Plaj Dolandırıcılığı
Bir tatil günü… Deniz kenarında çekilen bir kare, Instagram’da paylaşılıyor. Birkaç beğeni, birkaç yorum. Derken telefon çalıyor:
“Biz işletmenin sahibiyiz, güvenlik kameralarından görüntülerinizi aldık. İnsanların özel bölgelerine zoom yaptığınızı kaydettik. Savcılığa ihbarda bulunacağız.”
Ardından bir başka telefon: Sahte bir hukuk bürosu. “Müstehcen içerik ürettiniz, bugün uzlaşma son günü. 30 bin lira yatırın, yoksa adınız ortaya çıkar.”
Birçok kişi, “eşim öğrenmesin, adım çıkmasın” korkusuyla parayı ödüyor. Oysa ortada hiçbir gerçek görüntü yok. Bu tamamen planlı bir dolandırıcılık.

Instagram etiketleriyle beach club’ı bulup şantaja çevirme taktiği — nasıl işliyor, neden bu kadar etkili?
“Bir fotoğraf atmıştım, üzerinde mekan etiketi vardı” demeniz, dolandırıcının işini kolaylaştırıyor. Sistem çok basit ama sinsi: kişiler önce Instagram’da belirli etiketleri (mekan adı, #beachclub, #güneşleniyorum vb.) ve konum paylaşımlarını tarıyor. Bu paylaşımlardan mekan, zaman ve bazen birlikte olduğunuz kişiler okunuyor. Ardından profili kontrol edip ad-soyad, açıksa telefon numarası veya DM yoluyla iletişim bilgisi çıkarılıyor.
Doğru olan tek şey burada “siz gerçekten oradaydınız” kısmı; suçlular bunu kullanıp gerçeği yalanla örter. Yani: mekan etiketi = hedef listesine eklenmek. Daha sonra sahte bir işletme numarasıyla arayıp, “güvenlik kameralarımızdan aldık” diyerek küçük bir doğruyu (mekânda bulunmanız) büyük bir tehdide dönüştürüyorlar. Sonra sahte “hukuk bürosu” devreye girip panik ve zaman baskısı kuruyor: “Bugün uzlaşma son günüdür, yatırın.” Utanç + acele = ödeme.
Neden bu yöntem işe yarıyor?
Çünkü insanlar paylaştıkları anın ‘suç unsuru’ gibi algılanabileceğini düşünüp mantığı kapatıyor. Ayrıca mekân etiketi gerçek bir gösterge olduğundan, “ya görüntü varsa” şüphesi hemen tetikleniyor. Dolandırıcılar bu kısa devreyi bilerek kuruyorlar: küçük bir doğruyla büyük bir yalanı inandırıcı kılıyorlar.

Bu Dolandırıcılık Nasıl İşliyor?
- Instagram’da beach club paylaşımları yapan kişileri buluyorlar.
- Ad-soyad üzerinden telefon numarasına ulaşıyorlar.
- İşletme sahibiymiş gibi arayıp “kameradan görüntü aldık” diyerek korkutuyorlar.
- Sahte hukuk bürosu devreye girip “uzlaşma son günü” bahanesiyle para istiyor.
İnsanlar neden bu tuzağa düşüyor?
Utanç ve itibar kaygısı birincil etken. Bir fotoğrafın aileye, iş yerine veya sosyal çevreye yansıyacağı korkusu mantığı kilitler; insanlar önce panikler, sonra susturmayı seçer. Ayrıca “eşim/işim öğrenmesin” endişesi kişiyi izole eder. Bir de “adım savcılık dosyasına mı geçecek” kaygısı vardır; dolandırıcılar tam da bu üç korkuyu sırayla çalıştırarak baskı kurar ve kurbanın mantıklı adım atmasını engeller.
Panik halinde ilk ne yapılmalı?
Ödeme yapmayın; ödeme yapmak hedef haline getirir ve talepler devam eder. Gelen arama, SMS, WhatsApp ve e-postaların ekran görüntüsünü hemen alın; ödeme dekontlarını saklayın. Banka işlemi yapıldıysa bankayı derhal bilgilendirin, mümkünse işlemin durdurulması veya iadesi (chargeback) için talepte bulunun. Panikle yok etmeye çalışmayın; delilleri korumak soruşturmanın temelidir.
Hangi kurumlara, nasıl şikâyet edilmelidir?
Öncelikle savcılığa şantaj ve dolandırıcılık suç duyurusunda bulunun; elinizdeki ekran görüntüleri, dekontlar ve iletişim bilgileri ekleyin. Aynı zamanda Emniyet’in Siber Suçlar birimine başvurun; bu tip olaylar genellikle ağsal çalıştığı için siber inceleme önemlidir. İsteğe bağlı olarak CİMER’e de yazılı başvuru yapın; idari kayıt ve takip için fayda sağlar. Her adımı kayıt altına alın ve mümkünse hukuki destek alın birlikte başvurular, failin tespiti ve kovuşturma şansını artırır.