89/1 İHBARNAMESİNE HAKSIZ İTİRAZA KARŞI HANGİ DAVA AÇILIR?
Uygulamada borçlunun alacaklı olduğu kişilere 89/1 haciz ihbarnamesi gönderilmektedir. Bu ihbarname içerisinde,
borçlu olan hakiki veya hükmi şahsa bundan böyle borcunu ancak icra dairesine ödiyebileceğini ve takip borçlusuna yapılan ödemenin muteber olmadığını veya malı elinde bulunduran üçüncü şahsa bundan böyle taşınır malı ancak icra dairesine teslim edebileceğini, malı takip borçlusuna vermemesini, aksi takdirde malın bedelini icra dairesine ödemek zorunda kalacağını, bildirir.
Borçluya
; borcu olmadığı veya malın yedinde bulunmadığı veya haciz ihbarnamesinin tebliğinden önce borç ödenmiş veya mal istihlak edilmiş veya kusuru olmaksızın telef olmuş veya malın borçluya ait olmadığı veya malın kendisine rehnedilmiş olduğu veya alacak borçluya veya emrettiği yere verilmiş olduğu gibi bir iddiada ise
7 günlük itiraz imkanı tanınmıştır.
Borçlular haksız olarak gönderilen ihbarnameye itiraz eder ve yine de gidip dosya borçlusuna ödeme yaparsa alacaklıya dava açma imkanı tanınmıştır. Açılan bu davada hem tazminat hem de cezai yaptırım istenebilir.
İİK 89/4 ‘E GÖRE AÇILACAK DAVA
Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesine müddeti içinde itiraz ederse, alacaklı, üçüncü şahsın verdiği cevabın aksini icra mahkemesinde ispat ederek üçüncü şahsın 338 inci maddenin 1 inci fıkrası hükmüne göre cezalandırılmasını ve ayrıca tazminata mahküm edilmesini istiyebilir. İcra mahkemesi, tazminat hakkındaki davayı genel hükümlere göre halleder.
YETKİLİ MAHKEME
İcra takibinin yapıldığı yer mahkemesidir.
GÖREVLİ MAHKEME
İcra mahkemesi görevli olmakla birlikte cezaya da hükmedilmesi açısından mahkeme icra ceza mahkemesi sıfatını taşıyacaktır. “…İcra hakimi, davanın niteliğine göre hem hukuk ve hem de ceza hakimi sıfatına haiz bulunmakta olup, mahkeme sıfatının tayininde öncelikle cezalandırma isteğinin gözönünde tutulması gerektiği…İİK’nın 89/4 ve 338/1 maddeleri uyarınca hem tazminat, hem de cezalandırma istemiyle açılan davada hukuk mahkemesi sıfatıyla yargılamaya devam edilip,…talep edilen tazminat hakkında…bir karar verilmemesi isabetsizdir..”16.HD 6.7.2009, 3406/4958; 12.1.2009, 8335/66.
Mahkeme cezalandırılma talebi açısından İİK 349 – 352 maddelerinde belirtilen usullerce inceleme yaparken, tazminat talebini genel hükümler uyarınca hukuk mahkemesi sıfatıyla yargılama yaparak karara bağlar.
Mahkemeden yalnızca 3.kişinin cezalandırılmasının veya yalnızca tazminata mahkum edilmesinin istenebileceğini kabul eden görüşler mevcuttur.
ZAMANAŞIMI
Şikayet hakkı İİK 347.maddesince fiilin öğrenildiği tarihten itibaren üç ay ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl geçmekle düşer.
Haksız itirazın yapıldığı tarihten itibaren 3 aylık sürenin geçmemiş olması önemlidir. Ancak 3 aylık sürenin geçmesi sadece cezai yaptırımın düşmesine neden olur. Tazminat olarak devam eden talebi etkilemeyecektir.
YAPTIRIM
Öngörülen ceza İİK 338 .maddesince ‘Bu Kanuna göre istenen beyanı, hakikate aykırı surette yapan kimse, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır’ olarak belirlenmiştir.
İSPAT YÜKÜ KİMİN ÜZERİNDEDİR.
İspat yükü, itirazın haksız olduğunu ileri süren alacaklı davacının üzerindedir. Üçüncü kişi itirazın haklı olduğunu ispatlamak zorunda değildir.
‘…üçüncü kişinin gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu davacı takip alacaklısı ispat etmelidir. Üçüncü kişinin beyanının (itirazının) aksi, İİK.’nun 68. Maddesinde sayılan belgelere bağlı olmaksızın her türlü delille ispat edilebilir…”12.HD 6.12.2012, 19013/36711’
Kanunda yargılamanın genel hükümlere göre yapılacağı açıkça anlatılması karşısında açılacak davanın itirazın kaldırılması kapsamında sınırlı bir inceleme yapılmadan tanık, keşif, yemin, bilirkişi incelemesi gibi tüm araçların kullanılarak yapılması gerekeceği görüşündeyiz.
ÖZET: Şikayetçi bankanın … madde uyarınca gönderilen birinci haciz ihbarnamesine karşı, takip borçlusunun kendisinden olan alacağı üzerinde rehin hakkı bulunduğuna dair beyanı, haciz ihbarına yapılan itiraz niteliğinde olmakla, İİK.nun .. maddesinde öngörüldüğü üzere genel hükümlere göre yargılama yapılarak tarafların göstermiş oldukları deliller toplanıp, 3. kişinin ve borçlunun defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, …. haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihinde, borçlunun 3. kişiden istenebilir, kesin nitelikte bir alacağının bulunup bulunmadığı belirlenmeli ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir. T.C YARGITAY 12.Hukuk Dairesi Esas: 2018/ 15745 Karar: 2019 / 1572 Karar Tarihi: 07.02.2019 KAYNAK SİNERJİ
89/1 itirazına karşı açılacak dava kanunda açıkça düzenlenmiş olduğundan itirazın iptali ve itirazın kaldırılması şeklinde açılamaz. “…İİK’nun 89. maddesinde üçüncü kişiler aleyhine itirazın iptali davası açılacağına dair bir hüküm bulunmadığından alacaklı, üçüncü kişinin 89/1 ihbarına yaptığı itirazın iptalini icra mahkemesinden isteyemez…” Yargıtay 12 HD30.11.2010, 16005/28045
Bazı hallerde genel mahkemelerde dava açılabilir. Alacaklı, 89/1 haksız itirazı nedeniyle zarara uğrar, 3.kişi ödemelerinin borçluya haricen ifa eder ve alacaklıyı zarara sokarsa, alacaklı haksız fiil hükümlerine göre genel mahkemelerde tazminat davası açabilecektir. ‘Alacaklı tarafından istenebilecek tazminat, haciz ihbarnamesi ile üçüncü kişiden istenebilecek miktar kadar olacaktır. ‘Bkz., ayrıca, Yargıtay 12.HD 23.03.2010, 7162/1577; 12.HD 28.11.2006, 19147/22468
Mahkemece hükmedilecek tazminatın miktarı nasıl belirlenir?
Tazminatın miktarı 3.kişinin borçluya olan borcun miktarı ve kendisine gönderilen 89/1 ihbarnamesinde yazan miktar ile sınırlıdır.
Alacaklı haksız itiraz nedeniyle mahrum kaldığı faizi de isteyebilir.
Üçüncü kişi, borçluya ileri sürebileceği tüm itiraz ve defileri alacaklı davaya karşı da ileri sürebilir. Borcun bir sebeple son bulduğu, takas edildiği gibi itirazları ileri sürebilir.
İcra mahkemesi, 89/1 gönderildiği tarihteki doğmuş borçları araştırır. Doğacak ve doğması muhtemel alacaklar hakkında araştırma yapılmayacaktır.
Mahkeme tazminat incelemesi yaparken HMK 199 – 293 maddeleri uyarınca bir inceleme yapacaktır. Davacı iddiasını her tür delil ile ispatlayabilir. Ticari defter ve kayıtlar incelenebilir, bilirkişi incelemesi yapılabilir, keşif yapılabilir, tanık dinlenebilir.
İİK 89/4 ‘ e göre açılacak davada icra inkar tazminatına hükmedilmez.
Dava sonunda avukatlık ücreti nispi olarak hesaplanacaktır.
ÖZET: Alacaklı tarafından açılan ve icra mahkemesince genel hükümler uyarınca incelenen tazminat davası reddedildiğine ve 3. kişi de kendisini vekil ile temsil ettirdiğine göre, mahkemece, avukatlık ücret tarifesi uyarınca, nispi vekalet ücreti yerine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi isabetsizdir. Bu durumda, …… Adliye Mahkemesince, şikayetçinin istinaf başvurusunun esasının incelenmesi gerekirken, istinaf dilekçesinin reddi şeklinde verilen …… Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir. T.C YARGITAY 12.Hukuk Dairesi Esas: 2018/ 8683 Karar: 2018 / 8762 Karar Tarihi: 27.09.2018
89/4 uyarınca açılacak dava NİSPİ harca tabidir. Dava dilekçesinde talep edilen tazminat miktarı, dava değeri gösterilmeli ve harcı hesaplanıp yatırılmalıdır.
ÖZET: ‘Dava dilekçesinde talep edilen tazminat miktarı ve dava değeri gösterilmediği gibi, peşin harcın da yatırılmadığı anlaşılmaktadır. O halde; mahkemece, alacaklının şikayet dilekçesinde belirttiği talebi ile bağlı kalınarak, öncelikle davacı alacaklıdan talep ettiği tazminat miktarının açıklattırılıp eksik peşin harç tamamlattırıldıktan sonra, genel hükümler çerçevesinde yargılamanın yapılması gerekirken, bu hususlar gözardı edilip eksik inceleme ile ve taleple bağlılık kuralına aykırı olarak talep dışına çıkılarak yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.’ T.C YARGITAY 12.Hukuk Dairesi Esas: 2017/ 5734 Karar: 2018 / 7079 Karar Tarihi: 02.07.2018
ÖZET: Mahkemece öncelikle davacıya başvurma harcı ile dava değeri üzerinden peşin karar ve ilam harcının tamamlattırılması ve anılan eksiklikler giderildikten sonra genel hükümlere göre yargılama yapılıp davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken; yöntemine harç ikmali sağlanmadan eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. T.C YARGITAY 12.Hukuk Dairesi Esas: 2017/ 4886 Karar: 2018 / 6723 Karar Tarihi: 26.06.2018
ÖZET: Şikayet dilekçesinde İİK’nın 89/4. maddesine uygun bir tazminat talebi olmadığı gibi, istenen tazminat miktarı da belirtilmediğinden, şikayetçi vekili tarafından İİK’nın 89/4. maddesine uygun olarak açılmış bir tazminat davasının bulunmadığının kabulü ile mahkemece tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde tazminatın kabulüne karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiştir. T.C YARGITAY 19.Ceza Dairesi Esas: 2015/ 30491 Karar: 2018 / 2024 Karar Tarihi: 27.02.2018
89/4 uyarınca belirsiz alacak davası açılamaz.
ÖZET: Salt bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Buna göre; İİK.’nun .. maddesine dayalı tazminat alacakları gerçekte belirli bir alacak olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri tereddütsüzdür. O halde mahkemece, İİK.’nun .. maddesine dayalı tazminat alacağının belirsiz alaak davasına konu edilemeyeceği nazara alınarak, davanın hukuki yarar yokluğundan (dava şartı yokluğundan usulden) reddi gerekirken, yazılı şekilde esasa girilerek yerinde olmayan gerekçe ile karar verilmesi isabetsizdir. T.C YARGITAY 12.Hukuk Dairesi Esas: 2017/ 1974 Karar: 2018 / 6207 Karar Tarihi: 18.06.2018
89/1 gönderilen 3.kişinin de defterlerinin incelenmesi gerekmektedir.
ÖZET: Mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, davacı ile dava dışı …Turizm Tem. İnş. Taş. Tic. Ltd. şirketi arasındaki temel ilişki hususunda uzman bir bilirkişiden rapor alınarak davacının dava dışı…Turizm Tem. İnş. Taş. Tic. Ltd. Şti.’ne borcu bulunup bulunmadığı, borcu yoksa İİK’nin ilgili maddesi gereğince bu kere davalının kötü niyetli olup olmadığı hususunda Yargıtay denetimine elverişli bir rapor alınıp varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar vermekten ibaretken yetersiz bilirkişi raporuna dayalı karar verilmesi doğru olmamıştır. T.C YARGITAY 19.Hukuk Dairesi Esas: 2017/ 2718 Karar: 2019 / 1113 Karar Tarihi: 21.02.2019 KAYNAK SİNERJİ
‘O halde mahkemece temyiz eden davalı üçüncü kişinin ticari işletmesine ait olan defter ve belgelerin temini ile borçlunun ticari defterleri ile birlikte bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle, 89/1 haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiği tarihte borçlunun davalı üçüncü kişiden istenebilir, kesin nitelikte bir alacağının bulunup bulunmadığı ve miktarı belirlenerek, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporu doğrultusunda eksik araştırma ile sonuca gidilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.’ T.C YARGITAY 12.Hukuk Dairesi Esas: 2018/ 705 Karar: 2018 / 13046 Karar Tarihi: 06.12.2018
AVUKATA SOR
EMSAL KARARLAR
T.C YARGITAY 19.Hukuk Dairesi Esas: 2017/ 2718 Karar: 2019 / 1113 Karar Tarihi: 21.02.2019
ÖZET: Mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, davacı ile dava dışı …Turizm Tem. İnş. Taş. Tic. Ltd. şirketi arasındaki temel ilişki hususunda uzman bir bilirkişiden rapor alınarak davacının dava dışı…Turizm Tem. İnş. Taş. Tic. Ltd. Şti.’ne borcu bulunup bulunmadığı, borcu yoksa İİK’nin ilgili maddesi gereğince bu kere davalının kötü niyetli olup olmadığı hususunda Yargıtay denetimine elverişli bir rapor alınıp varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar vermekten ibaretken yetersiz bilirkişi raporuna dayalı karar verilmesi doğru olmamıştır.
(2004 S. K. m. 89)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozmaya uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Davacı vekili, davalı …’ın dava dışı… Turizm Tem. İnş. Taş. Tic. Ltd. Şti aleyhine başlatılan icra takiplerinde müvekkili şirkete 89/1, 89/2, 89/3 haciz ihbarnameleri gönderilip, usulüne uygun tebliğ edilmemeleri sonucu müvekkili şirketin icra takiplerinden ve haciz ihbarnamelerinden haberdar olamadığından itiraz edemediğini ve müvekkili şirketin banka hesabında bulunan 95.871,44 TL’nin haczedilip, icra dosyasına celb edilerek tahsil edildiğini ve müvekkili şirkete ait birden çok araç üzerine haciz konulduğunu, İcra Hukuk Mahkemesince haciz ihbarnamelerinin iptaline karar verilip, kararın kesinleştiğini, müvekkilinin davalı hakkında ilamsız icra takibine giriştiğini ancak davalının haksız itirazı üzerine takibin durduğunu iddia ederek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmolunmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında açılmış olan davada hak düşürücü süre, kesin hüküm, husumet ve faize ilişkin itirazları olduğunu, davacı tarafından takip borçlusuna ve/veya alacaklıya İİK’nun 89/5 maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre istirdat davası açılması gerekirken yasal tüm süreler geçtikten sona ilamsız takip yapılarak sadece müvekkili aleyhine dava açıldığını, müvekkilinin davacıya karşı hiçbir haksız ve kötüniyetli eylem ve işlemi bulunmadığını savunarak davanın reddi ile lehlerine tazminata hükmolunmasını istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre; … 9. İcra Müdürlüğü’nün 2007/12584 – 12583 ve 12582 sayılı icra dosyalarında alacaklı … tarafından dava dışı borçlu … şirketi aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibinde davacı şirkete 89/1, 89/2 ve 89/3 haciz ihbarnameleri gönderildiği, davacı şirketin banka hesabında bulunan 95.871,44 TL’nin haczedilerek, tahsil edildiği ve şirketin birden çok aracı üzerine haciz konulduğu, davacı şirketin haciz ihbarnamelerine ilişkin yapılan tebligatların usulsüz olduğundan iptali için şikayet yoluna gittiği ve icra mahkemesince şikayet kabul edilip, 1. haciz ihbarnamesinin davacıya tebliğ tarihinin 25.12.2007 olarak düzeltilmesine karar verildiği, böylelikle sözkonusu haciz ihbarnamesinin iptali ile işlem geri alınarak, haczedilmiş olan paranın iadesinin gerektiği, üçüncü şahsın takip alacaklısına İcra İflas Kanunu’nun 89/5 maddesi uyarınca açacağı iade davasında Borçlar Kanunu’nun haksız fiile ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, İİK’nun 89. maddesi gereğince zimmetinde sayılan borcu ödemek zorunda kalmış olan üçüncü kişinin, bu paranın tahsili için alacaklıya karşı ilamsız icra takibi yapamayacağı, ancak mahkemede dava açabileceği, buna göre davacının davalı aleyhine ilamsız icra takibi başlatmasının yerinde olmadığı, davalı tarafın tazminat isteminin koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 24.04.2014 tarih ve 2014/3605 Es-2014/7918 Kar. Sayılı ilamı ile “İtirazın iptali davası da, itiraz üzerine duran icra takibine konu alacağın tahsili için takibin devamını amaçlayan bir eda davasıdır. O halde mahkemece İİK’nun 89/5 maddesinde öngörülen dava kapsamına itirazın iptali davalarının da girdiğinin kabulü gerektiğinden işin esasına girilerek iddia ve savunma çerçevesinde deliller toplanıp, hep birlikte değerlendirildikten sonra uygun sonuç dairesinde bir karar vermek gerekirken, belirtilen yasa hükmünün yorumunda yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, davacı ile dava dışı …Turizm Tem. İnş. Taş. Tic. Ltd. şirketi arasındaki temel ilişki hususunda uzman bir bilirkişiden rapor alınarak davacının dava dışı…Turizm Tem. İnş. Taş. Tic. Ltd. Şti.’ne borcu bulunup bulunmadığı, borcu yoksa İİK’nin 89/5 maddesi gereğince bu kere davalının kötüniyetli olup olmadığı hususunda Yargıtay denetimine elverişli bir rapor alınıp varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar vermekten ibaretken yetersiz bilirkişi raporuna dayalı karar verilmesi doğru olmamıştır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 21/02/2019 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
T.C YARGITAY 12.Hukuk Dairesi Esas: 2018/ 15745 Karar: 2019 / 1572 Karar Tarihi: 07.02.2019
ÖZET: Şikayetçi bankanın … madde uyarınca gönderilen birinci haciz ihbarnamesine karşı, takip borçlusunun kendisinden olan alacağı üzerinde rehin hakkı bulunduğuna dair beyanı, haciz ihbarına yapılan itiraz niteliğinde olmakla, İİK.nun .. maddesinde öngörüldüğü üzere genel hükümlere göre yargılama yapılarak tarafların göstermiş oldukları deliller toplanıp, 3. kişinin ve borçlunun defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, …. haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihinde, borçlunun 3. kişiden istenebilir, kesin nitelikte bir alacağının bulunup bulunmadığı belirlenmeli ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
(2004 S. K. m. 68, 89, 338) (YHGK. 28.3.2012 T. 2011/12-849 E. 2012/242 K.)
Dava: Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Alacaklı tarafından, üçüncü kişi konumunda bulunan bankanın, İİK’nun 89/1. maddesi uyarınca gönderilen haciz ihbarnamesine karşı süresinde yapmış olduğu itirazın gerçeğe aykırı olduğu ileri sürülerek İİK’nun 89/4. maddesi gereğince tazminat talep edildiği, mahkemece, istemin reddine karar verildiği görülmektedir.
İİK’nun 89/4. maddesinde; “Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesine müddeti içinde itiraz ederse, alacaklı, üçüncü şahsın verdiği cevabın aksini icra mahkemesinde ispat ederek üçüncü şahsın 338. maddesinin 1. fıkrası hükmüne göre cezalandırılmasını ve ayrıca tazminata mahkum edilmesini isteyebilir. İcra mahkemesi tazminat hakkındaki davayı genel hükümlere göre halleder” düzenlemesi yer almaktadır. Kanun hükmünde yer alan tazminatın konusu, haciz ihbarnamesine karşı üçüncü kişinin gerçeğe aykırı beyanda bulunması sebebiyle takip alacaklısının uğradığı zarardır. Bu davada üçüncü kişinin gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu davacı takip alacaklısı ispat etmelidir. Üçüncü kişinin beyanının aksi, İİK’nun 68. maddesinde sayılan belgelere bağlı olmaksızın her türlü delille ispat edilebilir. Anılan maddenin açık hükmü gereğince; icra mahkemesince, genel hükümlere göre yargılama yapılarak sonuca gidilmelidir.
İİK’nun 89/4. maddesine dayalı olarak açılan tazminat davasında, tarafların göstereceği deliller, ticari defterler ve kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak, ihbarnamenin tebliğ tarihi itibariyle, borçlunun, üçüncü kişiden istenebilir hale gelmiş, kesin nitelikte bir alacağının mevcut olup olmadığı genel hükümler çerçevesinde belirlenir. Diğer bir ifade ile anılan maddeye göre tazminata hükmedilebilmesi için, haciz ihbarnamesinin üçüncü kişiye tebliğ tarihi itibariyle borçlunun üçüncü kişi nezdinde kesinleşmiş, muaccel bir alacağının bulunması zorunludur.
İİK’nun 89. maddesi uyarınca gönderilen haciz ihbarnamesine karşı üçüncü kişi bankanın, borçluya ait mevduat hesabı üzerinde rehin hakkının olduğunu ileri sürmesi, itiraz niteliğinde olup, alacaklı İİK’nun 89/4. maddesi uyarınca üçüncü kişinin cevabının aksini icra mahkemesinde ispat ederek üçüncü kişinin İİK’nin 338/1. maddesi hükmüne göre cezalandırılmasını ve ayrıca tazminata mahkum edilmesini isteyebilir (HGK’nin 28.3.2012 tarihli ve 2011/12-849-242 sayılı kararı).
Somut olayda, davalı bankaya 89/1 haciz ihbarnamesi gönderildiği, banka tarafından yasal süresi içerisinde ayrıntılı olarak verilen cevapta, şube nezdinde bulunan, borçluya ait bir kısım hesaplar üzerine kendilerinin rehin, hapis ve takas mahsup haklarından sonra gelmek kaydı ile haciz şerhinin işlendiğinin bildirildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, şikayetçi bankanın 89. madde uyarınca gönderilen birinci haciz ihbarnamesine karşı, takip borçlusunun kendisinden olan alacağı üzerinde rehin hakkı bulunduğuna dair beyanı, haciz ihbarına yapılan itiraz niteliğinde olmakla, İİK.nun 89/4. maddesinde öngörüldüğü üzere genel hükümlere göre yargılama yapılarak tarafların göstermiş oldukları deliller toplanıp, 3. kişinin ve borçlunun defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, 89/1. haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihinde, borçlunun 3. kişiden istenebilir, kesin nitelikte bir alacağının bulunup bulunmadığı belirlenmeli ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı gerekçe ile hüküm tesisi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nin 366. ve HUMK’nin 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/02/2019 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
T.C YARGITAY 12.Hukuk Dairesi Esas: 2018/ 705 Karar: 2018 / 13046 Karar Tarihi: 06.12.2018
ÖZET: Mahkemece temyiz eden davalı üçüncü kişinin ticari işletmesine ait olan defter ve belgelerin temini ile borçlunun ticari defterleri ile birlikte bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle, 89/1 haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiği tarihte borçlunun davalı üçüncü kişiden istenebilir, kesin nitelikte bir alacağının bulunup bulunmadığı ve miktarı belirlenerek, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporu doğrultusunda eksik araştırma ile sonuca gidilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
(2004 S. K. m. 68, 89) (6100 S. K. m. 222)
Dava: Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki üçüncü kişi tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı alacaklı icra mahkemesine başvurusunda; takip borçlusunun davalı üçüncü kişiden alacaklı olduğunu, haciz ihbarnamesine haksız ve yersiz bir şekilde itiraz edildiğini belirterek davalı üçüncü kişinin İİK’nin 89/4. maddesi gereğince tazminata mahkum edilmesini ve cezalandırılmasına karar verilmesini talep ettiği, mahkemece; davalı-sanığın unsurları oluşmayan suçtan beraatine karar verilmekle birlikte hakkında tazminata hükmedildiği, kararın davalı tarafından tazminat yönünden temyiz edildiği görülmektedir.
2004 sayılı İİK’nun 89. maddesinin 1., 2., ve 3. fıkralarında; “Hamiline ait olmayan veya cirosu kabil bir senetle müstenit bulunmayan alacak veya sair bir talep hakkı veya borçlunun üçüncü şahıs elindeki taşınır bir malı haczedilirse icra memuru; borçlu olan hakiki veya hükmi şahsa bundan böyle borcunu ancak icra dairesine ödeyebileceğini ve takip borçlusuna yapılan ödemenin muteber olmadığını veya malı elinde bulunduran üçüncü şahsa bundan böyle taşınır malı ancak icra dairesine teslim edebileceğini, malı takip borçlusuna vermemesini, aksi takdirde malın bedelini icra dairesine ödemek zorunda kalacağını bildirir. Bu haciz ihbarnamesinde ayrıca 2, 3 ve 4. fıkra hükümleri de üçüncü şahsa bildirilir. Üçüncü şahıs; borcu olmadığı veya malın yedinde bulunmadığı veya haciz ihbarnamesinin tebliğinden önce borç ödenmiş veya mal istihlak edilmiş veya kusuru olmaksızın telef olmuş veya malın borçluya ait olmadığı veya malın kendisine rehnedilmiş olduğu veya alacak borçluya veya emrettiği yere verilmiş olduğu gibi bir iddiada ise, keyfiyeti, haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde icra dairesine yazılı veya sözlü olarak bildirmeye mecburdur.
Kanun hükmünde yer alan tazminatın konusu, haciz ihbarnamesine karşı üçüncü kişinin gerçeğe aykırı beyanda bulunması sebebiyle takip alacaklısının uğradığı zarardır. Bu davada üçüncü kişinin gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu davacı takip alacaklısı ispat etmelidir. Üçüncü kişinin beyanının aksi, İİK.’nun 68. maddesinde sayılan belgelere bağlı olmaksızın her türlü delille ispat edilebilir. Anılan maddenin açık hükmü gereğince; icra mahkemesince, genel hükümlere göre yargılama yapılarak sonuca gidilmelidir.
İİK’nun 89/4. maddesine dayalı olarak açılan tazminat davasında, tarafların göstereceği deliller, ticari defterler ve kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak, ihbarnamenin tebliğ tarihi itibariyle, borçlunun, üçüncü kişiden istenebilir, kesin nitelikte bir alacağının mevcut olup olmadığı genel hükümler çerçevesinde belirlenir, diğer bir ifade ile anılan maddeye göre tazminata hükmedilebilmesi için borçlunun haciz ihbarnamesinin üçüncü kişiye tebliği tarihi itibariyle üçüncü kişi nezdinde kesinleşmiş, İİK.’nun 89/1. maddesi kapsamında haczedilebilecek muaccel bir alacağının bulunması zorunludur.
Somut olayda, alacaklının talebi ile adı geçen üçüncü şahsa İİK.’nun 89. maddesi gereğince 1. haciz ihbarnamesi gönderildiği, ihbarnamenin 29.05.2013 tarihinde tebliğ edildiği, üçüncü kişinin 04.06.2013 tarihli itirazı üzerine alacaklı vekili tarafından İİK.’nun 89/4. maddesi uyarınca tazminat ve cezalandırma istemi ile icra mahkemesine başvurulduğu, hükme esas alınan 21.1.2016 tarihli bilirkişi raporunda haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihinde borçluya ait defter ve belge kayıtlarına göre borçlunun üçüncü kişi davalıdan 98.573,50 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği ancak davalı üçüncü kişinin defterlerinin incelenmediği görülmektedir.
Ticari defterlerin ispat fonksiyonu HMK 222. maddesinde düzenlenmiş olup maddede “(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. (4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. (5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” şeklindeki düzenleme göz önüne alındığında defterlerin tasdiksiz olma durumunda sahibi aleyhine delil olur. Üçüncü kişi şirket aleyhine değerlendirilerek delil olarak kullanılması usul ve yasaya ayrıdır. Tasdiksiz borçluya ait ticari defterlerdeki borç sadece borçlu aleyhine kullanılabilir.
Buna göre alacaklının tazminat talebi İİK.nin 89/4. maddesinden kaynaklanmakta olup mahkemece yapılacak iş; tazminat talebine konu haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihi itibariyle haciz ihbarnamesine itiraz eden 3.şahsın takip borçlusuna muaccel hale gelmiş, kesin bir borcunun bulunup bulunmadığını tespitten ibarettir. Bu kapsamda yalnızca borçlunun defter ve belgelerinin incelenmesiyle yetinilmeyip temyiz eden davalı üçüncü şahıs …’ın kendisinin ticari işletmesinin olduğunu ve işletmeye ait defterlerin tutulduğunu belirterek kendi işletmesine ait defter ve belgelere delil olarak dayanmış olduğu halde bahsi geçen defter ve belgelerin incelenmemesi doğru görülmemiştir.
O halde mahkemece temyiz eden davalı üçüncü kişinin ticari işletmesine ait olan defter ve belgelerin temini ile borçlunun ticari defterleri ile birlikte bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle, 89/1 haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiği tarihte borçlunun davalı üçüncü kişiden istenebilir, kesin nitelikte bir alacağının bulunup bulunmadığı ve miktarı belirlenerek, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporu doğrultusunda eksik araştırma ile sonuca gidilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Üçüncü kişinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nin 366. ve HUMK’nin 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06/12/2018 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
T.C YARGITAY 12.Hukuk Dairesi Esas: 2018/ 8683 Karar: 2018 / 8762 Karar Tarihi: 27.09.2018
ÖZET: Alacaklı tarafından açılan ve icra mahkemesince genel hükümler uyarınca incelenen tazminat davası reddedildiğine ve 3. kişi de kendisini vekil ile temsil ettirdiğine göre, mahkemece, avukatlık ücret tarifesi uyarınca, nispi vekalet ücreti yerine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi isabetsizdir. Bu durumda, …… Adliye Mahkemesince, şikayetçinin istinaf başvurusunun esasının incelenmesi gerekirken, istinaf dilekçesinin reddi şeklinde verilen …… Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
(2004 S. K. m. 89, 363)
Dava: Yukarıda tarih ve numarası yazılı …… Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki üçüncü kişi ………Tur. Tic. A.Ş. tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
…… …… Adliye Mahkemesi tarafından davacının istinaf başvurusunun miktar itibariyle kesin olduğundan bahisle İİK’nun 363/1 maddesi gereğince usulden reddine karar verilmiş ve davacının bu karara yönelik temyiz istemi ek karar ile aynı gerekçe ile reddedilmiş ise de; kesinlik sınırı belirlenirken istinaf başvurusuna konu değerinin esas alınması gerektiği, bu durumda, mahkemenin esasa ilişkin kararının İİK’nun 363. maddesi gereğince temyizi kabil olduğu anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, …… …… Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nin 25.12.2017 tarih ve 2017/1893 E. – 2017/1191 K. sayılı temyiz talebinin reddine dair ek kararının kaldırılmasına oybirliği ile karar verilerek, temyiz incelemesine geçildi.
Alacaklının, …… senetlerine mahsus haciz yoluyla başlattığı takipte, üçüncü kişilere İİK’nun 89/1. maddesi gereğince gönderilen haciz ihbarnamesine üçüncü şahıs tarafından itiraz edildiğini ileri sürerek tazminata hükmedilmesi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, istemin reddine karar verildiği görülmektedir.
İİK’nun 89/4. maddesi koşullarında açılan tazminat davaları, genel hükümler dairesinde incelenip sonuçlandırılır. Bu nedenle, kendisini vekil ile temsil ettiren ve davasında haklı çıkan taraf lehine avukatlık ücret tarifesi uyarınca nispi vekalet ücreti takdir edilmesi gerekir.
Bu durumda, alacaklı tarafından açılan ve icra mahkemesince genel hükümler uyarınca incelenen tazminat davası reddedildiğine ve 3. kişi de kendisini vekil ile temsil ettirdiğine göre, mahkemece, avukatlık ücret tarifesi uyarınca, nispi vekalet ücreti yerine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi isabetsizdir.
Bu durumda, …… Adliye Mahkemesince, şikayetçinin istinaf başvurusunun esasının incelenmesi gerekirken, istinaf dilekçesinin reddi şeklinde verilen …… Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
Sonuç : Davalı üçüncü kişi ………Tur. Tic. A.Ş.’nin temyiz itirazlarının kabulü ile …… Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 371. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), HMK’nun 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren …… Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 27/09/2018 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
T.C YARGITAY 12.Hukuk Dairesi Esas: 2017/ 5734 Karar: 2018 / 7079 Karar Tarihi: 02.07.2018
ÖZET: Dava dilekçesinde talep edilen tazminat miktarı ve dava değeri gösterilmediği gibi, peşin harcın da yatırılmadığı anlaşılmaktadır. O halde; mahkemece, alacaklının şikayet dilekçesinde belirttiği talebi ile bağlı kalınarak, öncelikle davacı alacaklıdan talep ettiği tazminat miktarının açıklattırılıp eksik peşin harç tamamlattırıldıktan sonra, genel hükümler çerçevesinde yargılamanın yapılması gerekirken, bu hususlar gözardı edilip eksik inceleme ile ve taleple bağlılık kuralına aykırı olarak talep dışına çıkılarak yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
(2004 S. K. m. 16, 68, 89) (6100 S. K. m. 26, 31)
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkikinin alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Taleple Bağlılık İlkesi” başlıklı 26. maddesinin birinci fıkrasında; “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda, şikayetçi alacaklının, takip borçlusunun, 3. kişi şirketten alacaklı olduğunu, haciz ihbarnamesine haksız ve yersiz bir şekilde itiraz edildiğini ileri sürerek 3. kişi şirket aleyhine İİK’nun 89/4. maddesi uyarınca tazminata hükmolunmasını talep ettiği, mahkemece, sanki alacaklı tarafça ayrıca 3.kişi şirket temsilcilerinin cezalandırılması istenmiş gibi sanığın üzerine atılı suç oluşmadığından beraatine karar verildiği, tazminat talebinin ise değerlendirilmediği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, alacaklının icra mahkemesine başvurusu İİK.nun 89/4. maddesine dayalı tazminat davasıdır. İİK.nun 89/4. maddesinde; “Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesine müddeti içinde itiraz ederse, alacaklı, üçüncü şahsın verdiği cevabın aksini icra mahkemesinde ispat ederek üçüncü şahsın 338. maddesinin 1. fıkrası hükmüne göre cezalandırılmasını ve ayrıca tazminata mahkum edilmesini isteyebilir. İcra mahkemesi tazminat hakkındaki davayı genel hükümlere göre halleder” düzenlemesi yer almaktadır. Kanun hükmünde yer alan tazminatın konusu, haciz ihbarnamesine karşı üçüncü kişinin gerçeğe aykırı beyanda bulunması sebebiyle takip alacaklısının uğradığı zarardır. Bu davada, üçüncü kişinin gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu, davacı takip alacaklısı ispat etmelidir. Üçüncü kişinin beyanının aksi, İİK.nun 68. maddesinde sayılan belgelere bağlı olmaksızın her türlü delille ispat edilebilir. Anılan maddenin açık hükmü gereğince, icra mahkemesince, genel hükümlere göre yargılama yapılarak sonuca gidilmelidir.
Bu durumda, dava dilekçesinde talep edilen tazminat miktarı ve dava değerinin gösterilmesi, buna göre de davacı tarafından nisbi peşin harcın yatırılması gerekir.
Somut olayda, dava dilekçesinde talep edilen tazminat miktarı ve dava değeri gösterilmediği gibi, peşin harcın da yatırılmadığı anlaşılmaktadır.
O halde; mahkemece, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri çerçevesinde alacaklının şikayet dilekçesinde belirttiği talebi ile bağlı kalınarak, öncelikle HMK.nun 31. maddesi uyarınca davacı alacaklıdan talep ettiği tazminat miktarının açıklattırılıp eksik peşin harç tamamlattırıldıktan sonra, genel hükümler çerçevesinde yargılamanın yapılması gerekirken, bu hususlar gözardı edilip eksik inceleme ile ve HMK.’nun 26. maddesine aykırı olarak talep dışına çıkılarak yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Sonuç: Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/07/2018 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
T.C YARGITAY 12.Hukuk Dairesi Esas: 2017/ 4886 Karar: 2018 / 6723 Karar Tarihi: 26.06.2018
ÖZET: Mahkemece öncelikle davacıya başvurma harcı ile dava değeri üzerinden peşin karar ve ilam harcının tamamlattırılması ve anılan eksiklikler giderildikten sonra genel hükümlere göre yargılama yapılıp davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken; yöntemine harç ikmali sağlanmadan eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
(2004 S. K. m. 68, 89) (6100 S. K. m. 120)
Dava: Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davalı üçüncü kişi tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
İİK’nun 89/4. maddesinde; “Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesine müddeti içinde itiraz ederse, alacaklı, üçüncü şahsın verdiği cevabın aksini icra mahkemesinde ispat ederek üçüncü şahsın 338. maddesinin 1. fıkrası hükmüne göre cezalandırılmasını ve ayrıca tazminata mahkum edilmesini isteyebilir. İcra mahkemesi tazminat hakkındaki davayı genel hükümlere göre halleder” düzenlemesi yer almaktadır.
Kanun hükmünde yer alan tazminatın konusu, haciz ihbarnamesine karşı üçüncü kişinin gerçeğe aykırı beyanda bulunması sebebiyle takip alacaklısının uğradığı zarardır. Bu davada üçüncü kişinin gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu davacı takip alacaklısı ispat etmelidir. Üçüncü kişinin beyanının aksi, İİK.nun 68. maddesinde sayılan belgelere bağlı olmaksızın her türlü delille ispat edilebilir. Anılan maddenin açık hükmü gereğince; icra mahkemesince, genel hükümlere göre yargılama yapılarak sonuca gidilmelidir.
Öte yandan, dava, İİK’nun 89/4. maddesi uyarınca açılan tazminat istemine ilişkin olduğundan eldeki davanın konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. Nitekim, bu tür bir davada, HMK’nun 120. ve 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 15. ve 16. maddeleri uyarınca belirlenen dava değeri üzerinden Harçlar Kanunu’nun 26, 27, 28, 30 ve 32. maddelerinin öngördüğü şekilde işlemlerin yerine getirileceği ve gerekli olan harcın alınacağı tartışmasızdır. Diğer taraftan, Harçlar Kanunu harç alınmasını veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden gözetilmesini hükme bağlamıştır.
Dava, genel hükümlere göre karara bağlanacağından dava değeri üzerinden nispi harç yatırılması gerekir. Somut olayda, davacının davanın açılması sırasında alınması gereken başvurma harcı ile nispi karar ve ilam harcının peşin ödemesi gereken kısmını yatırmadığı, mahkemece de yargılama aşamasında ikmal ettirilmediği ve kararda da harca ilişkin hüküm kurulmadığı görülmektedir.
Bu durumda mahkemece öncelikle davacıya başvurma harcı ile dava değeri üzerinden peşin karar ve ilam harcının tamamlattırılması ve anılan eksiklikler giderildikten sonra genel hükümlere göre yargılama yapılıp davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken; yöntemine harç ikmali sağlanmadan eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ: Davalı üçüncü kişinin temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.06.2018 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
T.C YARGITAY 12.Hukuk Dairesi Esas: 2017/ 1974 Karar: 2018 / 6207 Karar Tarihi: 18.06.2018
ÖZET: Salt bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Buna göre; İİK.’nun .. maddesine dayalı tazminat alacakları gerçekte belirli bir alacak olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri tereddütsüzdür. O halde mahkemece, İİK.’nun .. maddesine dayalı tazminat alacağının belirsiz alaak davasına konu edilemeyeceği nazara alınarak, davanın hukuki yarar yokluğundan (dava şartı yokluğundan usulden) reddi gerekirken, yazılı şekilde esasa girilerek yerinde olmayan gerekçe ile karar verilmesi isabetsizdir.
(2004 S. K. m. 89) (6100 S. K. m. 107)
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkikinin davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından, üçüncü kişi konumunda bulunan davalının, İİK’nun 89/1. maddesi uyarınca gönderilen haciz ihbarnamesine karşı süresinde yapmış olduğu itirazın gerçeğe aykırı olduğu ileri sürülerek İİK’nun 89/4. maddesi gereğince tazminat talep edildiği, mahkemece, işin esasına girilerek istemin reddine karar verildiği görülmektedir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesiyle, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir.
6100 sayılı Kanunun 107. maddesine göre,
“(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
(2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.
(3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.”
Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafca belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır.
Madde gerekçesinde “Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkansız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukuki yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukuki yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmi davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hallerde bu yola başvurulması kabul edilemez.” şeklindeki açıklamayla, alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılarak bu davanın sağladığı imkanlardan yararlanmanın mümkün olmadığına işaret edilmiştir.
6100 sayılı Kanunun 107/2. maddesinde, sorunun çözümünde yol gösterici mahiyette kriterlere yer verilmiştir. Anılan madde fıkrasında, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği hüküm altına alınmış, madde gerekçesinde de “karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin bilirkişi ya da keşif incelemesi sonucu)” belirlenebilme hali açıklanmıştır.
Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması, bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir.
Sırf taraflar arasında alacak miktarı bakımından uyuşmazlık bulunması, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması anlamına gelmez. Önemli olan objektif olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olmasıdır. Sadece alacak miktarında taraflar arasında uyuşmazlık bulunması ya da miktarın tartışmalı olmasının belirsiz alacak davası açılması için yeterli sayılması halinde, neredeyse tüm davaların belirsiz alacak davası olarak kabulü gerekir ki, bu da kanunun amacına aykırıdır. Çünkü, zaten uyuşmazlık bulunduğu için dava açılmakta ve uyuşmazlık mahkeme önüne gelmektedir. Önemli olan davacının talebini belirli kılacak imkana sahip olup olmadığıdır. Burada, alacağın belirlenebilir olması ile ispat edilebilirliğinin de ayrıca değerlendirilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Davacının talep ettiği alacağı belirlemesi objektif olarak mümkün, ancak belirleyebildiği alacağını ispat etmesi, kanunun öngördüğü şekilde (elindeki delillerle) mümkün değilse, burada da belirsiz alacak davası açılacağından söz edilemez. Çünkü, bir alacağın belirlenmesi ile onun ispatı ayrı şeylerdir. Davacı, talep konusu yaptığı alacağını çok net şekilde belirleyebilir, ancak her zaman onu ispat edecek durumda olmayabilir. Aksinin kabulü, her ispat güçlüğü olan alacağı belirsiz alacağa dönüştürmek gibi, hem kanunun amacına hem de genel ilkelere aykırı bir durumu ortaya çıkartabilir.
Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir. Ne var ki, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir.
6100 sayılı Kanun ile birlikte, yukarıda belirtilen çerçevede belirsiz alacak davası açma imkanı tanınarak, belirsiz alacaklar bakımından hak arama özgürlüğü genişletilmiş; bununla bağlantılı olarak da hukuki yarar bulunmadan kısmi dava açma imkanı sınırlandırılmakla birlikte, tamamen kaldırılmamıştır.
Zaman zaman, 6100 sayılı Kanun ile birlikte kabul edilen belirsiz alacak davası ile kısmi davaya ilişkin yeni düzenlemedeki sınırın tam olarak tespit edilemediği, birinin diğeri yerine kullanıldığı görülmektedir. Oysa bu iki davanın amacı ve niteliği ayrıdır. Alacak, belirli veya belirlenebilir ise, belirsiz alacak davası açılamaz; ancak şartları varsa kısmi dava açılması mümkündür. Kanunun kısmi dava açma imkanını sınırlamakla birlikte tamamen ortadan kaldırmadığı da gözetildiğinde, belirli alacaklar için, belirsiz alacak davası açılamasa da, şartları oluştuğunda ve hukuki yarar bulunduğunda kısmi dava açılması mümkündür. Aksi halde, sadece ya belirsiz alacak davası açma veya belirli tam alacak davası açma şeklinde iki imkandan söz edilebilir ki, o zaman da kısmi davaya ilişkin 6100 sayılı Kanunun 109. maddesindeki hükmün fiilen uygulanması söz konusu olamayacaktır. Çünkü, belirsiz alacak davasında zaten belirsiz alacak davasının sağladığı imkanlardan yararlanarak dava açılabilecek; şayet alacak belirli ise de, o zaman sadece tam eda davası açılabilecektir. Oysa, anılan maddeyle kısmi davaya ilişkin düzenleme yapıldığı düşünülerek ve Kanundaki sınırlamalara dikkat edilerek kısmi dava açılabilecektir.
Bu noktada şu da açıklığa kavuşturulmalıdır ki, şartları bulunmadığı halde dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda davacıya herhangi bir süre verilmeden hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmelidir. Çünkü, alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, böyle bir davanın açılmasına Kanun izin vermemiştir. Böyle bir durumda, belirsiz alacak davası açmakta hukuki yarar yokluğundan dava reddedilmeli, ek bir süre verilmemelidir. Zira, burada talep açıktır, bu sebeple 6100 sayılı Kanun’un 119/1-ğ. maddesinin uygulanarak süre verilmesi mümkün değildir. Aslında açılmaması gerektiği halde belirsiz alacak davası açılmış olduğundan, bu konudaki eksiklik de süre verilerek tamamlanamayacağından, dava hukuki yarar yokluğundan reddedilmelidir. Buradaki hukuki yarar, sonradan tamamlanacak nitelikte bir hukuki yarar değildir. Aksinin kabulü, aslında açık olan talep sonucunun süre verilerek davacı tarafından değiştirilmesi ve bulunmayan hukuki yararın sağlanması için davacıya ek imkan sağlanması anlamına gelecektir ki, buna usÛl bakımından imkan yoktur. Böyle bir durum taraflar arasındaki eşitlik ilkesine de aykırı olacaktır.
Nitekim Hukuk Genel Kurulu’nun birçok kararına yansıdığı gibi davacının dava açmaktaki yararının hukuki, korunmaya değer, güncel ve dava açıldığı anda var olması gerekmektedir. Belirsiz alacak davası yönünden konu değerlendirildiğinde, belirsiz alacak davasının koşulları bulunmadığı hâlde bu tür davanın açılması durumunda, davanın açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmeli ancak hâkim bu hukuki yararı eksikliğinin tamamlanması için davacıya süre vermemelidir. Bazı dava şartı eksikliği sonradan tamamlanabilse de, hukuki yarar şartı eksikliği tamamlanamaz. Çünkü açıklandığı üzere dava şartları dava açıldığı tarih esas alınarak belirlenir (Pekcanıtez, a.g.e, s. 954). Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.03.2018 gün, 2014/22-2350 E., 2018/439 K. sayılı kararında da hukuki yararın tamamlanamayacak bir dava şartı olduğu kabul edilmiştir.
Bunun yanında, şayet açılan davada asgari bir miktar gösterilmişse ve bunun alacağın bir bölümü olduğu anlaşılmakla birlikte, belirsiz alacak davası mı yoksa belirli alacak olmakla birlikte kısmi dava mı olduğu anlaşılamıyorsa, bu durumda 6100 sayılı Kanunun 119/1-ğ. maddesinin aradığı şekilde açıkça talep sonucu belirtilmemiş olacaktır. Talep, talep türü ve davanın niteliği açıkça anlaşılamıyorsa, talep muğlaksa, aynı Kanunun 119/2. maddesi gereğince, davacıya bir haftalık kesin süre verilerek talebinin belirsiz alacak davası mı, yoksa kısmi dava mı olduğunun belirtilmesi istenmelidir. Verilen bu süreden sonra, davacının talebini açıklamasına göre bir yol izlenmelidir. Eğer talep, davacı tarafından belirsiz alacak davası şeklinde açıklanmış olmakla birlikte, gerçekte belirsiz alacak davası şartlarını taşımıyorsa, o zaman yukarıdaki şekilde hareket edilmeli, hukuki yarar yokluğundan dava reddedilmelidir.Açıklamadan sonra talep belirsiz alacak davası şartlarını taşıyorsa, bu davanın sonuçlarına göre, talep kısmi davanın şartlarını taşıyorsa da kısmi davanın sonuçlarına göre dava yürütülerek karar verilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/175 Esas, 2018/558 Karar no ve 28.03.2018 tarihli kararı).
Yukarıda yer verilen genel ilke ve açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; alacaklı Sonar Sondaj ve Geoteknik….Ltd. Şti. tarafından RBK İnş. Taah. Ve Tic.Ltd.Şti. hakkında yürütülmekte olan ilamlı icra takibinde, alacaklının istemi üzerine 3.kişi-ASKİ (Mali İşler Müdürlüğüne) -alınan ihtiyati haciz kararı doğrultusunda- birinci haciz ihbarnamesi gönderilerek, borçlunun 79.411,22-TL. alacağı üzerine ihtiyati haciz konulduğunun bildirildiği, iş bu ihbarnamenin adı geçen kuruma 19/12/2012 tarihinde tebliği üzerine “borçlunun kurum nezdinde tahakkuk etmiş alacağının bulunmadığı” belirtilerek yasal sürede itiraz edildiği, alacaklı tarafından gerçeğe aykırı beyanda bulunulduğu iddiasıyla 3. Kişi-ASKİ Genel Müdürlüğü aleyhine 89/4. maddesine dayalı tazminat davası açıldığı, dava dilekçesinde de açıkça, davanın belirsiz alacak davası türünde açıldığının belirtildiği görülmüştür. Oysa ki; 18/12/2012 tarihli birinci haciz ihbarnamesinde alacak miktarına açıkça yer verilmiştir. Bununla birlikte, Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre, tazminat miktarı 1. haciz ihbarnamesi ile istenen miktarı da aşamayacaktır. Ayrıca, yukarıda da belirtildiği gibi, salt bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Buna göre; İİK.’nun 89/4. maddesine dayalı tazminat alacakları gerçekte belirli bir alacak olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri tereddütsüzdür.
O halde mahkemece, İİK.’nun 89/4. maddesine dayalı tazminat alacağının belirsiz alaak davasına konu edilemeyeceği nazara alınarak, davanın hukuki yarar yokluğundan (dava şartı yokluğundan usulden) reddi gerekirken, yazılı şekilde esasa girilerek yerinde olmayan gerekçe ile karar verilmesi isabetsizdir.
Sonuç: Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca re’sen (BOZULMASINA), bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/06/2018 gününde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)
T.C YARGITAY 19.Ceza Dairesi Esas: 2015/ 30491 Karar: 2018 / 2024 Karar Tarihi: 27.02.2018
ÖZET: Şikayet dilekçesinde İİK’nın 89/4. maddesine uygun bir tazminat talebi olmadığı gibi, istenen tazminat miktarı da belirtilmediğinden, şikayetçi vekili tarafından İİK’nın 89/4. maddesine uygun olarak açılmış bir tazminat davasının bulunmadığının kabulü ile mahkemece tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde tazminatın kabulüne karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiştir.
(2004 S. K. m. 89, 354) (5271 S. K. m. 253)
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre,
1-Gerçeğe aykırı beyanda bulunma suçuna ilişkin kurulan hükme yönelik incelemede;
İİK’nın 89/4. maddesine göre “üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesine müddeti içinde itiraz ederse, alacaklı, üçüncü şahsın verdiği cevabın aksini tetkik merciinde ispat ederek üçüncü şahsın 338/1. maddesi hükmüne göre cezalandırılmasını ve ayrıca tazminata mahkum edilmesini isteyebilir. Tetkik mercii, tazminat hakkındaki davayı genel hükümlere göre halleder.” hükmü karşısında, şikayete konu haciz ihbarnamesine itirazın borçlu şirket yetkilisi sanık tarafından yapılıp yapılmadığının bilirkişi marifetiyle tespiti ile imzanın sanığa ait çıkması halinde birinci haciz ihbarnamesinin tebliği tarihi olan 01.07.2013 tarihi itibariyle asıl borçluya ödemesi gereken kesinleşmiş ve muaccel bir borcu bulunup bulunmadığı belirlenerek sonucuna göre hukuki durumun takdiri yerine yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
Kabule göre de;
02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde değişiklik yapılarak madde içeriğinden “etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile” ibaresinin çıkarılması nedeniyle özel bir etkin pişmanlık hükmü olan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 354. maddesinin aynı Kanun’un 338/1. maddesinde düzenlenen suç yönünden uzlaştırma kurumunun uygulanmasına engel teşkil etmemesi, suçun işlenmesinden sonra fail ile mağdur arasındaki çekişmeyi bir uzlaştırmacının girişimiyle kısa zamanda tarafların özgür iradeleriyle ve adli merciler daha fazla meşgul edilmeden sonuçlandırmayı amaçlayan uzlaşmanın soruşturma ve kovuşturmalarda mutlaka öncelikle uygulanması zorunlu bir maddi ceza ve ceza muhakemesi hukuku kurumu olması ve İcra ve İflas Kanunu’nun 354. maddesinin yerine geçip anılan maddenin uygulanmasını ortadan kaldırmaması karşısında, sanık hakkında 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik CMK’nın 253, 254. maddelerinin uygulanması zorunluluğu,
2-Tazminata ilişkin hükme yönelik yapılan incelemede;
Şikayet dilekçesinde İİK’nın 89/4. maddesine uygun bir tazminat talebi olmadığı gibi, istenen tazminat miktarı da belirtilmediğinden, şikayetçi vekili tarafından İİK’nın 89/4. maddesine uygun olarak açılmış bir tazminat davasının bulunmadığının kabulü ile mahkemece tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde tazminatın kabulüne karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş ve sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden tebliğnameye uygun olarak HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 27.02.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)