YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ KARARI: MUNZAM ZARARIN KABULÜ VE HUKUKİ DEĞERLENDİRME
1. Davanın Konusu ve Tarafların İddiaları
Bu dava, borçlunun temerrüdü nedeniyle munzam zarar (aşkın zarar) talebine ilişkindir. Davacı, kooperatif üyesi olarak kendisine tahsis edilen konutun davalı kooperatifin borcundan dolayı icra yoluyla satıldığını, bunun karşılığında kendisine 135.000,00 TL bedelli senet verildiğini, ancak senedin vadesinde ödenmediğini ve bu nedenle icra takibi başlattığını belirtmiştir. Davacı, uzun süren hukuki mücadeleler sonucunda 219.264,86 TL tahsil ettiğini ancak bu parayla ev almasının artık mümkün olmadığını ve ekonomik koşullar nedeniyle uğradığı aşkın zararın ticari avans faiziyle birlikte tazmin edilmesini talep etmiştir.

Davalı kooperatif vekili ise:
- Davacının kooperatif üyesi olarak konut edinme hakkının doğmadığını,
- Davacının ödeme yükümlülüğünü tam olarak yerine getirmediğini,
- Kooperatifin borçlarından dolayı icra yoluyla satılan konutun davacı açısından bir hak kaybı oluşturmadığını,
- Davacının kooperatiften istifa ettiğini ve bu nedenle sadece çıkma payı alacağı talep edebileceğini,
- Davacının icra baskısı sonucu ödeme aldığını ve icra takibi kapsamında tüm borçlarının ödendiğini, dolayısıyla munzam zarar talebinin hukuken geçersiz olduğunu savunmuştur.
2. İlk Derece Mahkemesi Kararı
Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi, davacının zararının somut olarak kanıtlanamadığını belirterek davayı reddetmiştir. Mahkeme şu gerekçelere dayanmıştır:
- Davacının tahsil ettiği bedelin değer kaybına uğradığı ve bu parayla ev alamadığı doğru olsa da bunun somut bir zarar olarak ispatlanması gerektiği,
- Enflasyon nedeniyle yaşanan değer kaybının, temerrüt faizi dışında ek bir zarar olarak talep edilebilmesi için ispat edilmesi gerektiği,
- Davacının, konut hayali kurması veya bu süre zarfında yaşadığı mağduriyetin hukuken tazmin edilmesi gereken bir zarar olup olmadığının net olmadığı,
- Davacının somut ve belgelenebilir bir maddi kayıp yaşadığını ispat edemediği gerekçesiyle munzam zarar talebinin reddine karar verilmiştir.
3. Bölge Adliye Mahkemesi (İstinaf) Kararı
Davacı, ilk derece mahkemesi kararını hatalı bularak istinaf başvurusunda bulunmuş, ancak Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir.
4. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Kararı ve Hukuki Değerlendirme
Yargıtay, ilk derece mahkemesi ve istinaf mahkemesi kararlarını bozarak, davacının munzam zarar talebinin hukuki olarak geçerli olduğu sonucuna varmıştır.
a) Munzam Zararın Hukuki Temeli
Munzam zarar, borçlunun temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklının uğradığı zarar olup, temerrüt faizini aşan zarar kalemlerini içerir.
Yargıtay, davanın dayanağı olarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 122. maddesini ve ilgili hükümleri ele almıştır:
- TBK 122. maddeye göre, borçlu temerrüde düşmüşse ve alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramışsa, borçlu kendi kusursuzluğunu ispat etmedikçe bu zararı gidermekle yükümlüdür.
- TBK 50. ve 51. maddelerine göre, zarar gören, uğradığı zarar ve zarar verenin kusurunu ispat etmek zorundadır. Ancak zararın tam olarak belirlenememesi durumunda hâkim, hakkaniyet ölçüsünde bir değerlendirme yapabilir.
Yargıtay’a göre, Türkiye’deki enflasyonist ekonomik koşullar dikkate alındığında, paranın değer kaybı nedeniyle alacaklının zararının varlığı bir karine olarak kabul edilmelidir.

b) Enflasyon, Döviz Kurları ve Munzam Zarar
Yargıtay, yüksek enflasyon dönemlerinde temerrüde düşen borçlunun ödeme yapmadığı sürede alacaklının paranın değer kaybına uğraması nedeniyle zarar ettiğini ve bu durumun hayatın olağan akışına uygun bir gerçeklik olduğunu belirtmiştir.
Mahkeme, enflasyonun etkisiyle zarar hesaplanırken aşağıdaki ekonomik verilerin dikkate alınması gerektiğini vurgulamıştır:
- TEFE-TÜFE oranları,
- Bankaların 3 aylık ortalama vadeli mevduat faiz oranları,
- Devlet tahvili faiz oranları,
- Döviz kurlarındaki değişim (USD, EURO),
- Asgari ücret artış oranları,
- Altın fiyatlarının değişimi.
Bu nedenle Yargıtay, somut olayda davacının zararının ispat edilmesine gerek olmadığını, yüksek enflasyon ortamında alacaklının zararının karine olarak kabul edilmesi gerektiğini ve mahkemece bu ekonomik göstergeler dikkate alınarak bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini belirlemiştir.
c) Mahkemece Yapılması Gereken İnceleme
Yargıtay, mahkemenin eksik inceleme ile karar verdiğini ve bilirkişi incelemesi yapılmadan davanın reddedilmesinin hatalı olduğunu belirtmiştir.
Bu nedenle mahkeme,
- Davacının alacağını tahsil ettiği tarihe kadar olan ekonomik göstergeleri dikkate alarak munzam zarar hesaplamalı,
- Eğer munzam zarar miktarı, tahsil edilen temerrüt faizini aşıyorsa, aşkın zarar miktarına hükmetmelidir.
d) Sonuç ve Kararın Bozulması
Yargıtay, mahkemenin hukuka aykırı olarak davayı reddettiği gerekçesiyle kararı bozmuş, dosyanın yeniden görülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
Sonuç olarak Yargıtay:
- Enflasyon ve ekonomik koşullar dikkate alınarak alacaklının munzam zarar talebinin haklı olduğunu kabul etmiştir.
- Munzam zarar hesaplamasının bilirkişi incelemesi ile yapılması gerektiğini belirtmiştir.
- İlk derece mahkemesi ve istinaf mahkemesinin kararlarını usul ve yasaya aykırı bularak bozmuştur.
Bu kararın önemi:
- Ekonomik göstergelerin munzam zarar tespitinde önemli bir faktör olduğunu kabul etmektedir.
- Temerrüde düşen borçlunun, düşük faizle avantaj elde etmesini engelleyerek alacaklının zararını dengeleme amacı gütmektedir.
- Alacaklının zararını ispatlaması gerekmeksizin enflasyonist dönemlerde munzam zararın varlığının karine olarak kabul edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.