Kelepçe Hangi Hallerde Takılır? Polisin Kelepçe Takma Yetkisi Var Mıdır?
Kelepçe, polis gücünün özellikle bir kişinin yakalanması durumunda başvurduğu koruma tedbirlerinden biridir.
Şüpheli veya sanığın kaçabileceği ya da kendine ya da çevresindekilere zarar verebileceği durumlarda, polis kelepçe kullanmayı gerekli ve zorunlu bulabilir.
Gereksiz Yere Kelepçe Takmak Onur Kırıcıdır
Kelepçenin kullanımı kişinin özgürlüğünü kısıtlar ve kişinin ellerinin arkadan birleştirilmesi yoluyla onur kırıcı bir etki yaratabilir. Toplum nezdinde, kişinin henüz suçlu olduğu kanıtlanmamışken, suçluluğuna dair bir algı oluşturma potansiyeli de bulunmaktadır. Bu yüzden, kelepçenin kullanımı dikkatli ve özenli bir biçimde gerçekleştirilmeli, gerektiği durumlarda ve orantılı bir şekilde uygulanmalıdır.
Ters Kelepçe Nedir ?
Ters kelepçe, polis tarafından şüpheli veya sanıklara uygulanan bir gözaltı yöntemidir. Ters kelepçe uygulaması, kişinin ellerini arkadan birleştirerek kelepçelemeyi içerir. Kişinin kaçmasını veya direnmesini önlemek, polise saldırmasını veya kendine zarar vermesini engellemek amacıyla kullanılan bu yöntem, bir yandan işkence yöntemi olarak da görülebilir.
Bu nedenle, ters kelepçenin hangi hallerde uygulanabileceği, sınırının ne olduğu ve mevzuatının ne olduğu önemli bir tartışma konusudur.
Ters Kelepçenin Uygulanması
Ters kelepçenin uygulanabilmesi için, polisin makul bir şüpheye veya yasal bir dayanağa sahip olması gerekmektedir. Polis, gözaltına alınan kişiye kendisini tanıtmalı, neden gözaltına aldığını açıklamalı ve haklarını bildirmelidir. Kişiye kelepçe takarken, polis memurunun orantılılık ilkesine uygun davranması ve kişinin sağlığını ve onurunu koruması gerekmektedir. Ters kelepçe uygulandıktan sonra polis, kişiyi en kısa sürede adli makamlara sevk etmelidir.
Kelepçe Takılması Orantılı Olmalıdır
Polis keyfine göre kelepçe takamaz. Olayın ağırlığı tehlikesi ile orantılı olmalıdır.
PSVK 16/2 maddesinde ilgili düzenleme yapılmıştır.
“Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve
direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedenî kuvvet, maddî güç
ve kanunî şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.“
Ters Kelepçenin Sınırları
Ters kelepçe uygulamasının belirli sınırları vardır. Bu sınırlar, insan haklarına saygı prensibi ile belirlenir. Ters kelepçe, aşırı acı vermeye, yaralamaya veya kişiye işkence veya kötü muamele niteliğinde olmamalıdır. Kişinin yaşına, cinsiyetine, sağlık durumuna ve suçun niteliğine göre uygulama şekli değişebilir. Ters kelepçe, kişinin savunma hakkını kısıtlamamalı ve ifade özgürlüğünü ihlal etmemelidir.
Ters Kelepçe Nedeniyle Tazminat Davası
Ters kelepçenin sınırı, kişiye aşırı acı vermeme, yaralamama, işkence veya kötü muamele niteliği taşımayacak şekilde olmasıdır.
Ölçüyü aşan bir şekilde ters kelepçe takılmışsa maddi ve manevi tazminat davası açma hakkınız vardır. Bu dava ters kelepçeyi takan kolluk kuvvetinin bağlı olduğu bakanlığa karşı açılır.
Ters Kelepçe Nedeniyle Maddi Tazminat Davası
Ters kelepçe takılması nedeniyle kolu kırılan ve çalışamayacak duruma gelen kişi çalışamadığı sürelerin maaş karşılığını tazminat olarak talep edebileceğin gibi aynı zamanda kolunda bacağında veya herhangi bir ekleminde geçmeyecek kalıcı bir sakatlık oluşması durumunda kalıcı iş göremezlik sebebiyle engelli kaldığı oranda tazminat davası açabilecektir.
Ters Kelepçe Sebebiyle Manevi Tazminat Davası
Ters kelepçe takılması sebebiyle mağdur olan kişi, mağduriyeti ölçüsünde manevi tazminat davası açabilir. Avukata sırf gözdağı vermek amacıyla sahte bir ihbar üzerine ters kelepçe takılması veya siyaseten tanınmış bir muhalif parti mensubuna aşağılamak amacıyla ters kelepçe takılması durumunda, bu kişiler onur, şeref ve haysiyetlerinin incindiği gerekçesiyle manevi tazminat davası açabilirler.
Ters Kelepçenin Mevzuatı
Mevzuatta ters kelepçe diye bir düzenleme olmamakla birlikte sadece kelepçe hususu düzenlenmiştir. Kelepçenin nasıl takılacağına dair bir kanun bulunmamaktadır.
Türkiye’deki mevzuata göre, ters kelepçe uygulaması Anayasa, Ceza Muhakemesi Kanunu ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ile düzenlenmiştir. Anayasa’nın 17. maddesi, herkesin yaşama ve maddi-manevi varlığını koruma hakkına sahip olduğunu belirtirken, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 90. maddesi gözaltına alınan kişiye insan onuruna yakışır şekilde davranılacağını ve işkence veya kötü muameleye maruz bırakılmayacağını hükmetmektedir. Aynı zamanda İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 3. maddesi de kimseye işkence yapılamayacağını veya insanlık dışı veya aşağılayıcı ceza veya muameleye tabi tutulamayacağını vurgulamaktadır.
PSVK 16 maddesi kelepçe takılması usulünü düzenler.
CMK 93 kelepçe ile ilgili düzenleme yapmıştır.
Yakalanan veya tutuklanan kişilerin nakli
Madde 93 – (1) Yakalanan veya tutuklanarak bir yerden diğer bir yere nakledilen
kişilere, kaçacaklarına ya da kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri
bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı hâllerinde kelepçe takılabilir.
Her Olay Kendi İçinde Ayrı Değerlendirilmelidir
Sonuç olarak, bir kişiye kelepçe uygulanması, bazı durumlarda masumiyet karinesine aykırı bir izlenim oluşturabilir. Ancak, her hukuki süreç kendine özgü koşulları ve gereklilikleri ile değerlendirilmeli ve bireysel durumlara göre hassasiyetle ele alınmalıdır.
Toplumun genel güvenliği, kaçma riskinin önlenmesi ve çevresindekilere potansiyel zarar verme olasılığı gibi unsurlar göz önünde bulundurulduğunda, bazı durumlarda kelepçenin uygulanması meşru bir güvenlik önlemi olarak değerlendirilebilir. Ancak, bu uygulamanın hukuksal ve etik sınırlar dahilinde gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Kelepçe uygulamasının kötü niyetli veya zarar verme amacıyla kullanılması durumunda, kişinin tazminat talebinde bulunması ve savcılığa şikayette bulunması hakkı mevcuttur.