Vasiyetin tenfizi nedir? Vasiyet alacaklısı hangi davayı açar? Vasiyet edilen mirası nasıl alırım ? Miras kalan malı nasıl tapuda üzerime alırım ? Miras kalan malı nasıl üzerime alırım ? 

SORU CEVAP

VASİYETİN TENFİZİ

Vasiyet alacaklısının hakkı ancak vasiyet edenin ölümü ile doğar. Ölen kişinin geride vasiyet bırakması, vasiyetin doğrudan uygulanacağı anlamına gelmez. Muris birine bahçeli evini vasiyet etmiş ve bırakmışsa, vasiyetnameyi alan tapu memuru bu yeri vasiyet alacaklısına doğrudan tescil etmeyecektir.   

Vasiyet alacaklısı, kendisine vasiyet edilen taşınır, taşınmaz, mal, alacak her ne ise bunu ancak vasiyetin yerine getirilmesi yani tenfizi yoluyla kendi adına tescili sonucu kazanır. Malın vasiyet edilmesi otomatik, kendiliğinden bir kazandırma değildir.  

Tenfiz davası kime karşı açılır? Vasiyet tenfiz davasını kime açarız? Vasiyetin tenfizi davasında davalılar kimlerdir? 

Vasiyeti yerine getirme görevlisi varsa ona, yoksa yasal veya atanmış mirasçılara karşı açılacaktır.  

İnfazı mümkün ve geçerli bir vasiyetname bulunması gerekir.  

Geçersiz vasiyetname tenfiz edilemez. Vasiyet resmi şekilde yapılmış olabileceği gibi yazılı vasiyetname de olabilir. Önemli olan kanunun aradığı geçerlilik koşullarını sağlamasıdır.  

Vasiyetnamenin geçersiz olduğu durumlar;  

  • Vasiyetnamenin kaza veya 3.kişinin kusurlu eylemi sonucu yok olması( TMK 543/2 : Kaza sonucunda veya üçüncü kişinin kusuruyla yok olan ve içeriğinin aynen ve tamamen belirlenmesine olanak bulunmayan vasiyetname hükümsüz kalır. Tazminat isteme hakkı saklıdır
  • Vasiyetçinin vasiyetten dönmesi, 
  • Lehine vasiyet yapılan kişinin vasiyetçiden önce ölmesi ( TMK 581/2: Vasiyet alacaklısı mirasbırakandan önce ölmüş ise, tasarruftan aksi anlaşılmadıkça, vasiyeti yerine getirme yükümlülüğü, vasiyet yükümlüsünün yararına ortadan kalkar.) 
  • Sözlü vasiyette kanunda öngörülen sürede yapılması gerekenlerin yapılmaması veya sözlü vasiyetname sonrası diğer şekillerde vasiyet yapma olanağı doğması ve bunun üzerinden bir aylık sürenin de geçmiş olması 
  • Lehine vasiyet yapılanın mirastan yoksun olması durumu ( TMk 578 mirastan yoksunluk sebeplerini sıralamıştır.)  
  • Vasiyetnamedeki geciktirici şartın gerçekleşmemesi veya bozucu şartın gerçekleşmesi, 
  • Lehine vasiyet yapılan kişinin mirasbırakan tarafından bizzat tayin edilmemiş olması,  
  • TMK 181/1 (Boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça, kaybederler )maddesine göre boşanmaya veya TMK 159. (Evlenmenin butlanını dava etme hakkı mirasçılara geçmez. Ancak, mirasçılar açılmış olan davayı sürdürebilirler. Dava sonucunda evlenme sırasında iyiniyetli olmadığı anlaşılan sağ kalan eş, yasal mirasçı olamayacağı gibi, daha önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendisine sağlanan hakları da kaybeder. ) Maddesine göre evliliğin iptaline karar verilmiş olması  


Bu durumlarda ayrıca bir talep ve dava olmaksızın o ölüme bağlı tasarruf hüküm ifade etmeyecektir. Batıl olup kendiliğinden hükümsüzdür. Bu durum mahkemece resen gözetilir.  

Mirasbırakan ölmeden önce vasiyetname düzenleyerek, mirasın bir kısmını, tamamını veya terekedeki bir malı miras bırakabilir. Yasal mirasçılar haricinde dışarıdan bir kişi de mirasçı olabilir.  

II. Vasiyet alacaklıları tarafından 

1. İstem 

Madde 600- Vasiyet alacaklısı, vasiyeti yerine getirme görevlisi varsa ona; yoksa yasal  

veya atanmış mirasçılara karşı kişisel bir istem hakkına sahip olur. 

Bu alacak, tasarruftan aksi anlaşılmıyorsa vasiyet yükümlüsünün mirası kabul etmesi veya  

ret hakkının düşmesiyle muaccel olur.  

Vasiyet alacaklısı, yükümlülüğünü yerine getirmeyen vasiyet yükümlüsüne karşı, vasiyet  

edilen malın teslimini veya hakkın devrini; vasiyet konusu bir davranış ise, bunun yerine  

getirilmemesinden doğan zararın giderilmesini dava edebilir. 

Vaziyetin tenfizi şartları nelerdir? Vasiyetin tenfizinde mahkeme neleri inceler? Vasiyetin tenfizinde dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?  

Vasiyetin tenfiz edilebilmesi için;  

  • Vasiyetin açılıp okunması, 
  • Tüm mirasçıların vasiyeti itirazsız kabul etmesi veya 
  • 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde vasiyetin iptali davası açılmamış olması,  
  • 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tenkis davası açılmamış olması,  
  • Vasiyetin iptali ve tenkis davası açılmış ise sonucunun beklenmesi,  

Gereklidir.  

Tenfiz davası açılmadan önce yukardaki şartların sağlanıp sağlanmadığının incelenmesi gerekir. 

Somut olayda; davalılardan …n ve …n vasiyetnamenin açılması davasında vasiyetnameyi kabul etmediklerini ve süresi içinde yargı yoluna başvuracaklarını bildirmişler, temyize konu eldeki davada da, davalılar tenfizi talep olunan vasiyetnameyi kabul etmediklerini bildirmişlerdir. 

Hal böyle olunca, mahkemece; vasiyetnamenin iptali davası açılması halinde sonucunda verilecek hüküm, vasiyetnamenin yerine getirilmesine ilişkin bu davanın sonucunu etkileyecek nitelikte olduğundan bir yıllık iptal davası açma süresi (TMK.559 md.) beklenmeli, açılmış dava olup, olmadığı araştırılıp saptanmalı, açılmış dava varsa sonucu beklenmeli, bundan sonra, oluşacak sonuç dairesinde bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.’ YARGITAY 3. Hukuk Dairesi Esas: 2016 / 1190 Karar: 2017 / 8030 Karar Tarihi: 25.05.2017 


Vasiyetnamenin tenfizi ve taşınmazın lehine vasiyet edilen davacı adına tescili için vasiyetnamenin açılıp okunması, tüm mirasçıların vasiyetnameyi itirazsız kabul etmesi veya 1 yıllık hak düşürücü süre içinde vasiyetnamenin iptali ya da tenkis davası açılmış ise sonucunun beklenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir.’ YARGITAY 3. Hukuk Dairesi Esas: 2016 / 21878 Karar: 2018 / 8241 Karar Tarihi: 10.09.2018 


Vasiyetin açılması vasiyetin tenfizi için dava şartı mıdır? Davanın dava şartı yokluğundan reddi mi gerekir?  

Mahkeme vasiyetin açılıp açılmadığını resen araştırmalıdır. Ancak dava şartı değildir.  

Dosya üzerinden karar verilmesi mümkün olan ön inceleme işlemleri, dava şartları ve ilk itirazlardır.Dava şartları ve ilk itirazlarda eksiklik yoksa diğer ön inceleme işlemleri için duruşma açılmalıdır. Dava şartları ve ilk itirazlar dışında ön inceleme işlemlerinin duruşmalı olarak incelenmesi, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra gerekli görülmesi halinde tarafların tahkikat için duruşmaya davet edilerek davanın esasına yönelik karar verilmesi gerekir. 

Hal böyle olunca mahkemece; vasiyetnamenin tenfizi davasının açılabilmesi için yasada her hangi bir özel dava açma şartının öngörülmediği hususu göz önünde bulundurularak, dosya üzerinden karar verilemeyen dava şartları ile ilk itirazlar hakkında karar verilmek ve diğer ön inceleme işlemlerini yapmak üzere tarafların ön inceleme duruşmasına davet edilmesi, ön inceleme duruşmasında gerekli usul işlemleri yapıldıktan sonra gerekli görülmesi halinde tahkikat duruşmasına geçilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, tüm bu hususlar göz ardı edilmek suretiyle tarafların hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.’ YARGITAY 3. Hukuk Dairesi Esas: 2014 / 11623 Karar: 2015 / 4437 Karar Tarihi: 19.03.2015 

Hak düşürücü süre değiştirilemez. Mahkemenin verdiği kesin süre hak düşürücü sürenin üzerine çıkamaz. Mahkemeler hak düşürücü sürenin üzerinde değildir.  

Bazen mahkemeler vasiyetin açılması esnasında dava açmak için kesin süre verdikleri ara kararlar kurmaktadır. Bu ara kararlar yok hükmünde olup, mahkemenin belirttiği süre kimse sınırlandırılamaz. Mahkemeler kanunkoyucu değildir.  

6100 sayılı HMK’nın 90. maddesi gereğince; süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler. 

Aynı Kanunun 94. maddesi gereğince; kanunun belirlediği süreler kesindir. Bu nedenle kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hakimin kanundaki süreleri artırması veya eksiltmesi mümkün değildir. 

Mahkemece, vasiyetnamenin açılıp okunması davasının kesinleşme tarihinden itibaren davalıların vasiyetname ile ilgili iptal davası açmaları için 1 yıllık hak düşürücü süre geçmeden, başka bir deyişle vasiyetname kesinleşmeden ve infaz edilebilir olmadan, verilen iki haftalık kesin sürede dava açılmadığından bahisle, davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.’ YARGITAY 3. Hukuk Dairesi Esas: 2016 / 1456 Karar: 2017 / 8128 Karar Tarihi: 25.05.2017 

Vasiyetin tenifizi davasında nasıl hüküm kurulur? Vasiyetin tenfizinde tapu iptal tescil kararı verilir mi?  

Vasiyetin tenfizi TMK 600 hükmüne göre ayni bir hak içeriyorsa, bir taşınmaz miras bırakılmışsa mahkeme kararında bu taşınmazın akıbeti açıkça yazmalıdır. Artık vasiyetin tenfizi davası eda davası niteliğindedir.  

Vasiyetin tenfizi davası sonucunda mahkeme davayı kabul etmiş, davacıyı haklı bulmuş, vasiyetin geçerli olduğuna kanaat etmişse, hüküm kısmında tenfize karar verilen taşınmazın tapu bilgilerine, iptal edilen hisse malikleri ve oranlarına, iptal edilen hisselerin kim adına tescil edileceğine karar vermelidir. Yoksa mahkeme sadece X tarihli vasiyeti tenfiz ediyorum şeklinde, tapunun geçmesine fayda sağlamayan bir hüküm kuramaz. Böyle bir hüküm kurulmuş ise istinaf incelmesi sonucu bozulacaktır.  

Vasiyet edilen mal ve hakkın halen terekede olması gerekir mi? Terekede olmayan mal için vasiyetin tenfizi istenebilir mi?  

Vasiyet alacaklısı yani musaleh, vasiyetçinin ölümü ile doğrudan hak sahibi olmaz. Vasiyet alacaklısı sıfatıyla talep hakkına sahip olur. Vasiyet edilen mal veya hak terekede mevcut değilse talep hakkı da olmayacaktır.  

Mirasbırakan, vasiyet ettiği malı daha sonra satmış olabilir. Bu ölüme bağlı tasarruftan rücu ettiği anlamına gelir. Böyle bir durumda vasiyet alacaklısının davası reddedilir.  

TMK 517; ‘Bırakılan belirli mal terekede bulunmadığı takdirde, tasarruftan aksi anlaşılmadıkça, ölüme bağlı tasarrufu yerine getirmekle yükümlü olanlar borçtan kurtulurlar’ 

TMK 544/2; ‘Belirli mal bırakma vasiyeti de, vasiyetnamede aksi belirtilmedikçe, mirasbırakanın sonradan o mal üzerinde bu vasiyetle bağdaşmayan başka bir tasarrufta bulunmasıyla ortadan kalkar.’ 

Ayrıca; vasiyetnamenin tenfizi davasında davanın kabulüne karar verilebilmesi için vasiyetname konusunun terekeye dahil olduğu belirlenmeli ve dava sonucunda verilecek hüküm infazda karışıklık yaratmayacak açıklıkta olmalıdır.’ YARGITAY 3. Hukuk Dairesi Esas: 2017 / 10716 Karar: 2019 / 1163 Karar Tarihi: 14.02.2019 

Vasiyetin iptali davası ile vasiyetin tenfizi davası beraber görülebilir mi? Vasiyetin tenfizinde bekletici mesele konusu  

Vasiyetin iptali davasının sonucu vasiyetin tenfizini de etkileyeceğinden, vasiyetin iptali davasının tefrik edilerek bekletici mesele yapılması gerekir.  

Vasiyetin iptali ve tasarrufun tenkisine dair davalar kesinleşmeden vasiyetin tenfiz edilmesi mümkün değildir.  

Mahkemece; açıklanan ilkeler ışığında, aralarındaki bağlantı nedeniyle vasiyetnamenin iptali davasının sonucunda verilecek hükmün kesinleşmesinin bekletici sorun yapılması ve ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” YARGITAY 3. Hukuk Dairesi Esas: 2020 / 12247 Karar: 2021 / 404 Karar Tarihi: 25.01.2021 

Vasiyetnamenin tenkisi ile tenfiz davası bir arada görülebilir mi?  

Bu iki dava bir arada görülemez. Vasiyetin tenfizi davası tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmelidir. Vasiyetin tenkisi için kesinleşmiş bir vasiyet bulunması gerekir. Vasiyetin tenkisinde verilecek karar, vasiyet alacaklılarının miras pay oranlarını değiştirecektir. Vasiyet tenfiz edildikten sonra payları değişmesi hukuk sisteminde çelişkilere yol açar.  

Vasiyetnamenin tenfizi (yerine getirilmesi) davasının görülebilmesi için, vasiyetnamenin açılıp okunmasından sonra itiraza uğramaması veya itiraz edilmiş ise buna ilişkin vasiyetnamenin iptali veya tenkisine yönelik davaların kesinleşmesi gerekir. Başka bir deyişle, tenfiz için kesinleşmiş vasiyetnamenin bulunması gerekir. 

Bu nedenle, aynı dava dosyasında vasiyetnamenin tenkisi ile birlikte tenfizi davasının görülmesi mümkün olmadığından, mahkemece; tenfiz talebine ilişkin davanın tefrik edilerek ayrı esasa kaydedilmesi gerekirken, yazılı şekilde tenfiz yönünden de davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru görülmemiştir.’ YARGITAY 3. Hukuk Dairesi Esas: 2014 / 14719 Karar: 2015 / 1807 Karar Tarihi: 03.02.2015 


Vasiyetnamenin tenfizi (yerine getirilmesi) davasının görülebilmesi için, vasiyetnamenin açılıp okunup kesinleşmesinden sonra itiraza uğramaması veya itiraz edilmiş ise buna ilişkin vasiyetnamenin iptali veya tenkisine yönelik davaların kesinleşmesi gerekmektedir. 

Somut olayda; dava konusu 09.03.1983 tarihli resmi vasiyetname ile ilgili davalı tarafından tenkis talebiyle dava açıldığı, anlaşılmaktadır. 

Her ne kadar mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de; tenkis davasının yargılaması sonucunda verilecek karar iş bu davada vasiyet alacaklılarının paylarını etkileyeceğinden, bu davanın sonucunun beklenmeksizin karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.’ YARGITAY 3. Hukuk Dairesi Esas: 2013 / 19297 Karar: 2014 / 3828 Karar Tarihi: 12.03.2014 


Vasiyetin tenfizden önce açılıp okunması gerekir mi? Vasiyetin açılması nedir? Vasiyet neden açılır?  

Vasiyetnamenin tenfizi için öncelikle yetkili olan sulh hukuk mahkemesi tarafından açılıp okunması gerekir. Vasiyet geçerli olup olmadığına bakılmaksızın açılacaktır. Mahkeme bir gün belirleyerek duruşma açar ve mirasçılara duruşmada vasiyetin içeriğini okuyarak, tutanağın altını mirasçılara imzalatır. Vasiyetname sulh mahkemesince açılmamış veya açılmış ancak usule uygun açılmamışsa, vasiyetin açılması davası bekletici mesele yapılmalıdır.  

Vasiyetin açılması dava dosyasının kesinleşme şerhi düşülerek kapalıya düşmesi gerekir. Halen gerekçeli karar tebligatları yapılmamış, açık gözüken derdest bir vasiyetin açılması davası varsa, bu vasiyetin tenfizi yapılamaz. Vasiyetin tenfizi vasiyetin açılmasını bekler. Vasiyetin açılması davası kesinleştirilmelidir.  

Vasiyetin iptali tüm mirasçıları etkileri mi? Vasiyet iptal olursa tüm mirasçılar faydalanabilir mi? Vasiyetin iptali kim için geçerlidir? 

Vasiyetin mahkeme tarafından iptal edilmesi, hukuk sisteminde sonuç doğurmayacağı anlamına gelmez. İptal davası açmayan mirasçılar yönünden geçerliliğini korur. Mirasçılar vasiyetin iptalinin istiyorlarsa  vasiyetin iptali için dava açmalı, nasıl olsa devam eden iptal davası var iptal olunca biz de mirastan daha fazla pay alırız şeklinde düşünülmemelidir.  

Nasıl ki yerleşmiş Yargıtay uygulamalarına göre vasiyetnamenin iptali davaları sadece dava açan yönünden hukuki sonuç doğurur, dava açmayanlar yönünden vasiyetname geçerliliğini korur ve dava açmayanları bağlamaz ise vasiyetnamenin yerine getirilmesi davasında da mirasçının vasiyete konu maldaki hakkı miras hissesi oranı kadardır. Bu hissesi oranında yasal, hukuki vs. haklarından yararlanabilir.’ T.C YARGITAY 3.Hukuk Dairesi Esas: 2013/ 20281 Karar: 2014 / 5131 Karar Tarihi: 31.03.2014 

Vasiyetin tenfizi davasında ileri sürülebilecek defiler nelerdir? Vasiyetin tenfizine itiraz mümkün müdür? Vasiyetin tenfizinden ileri sürülecek itirazlar nelerdir? Vasiyetin tenfizi davasını uzatma yolları nelerdir?  

Vasiyetin hükümsüz olduğu defi olarak her zaman ileri sürülebilir.  

Türk Medeni Kanunu Ölüme Bağlı Tasarrufların iptali başlığı altında hak düşürücü süreler belirtilmiştir.  

TMK 559/2 ‘Hükümsüzlük, def”i yoluyla her zaman ileri sürülebilir.’ Şeklindedir.  

Tenkis davasını düzenleyen bölümde hak düşürücü süre başlığı altında TMK571/ 3 ‘ Tenkis iddiası, def’i yoluyla her zaman ileri sürülebilir.’ Şeklindedir.  

Bu durumda, mirasçılardan biri vasiyetin tenfizi davası açtığında, vasiyetin iptali ve tenkisi davası açmamış veya süresini kaçırmış olan diğer mirasçılar, vasiyetin hükümsüz olduğunu veya tenkis iddiası olduğunu defi olarak ileri sürebilirler. Vasiyetin tenfizi davasına bakan mahkeme bu iddiaları değerlendirmek mecburiyetindedir. Aksi halde istinaf incelmesinde hüküm bozulacaktır.  


Somut olayda; davalılardan …’ın davaya konu vasiyetnamenin şartlarına uygun olmadığı, murisin vasiyet tarihinde temyiz kudretini haiz olmadığını iddia ederek açtığı vasiyetnamenin iptaline ilişkin dava, mahkemece; 6100 sayılı HMK’nın 114/1-g ve 115/2. maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddedilmiş, davalı temyize konu iş bu davada da murisin vasiyetnameyi düzenlerken medeni haklarını kullanma ve tasarruf ehliyetinden yoksun olduğu, murisin yapmış olduğu vasiyetname ile saklı payının ihlal edildiğini belirterek hükümsüzlük ve tenkis iddialarını, def’i yoluyla ileri sürmüştür.’ YARGITAY 3. Hukuk Dairesi Esas: 2016 / 22044 Karar: 2018 / 8392 Karar Tarihi: 12.09.2018 

Dava, vasiyetnamenin tenfizi ile vasiyetnameye konu taşınmazın davacı adına tescili istemine ilişkindir. TMK. 571/son maddesine göre; “Tenkis iddiası, def’i yoluyla her zaman ileri sürülebilir” 
 
Vasiyetnamenin tenfizi davalarında da tenkis def’i her zaman ileri sürülebilir. Somut olayda; davalı … cevap dilekçesinde ve yargılamanın ilerleyen aşamalarında sunduğu beyan dilekçeleri ile ” murisin kanuni mirasçılarının saklı payları dışında tasarrufta bulunabileceğini, mahfuz hissesinin nazara alınmasını talep ettiği” şeklinde beyanda bulunmuştur. Davalının bu beyanının tenkis defi niteliğinde olduğu açıktır.’ YARGITAY 3. Hukuk Dairesi Esas: 2017 / 15537 Karar: 2018 / 5997 Karar Tarihi: 29.05.2018 


Atanmış mirasçı nedir? Atanmış mirasçı doğrudan vasiyette belirtilen hakları elde eder mi? Atanmış mirasçının miras hakkı nedir? 

Atanmış mirasçı, miras hukukuna göre mirasçı olan veya mirasçı olmayan bir kişinin sonradan ölüme bağlı bir tasarruf ile mirasçı olarak terekede yer almasıdır. Mirasbırakanın malvarlığının tamamını veya bir kısmını bir kişiye bırakmasıdır. Kanuni mirasçılar da kanuni miras paylarına ek olarak vasiyetname ile mirasçı olarak atanabilirler.  

Türk medeni Kanunu 516.maddede düzenlenmiştir.  

C. Mirasçı atama Madde 516-  

Mirasbırakan, mirasının tamamı veya belli bir oranı için bir veya birden çok kişiyi mirasçı atayabilir. 

 Bir kişinin, mirasın tamamını veya belli bir oranını almasını içeren her tasarruf, mirasçı atanması sayılır. 

Atanmış mirasçı terekenin külli halefi olur. Ölümle birlikte tereke üzerinde hak sahibi olacaktır. TBK 598/2 maddesi konuya ilişkin;  

‘Mirasçı atamaya veya vasiyete ilişkin ölüme bağlı tasarrufa mirasçılar veya başka vasiyet alacaklıları tarafından kendilerine bildirilmesinden başlayarak bir ay içinde itiraz edilmedikçe, lehine tasarrufta bulunulan kimseye, sulh mahkemesince atanmış mirasçı veya vasiyet alacaklısı olduğunu gösteren bir belge verilir.’ şeklinde nokta koyar.  

Atanmış mirasçının mirasçılık belgesi alması için diğer mirasçıların ve ilgililer tarafından itiraza uğramamış olması gerekir. İtiraz için yapılan tebliğden itibaren 1 ay geçmesiyle itiraz olmadığı anlaşıldığında mirasçılık sıfatlarının atanmış mirasçı olarak miras hisse oranlarının gösterildiği bir mirasçılık belgesi verilmesini, atanmış mirasçı sulh hukuk mahkemesinden isteyebilir.  

Vasiyetnameye itiraz edilmiş, itiraz akabinde süresi içerisinde tenkis veya iptal davası açılmış ise, mirasçılık belgesi verilmez. Açılmış olan tenkis ve vasiyetin iptali davasının kesinleşmesi beklenir.  

Dava, vasiyetname ile mirasçı olarak atanan davacının TMK.’nun 598. maddesi uyarınca kendisine mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkindir. 
 
Vasiyetname, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın tesliminden başlayarak bir ay içinde mirasbırakanın yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesi hakimi tarafından açılır ve ilgililere tebliğ olunur. Bilinen mirasçılar ve diğer ilgililer vasiyetnamenin açılması sırasında diledikleri takdirde hazır bulunmak üzere çağrılır(TMK.md.596/1-2). 
 
Dava konusu vasiyetnamenin açılıp okunmasına ilişkin Üsküdar 4. Sulh Hukuk mahkemesinin 2009/410-645 E.K. sayılı dosyasının incelenmesinde; vasiyet eden …..’ün ilgili nüfus müdürlüğünden mirasçılarını gösteren kayıtları ile ilgili yazı cevabı gelmeden, sadece Uyap sistemi üzerinden alınan nüfus kaydı çıkartıldığı, vasiyet edenin veraset ilamının alınmadığı, vasiyet edenin nüfus kayıtlarında bir kardeşi olduğu ve bu kardeşin ölümü ile mirasçı olarak yeğenlerinin bulunduğu, vasiyet edenin ölen kardeşinin çocukları olmasına rağmen, yasal mirasçılar yokluğunda ve kendilerine vasiyetname ve gerekçeli kararın tebliğ edilmediği, bu haliyle vasiyetnamenin mirasçılar huzurunda usulüne uygun şekilde açılmadığı ve gerekçeli kararın usulüne uygun şekilde kesinleşmediği mahkemenin de kabulündedir. 
 
TMK’nun 598. maddesinin birinci fıkrası hükmünde, başvuru üzerine yasal mirasçı oldukları belirlenenlere Sulh Mahkemesince mirasçılık sıfatlarını gösteren bir belge verileceği, aynı maddenin ikinci fıkrası hükmünde de, mirasçı atamaya veya vasiyete ilişkin ölüme bağlı tasarrufa mirasçılar veya başka vasiyet alacaklıları tarafından bir ay içinde itiraz edilmediği takdirde lehine tasarrufta bulunulan kimseye de atanmış mirasçı veya vasiyet alacaklısı olduğunu gösteren bir belge verilmesinin gerektiği açıklanmıştır. Aynı maddenin üçüncü ve dördüncü fıkraları hükmünde, mirasçılık belgesinin geçersizliğinin her zaman ileri sürülebileceği ve ölüme bağlı tasarrufun iptaline ilişkin dava hakkının saklı olduğu açıklanmıştır. Anılan madde metninden de anlaşılacağı üzere atanmış mirasçı belgesi verilmesi talebinin vasiyetnamenin açılmasına dair karar veren mahkemeden talep edilmesi zorunlu değildir. Bunun yanında atanmış mirasçılık TMK.nun 598. maddesi gereğince yasal mirasçılığı ortadan kaldıran bir neden değildir. 
 
Davaya konu vasiyetname, muayyen mal vasiyeti niteliğinde olmayıp, mirasçı atamaya ilişkindir (TMK. md.516). Atanmış mirasçılarda miras, miras bırakanın ölümü ile kazanılır (TMK.md.599/3). Mirasçı atanan kişi miras bırakanın ölümü ile terek üzerinde doğrudan ve kendiliğinden bir ayni hak kazanır. Bu durumda, miras bırakandan intikal eden ayni hakların, atanmış mirasçı adına tescii için vasiyetnamenin yerine getirilmesi davasına dolayısıyla mahkeme hükmüne ihtiyaç yoktur. Atanmış mirasçıya, buna ilişkin  
mirasçılık belgesi verilmesi (TMK. md. 598/2) yeterli olup, bu nitelikteki belge ile ayni hakların bu kişi adına tapuda (resmi senet düzenlenmeksizin tescili) mümkündür ( Tapu Sicili Tüzüğü md. 21/a). Buna göre, davacı Tmk:nun 598/2. maddesi uyarınca Sulh Hukuk Mahkemesinden veraset ilamı alarak aynı sonuca ulaşabilecektir. 
 
Mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkin davalar … olarak açılabileceği gibi, uyuşmazlık çıkartan diğer kişiler hasım gösterilerek hasımlı dava açılması da mümkündür. Mirasçılardan birisinin veya birkaçının daha önce … dava açarak mirasçılık belgesi almış olmaları, hukuki yararları bulunması koşuluyla diğer mirasçıların daha sonra … dava açarak mirasçılık belgesi istemelerine engel olmadığı gibi, böyle bir durumda diğer mirasçılar tarafından açılan davanın mirasçılık belgesinin iptali davası olarak görülüp sonuçlandırılması da mümkün değildir. Mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkin davalarda sadece nüfus kayıtları ile veya davacı tarafça gösterilen delillerin toplanması ile yetinilmemesi, gerçek mirasçıların belirlenmesine yarayacak bütün delillerin eksiksiz toplanması gerekir. 
 
Hal böyle olunca, mahkemece; sözkonusu vasiyetnamenin açılması dosyasında, murisin bilinen tüm mirasçılarına usulüne uygun şekilde vasiyetname ile ilamın tebliğ edilmesi ve ilamın usulüne uygun şekilde kesinleştirilmesi için davacıya süre verilip, o davanın sonucu eldeki dava açısından bekletici mesele yapılmalı, akabinde murisin mirasçıları davaya dahil edilmeli, mirasçılardan vasiyetnamenin iptali yönünde (saklı paylı mirasçı olmadıkları da gözetilerek) dava açıp açmadıkları saptanarak, gerçek mirasçıların belirlenmesine yarayacak bütün delillerin eksiksiz toplanması suretiyle, hasıl olacak sonuç dairesinde işin esası hakkında bir hüküm kurulması gerekirken
,’  YARGITAY 3. Hukuk Dairesi Esas: 2015 / 19804 Karar: 2017 / 5210 Karar Tarihi: 13.04.2017 


Vasiyetin yerine getirilmesi davası nedir? Belirli mal vasiyetinden izlenecek yol nedir? Mal vasiyetinde hangi dava açılır? Bir parça mal mirasında açılacak dava nedir?  

Mirasçı atama ile mal vasiyeti farklıdır. Mirasbırakan mirasçı atamayıp sadece tek bir malın devrini de vasiyet edebilir. 2000 Model arabamı arkadaşım Ahmet’e bırakıyorum şeklinde bir vasiyet, mal vasiyetidir. Türk Medeni Kanunu 600.maddesinde düzenlenmiştir.  

TMK 600/3; ‘Vasiyet alacaklısı, yükümlülüğünü yerine getirmeyen vasiyet yükümlüsüne karşı, vasiyet edilen malın teslimini veya hakkın devrini; vasiyet konusu bir davranış ise, bunun yerine getirilmemesinden doğan zararın giderilmesini dava edebilir.’ 

Atanmış mirasçı mirasbırakanın ölümü ile kendiliğinden ayni hak kazanır. Bu ayni hakkın tescili için atanmış mirasçının vasiyetin yerine getirilmesi davası açmasında hukuki fayda yoktur. Sulh hukuk mahkemesinden veraset ilamı alarak zaten bunu ortaya koyabilir. Atanmış mirasçının vasiyetin yerine getirlmesi davası açmasında hukuki yarar olmadığından reddine karar verilir. 

Ancak, mal vasiyetinde vasiyet alacaklısı bu davayı TMK600/3 uyarınca açabilir. Aradaki farka dikkat etmek gerekir. Atanmış mirasçı için bu dava açılmamalıdır.  

Kendisine belirli bir mal vasiyet edilen kimsenin durumu ise daha farklıdır. TMK.600 md gereğince kendisine belirli bir mal vasiyet edilen kimse, bu vasiyeti yerine getirmekle yükümlü olan kimse varsa ona, yoksa yasal ve seçilmiş mirasçılara karşı açacağı istihkak davası ile malın kendisine teslimini isteyebilir.’ YARGITAY 3. Hukuk Dairesi Esas: 2015 / 19830 Karar: 2016 / 13961 Karar Tarihi: 06.12.2016 
 


Vasiyetin tenfizi davası kime karşı açılır? Vasiyetin tenfizi davasında kimler davalı olur?  

Vasiyetin yerine getirilmesi için bir görevli atanmışsa, görevliye karşı açılır. Atanan bir görevli yoksa bu kez dava kanuni ve atanmış mirasçılara karşı açılır. Kanuni mirasçılar ve atanmış mirasçılar zorunlu dava arkadaşıdır.  

743 Sayılı T.M.K.nun 541 ve 4721 Sayılı T.M.K.nun 600. maddelerine göre vasiyetnamenin yerine getirilmesi davaları vasiyet alacaklısı tarafından vasiyeti yerine getirilme görevlisi varsa ona, yoksa yasal ve atanmış mirasçılara karşı açılır. 
 
‘Somut olayda, vasiyetnamede yerine getirme görevlisi atanmamıştır. Dava mirasçılara karşı açılmalıdır. Davada murisin mirasçılarından N. hasım gösterilmemiştir. Davaya mirasçı N.’nin dahil edilerek taraf teşkili sağlanarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik hasımla davanın sonuçlandırılmış olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.‘YARGITAY 3. Hukuk Dairesi Esas: 2012 / 18152 Karar: 2013 / 1769 Karar Tarihi: 07.02.2013 

Vasiyetin tenfizi davasında harç ve yargılama gideri nasıl belirlenir? Vasiyetin tenfizi davası avukatlık ücreti maktu mu yoksa nisbi mi hükmedilir?  

Vasiyetin tenfizi davası Hukuk Genel Kurulu 13.02.1991 Tarihli, 1991/648 E, 1991/65 K. sayılı kararında belirtildiği üzere bir ayni hakkın tesisi için değil, TMK 595 ve devamı maddelerince tebliğ işlemlerinin tamamlandığını, süresinde bir itiraz gelmediğini belgeleyen bir tespit hükmündedir.  

Tespit davası niteliğinde olan vasiyetin tenfizi davasında maktu karar ve ilam harcı alınır. Yargılama sonucu hükmedilecek vekalet ücretleri de maktu olacaktır. 

Vasiyetin tenfizi davası ile birlikte vasiyete konu alacağın temliki, malın teslimi, taşınmazın tescili istenmişse artık sadece tespit davası hükümünde vasiyetin tenfizinden bahsedilemez. Dava eda davası niteliğini de kazanacaktır. Bu durumda dava değeri üzerinden nisbi karar ve ilam harcı alınır. Vasiyetnameye konu hak ve alacakğın dava tarihi itibariyle değeri belirlenerek harç ve vekalet ücretleri bu tutarlara göre hesaplanmalıdır.  

Mahkemece; vasiyetnamenin tenfizi ve tenkise yönelik bedel tahsiline ilişkin aynı zamanda hüküm kurulacağından, vasiyete konu taşınmazın değerinden kabul edilen tenkis miktarının indirilmesi suretiyle belirlenen miktar üzerinden harcın tamamlatılması, yargılama sonunda ise haklılık oranına göre harç, yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken; yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.’ YARGITAY 3. Hukuk Dairesi Esas: 2018 / 5638 Karar: 2018 / 12761 Karar Tarihi: 13.12.2018 

‘Dava, belirli mal vasiyetinin yerine getirilmesi istemine ilişkin olup müddeabihin değeri üzerinden nispi harca tabidir. Davanın harca esas gerçek değerinin dava dilekçesinde belirtilen değil, keşfen belirlenecek değer olacağı da kuşkusuzdur. Taşınmazın aynı ile ilgili davalarda HUMK.’nun 413. maddesi ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 16, 26, 27, 28, 30 ve 32. maddelerinin öngördüğü işlemin yerine getirilmesi ve gerekli olan harcın alınması zorunludur.  

6100 sayılı …nın 326. maddesinde, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği açıklanmıştır. Davada iki taraftan her birinin kısmen haklı çıkması halinde, mahkemece, yargılama giderlerinin tarafların haklılık oranına göre paylaştırılacağı, aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise mahkeme yargılama giderlerini, bunlar arasında paylaştırabileceği gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarına da karar verebileceği belirtilmiştir.  

Ayrıca …nun 323. maddesinde vekâlet ücretinin de yargılama giderlerine dâhil olduğu vurgulanmıştır.  

Karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 6. maddesi “Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul, sulh veya herhangi bir nedenle; ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilirse, Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderilirse tamamına hükmolunur.” hükmünü içermektedir.  

Davacı taraf davasını maktu peşin harç yatırarak belirsiz alacak davası şeklinde açmıştır. Mahkemenin 09.06.2015 tarihli ön inceleme duruşması ara kararı ile davacılar vekiline eksik harcı yatırması için süre verilmiş, verilen süre içerisinde davacılar vekili 30.06.2015 tarihinde eksik harcı yatırmıştır.  

Mahkemenin 06.06.2015 tarihli ön inceleme duruşmasında davalı … ve … , davacı tarafın açmış olduğu davayı kabul ettiklerini belirtmişler, davalı … tüm yargılama aşamasında davanın reddini savunmuştur.  

Mahkemece, davacılar vekili için 1.500 TL maktu vekalet ücretine hükmedilmiş ise de vasiyetnamenin tenfizi davasının nispi harca tabi olduğu ve vekalet ücretinin de dava değeri üzerinden, davalıların bir kısmının ön inceleme aşamasında davayı kabul ettikleri, davalı Yıldız’ın davayı reddettiği hususu dikkate alınarak davacılar için nispi vekalet ücreti belirlenmesi gerekirken davacılar için maktu vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.  

Davacılar tarafından, yatırılan tamamlama harcının yargılama giderlerine eklenmemesi, davacılar yararına eksik yargılama giderine hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.’ YARGITAY 3. Hukuk Dairesi Esas: 2017 / 10212 Karar: 2017 / 15359 Karar Tarihi: 07.11.2017 

Vasiyetin tenfizinde görevli mahkeme hangisidir? 

HMK 2.maddesine göre Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir.  

‘Dava; vasiyetnamenin tenfizi istemine ilişkin olup, açılan bu davanın aile hukukundan doğan dava ve işlerden olmadığı, dava tarihine göre uyuşmazlığın çözümünün Asliye Hukuk Mahkemeleri görevi içerisinde olduğu açıktır. O halde mahkemece; yargılamaya hangi sıfatla bakacaksa, bunu ara karar ile belirleyerek yargılamaya devam etmek yerine bu husus düşünülmeden Aile Mahkemesi sıfatıyla yargılamaya devam edilip sonuçlandırılması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.’  YARGITAY 3. Hukuk Dairesi Esas: 2016 / 22737 Karar: 2018 / 9202 Karar Tarihi: 27.09.2018 

Yetkili mahkeme neresidir? Vasiyetin tenfizi davası nerede açılır?  

TMK 576.maddesine göre;  

Açılma yeri ve yetkili mahkeme Madde 576- ‘Miras, malvarlığının tamamı için mirasbırakanın yerleşim yerinde açılır. Mirasbırakanın tasarruflarının iptali veya tenkisi, mirasın paylaştırılması ve miras sebebiyle istihkak davaları bu yerleşim yeri mahkemesinde görülür.’ 

Türk Medenî Kanununun 596. maddesine göre, “Vasiyetname, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın tesliminden başlayarak bir ay içinde miras bırakanın yerleşim yeri sulh hâkimi tarafından açılır ve ilgililere okunur.” Aynı Kanunun 19/1. maddesine göre de, “Yerleşim yeri bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir.” 
 
1086 sayılı HUMK’nın 11. maddesinde, terekenin taksimi, katisine kadar, tereke aleyhine ikame olunan davaların, müteveffanın ikametgâhı mahkemesinde görüleceği belirtilmiş, 6100 sayılı HMK’nın 11. maddesinde ise terekenin kesin paylaşımına kadar mirasçılara karşı açılacak tüm davalarda ölen kimsenin son yerleşim yeri mahkemesinin kesin yetkili olduğu hüküm altına alınmıştır. Miras hukukuna ilişkin bu düzenlemeler, taşınmazların aynına ilişkin davaların taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görüleceğine ilişkin kesin yetki kuralının bir istisnası mahiyetindedir. 
 
Somut olayda; uyuşmazlık, düzenleme şeklindeki vasiyetnamenin tenfizi istemine ilişkindir. HMK’nın 11. maddesinde mirastan doğan davalarda yetki; ölen kişinin son yerleşim yeri mahkemesi kesin yetkili mahkeme olarak düzenlenmiştir. UYAP MERNİS sisteminden alınan kayıtlarda muris …’ın son yerleşim yerinin adresinin “Çağlayan Mahallesi, Kanarya Sokak, No:23, İç Kapı No:4 Kağıthane/…” olduğu anlaşılmakla, uyuşmazlığın … 4. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir.’ YARGITAY 20. Hukuk Dairesi Esas: 2018 / 2314 Karar: 2018 / 3779 Karar Tarihi: 14.05.2018 

EMSAL KARARLAR 

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2001/5183 Karar Numarası: 2001/6770  Karar Tarihi: 30.04.2001 

ATANMIŞ MİRASÇILIĞA İTİRAZ  – VASİYETNAMENİN İPTALİ -MİRASÇILIK BELGESİ -BEKLETİCİ MESELE 

ÖZETİ: Yasal mirasçılar vasiyetin iptali için dava açmakla seçilmiş mirasçılığa itiraz etmişlerdir. Açılan davanın sonucu beklenmeden mirasçılık belgesi verilmesi doğru bulunmamıştır. 

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Vasiyetname ile mirasçı seçilen (nasb) kişiye ve kişilere mirasçılık belgesi verilmesi için, yasal veya öncelikli hak sahiplerince seçilmiş mirasçılığa bir itirazın yapılmamış olması gerekir. Yasal mirasçılar vasiyetin iptali için dava açmakla seçilmiş mirasçılığa itiraz etmişlerdir. Açılan davanın sonucu beklenmeden mirasçılık belgesi verilmesi (MK.528) doğru bulunmamıştır. 

SONUÇ: Hükmün açıklanan sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, oybirliğiyle karar verildi. 30.04.2001 

T.C YARGITAY 3.Hukuk Dairesi Esas: 2020/ 12247 Karar: 2021 / 404 Karar Tarihi: 25.01.2021  

ÖZET: Mahkemece; açıklanan ilkeler ışığında, aralarındaki bağlantı nedeniyle vasiyetnamenin iptali davasının sonucunda verilecek hükmün kesinleşmesinin bekletici sorun yapılması ve ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. 

 (6100 S. K. m. 165) (4721 S. K. m. 602) (YHGK 13.02.1991 T. 1990/2-648 E. 1991/65 K.) Dava: Taraflar arasındaki vasiyet>namenin tenfizi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın usulden reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Karar: Davacı; muris … ‘nun eşi olduğunu, murisin ölmeden evvel bıraktığı 30/05/2013 tarihli vasiyetnamesi ile tüm taşınmazlarını kendisine vasiyet ettiğini, murisin yasal mirasçıları olan davalıların vasiyeti yerine getirme görevlisi atanmasını kabul etmedikleri gibi vasiyetin iptali için dava açtıklarını ileri sürerek; vasiyete konu olan taşınmazların tapularının iptali ile adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar; davaya konu vasiyetnamenin iptali için dava açtıklarını, iptal davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, o dava kesinleşmeden işin esasına girilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemişlerdir. Mahkemece; vasiyetnamenin İstanbul 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/20 E. sayılı dosyası ile açıldığı ve taraflara okunduğu, davalılar tarafından İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/159 E. sayılı dosyası ile vasiyetnamenin iptali davası açıldığı, yargılamanın derdest olduğu, işbu davanın konusunun ise kesinleşmemiş bir vasiyete dayanarak tapuların iptali ve tescili başka deyişle vasiyetin yerine getirilmesi olduğu, bu davanın açılabilmesi için kesinleşmiş bir vasiyetnamenin olması gerektiği ancak yargılamanın derdest olması nedeni ile vasiyetin halen kesinleşmemiş olduğu gerekçesi ile davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiş; karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir. HMK’nın 165. maddesinde; “Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir.” hükmü düzenlenmiştir. Buna göre görülmekte olan bir davanın sonuçlanmasının, başka bir davada bekletici sorun yapılabilmesi için iki şartın gerçekleşmesi gerekir. 1- Bekletici sorun yapılacak davanın başka bir mahkemede görülmekte olması, 2- İki dava arasında bağlantı bulunması. Davalardan biri hakkında verilecek kararın, diğerini etkileyecek nitelikte bulunması halinde iki dava arasında bağlantı varsayılır ve biri diğeri için bekletici sorun yapılır. Hukuk Genel Kurulunun 13/02/1991 tarihli ve 648 E. 65 K. sayılı kararında vurgulandığı üzere, vasiyetnamenin tenfizi ( vasiyetnamenin yerine getirilmesi) diye adlandırılan davalar bir aynı hakkın tesisi için değil, yalnızca sulh hukuk mahkemesince açılan vasiyetnamenin TMK’nın 596 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tebliğ işlemlerinin tamamlanmasından ve gerekli yasal sürelerin geçmesinden sonra, herhangi bir itiraza uğramadığı ve iptalinin istenmediği veya itirazların sonuçsuz kaldığının, bu nedenle de kesinleşmiş olduğunun tesbiti içindir. TMK’nın 602. maddesinde; kendisine belirli mal bırakılan vasiyet alacaklısının dava hakkının, ölüme bağlı kazandırmayı öğrenmesinin üzerinden on yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı hüküm altına alınmıştır. Somut olayda; vasiyet alacaklısı olan davacının, ölüme bağlı kazandırmayı öğrenmesi üzerine, diğer bir anlatımla dava hakkının doğmasıyla birlikte vasiyetnamenin yerine getirilmesi için işbu davayı açtığı, mirasbırakanın yasal mirasçıları olan davalıların da yerine getirilmesi istenilen vasiyetnamenin iptali istemi ile davacıya karşı dava açmış oldukları anlaşılmaktadır. Vasiyetnamenin iptali davası sonucunda verilecek hüküm, vasiyetnamenin yerine getirilmesine ilişkin bu davanın sonucunu etkileyecek niteliktedir. Buna göre mahkemece; yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, aralarındaki bağlantı nedeniyle vasiyetnamenin iptali davasının sonucunda verilecek hükmün kesinleşmesinin bekletici sorun yapılması ve ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Sonuç; Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’ nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.01.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (¤¤) </b 

T.C YARGITAY 3.Hukuk Dairesi Esas: 2016/ 22044 Karar: 2018 / 8392 Karar Tarihi: 12.09.2018 YARGITAY KARARI …… Taraflar arasındaki vasiyetnamenin tenfizi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılardan … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y  K A R A R I Davacı; muris babas…….17.05.2013 tarihinde vefat ettiğini, vefatından evvel …… 25.08.2013 tarih ve 7662 yevmiye numaralı vasiyetnamesi ile ……268 – 379 – 661 – 662 – 846 – 1092 – 1138 – 1139 – 1607 – 1855 – 1858 – 1942 – 1943 – 2108 – 2128 – 2129 – 2746 ve 21 pafta 3316 parsel sayılı taşınmazlardaki hisselerinin tamamını kendisine vasiyet ettiğini, vasiyetnamenin…….sayılı dosyasında açıldığını, bunun yanında murisin hissedarı olduğu bir kısım taşınmazların……2013/27 İş sayılı dosyasında 14.04.2014 tarihinde ihale ile satıldığını, ancak henüz dosyaya para yatmadığını, paranın yatırılması halinde vasiyete aykırı olarak mirasçıların para almalarının söz konusu olacağını ileri sürerek, vasiyetname kesinleştiğinde satışı yapılan taşınmazların muris adına yatan bedelin davacıya ödenmesini, vasiyetname ile bırakılan taşınmazlardaki murisin hak ve hisselerinin davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılardan …, açılan vasiyetnamenin iptali için dava açtığını, öncelikli olarak ….. sayılı vasiyetnamenin iptaline ilişkin dava dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, bunun dışında vasiyetnameye konu bazı taşınmazların ihale ile satıldığını, satılan taşınmazların tenfizinin mümkün olmadığından iş bu taşınmazlar yönünden tenfiz taleplerin reddine karar verilmesi gerektiğini, murisin vasiyetnameyi düzenlerken medeni haklarını kullanma ve tasarruf ehliyetinden yoksun olduğu, murisin yapmış olduğu vasiyetname ile saklı payının ihlal edildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini, hükümsüzlük ve tenkis def’inin dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir. ./.. -2- Davalılardan … davaya bir diyeceğinin olmadığını beyan etmiş, diğer davalı … ise davaya cevap vermemiştir. Mahkemece; davacının açmış olduğu davanın kısmen kabulü ile……..25.08.2008 tarihli 7662 yevmiye sayılı vasiyetnamesinin tenfizine,……satış dosyasında satış memurluğunda depo edilen meblağın….. 25/08/2008 tarihli 7662 yevmiye sayılı vasiyetnamesi gereğince lehine vasiyet edilen davacı …’a verilmesine, muri…..kendi adına kayıtlı …..14 pafta 1092 parsel sayılı taşınmazı 12.10.2009 tarihinde yapılan satış ile …………. sattığı bu taşınmaz yönünden vasiyetten döndüğü anlaşılmakla bu taşınmaz yönünden vasiyetnamenin tenfizi talebinin reddine karar verilmiş, hüküm; davalılardan … tarafından temyiz edilmiştir. Dava; mirasbırakan ……. ait belirli mal vasiyetinin yerine getirilmesi istemine ilişkindir (TMK. md. 600). TMK’ nun 559/2. maddesi gereğince; iptal davası açma hakkı olan mirasçı, vasiyetnamenin hükümsüz olduğu iddiasını, def’i yoluyla her zaman ileri sürebilir. Aynı kanunun 571/3. maddesi hükmü uyarınca; saklı pay sahibi mirasçı tenkis iddiasını, def’i yoluyla her zaman ileri sürebilir. Somut olayda; davalılardan …’ın davaya konu vasiyetnamenin şartlarına uygun olmadığı, murisin vasiyet tarihinde temyiz kudretini haiz olmadığını iddia ederek açtığı vasiyetnamenin iptaline ilişkin dava, mahkemece; 6100 sayılı HMK’nın 114/1-g ve 115/2. maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddedilmiş, davalı temyize konu iş bu davada da murisin vasiyetnameyi düzenlerken medeni haklarını kullanma ve tasarruf ehliyetinden yoksun olduğu, murisin yapmış olduğu vasiyetname ile saklı payının ihlal edildiğini belirterek hükümsüzlük ve tenkis iddialarını, def’i yoluyla ileri sürmüştür. Bu durumda, mahkemece; davalı tarafından def’i yoluyla ileri sürülen hükümsüzlük iddiasının, bu iddia kabul görmediği takdirde ise tenkis iddiasının usulünce incelenmesi ve ulaşılacak sonuca göre uyuşmazlığın esası hakkında hüküm tesis edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince temyiz eden davalı … yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.09.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi. ….. 

T.C YARGITAY 3.Hukuk Dairesi Esas: 2016/ 1190 Karar: 2017 / 8030 Karar Tarihi: 25.05.2017 

Yargıtay Kararı 

Taraflar arasındaki vasiyetnamenin tenfizi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:  

      Y A R G I T A Y  K A R A R I  

 Davacı, …. 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/1271 E. 2014/67 K. sayılı kararı ile açılmasına karar verilen muris ….’ya ait …. 1. Noterliğinde düzenlenen 20.09.2009 tarih ve 19460 yevmiye numaralı vasiyetnamesinin tenfizine karar verilmesini talep etmiştir.  

 Davalılar, husumet ve derdestlik itirazında bulunmuşlar ve esasa yönelik olarak da haksız olan davanın reddini istemişlerdir.  

 Mahkemece, vasiyetnamenin açılıp okunduğuna dair …. 2. Sulh Hukuk Mahkemesi kararının kesinleşmediği ve vasiyetnamenin iptali davası açılması için öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre geçmeden açıldığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.  

 Hukuk Genel Kurulu’nun 13.2.1991 gün 648-65 sayılı kararında vurgulandığı üzere, vasiyetnamenin tenfizi diye adlandırılan davalar bir aynı hakkın tesisi için değil, yalnızca Sulh Hukuk Mahkemesince açılan vasiyetnamenin Türk Medeni Kanunun 596 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tebliğ işlemlerinin tamamlanmasından ve gerekli yasal sürelerin geçmesinden sonra, herhangi bir itiraza uğramadığı ve iptalinin istenmediği veya itirazların sonuçsuz kaldığının, bu nedenle de kesinleşmiş olduğunun tesbiti içindir.  

  Bu tesbit başlı başına aynı bir hakkın geçirimini sağlamaz.   

 Kendisine belirli bir mal vasiyet edilen kimsenin bu vasiyeti yerine getirmekle yükümlü olan varsa ona, yoksa yasal ve seçilmiş mirasçılara karşı açacağı istihkak davası ile malın kendisine teslimini istemesi gerekir (TMK.md.600). 

 Vasiyetnamenin yerine getirilebilmesi için herşeyden önce vasiyetnamenin açıldığının ve iptali için yasada öngörülen sürenin geçtiğinin belirlenmesi gerekir.  

 Davaya konu vasiyetname …. 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 22.01.2014 günlü ve 2013/1271 E. 2014/67 K. sayılı kararı ile açılarak okunmuş, karar 10.02.2014 tarihinde kesinleşmiştir. …. 2. Sulh Hukuk Mahkemesince kesinleşme şerhi 10.09.2015 tarihinde dosyaya işlenmiş, eldeki dava ise 15.12.2014 tarihinde açılmıştır. Buna göre, vasiyetnamenin açılıp okunmasına ilişkin kararın eldeki dava öncesinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.  

 Somut olayda; davalılardan …n ve …n vasiyetnamenin açılması davasında vasiyetnameyi kabul etmediklerini ve süresi içinde yargı yoluna başvuracaklarını bildirmişler, temyize konu eldeki davada da, davalılar tenfizi talep olunan vasiyetnameyi kabul etmediklerini bildirmişlerdir.  

 Hal böyle olunca, mahkemece; vasiyetnamenin iptali davası açılması halinde sonucunda verilecek hüküm, vasiyetnamenin yerine getirilmesine ilişkin bu davanın sonucunu etkileyecek nitelikte olduğundan bir yıllık iptal davası açma süresi (TMK.559 md.) beklenmeli, açılmış dava olup, olmadığı araştırılıp saptanmalı, açılmış dava varsa sonucu beklenmeli, bundan sonra, oluşacak sonuç dairesinde bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.  

 SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlere hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.05.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi. 

T.C YARGITAY 3.Hukuk Dairesi Esas: 2016/ 21878 Karar: 2018 / 8241 Karar Tarihi: 10.09.2018 

YARGITAY KARARI 

….. 

 Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:  

 Y A R G I T A Y  K A R A R I  

 Davacılar; muris …’ın çocukları olduklarını, murisin 20/03/2014 tarihinde vefat ettiğini, vefatından önce düzenlediği……. 15/07/2002 tarih ve 2035 yevmiye numaralı vasiyetnamesi ile….. mahallesi, 337 ada, 22 parselde kayıtlı taşınmazı kendisine ve davalı kardeşi …. vasiyet ettiğini, daha sonra ….. 08/12/2010 tarihli sözleşme ile bu taşınmazdaki tüm hisselerini kendisine devrettiğini, dava konusu vasiyetnamenin ……2014/162 esas sayılı dosyasında açıldığını ve bu kararın da kesinleştiğini belirterek vasiyetnamenin tenfizini talep ve dava etmiştir.  

 Davalıla……; söz konusu vasiyetname ile miras haklarından mahrum bırakıldıklarını ve saklı paylarına tecavüz edildiğini, tenkis talebiyle ….. 2015/74 esas sayılı dosyasında tenkis davası açtıklarını, açılan bu tenkis davasının sonucunun bekletici mesele yapılmasını ve işbu davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.  

 Davalı … usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır.  

 Mahkemece; davanın kabulü ile, …… düzenlenen 15/07/2002 tarih ve 2035 yevmiye nolu vasiyetnamenin tenfizi ile vasiyetname konusu olan, …….. kain 337 Ada 22 parselde kayıtlı 11082 m2 tarla vasıflı taşınmazın tapusunun iptali ile davacı … adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalıla…. vekillerince temyiz edilmiştir.  

 1-) Görülmekte olan bir davanın sonuçlanmasını başka bir davada bekletici sorun yapılabilmesi için iki şartın gerçekleşmesi gerekir.  

 …..  

 1- Bekletici sorun yapılacak davanın başka bir mahkemede görülmekte olması, 

 2-İki dava arasında bağlantı bulunması. 

 Davalardan biri hakkında verilecek kararın, diğerini etkileyecek nitelikte bulunması halinde iki dava arasında bağlantı varsayılır ve biri diğeri için bekletici mesele yapılır.  

 Dava, murise ait resmi vasiyetnamenin tenfizi istemine ilişkindir. Vasiyetnamenin tenfizi davasında, davanın kabulüne karar verilebilmesi için, diğer şartların yanı sıra vasiyetnamenin ayakta kalıp kalmadığının belirlenmesi gerekir.  

 Hukuk Genel Kurulu’nun 13.2.1991 gün 648-65 sayılı kararında vurgulandığı üzere, vasiyetnamenin tenfizi diye adlandırılan davalar bir aynı hakkın tesisi için değil, yalnızca Sulh Hukuk Mahkemesince açılan vasiyetnamenin Türk Medeni Kanunun 596 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tebliğ işlemlerinin tamamlanmasından ve gerekli yasal sürelerin geçmesinden sonra, herhangi bir itiraza uğramadığı ve iptalinin istenmediği veya itirazların sonuçsuz kaldığının, bu nedenle de kesinleşmiş olduğunun tespiti içindir. Bu tespit başlı başına aynı bir hakkın geçirimini sağlamaz.  

  Kendisine belirli bir mal vasiyet edilen kimsenin bu vasiyeti yerine getirmekle yükümlü olan varsa ona, yoksa yasal ve seçilmiş mirasçılara karşı açacağı istihkak davası ile malın kendisine teslimini istemesi gerekir (TMK.md.600).  

 Vasiyetnamenin tenfizi ve taşınmazın lehine vasiyet edilen davacı adına tescili için vasiyetnamenin açılıp okunması, tüm mirasçıların vasiyetnameyi itirazsız kabul etmesi veya 1 yıllık hak düşürücü süre içinde vasiyetnamenin iptali ya da tenkis davası açılmış ise sonucunun beklenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir.   

 Somut olayda; dosyadaki bilgi ve belgelerden, davalılar……. tarafından, saklı paylarının ihlal ediliğinden bahisle, dava konusu vasiyetnameye…… 2015/74 esas sayılı dosyasında tenkis davası açtığı, yargılamanın halen devam ettiğini anlaşılmaktadır.  

 Buna göre mahkemece; vasiyetnamenin tenkisi davasının kesinleşmesinin bekletici mesele yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme  ve yukarıdaki gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.  

 2-) Bunun yanında, vasiyetnamenin tenfizi davaları (tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini de kapsadığından) nisbi harca tabidir. Dosya kapsamından; asıl ve birleşen davalar açılırken her iki davanın davacıları tarafından sadece ödenmesi gereken maktu başvuru harcı ile karar ve ilam harcının yatırıldığı görülmüştür.  

 492 Sayılı Harçlar Kanununun “Harcı Ödenmeyen İşlemler” başlığını taşıyan 32.maddesinde; “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak,  ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.”  hükmü getirilmiştir. 

 Yukarıda belirtilen madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, karar ve ilam harcının peşin olarak yatırılması gereken miktar ile maktu başvuru harcı ödenmedikçe, davaya devam edilmesi olanağı bulunmamaktadır. 

 Somut olayda ise, davacı tarafından yalnızca  maktu başvuru harcı ile karar ve ilam harcı yatırıldığı ve davanın devamı süresinde eksik harç da tamamlanmadığı halde yargılamaya devam edildiği, hüküm kısmında da başlangıçta alınan harcın yeterli olduğuna ilişkin hatalı şekilde hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. 

 ….. 

 O halde, mahkemece yapılacak iş; Harçlar Kanununun 16.maddesine göre, öncelikle davacıdan dava konusu taşınmazın değerini açıklatmak, bu konuda taraflar arasında ihtilaf çıkarsa taşınmazların kıymetini gerekirse keşif yapılarak belirlemek, ardından nisbi peşin harcı ikmal etmek ve delilleri bu çerçevede değerlendirip tartışarak, sonucu dairesinde hüküm kurmak olmalıdır. Bu yön gözetilmeden,  yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. 

 3-) Bozma nedenine göre, davalıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. 

 SONUÇ: Yukarıda  birinci ve ikinci bentte  açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalılar…….yararına  BOZULMASINA, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davalıların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,  10.09.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.              

T.C YARGITAY 3.Hukuk Dairesi Esas: 2016/ 1456 Karar: 2017 / 8128 Karar Tarihi: 25.05.2017 

YARGITAY KARARI 

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ  

  Taraflar arasındaki vasiyetnamenin tenfizi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda,  davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı … tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü.   

               Y A R G I T A Y      K A R A R  I                                                                                          

 Davacı vekili; müvekkilinin babası…’ın vefaati ile geriye davalılar ile müvekkilini mirasçı olarak bıraktığını, murisin Bursa 15. Noterliği’nin 07/05/2012 tarih ve 11021 yevmiye nolu düzenleme şeklinde vasiyetnamesi ile Bursa İli, Yıldırım İlçesi, 1. Bölge Bucağı, Emirsultan Mah. Kabasakal Sok. 60 pafta, 218 ada, 21 parsel nolu taşınmaz üzerinde bulunan 2. Katta 14/137 arsa paylı ve 4 nolu mesken niteliğindeki taşınmazı müvekkiline vasiyet ettiğini, söz konusu vasiyetin usulüne göre düzenlendiğini, murisin diğer mirasçıların saklı miras paylarına tecavüz etmeyen oranda vasiyet tasarrufunda bulunduğunu ileri sürerek vasiyetnamenin yerine getirilmesine, murisin vasiyetnamesi ile müvekkiline bıraktığı taşınmazın müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 

 Davalılardan …, vasiyetnameyi kabul etmediğini, murisin kendisinin babası olduğunu ve murise 13 sene baktığını, davacının ise 3 sene baktığını, vasiyetnamenin iptali hususunda dava açacağını, kendisine süre verilmesini istediğini beyan etmiş; diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.  

 Mahkemece;  verilen 2 haftalık kesin sürede davalı tarafından vasiyetnamenin iptali yönünde dava açılmadığı, tenfize konu vasiyetnamenin usulünce noterde düzenlendiği ve muayyen mal vasiyetini içeren vasiyetnamenin geçerli olduğunun kabulü gerektiği, buna göre davacının tenfize yönelik talebinin de yerinde olduğu gerekçeleriyle davanın kabulü ile vasiyetnamenin tenfizine, vasiyete konu taşınmazda murise ait bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile lehine vasiyet edilen davacı adına kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı …  tarafından temyiz edilmiştir. 

 1- Dava, vasiyetnamenin tenfizi  ve vasiyetnameye konu taşınmazın davacı adına  tescili istemine ilişkindir  

 4721 sayılı TMK’nun 514.maddesine (MK.nun 461.maddesi) göre mirasbırakan tasarruf özgürlüğü sınırları içinde malvarlığının tamamında veya bir kısmında vasiyetname ile tasarrufta bulunabilir.  

 Vasiyet, genellikle ivazsız bir tasarruftur. Vasiyet alacaklısı, mirasbırakanın külli halefi olmayıp, cüzi halefi olduğu için vasiyet olunan mal üzerinde doğrudan hak kazanması mümkün değildir. Vasiyet alacaklısının alacak hakkının hukuki sebebi olan vasiyet her ne kadar mirasbırakanın sağlığında yapılıyorsa da, bu bir ölüme bağlı tasarruf olduğundan,  

 vasiyet alacağı ancak mirasbırakanın ölümü ile doğar. Vasiyet alacaklısı, kendisine vasiyet edilen şey üzerindeki mülkiyet hakkını ancak bu malın vasiyetin yerine getirilmesi (tenfizi) yoluyla kendisi adına tescili sonucunda kazanır. Vasiyetnamenin tenfizi davası, vasiyeti yerine getirme görevlisi varsa ona, yoksa yasal veya atanmış mirasçılara karşı açılır.  

 Vasiyetnamenin tenfizi ve buna bağlı olarak tapu iptal ile tescil davası vasiyetnamenin açılıp okunduğu, itiraza uğramadan veya itiraz edilmiş ise itirazların reddedilmesi sonucunda kesinleştiğine dair bir tespit davasıdır.  

 Vasiyetname usulünce açılıp, okunma kararının kesinleşmesinden sonra vasiyetnamenin iptali için 1 yıllık hak düşürücü süre işlemeye başlar. 

 Dosyadaki bilgi ve belgelerden, tenfize ve davaya konu vasiyetnamenin Bursa 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin  2013/2302 esas, 2014/656 sayılı kararı ile açılmasına karar verildiği, kararın 25/06/2015 tarihinde kesinleştiği;  mahkemece, davalı …’e 03/06/2015 tarihli duruşmada iptal davası açmak üzere iki haftalık kesin süre verildiği, 26.10.2015 tarihinde de davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.  

 6100 sayılı HMK’nın 90. maddesi gereğince; süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.  

 Aynı Kanunun 94. maddesi gereğince; kanunun belirlediği süreler kesindir. Bu nedenle kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hakimin kanundaki süreleri artırması veya eksiltmesi mümkün değildir.  

 Mahkemece, vasiyetnamenin açılıp okunması davasının kesinleşme tarihinden itibaren davalıların vasiyetname ile ilgili iptal davası açmaları için 1 yıllık hak düşürücü süre geçmeden, başka bir deyişle vasiyetname kesinleşmeden ve infaz edilebilir olmadan, verilen iki haftalık kesin sürede dava açılmadığından bahisle, davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. 

  2-Bozma nedenine göre, davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.  

 SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bendde açıklanan nedenle davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.05.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi. 

T.C YARGITAY 3.Hukuk Dairesi Esas: 2014/ 11623 Karar: 2015 / 4437 Karar Tarihi: 19.03.2015 Yargıtay Kararı  

MAHKEMESİ :  

KIRKLARELİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ 

 TARİHİ : 30/04/2014 NUMARASI : 2014/150-2014/305 Taraflar arasındaki vasiyetnamenin tenfizi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y  K A R A R I Davacılar ortak verdikleri dava dilekçelerinde; muris Mustafa Işıksal’ın 05.12.2013 tarihinde öldüğünü, murisin noterde düzenlediği 30.11.2000 tarihli vasiyetnameyle kendilerine mal vasiyet ettiğini, vasiyetnamenin Kırklareli Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 19.02.2014 tarihli ilamıyla açılıp okunduğunu, kararın tüm mirasçılara tebliğ edilip, temyiz edilmeksizin kesinleştiğini, davaya konu vasiyetnameye ilişkin olarak her hangi bir iptal ya da tenkis davası açılmadığını, kaldı ki, vasiyetnamenin iptali ya da tenkis davası açılsa bile, açılan iptal ya da tenkis davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek; vasiyetnamenin tenfizine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; dosya üzerinde inceleme yapılmış, vasiyetnamenin tenfizi davasının  anacak vasiyetnamenin iptali davası açılabilmesi için yasada öngörülen bir yıllık süre geçtikten sonra açılması halinde dinlenebileceği, eldeki davada vasiyetnamenin iptali davasının açılabilmesi için gereken sürenin dolmadığı, bu nedenle vasiyetnamenin tenfizi davası bakımından dava açma şartının henüz gerçekleşmediği gerekçesiyle, davanın, dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş, hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir. Dava; vasiyetnamenin tenfizi istemine ilişkindir. Somut olayda, tarafların murisi 05.12.2013 tarihinde ölmüş, davaya konu 30.11.2000 tarihli vasiyetname 19.02.2014 tarihli ilamla açılıp okunmuş, vasiyetnamenin açılıp okunduğuna ilişkin ilam 03.04.2014 tarihinde kesinleşmiş, eldeki vasiyetnamenin tenfizi davası, 24.04.2014 tarihinde açılmış, mahkemece; dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, vasiyetnamenin iptali için gereken sürenin henüz dolmadığı gerekçesiyle, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar vermiştir. Bu bağlamda temyize konu uyuşmazlık; vasiyetnamenin tenfizi davası açılması için vasiyetnamenin iptali davasının açılması için öngörülmüş 1 yıllık sürenin dolmasının beklenmesinin gerekip gerekmediği, bu hususun dava şartı olup olmadığı ve vasiyetnamenin tenfizi davasında, taraflar duruşmaya davet edilmeden, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu karar verilip verilemeyeceği noktalarında toplanmaktadır. Dava şartları, bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için varlığı veya yokluğu gerekli olan şartlardır. Dava şartları, mahkemeye, taraflara ve dava konusuna ilişkin olmak üzere üç ana başlıkta toplanmış olup, genel dava şartları HMK’nın 114. maddesinde sayılmıştır. Genel dava şartları dışında kanun hükümleri ile bazı davalar için ek (özel) dava şartları da öngörülmüştür. Örneğin, İİK’nın 277-284. maddesine göre iptal davası açılabilmesi için alacaklının elinde borç ödemeden aciz belgesi bulunmalıdır. Borçtan kurtulma davasının dinlenebilmesi için, bu davayı açan borçlunun alacağın yüzde onbeşi kadar bir teminatı ilk duruşma gününe kadar göstermesi şarttır. Davalı eşe ihtar kararı tebliğ ettirilmeden ve ihtar kararının tebliğinden itibaren iki ay geçmedikçe terk sebebiyle boşanma davası açılamaz. Bir mirasçının alacaklılarının tenkis davası açabilmesi için, mahfuz hisse sahibi mirasçıdan alacaklarını tahsil etme imkanı bulunmadığını gösteren bir aciz belgesi almış olmaları ve ihtara rağmen mirasçının tenkis davası açmamış olması gerekir. Burada, aciz belgesi ve ihtar ayrı ayrı dava şartıdır. Bunlar özel dava şartları olup, tenfiz davası açılabilmesi için, özel bir dava şarttı öngörülmemiştir. Mirasçılık ve mirasın geçisi, 4722 Sayılı Kanun’un 17. maddesi gereğince, mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir. Eldeki davada, davaya konu vasiyetname 2000 yılında düzenlenmiş, miras bırakan ise 2013 yılında ölmüştür. Miras bırakan 4721 sayılı TMK’nın yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden sonra öldüğü için olaya, 4721 sayılı TMK’nın ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir. TMK’nın 575. maddesi gereğince, miras, mirasbırakanın ölümüyle açılır. Kural olarak mirasbırakanın ölümüyle birlikte miras, kendiliğinden bir bütün olarak mirasçılarına geçer. (TMK m.599) Mirasın açılmasıyla terekeye sahip olma hakkı, sadece yasal mirasçılara tanınmış bir hak olup, vasiyetnameyle mirasçı seçilenlerin hakları, yasal mirasçılar veya öncelikle tasarruf ile yararlarına bağışlama yapılmış olanlar tarafından açıkca itiraza uğramamış ise, bu hususun tebliğinden itibaren bir ay geçtikten sonra bunlar mirasçılık sıfatları hakkında belge verilmesini Sulh Hakiminden isteyebilirler. Mirasbırakan, bir kimseye onu mirasçı atamaksızın belirli bir mal bırakma yoluyla kazandırmada bulunabilir. Kendisine belirli bir mal vasiyet edilen kimse, bu vasiyeti yerine getirmekle yükümlü olan varsa ona, yoksa yasal veya seçilmiş mirasçılara karşı açacağı istihkak davasıyla malın kendisine teslimini isteyebilir. Vasiyet alacaklısı, yükümlülüğünü yerine getirmeyen vasiyet yükümlüsüne karşı vasiyetnameye konu hak taşınmaz mülkiyetinin devrine yönelik olarak tescil isteminde bulunmak durumunda olup, vasiyetnamenin açılmış olması, terekenin seçilmiş kişi ile kendisine belirli bir mal vasiyet edilene geçmesini sağlamaya yeterli olmamaktadır. Mirasbırakanın ölümünden sonra ele geçen vasiyetnamenin hemen sulh hukuk mahkemesine teslim edilmesi zorunludur. Vasiyetname, teslim edildiği günden başlayarak geçerli olup olmadığına bakılmaksızın en geç bir ay içinde mirasbırakanın yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesi tarafından açılır ve ilgililere okunur. (TMK m.596) Vasiyetnameye itiraz eden mirasçı varsa kendisine dava açması için süre verilmeli, verilen süre içinde vasiyetnamenin iptali davası açıldığı bildirilmişse sonucu beklenmelidir. Eğer verilen süre içinde itiraz yapılmamışsa aynı şekilde lehine tasarrufta bulunulan kimseye isteği durumunda sulh hukuk mahkemesince atanmış mirasçı veya vasiyet alacaklısı olduğunu gösteren bir belge verilmelidir. Bu bağlamda, vasiyetnamenin tenfizi davasında öncelikle dava konusu vasiyetnamenin açılıp açılmadığı araştırılmalıdır. Zira, vasiyetname, Sulh Hukuk Mahkemesince usulüne uygun açılıp, okunmadıkça yerine getirilmesi istenemez. Vasiyetnamenin tenfizi davasında, vasiyetnamenin açılmış olduğu belirlendikten sonraki aşamada ise vasiyetnamenin ayakta kalıp kalmadığının belirlenmesi gerekir. Bu için de dava konusu vasiyetnamenin iptal davasına konu olup olmadığı araştırılmalıdır. Dava konusu vasiyetname bir iptal davasına konu olmuşsa bu dava bekletici mesele yapılmalıdır. Ancak, iptal davası açılmamışsa bu tenfiz davasının reddine bir gerekçe yapılamaz. Savunma hakkı Anayasada güvence altına alınmış haklardandır. Buna göre herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia, savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. (1982 Anayasası m. 36) Karar tarihinde yürürlükte bulunan HMK’nın 27.maddesi hükmüne göre, davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; tarafların yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını eşit olarak kullanabilmelerini, yargı organlarının tarafların açıklamalarını dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda hakim, tarafları dinlemeden, açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için onları kanuna uygun biçimde duruşmaya davet etmeden karar veremez. (YHGK 2009/52 E., 2009/105 K.) Her ne kadar HMK’nın 320/1.maddesinde, taraflar duruşmaya davet edilmeden dosya üzerinden karar vereceği belirtilmiş ise de; bunun ancak ön inceleme aşamasında ve mümkün olan hallerde olduğu belirtilerek uygulama alanı dar bir çerçeve ile belirlenmiştir. HMK’nın 137. maddesinde; dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme  yapılacağı, ön incelemede dava şartlarının ve ilk itirazların inceleneceği, uyuşmazlık konularını tam olarak belirlenip, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemlerin yapılacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onların sulhe teşvik edileceği düzenlenmiştir. Bu bağlamda, ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez. Dosya üzerinden karar verilmesi mümkün olan ön inceleme işlemleri, dava şartları ve ilk itirazlardır.Dava şartları ve ilk itirazlarda eksiklik yoksa diğer ön inceleme işlemleri için duruşma açılmalıdır. Dava şartları ve ilk itirazlar dışında ön inceleme  işlemlerinin duruşmalı olarak incelenmesi, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra gerekli görülmesi halinde tarafların tahkikat için duruşmaya davet edilerek davanın esasına yönelik karar verilmesi gerekir. Hal böyle olunca mahkemece; vasiyetnamenin tenfizi davasının açılabilmesi için yasada her hangi bir özel dava açma şartının öngörülmediği hususu göz önünde bulundurularak, dosya üzerinden karar verilemeyen dava şartları ile ilk itirazlar hakkında karar verilmek ve diğer ön inceleme işlemlerini yapmak üzere tarafların ön inceleme duruşmasına davet edilmesi, ön inceleme duruşmasında gerekli usul işlemleri yapıldıktan sonra gerekli görülmesi halinde tahkikat duruşmasına geçilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, tüm bu hususlar göz ardı edilmek suretiyle tarafların hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. Bozma nedenine göre davacıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,  19.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 

T.C YARGITAY 3.Hukuk Dairesi Esas: 2013/ 19297 Karar: 2014 / 3828 Karar Tarihi: 12.03.2014 

Yargıtay Kararı 

MAHKEMESİ : BARTIN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ  

 TARİHİ : 20/03/2013  

 NUMARASI : 2013/22-2013/42 

  Taraflar arasında görülen vasiyetnamenin tenfizi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalılar Hatice, Zeliha ve Rahime vekili tarafından temyiz edilmiştir. 

                  Y A R G I T A Y   K  A R A R I   

  Temyiz isteminin süresi  içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:  

  Davacılar vekili dilekçesi ile; tarafların murisi olan Ş.. B..’nın sağlığında düzenlediği 09.03.1983 tarih ve …. no.lu vasiyetname ile davaya konu taşınmazları davacılara vasiyet ettiğini iddia ederek, taşınmazların muris adına olan tapu kayıtlarının iptali ile davacılar adına tapuya kayıt ve tescilini talep ve dava etmiştir.  

  Bir kısım davalılar vekili cevap dilekçesi ile; vasiyetnamenin 1990 yılında açıldığını, davacıların vasiyetnamenin muhteviyatını öğrenmelerinin üzerinden 19 yıl geçtikten sonra bu davayı açamayacaklarını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.  

  Mahkemece; Bartın ili, Merkez ilçesi, Arıt-Yukarışeyhler Mah., Kaynarca Mevkii, .. ada, ..parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın açılmamış sayılmasına, Bartın ili, Merkez ilçesi, Arıt-Yukarışeyhler Mah., Mezarlık Yanı  Mevkii, .. ada, ..parsel sayılı taşınmazın, Bartın ili, Merkez ilçesi, Arıt-Yukarışeyhler Mah., Samanlık Yanı  Mevkii, … ada, .. parsel sayılı taşınmazın,Bartın ili, Merkez ilçesi, Arıt-Yukarışeyhler Mah., Evaltı Mevkii, …. ada, …parsel sayılı taşınmazın tapu kayıtlarının iptallerine, bu üç taşınmazın; 1/3 hissesi davacı A… oğlu A.. G..’e, 1/3 hissesi davacı A.. oğlu E.. G..’e, 1/3 hissesi ölü davacı Z.. B..’nın yasal mirasçılarına ve yasal miras hisseleri oranında olmak üzere tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm bir kısım davalılar vekili tarafından, temyiz edilmiştir.   

  Dava, MK.’nın 600. maddesi uyarınca vasiyetnamenin tenfizi ile vasiyete konu taşınmazların muris adına olan tapu kayıtlarının iptali ile davacılar adına tapuya kayıt ve tescili talebine ilişkindir.   

  TMK.nun 600/1.maddesi; “Vasiyet alacaklısı, vasiyeti yerine getirme görevlisi varsa ona, yoksa yasal veya atanmış mirasçılarına karşı kişisel bir istem hakkına sahip olur” hükmünü, 3.fıkrasında ise, “vasiyet alacaklısı, yükümlülüğü yerine getirmeyen vasiyet yükümlüsüne karşı, vasiyet edilen malın teslimini veya hakkın devrini, vasiyet konusu bir davranış ise, bunun yerine getirilmesinden doğan zararın giderilmesini dava edebilir.” hükmünü içermektedir.  

  Vasiyetnamenin tenfizi (yerine getirilmesi) davasının görülebilmesi için, vasiyetnamenin açılıp okunup kesinleşmesinden sonra itiraza uğramaması veya itiraz edilmiş ise buna ilişkin vasiyetnamenin iptali veya tenkisine yönelik davaların kesinleşmesi gerekmektedir.  

  Somut olayda; dava konusu 09.03.1983 tarihli resmi vasiyetname ile ilgili davalı tarafından tenkis talebiyle dava açıldığı, anlaşılmaktadır.  

  Her ne kadar mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de; tenkis davasının yargılaması sonucunda verilecek karar iş bu davada vasiyet alacaklılarının paylarını etkileyeceğinden, bu davanın sonucunun beklenmeksizin karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.   

  Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,  12.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 

T.C YARGITAY 3.Hukuk Dairesi Esas: 2017/ 10716 Karar: 2019 / 1163 Karar Tarihi: 14.02.2019 

ÖZET: Vasiyetnamenin tenfizi davasında davanın kabulüne karar verilebilmesi için vasiyetname konusunun terekeye dahil olduğu belirlenmeli ve dava sonucunda verilecek hüküm infazda karışıklık yaratmayacak açıklıkta olmalıdır. Dava konusu taşınmazlardan .. ada .. parselin tapu kaydının dosyada bulunmadığı, Tapu Müdürlüğünce bu parsel yerine .. ada .. nolu parsele ilişkin tapu kaydının gönderildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece bu taşınmaza ilişkin tapu kaydı incelenmeden, muris adına olan kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi de doğru değildir. 

(4721 S. K. m. 559, 571)  

Dava: Taraflar arasındaki vasiyetnamenin tenfizi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı … tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:  

YARGITAY KARARI  

Davacı; Muris …’nun … Noterliğinin 05/03/1990 tarih ve 1175 Yevmiye nolu vasiyetnamesi ile kendisine taşınmaz vasiyet ettiğini, söz konusu vasiyetnamenin … Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/61 Esas, 2010/205 Karar sayılı dosyası ile açıldığını ve kesinleştiğini, ayrıca mirasçılardan … tarafından mirasın reddedildiğini beyan ederek kesinleşmiş olan vasiyetnamenin tenfizi ile … ili, … İlçesi, Türlübey Mahallesi, … Mevkiinde kain 105 ada, 45 parsel sayılı taşınmazın, … Mevkiinde kain 115 ada, 16 parsel sayılı taşınmazın ve Köyiçi Mevkiinde kain 145 ada, 1 parsel sayılı taşınmazın murise ait tapu kayıtlarının iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.  

Davalılardan …; davacı tarafından vasiyetnamenin iptalinin istenmediği belirtilmiş ise de vasiyetnamenin şekil şartlarından yoksun olup işlem yapmaya elverişli olmadığını, davacıya saklı payları ihlal edilerek mal vasiyet edildiğinin açık olduğunu, davayı kabul etmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.  

Diğer davalılar; cevap dilekçesi sunmamışlar, yargılama aşamasında davanın reddini dilemişlerdir. 

Mahkemece; murisin vefatı üzerine düzenleme şeklinde resmi vasiyetnamesinin açılıp okunduğu, herhangi bir itiraza uğramadığı ve açılıp okunduğuna ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği, vasiyete konu taşınmazlardan 145 ada 1 parsel sayılı taşınmazın muris adına tapu siciline kayıtlı olmayıp davacı adına kayıtlı olduğu, davalılardan …’nun mirası kayıtsız ve şartsız olarak reddettiği ve bunun dava tarihinden önce gerçekleştiği, mirasın reddinin iptali için bir dava da açılmadığı anlaşılmakla, yasal mirasçı sıfatını kaybeden vasiyeti yerine getirme görevlisi de olmayan davalı …’nun davanın açılmasına sebebiyet vermemesi nedeniyle yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile; dava konusu vasiyetnamenin tenfizine, vasiyetnameye konu … ili, … İlçesi, Türlübey Mahallesi, … Mevkiinde kain 105 ada, 45 parsel sayılı taşınmazın ve … Mevkiinde kain 115 ada, 16 parsel sayılı taşınmazın murise ait tapu kayıtlarının iptali ile taşınmazdaki hissesinin davacı adına tapuya tesciline, Köyiçi Mevkiinde kain 145 ada, 1 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydı murise ait olmamakla; bu taşınmaz yönünden vasiyetin tenfizi talebinin reddine, davanın kabul red oranına göre belirlenen yargılama giderlerinin davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı … tarafından temyiz edilmiştir.  

1-) Dava; muayyen (belirli) mal vasiyetinin yerine getirilmesi istemine ilişkindir.   

TMK. nun 559. maddesi; “İptal davası açma hakkı, davacının tasarrufu, iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın geçmesi tarihinin üzerinden, iyiniyetli davalılara karşı on yıl, iyiniyetli olmayan davalılara karşı yirmi yıl geçmekle düşer. 

Hükümsüzlük, def”i yoluyla her zaman ileri sürülebilir.” hükmünü,   

TMK. 571.maddesi ise; “Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer. Bir tasarrufun iptali bir öncekinin yürürlüğe girmesini sağlarsa, süreler iptal kararının kesinleşmesi tarihinde işlemeye başlar. Tenkis iddiası, def’i yoluyla her zaman ileri sürülebilir.” hükmünü içermektedir.  

Yukarıda açıklanan maddelerde; ölüme bağlı bir tasarruf olan vasiyetnamenin iptali ve tenkisi davalarını açmak için belirtilen süreler, hak düşürücü süre olarak düzenlenmiştir. Ancak gerek 559.maddenin 2.fıkrasında, gerekse 571.maddenin 3.fıkrasında; vasiyetnameye ilişkin açılmış bir davada hükümsüzlük ve tenkis iddiasının, defi yoluyla her zaman ileri sürülebileceği belirtilmiştir.  

Dosyanın incelenmesinde; temyiz eden davalı tarafından süresinde verilen cevap dilekçesinde, vasiyetnamenin geçersiz olduğu ve saklı payların ihlal edildiği ifade edilmiştir. Bu beyanların hükümsüzlük ve tenkis defi niteliğinde olduğu açıktır. Mahkemece, hükümsüzlük ve tenkise yönelik inceleme yapılmadığı anlaşılmaktadır. 

O halde mahkemece, hükümsüzlük ve tenkis, defi yoluyla her zaman ileri sürülebileceğinden, vasiyetnamenin hükümsüzlüğüne ve tenkisine yönelik tarafların tüm delilleri toplanmak suretiyle, gerekli incelemeler yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, bu yönde inceleme yapılmaksızın, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir. 

2-)Ayrıca; vasiyetnamenin tenfizi davasında davanın kabulüne karar verilebilmesi için vasiyetname konusunun terekeye dahil olduğu belirlenmeli ve dava sonucunda verilecek hüküm infazda karışıklık yaratmayacak açıklıkta olmalıdır. Dava konusu taşınmazlardan 115 ada 16 parselin tapu kaydının dosyada bulunmadığı, Tapu Müdürlüğünce bu parsel yerine 115 ada 6 nolu parsele ilişkin tapu kaydının gönderildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece bu taşınmaza ilişkin tapu kaydı incelenmeden, muris adına olan kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi de doğru değildir. 

3-)Bozma nedenlerine göre davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir. 

SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.02.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤) 

—————– 

T.C YARGITAY 3.Hukuk Dairesi Esas: 2015/ 19804 Karar: 2017 / 5210 Karar Tarihi: 13.04.2017 Yargıtay Kararı MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ Taraflar arasındaki tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y  K A R A R I Davacı, Üsküdar 2. Noterliği’nin 06/08/1992 tarih ve 50441 yevmiye numaralı vasiyetnamesi ile …..’ün, bu güne kadar sahip olduğu ve ölümü anına kadar sahip olacağı tüm mal varlığını yanında ikamet eden ….. oğlu …’ya bıraktığını, bu şekilde kendisini mirasçı atadığını, Üsküdar 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2009/410 esas- 2009/645 karar sayılı dosyası ile vasiyetnamenin açılıp okunduğunu, itiraz olmadığından kararın kesinleştiğini, ancak vasiyetname gereğince tapuda işlem yapmak istediği zaman baba isminde sorun yaşadığını, babasının isminin gerçekte …..olduğunu ancak çevresinde ….. olarak tanındığını, bu nedenle vasiyet edenin de vasiyetnamedeki beyanında babasının ismini ….. olarak beyan ettiğini, sorunun bu nedenle kaynaklandığını ileri sürerek; Üsküdar 2. Noterliği’nin 06/08/1992 tarih ve 50441 yevmiye numaradaki vasiyetnamede mirasçı olarak atanan …’ın babasının adının …..olduğunun, mirasçı olarak atananın kendisi olduğunun, …..’ün mirasçısının sadece kendisi olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, ”…Vasiyetnamenin açılması dosyasında murisin veraset ilamının alınmadığı, murisin kardeşinin çocukları olan yeğenleri bulunmasına rağmen yasal mirasçılarının yokluğunda ve kendilerine tebligat yapılmadan vasiyetnamenin açıldığı, vasiyetnamenin yasal mirasçılara tebliğ edilmediği görülmekle vasiyetnamenin usulüne uygun bir şekilde açılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda vasiyetnamenin açıldığının tespitine karar verilmiş ise de vasiyetnamenin mirasçılar huzurunda usulüne uygun bir şekilde açılmadığı, vasiyetnamenin açıldığının tespitine yönelik kararın yok hükmünde olduğu anlaşıldığından, bu vasiyetnamenin açılması kararına dayanılarak vasiyetname uyarınca atanmış mirasçılık belgesi verilemeyeceği mahkememizce kabul edilmiş ve davacının davasının reddi gerekmiştir. Öte yandan …’nın vasiyetname uyarınca atanmış mirasçı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda vasiyetname ile kendisine verilen mal varlığına kavuşabilmesi için, öncelikle Üsküdar (Kapatılan) 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2009/410 sayılı dosyasında vasiyetnamenin açılması yok hükmünde olduğundan, İstanbul Anadolu Ahkam-ı Şahsiye ile görevli sulh hukuk mahkemesine yeni bir dava açmak suretiyle vasiyetnamenin usulüne uygun bir şekilde açılmasını talep etmesi, yeni açılacak bu vasiyetnamenin açılması davasında gerçek mirasçıların tespit edilebilmesi açısından mahkemeden yetki almak suretiyle murisin veraset ilamını alarak dava dosyasına sunması,mahkemece  Üsküdar (Kapatılan) 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2009/410 sayılı dosyası getirtilip incelendikten sonra veraset ilamındaki mirasçılara gerekli davetiyeler yapıldıktan sonra vasiyetnamenin açılması, vasiyetname açıldıktan sonra davacının aynı dosyadan atanmış mirasçılık belgesi istemesi ve bu dosyadan alacağı belge ile intikaller konusunda gerekli işlemleri yaptırması gerekmektedir.” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, vasiyetname ile mirasçı olarak atanan davacının TMK.’nun 598. maddesi uyarınca kendisine mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkindir. Vasiyetname, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın tesliminden başlayarak bir ay içinde mirasbırakanın yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesi hakimi tarafından açılır ve ilgililere tebliğ olunur. Bilinen mirasçılar ve diğer ilgililer vasiyetnamenin açılması sırasında diledikleri takdirde hazır bulunmak üzere çağrılır(TMK.md.596/1-2). Dava konusu vasiyetnamenin açılıp okunmasına ilişkin Üsküdar 4. Sulh Hukuk mahkemesinin 2009/410-645 E.K. sayılı dosyasının incelenmesinde; vasiyet eden …..’ün ilgili nüfus müdürlüğünden mirasçılarını gösteren kayıtları ile ilgili yazı cevabı gelmeden, sadece Uyap sistemi üzerinden  alınan nüfus kaydı çıkartıldığı, vasiyet edenin veraset ilamının alınmadığı, vasiyet edenin nüfus kayıtlarında bir kardeşi olduğu ve bu kardeşin ölümü ile mirasçı olarak yeğenlerinin bulunduğu, vasiyet edenin ölen kardeşinin çocukları olmasına rağmen, yasal mirasçılar yokluğunda ve kendilerine vasiyetname ve gerekçeli kararın tebliğ edilmediği, bu haliyle vasiyetnamenin mirasçılar huzurunda usulüne uygun şekilde açılmadığı ve gerekçeli kararın usulüne uygun şekilde kesinleşmediği mahkemenin de kabulündedir. TMK’nun 598. maddesinin birinci fıkrası hükmünde, başvuru üzerine yasal mirasçı oldukları belirlenenlere Sulh Mahkemesince mirasçılık sıfatlarını gösteren bir belge verileceği, aynı maddenin ikinci fıkrası hükmünde de, mirasçı atamaya veya vasiyete ilişkin ölüme bağlı tasarrufa mirasçılar veya başka vasiyet alacaklıları tarafından bir ay içinde itiraz edilmediği takdirde lehine tasarrufta bulunulan kimseye de atanmış mirasçı veya vasiyet alacaklısı olduğunu gösteren bir belge verilmesinin gerektiği açıklanmıştır. Aynı maddenin üçüncü ve dördüncü fıkraları hükmünde, mirasçılık belgesinin geçersizliğinin her zaman ileri sürülebileceği ve ölüme bağlı tasarrufun iptaline ilişkin dava hakkının saklı olduğu açıklanmıştır. Anılan madde metninden de anlaşılacağı üzere atanmış mirasçı belgesi verilmesi talebinin vasiyetnamenin açılmasına dair karar veren mahkemeden talep edilmesi zorunlu değildir. Bunun yanında atanmış mirasçılık TMK.nun 598. maddesi gereğince yasal mirasçılığı ortadan kaldıran bir neden değildir. Davaya konu vasiyetname, muayyen mal vasiyeti niteliğinde olmayıp, mirasçı atamaya ilişkindir (TMK. md.516). Atanmış mirasçılarda miras, miras bırakanın ölümü ile kazanılır (TMK.md.599/3). Mirasçı atanan kişi miras bırakanın ölümü ile terek üzerinde doğrudan ve kendiliğinden bir ayni hak kazanır. Bu durumda, miras bırakandan intikal eden ayni hakların, atanmış mirasçı adına tescii için vasiyetnamenin yerine getirilmesi davasına dolayısıyla mahkeme hükmüne ihtiyaç yoktur. Atanmış mirasçıya, buna ilişkin mirasçılık belgesi verilmesi (TMK. md. 598/2) yeterli olup, bu nitelikteki belge ile ayni hakların bu kişi adına tapuda (resmi senet düzenlenmeksizin tescili) mümkündür ( Tapu Sicili Tüzüğü md. 21/a). Buna göre, davacı Tmk:nun 598/2. maddesi uyarınca Sulh Hukuk Mahkemesinden veraset ilamı alarak aynı sonuca ulaşabilecektir. Mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkin davalar … olarak açılabileceği gibi, uyuşmazlık çıkartan diğer kişiler hasım gösterilerek hasımlı dava açılması da mümkündür. Mirasçılardan birisinin veya birkaçının daha önce … dava açarak mirasçılık belgesi almış olmaları, hukuki yararları bulunması koşuluyla diğer mirasçıların daha sonra … dava açarak mirasçılık belgesi istemelerine engel olmadığı gibi, böyle bir durumda diğer mirasçılar tarafından açılan davanın mirasçılık belgesinin iptali davası olarak görülüp sonuçlandırılması da mümkün değildir. Mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkin davalarda sadece nüfus kayıtları ile veya davacı tarafça gösterilen delillerin toplanması ile yetinilmemesi, gerçek mirasçıların belirlenmesine yarayacak bütün delillerin eksiksiz toplanması gerekir. Hal böyle olunca, mahkemece;  sözkonusu vasiyetnamenin açılması dosyasında, murisin bilinen tüm mirasçılarına usulüne uygun şekilde vasiyetname ile ilamın tebliğ edilmesi ve ilamın usulüne uygun şekilde kesinleştirilmesi için davacıya süre verilip, o davanın sonucu eldeki dava açısından bekletici mesele yapılmalı, akabinde murisin mirasçıları davaya dahil edilmeli, mirasçılardan vasiyetnamenin iptali yönünde (saklı paylı mirasçı olmadıkları da gözetilerek) dava açıp açmadıkları saptanarak, gerçek mirasçıların belirlenmesine yarayacak bütün delillerin eksiksiz toplanması suretiyle, hasıl olacak sonuç dairesinde işin esası hakkında bir hüküm kurulması gerekirken, yerinde olmayan gerekçeler ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, hükümn bozulmasını gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacı tarafa iadesine,  6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.04.2017  tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 

——– 

T.C YARGITAY 3.Hukuk Dairesi Esas: 2015/ 19830 Karar: 2016 / 13961 Karar Tarihi: 06.12.2016 

Yargıtay Kararı 

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ 

Taraflar arasındaki vasiyetnamenin tenfizi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davalı … ve diğerleri vekili ile davalı … ve diğerleri vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 06.12.2016 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davalı … ve … vekili Av…. geldi. Karşı taraf davacı vekili Av…. geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü: 

                                     Y A R G I T A Y     K A R A R I                       

Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların murisi ….’in 20/01/2012 tarihinde vefat ettiğini,  murisin … Noterliği’nin 16/04/1993 tarih ve 4899 yevmiye nolu düzenleme şeklindeki vasiyetnamesi ile taşınmazlarını çocukları arasında paylaştırdığını, buna göre murisin 3533 parselde kayıtlı taşınmaz üzerindeki yapıları vasiyetnameye ekli kroki ile 5 ayrı parsele bölerek 1 nolu halen lokanta olarak kullanılan kısmı davacıya vasiyet ettiğini, bu vasiyetnamenin … Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından açılarak mirasçılara okunduğunu, vasiyetnamenin kesinleştiğini ileri sürerek vasiyetnamenin tenfizine,  muris adına olan tapu kaydının iptali ile adına bırakılan kısmın davacı adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 

Davalı …, …. ve …. vekili cevap dilekçesinde; vasiyet yapılırken kroki ile 5 parçaya bölünen taşınmaz üzerinde bulunan kahvehanenin müvekkillerin murisi vasiyet alacaklısı olan ….e vasiyet edildiğini, yıllar içinde kahvehane olarak kullanılan yerin lokanta ile birleşmiş şekilde davacı tarafından kullanıldığını, vasiyetnamenin şu haliyle uygulanmasının mümkün görülmediğini , hernekadar müvekkillerinde vasiyetin tenfiz ve tescilini arzulamak iselerde vasiyetnamenin uygulanabilir olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.  

Davalı … ve …vekili cevap dilekçesinde; vasiyet konusu taşınmazın tek parselden ibaret olduğunu, taraflara bırakıldığı belirtilen parsellerin resmiyette olmadığını, taşınmazın ifraz ve parselasyonunun resmi kurumlara yaptırılmayıp hukuki geçerliliği olmayan bir paylaşım içerdiğini, fiilen ve hukuken vasiyetin tenfizinin mümkün olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.  

Mahkemece,  taşınmazın mevcut şekliyle, vasiyetin ekindeki kroki gibi aynen bölünmesinin mümkün olmadığı, taşınmazın toplam alanı gözönünde tutularak ve çoğun içinde azda vardır kuralı gözetilerek vasiyetnamede taraflara verilen miktara göre tarafların taşınmazdaki payları hesaplatılmışve davanın kısmen kabulü ile 3533 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile, taşınmazın 403/2294 hissesinin … Kızı …, 403/2294 hissesinin … kızı …, 478/2294 hissesinin … oğlu …, 538/2294 hissesinin … oğlu …, 118/2294 hissesinin … kızı …, 177/2294 hissesinin … kızı …, 177/2294 hissesinin …kızı … adlarına müştereken tapuya kayıt ve tesciline, tapunun beyanlar hanesindeki kayıtların korunmasına karar verilmiş, hüküm davalı …,…. ve … vekili ve davalı … ve … vekili tarafından temyiz edilmiştir.  

Hukuk Genel Kurulu’nun 13.02.1991 gün, 648-65 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, vasiyetnamenin tenfizi diye adlandırılan davalar bir ayni hakkın tesisi için değil, yalnızca Sulh Hukuk Mahkemesince açılan vasiyetnamenin TMK’nun 595. ve izleyen maddelerinde düzenlenen tebliğ işlemlerinin tamamlanmasından ve gerekli yasal sürelerin geçmesinden sonra herhangi bir itiraza uğramadığı ve iptalinin istenmediği, bu nedenle de kesinleşmiş olduğunun tesbiti içindir. Diğer bir anlatımla “Vasiyetnamenin tenfizi, vasiyetnamenin açılıp itiraza uğramadığı veya yapılan itirazların sonuçsuz kaldığının tesbitinden ibarettir. Bu tesbit başlı başına ayni bir hakkın geçirimini sağlamaz.  

Kendisine belirli bir mal vasiyet edilen kimsenin durumu ise daha farklıdır. TMK.600 md gereğince kendisine belirli bir mal vasiyet edilen kimse, bu vasiyeti yerine getirmekle yükümlü olan kimse varsa ona, yoksa yasal ve seçilmiş mirasçılara karşı açacağı istihkak davası ile malın kendisine teslimini isteyebilir. 

Vasiyetnamenin tenfizi talebi halinde hakim murisin iradesini ayakta tutacak bir yol izlemeli, azami biçimde murisin iradesini yerine getirmeli, vasiyetin tenfizine imkân sağlamalıdır. 

Vasiyetnamenin yorumunda murisin iradesini ayakta tutacak bir yol izlenmelidir (YHGK. 7.6.1966 tarih 738 – 309 sayılı ve 2.HD 10.05.2001 tarih 5921 – 7312 sayılı kararları). 

Davaya konu vasiyetnamede, muris 3533 parselde adına kayıtlı taşınmazın ekli krokide görüldüğü gibi 5 parsele ayrıldığını, parselleride çocukları arasında vasiyetnamede belirtildiği şekilde paylaştırdığını belirtmiştir. 

Somut olayda, mahkemece alınan bilirkişi raporlarında, vasiyetname konusu taşınmazın, İmar Kanununun 15. ve 16.maddesine göre  yola terkleri yapıldıktan sonra … Belediye Encümeni kararıyla bölünmesinin mümkün olduğu, vasiyetnamenin ekinde bulunan krokide belirtilen şekilde aynen bölünmesinin mümkün olmadığı belirtilmiştir.  

O halde mahkemece; yalnızca vasiyetin tapunun beyanlar hanesine yazılmasına karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken  yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.  

SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay  duruşmasında vekille temsil edilen  davalı … ve Fatma için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık  Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.350 TL vekalet ücretinin davacıdan  alınıp davalı … ve Fatma’ya  verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,  06.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 

 ————————— 

T.C YARGITAY 20.Hukuk Dairesi Esas: 2018/ 2314 Karar: 2018 / 3779 Karar Tarihi: 14.05.2018 

YARGITAY KARARI 

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi 

DAVALILAR : …  ve Ark. 

  Vasiyetnamenin tenfizine ilişkin olarak açılan davada … 4. Asliye Hukuk ve …. Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı yetkisizlik kararı verilmesi nedeni ile dosyada son karar bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesinden sonra verilmiş ise de iki farklı bölge adliye mahkemesinin yargı çevresinde kalan mahkemelerce karşılıklı olarak yetkisizlik kararı verilmiş olması ve 5235 sayılı Kanunun 36/3. maddesi gereğince bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinin görevinin yargı çevresi içerisinde bulunan adlî yargı ilk derece hukuk mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarını çözmek olduğundan yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: 

K A R A R 

Dava, vasiyetnamenin tenfizi istemine ilişkindir. 

… 4. Asliye Hukuk Mahkemesince, vasiyetnamede murisin adresinin …. olduğu, davacının da murisin önce …  okunduğu anlaşıldığı gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.  

…. Asliye Hukuk Mahkemesince ise  davacının, miras bırakanın 2010 yılında …’da kendisinin yanında vefat ettiğini, ölmeden önce 8 yıl kadar …’da yaşadığını, sadece yaz aylarında …ilçesine geldiğini beyan ettiği, miras bırakan …’ın nüfus kayıt tablosu incelendiğinde; yerleşim yeri adresinin “… :23, İç Kapı No:4 …. …” olduğu  gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.  

Türk Medenî Kanununun 596. maddesine göre, “Vasiyetname, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın tesliminden başlayarak bir ay içinde miras bırakanın yerleşim yeri sulh hâkimi tarafından açılır ve ilgililere okunur.” Aynı Kanunun 19/1. maddesine göre de, “Yerleşim yeri bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir.”  

1086 sayılı HUMK’nın 11. maddesinde, terekenin taksimi, katisine kadar, tereke aleyhine ikame olunan davaların, müteveffanın ikametgâhı mahkemesinde görüleceği belirtilmiş, 6100 sayılı HMK’nın 11. maddesinde ise terekenin kesin paylaşımına kadar mirasçılara karşı açılacak tüm davalarda ölen kimsenin son yerleşim yeri mahkemesinin kesin yetkili olduğu hüküm altına alınmıştır. Miras hukukuna ilişkin bu düzenlemeler, taşınmazların aynına ilişkin davaların taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görüleceğine ilişkin kesin yetki kuralının bir istisnası mahiyetindedir. 

  Somut olayda; uyuşmazlık, düzenleme şeklindeki vasiyetnamenin tenfizi istemine ilişkindir. HMK’nın 11. maddesinde mirastan doğan davalarda yetki; ölen kişinin son yerleşim yeri mahkemesi kesin yetkili mahkeme olarak düzenlenmiştir. UYAP MERNİS sisteminden alınan kayıtlarda muris …’ın son yerleşim yerinin adresinin “Çağlayan Mahallesi, Kanarya Sokak, No:23, İç Kapı No:4 Kağıthane/…” olduğu anlaşılmakla, uyuşmazlığın … 4. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. 

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri ile  5235 sayılı Kanunun 36/3. maddesi gereğince  … 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 14/05/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi. 

 ———————————————- 

T.C YARGITAY 3.Hukuk Dairesi Esas: 2017/ 15537 Karar: 2018 / 5997 Karar Tarihi: 29.05.2018 

YARGITAY KARARI 

Davacı …  ile davalı … – … – … – … – … aralarındaki vasiyetnamenin tenfizi davasına dair  … 3.  Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 22.03.2016 günlü ve 2014/651 E – 2016/107 K sayılı hükmün onanması hakkında dairece verilen 14/06/2017 günlü ve 2016/14196 E – 2017/10045 K  sayılı ilama karşı davalı … vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir. 

Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:                                        

Y A R G I T A Y K  A R A R I    

Davacı;  babaannesi (muris) …’ın 29.04.1985 tarihinde düzenlediği vasiyetname ile 175 parseldeki taşınmazı davacıya vasiyet ettiğini belirterek, vasiyetnamenin tenfizi ile 175 parseldeki taşınmazın adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılardan …, …, …  ve …; murisin 1987 yılında vefat etmesi nedeniyle 743 sayılı MK.nun uygulanması gerektiğini, MK.nun 580.maddesine göre 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek, zamanaşımı def’inde bulunmuş,  ayrıca murisin dava konusu taşınmazda kendilerinin saklı payları dışında kalan kısmı vasiyet edebileceğini, bu hususunda dikkate alınarak davanın usul ve esastan reddini dilemişlerdir.  Davalı … ise davayı kabul ettiğini beyan etmiştir.Mahkemece; 1987/1019 E.sayılı vasiyetnamenin okunması dosyasında davacının vasiyetnameyi 02.04.1989 tarihinde öğrendiğini, MK.nun 580.maddesi gereğince, teberrudan haberdar edildiği günden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin  13.05.2014 gün ve  2014/6665 Esas -2014/7406 Karar sayılı ilamı ile vasiyetname kesinleşmeden ve infaz edilebilir olmadan mahkemece; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle karar bozulmuştur. Mahkemece, bozma ilamı üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılardan … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 14.06.2017 gün ve 2016/14196 Esas-2017/10045 Karar sayılı ilamı ile mahkeme kararı onanmıştır.İş bu onama kararına karşı, davalı … vekili tarafından karar düzeltme istemi üzerine yeniden yapılan incelemede; 

1-) )Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. 

2-) Dava, vasiyetnamenin tenfizi ile vasiyetnameye konu taşınmazın davacı adına tescili istemine ilişkindir.TMK. 571/son maddesine göre; “Tenkis iddiası, def’i yoluyla her zaman ileri sürülebilir” 

Vasiyetnamenin tenfizi davalarında da tenkis def’i her zaman ileri sürülebilir.Somut olayda; davalı … cevap dilekçesinde ve yargılamanın ilerleyen aşamalarında sunduğu beyan dilekçeleri ile ” murisin kanuni mirasçılarının saklı payları dışında tasarrufta bulunabileceğini, mahfuz hissesinin nazara alınmasını talep ettiği”  şeklinde beyanda bulunmuştur. Davalının bu beyanının tenkis defi niteliğinde olduğu açıktır.  

Buna göre mahkemece, davalı …’nin  beyanlarının vasiyetnamenin tenkisi istemini de içerdiği değerlendirilerek, tarafların tüm delilleri toplanmak suretiyle, tenkis talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, bu yönde bir inceleme yapılmaksızın, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. Yapılan bu açıklamalar karşısında, mahkeme kararının açıklanan bu gerekçe ile bozulması gerekirken, zuhulen onanmasına karar verildiği bu kez yapılan inceleme ile anlaşılmakla, davacı tarafın karar düzeltme talebinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.SONUÇ:  Yukarıda  birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair karar düzeltme itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle, davalının karar düzeltme isteğinin kabulü ile, dairemizce verilen 14.06.2017 gün ve 2016/14196 Esas-2017/10045 Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak, hükmün davalı … yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz ve karar düzeltme harçlarının istek halinde davalı …’ye  iadesine, 29.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 

Yorum Bırakın

Recent Articles

Ocak 14, 2025
Kuduz Hayvan Saldırısında Haklarınız ve Yapmanız Gerekenler!
Ocak 9, 2025
Sigara Firmasına Karşı Tazminat Davası Sigara Zararı: Sigara Firmalarına Nasıl Dava Açabilirsiniz?
Ocak 3, 2025
İkinci Kez Düzenleme Ortaklık Payı DOP Kesintisi Yapılabilir Mi?
Ocak 3, 2025
Yapı Ruhsatı Nedir?
Ocak 2, 2025
Sit Alanına Yapı Kayıt Belgesi Alabilir Miyiz? Danıştay Ne Dedi?
Aralık 31, 2024
Nafaka Nasıl Ödenir Açıklama Yazalım Mı? Yazmazsak Ne Olur?
Aralık 31, 2024
İdari İşlemin 5 Unsuru Nedir? İdari İşlemin İptali Nasıl Olur?
Aralık 28, 2024
Bayram Ve Genel Tatil Günleri Çalışanlara Ödenecek Ücret
Aralık 25, 2024
DOP Düzenleme Ortaklık Payı İmar Kanunu 18 Nedir?
Aralık 24, 2024
İş Sözleşmesi Devam Ederken İhtiyari Arabuluculuk ile Haklar Gasp Edilemez
Aralık 24, 2024
İnternet Alışverişlerinde Tüketicinin Cayma Hakkı
Aralık 20, 2024
Yapay Zeka İle Oluşturulan Cinsel İçerikli Fotoğraflar ve Şantaj
Aralık 20, 2024
Hasar Danışmanlarının Akıl Almaz Dolandırıcılık Yöntemi Hukuk Kılıfına Uydurulmuş Gasp
Aralık 20, 2024
İşçinin Cuma Namazı İbadet Hakkı
Aralık 18, 2024
DOP Kesintisinin Yapılamadığı Durumlar Parasal Borçlanma Şerh
× Avukata Sor