Hakkının Muacceliyeti
“Dava, istifadan kaynaklı çıkma payı alacağı, huzur hakkı alacağı ve arsanın değerinden hissesine düşen alacağın tahsili istemlerine ilişkindir. Mahkemece, dava açıldığında muaccel olmayan çıkma payı ve temerrüt faizi yönünden yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesi, dava tarihi itibariyle muaccel olan huzur hakkı alacağı yönünden ise, davalının dava açılmasına sebebiyet verdiği gözetilerek, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesi gerekir. Bunun yanında, hüküm altına alınan alacak kaleminin faiz alacağı olduğu gözardı edilip, 6098 Sayılı TBK 121 maddesi hükmüne aykırı olarak faize faiz işletilmesi sonucunu doğuracak şekilde, hüküm kurulması da doğru olmamıştır.” (T.C. YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ E. 2014/3352, K.2014/6072, T. 30.9.2014 )
Kiralarda Muacceliyet
“Asıl dava kiracı tarafından kiralananlara yapılan faydalı masraflar bedeli, karşı dava ise ortak gider alacağının tahliye tarihinden itibaren avans faizi ile tahsili ve icra takibi ile kesinleşen muaccel kira bedelleri istemine ilişkindir. Muaccel olan karşılıklı borçlar takas edilebilir ve az olan borç sona erer. Mahkemece, asıl davada davacıkarşı davalının kiralanana yapmış olduğu imalat giderlerinin tahsiline karar verilirken, karşı dava yönünden de karşı dava tarihi itibariyle kira alacağının davacı alacağından takas ve mahsubuna hükmedilmiş ise de, davalı-karşı davacının karşılık davadaki talebi ikili bir istek olup, kiralananların belli tarihler arasındaki kira ve ortak gider alacaklarının da avans faizi ile tahsilini talep etmesi nedeniyle takas kabul edilmiş olsa da, karşı davanın ayrı karara bağlanması gerekir. “(T.C. YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ E.2013/2907, K. 2013/8028, T.7.5.201
Mal Rejimi Davaları Katılma Alacağından Muacceliyet
“Dava, katılma alacağı istemine ilişkindir. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nda mal rejiminin tasfiyesi davaları için her hangi bir zamanaşısüresi düzenlemesi getirilmemiştir. Bu gibi durumlarda TMK’nun 5 yollamasıyla 6098 Sayılı TBK uygulanmalıdır. Zira; TBK’nun 646.maddesine göre Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir. Buna göre, TBK’nun 146. maddesinde yer alan 10 yıllık zamanaşımı süresi mal rejiminin tasfiyesi davalarında da uygulanmalıdır. TBK’nun 149/1. maddesine göre, zamanaşımı, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar. Aynı kanunun 153/3.maddesine göre de, evlilik devam ettiği sürece, eşlerin diğerinden olan alacakları için zamanaşımı işlemeye başlamaz, başlamışsa da durur.” (T.C. YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ E. 2016/22068, K.2017/3158, T. 8.3.2017 )
Dönemsel Edimlerde Muacceliyet
“Dava, kooperatif ortağına konutun geç tesliminden kaynaklanan kira tazminatının tahsili istemine ilişkindir. Kira tazminatında zamanaşımı süresi kooperatif üyesi bakımından, davacı dışında kalan üyelere bağımsız bölümlerin tesliminin yapıldığı tarihten itibaren başlar. Zira, bu tarihten itibaren kendisi bakımından kira kaybı her ay sonunda oluşmaya başlar. Kooperatif ortağı kendisi bakımından gecikilen her ay için zararını isteyebileceğine göre, her geçen ay zararı o ayın sona ermesiyle istenebilir (muaccel) hale gelir. “(T.C. YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ E.2013/1495, K. 2013/1831, T.25.3.2013)
Zamanaşımının Hesaplanması Bakımından Uygulama
“6098 Sayılı TBK’nun 151. maddesinde zamanaşımının nasıl hesaplanacağı belirtilmiştir. Bu maddenin birinci fıkrası, zamanaşımının alacağın muaccel olduğu anda başlayacağı kuralını getirmiştir.” (T.C. YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ E. 2015/1795, K. 2016/11213, T. 4.5.2016)
Munzam Zararda Muacceliyet
“…BK.nun 105. maddesinde düzenlenen munzam zarar alacağının, asıl alacak davasıyla birlikte talep edilmesi mümkün olduğu gibi, daha sonra müstakil bir davada istenmesi de mümkündür. Asıl alacak davasının açıldığı tarihte, alacağın geç tahsili nedeniyle oluşan munzam zararın miktarının tespiti imkân dahilinde ise aynı tarihte davanın açılmasının gerektiği ve zamanaşımının o tarihte başladığı düşünülebilir ise de alacağın hiç ödenmemesi veya kısmen ödenmesi halinde oluşacak zararın miktarının tespiti mümkün olmadığından, munzam zarar davalarında zamanaşımının başlangıç tarihinin alacağın tamamının tahsil edildiği tarih olarak düşünülmesi gereklidir…”, Yargıtay 15.HD., E.2005/7100, K.2006/1234,